No | Kutadgu Bilig | Türkiye Türkçesi |
---|---|---|
4680 | yanut birdi odgurmış aydı bu söz eşittim men emdi eşit evre söz | Odgurmış cevap verdi ve: — Ben sözlerini dinledim; şimdi sen de banların mahzurlu taraflarını dinle — dedi — |
4681 | sen aymış bu sözler kim ögrenseler ajun içre bulgay tilek arzular | Senin söylediğin bütün bu şeyleri insanlar öğrenirlerse, bu dünyada dilek ve arzularına erişirler. |
4682 | velikin tiriglik bolurmu yigü munı bilgü aşnu ay bilge bügü | Fakat hayat yalnız yiyip içmekten mi ibarettir; ey hakîm âlim, önce bunu bilmelidir. |
4683 | kişi munça emgek bile kazganıp uzun kalmaz erse nerek neŋ yıgıp | Bu dünyada uzun müddet kalmayacak olduktan sonra, insanın bu kadar zahmete katlanıp, bu malı toplaması neye yarar. |
4684 | bu dünya tileyü yügürse kişi yatu kaldı taat tapuglar işi | insan bu dünya peşinde koşarsa, tâat ve ibâdet işini bir tarafa bırakır. |
4685 | bu kün sen maŋa kelmişiŋde berü baka kör tapug barça kaldı turu | Bugün senin bana geldiğinden beri, bak işte, bütün ibâdet olduğu gibi geri kaldı. |
4686 | kamug bir kişike katılmış üçün yası munça erse küçeme öcün | Yalnız bir tek insan ile görüşüp-konuşmak beni bu derece zarara sokarsa, artık bana gücenme ve beni zorlama. |
4687 | ulus kendke kirse meniŋ bu özüm kişi birle bolga işim hem sözüm | Ben kalkıp, kasaba ve şehre inersem, bütün işim-gücüm insanlar ile olacaktır. |
4688 | negü teg kılur men bu taat tapug yapulgay meŋa bu sırtlardın kapug | Ben tâat ve ibâdetimi nasıl edâ edebilirim; bu kapı artık benim için kapanmış olacaktır. |
4689 | kiçiglikte yandım karıdım bu kün bayat tapgı birle tirildim ögün | Gençlikten ayrıldım, bugün artık ihtiyarladım; hayatımı Tanrıya hamd u sena ve ibâdet ile geçirdim. |
4690 | yana yandru yanmak yavalık tapa yararmu martla ay bagırsak apa | Heder olacak bir hayata tekrar geri dönmek bana yakışırını, ey merhametli insan. |
4691 | ne edgü bilig birdi bilgi ögüz eşitgil munı sen aya köŋli tüz | Bilgisi ırmak gibi gür akan âlim ne iyi söylemiş; ey temiz kalpli insan, sen bunu dinle. |
4692 | yigitlikte kılgıl karılık işi karışa barır küç yetilmez kişi | İhtiyarlıkta yapılacak işleri gençken yapmağa çalış; insan ihtiyarlayınca, kuvveti kalmaz ve bunlar yapılamaz. |
4693 | yigitlikte tavrat bayat tapgı kıl karılıkta bolmaz munı yetrü bil | Gençlikte davran, Tanrıya ibâdet kıl; ihtiyarlıkta bu yapılamaz, bunu iyice bil. |
4694 | kiçig oglan erken kılınç edgü tut uluglukka tegse udınur bu ot | Genç iken iyi hareket etmeğe çalış; ihtiyarlık gelince, bu ateş söner. |
4695 | ne edgü bolur kör yigitlik ödün ülüg alsa özke kamüg edgüdün | Yiğitlik çağında her iyilikten kendisine bir hisse almak ne kadar güzel bir şeydir. |
4696 | ne tenisiz bolur kör kanmış kişi yava bolsa kılsa yigitler işi | ihtiyarlamış bir kimsenin vaktini heder ederek, gençken yapılması icâp eden şeyler ile uğraşması ne kadar yakışıksız olur. |
4697 | tiriglik üçün boldı dünya neŋi tiriglik tükese tüker neŋ muŋı | Dünya malı hayat için yaratılmıştır; hayat sona erince, mal derdi de ortadan kalkar. |
4698 | tiriglik uçuktı tirip bu neŋiŋ anuk kimke kodgu kesilse tınıŋ | Mal toplaya-toplaya hayatın sonuna geldi; nefesin kesilirse, bunları kime bırakacağın bellidir. |
4699 | tutayın sen aymış ilig tapgını tükel bildim iş tuş budun kılkını | Senin dediğin gibi, hükümdarın hizmetine girdiğimi ve eş dost ile halkın tavır ve hareketini tam öğrendiğimi düşünelim. |
4700 | negü asgı ahır ölür erse öz saŋa teggüsi yok meger iki böz | Sonunda ölecek olduktan sonra, bunun faydası ne; bütün bunlardan elinde kalacak olan iki bez parçasıdır. |
4701 | bu munça isinmek azu tumlımak tilek iki boldı ay ersig çomak | Sıcakta bu kadar terleyecek ve soğukta bu kadar titreyeceksin ve neticede iki arzunu elde edeceksin, ey Müslüman yiğit. |
4702 | biri dünya malın bedüse özüŋ takı bir yorık bolsa ilde sözüŋ | Biri bu dünya malı ile kendini yükseltmek, biri de memlekette sözü geçen bir adam olmaktır. |
4703 | idi edgü erdi bu iki bulup ölüm tutmasa kalsa meŋü bolup | Eğer bu ikisini elde ettikten sonra, ölümün pençesine düşmeyecek ve burada ebedî olarak kalacak olsa idim, bu çok güzel bir şey olurdu. |
4704 | ölüm aldı mindin bu iki tatıg nerek emdi dünya ay bilgi batıg | Bu iki zevki ölüm benim elimden aldıktan sonra, şimdi bu dünyanın bana ne lüzumu var; ey derin bilgili insan. |
4705 | kişi kutlugınıŋ bolur belgüsi künilige yigedür anıŋ edgüsi | İnsanlar arasında saadete nail olan kimsenin nişanı olur, onun iyiliği günden-güne artar. |
4706 | kalı kutsuz erse kişig tumlıtur karılık ödinde kılınç artatur | Eğer insan talihsiz ise, o başkalarını kendisinden soğutur ve ihtiyarlık gününde ahlâkı bozulur. |
4707 | idi yakşı aymış bügü bilgi kiŋ eşitgil munı sen aya kızgu eŋ | Hakîm ve bilgisi geniş olan insan çok iyi söylemiş; ey al yanaklı, sen bunu dinle. |
4708 | kişi kutlugı ol neçe ulgadu baru edgü bolsa isizlik kodu | İnsanların kutlusu yükseldikçe iyi olur ve kötülüğü bırakır. |
4709 | tükel belgrülüg: bil kişi kutsuzı karıp yügrür erse havası udu | Şunu açık olarak bil ki, ihtiyarladığı hâlde, nefsine uyarak, onun peşinde koşan kimse de insanların talihsizidir. |
4710 | kanı ol bu dünya tilep tutguçı öziŋe temür kend tura yapguçı | Dünyayı isteyip, eline alan ve kendisine demirden şehir ve kale yaptıran kimse nerede. |
4711 | kanı ol otun it bu dünya bulup yaşıl kökke söndi kara kuş münüp | Bu dünyayı bulan ve kartala binerek, mâvî göğe çıkan o küstah köpek nerede. |
4712 | iz kanı ol bayat men tigüçi otun teŋizde kodı ıdtı tergri töbün | Ben Tanrıyım diyen ve sonunda Tanrının denizin dibine gönderdiği küstah nerede. |
4713 | kanı ol bu dünya neŋin tirgüçi neŋi birle yirde koçlı barguçı | Bu dünya malını toplayan ve malı ile birlikte yerin dibine geçen insan nerede. |
4714 | kanı ol togardm batarka tegi yonp il tutuglı bu dünya begi | Doğudan batıya kadar sefer ederek, bir çok memleketleri hâkimiyeti altına alan dünya beyi nerede. |
4715 | kanı ol tayakı yılan bolguçı tensiz yarlıp ötrü yorıp keçgüçi | Asası yılana çevirilen ve deniz yarılarak, oradan yürüyüp geçen insan nerede. |
4716 | kanı ol pçri kuş bu yalŋuk öze ulugluk kılıglı kılınçı tüze | Peri, kuş ve insanlara hükmeden o âdil insan nerede. |
4717 | kanı ol ölüg tirgürügli kişi ölümke tutug boldı dhir işi | Ölüleri dirilten insan nerede; o da nihayet ölümün esiri olmuştur. |
4718 | kanı ol kişide ödürmiş talu kokuz kaldı dünya irildi tolu | insanlar arasında seçilmiş olan o iyi zât nerede; dünya onsuz boş kaldı, bir tarafı eksildi. |
4719 | ölüm tuttı iltti bu samışlarıg sinimü kodur kör ay kılkı arıg | Bu saydıklarımın hepsini ölüm yakaladı ve götürdü; ey temiz kalpli insan, seni mi burada bırakacaktır. |
4720 | bu yaŋlıg turur bu ajun öŋdisi kerek öŋdisi tut kerek töŋdisi | Bu dünyanın kanunu böyledir; ister buna göre hareket et, ister aksi yolu tut. |
4721 | baka körgil emdi yagız yir koyı ne yaŋlıg kişi kirdi tolmaz oyı | Dikkat et, imdi bu kara toprak altına ne çeşit insanlar girmiştir; onun çukuru hâlâ dolmamıştır. |
4722 | açıp körse erdiŋ kara yir katın ne ödrüm talular yatur ınçıkın | Kara toprağın altını bir az açıp baksa idin, orada ne kadar seçkin ve iyi insanların cesetlerini görürdün. |
4723 | ne begler yaturlar kara yir bolup ne bilge bügü sızdı yirde ölüp | Ne beyler kara toprak olmuş, yatarlar; ne âlim ve hakimler ölüp, toprağa karışmışlardır. |
4724 | begin kulda adra bilümez özüm çıgayıg bayında seçümez közüm | Ben orada beyi kuldan seçemiyorum; gözüm fakiri zenginden ayırt edemiyor. |
4725 | neçe kür küvezler bir ig iglemez kara yirke kirdi kanı tepremez | Hayatlarında hiç bir hastalık görmeyen ne kadar cesur ve mağrur insanlar kara toprak altına girdiler; kımıldanmağa mecalleri yok. |
4726 | bu yaŋlıg kişiler töşendi yirig ya senmü kalır sen ya menmü tirig | Bütün bu insanlar toprağı döşendiler; burada senin ile ben mi diri kalacağız. |
4727 | yorıyu turuglı bu barkın kişi ulug yolda itmez bu ev bark işi | Bu büyük yolda yalnız dinlenmek için bir az duran yolcu ev-bark yapmaz. |
4728 | özümdin kötürdüm bu arzu tilek kodu bir bayatım maŋa tap yölek | Ben içimdeki bütün arzu ve dilekleri yok ettim; beni bırak, Tanrım bana yeter bir destektir. |
4729 | kişig kul kılıglı bu sukluk turur kiterdim bu sukluk közüm tok turur | İnsanı kul eden bu ihtirastır; ben ihtirası bıraktım, artık gözüm toktur. |
4730 | negü tir eşit dünya kodmış kişi yayıg dünyaka köŋli todmış kişi | Dünyayı bırakmış ve bu dönek dünyadan bıkmış olan insan ne der, dinle. |
4731 | ajunda tilekin bulundı özüm harişlık özindin kiterdi közüm | Ben bu dünyada dileğimi buldum, her türlü ihtiras gözümden silindi. |
4732 | özüm kodtı dünya tilek arzusm tilekim tükendi kesildi sözüm | Bu dünya ile ilgimi kestim ve bütün dilek ve arzuları üzerimden attım, artık dileğim kalmadı; işte bu kadar. |
4733 | bu dünya içi bir tarıglag turur negü ekse munda yarın ol önür | Bu dünya bir tarladır, burada bugün ne ekilirse, yarın o biçilir. |
4734 | urug edgü ekse öner edgülük ol edgü bolur ol yigü kedgülük | iyilik tohumu ekilirse, iyilik çıkar ve bu iyilik senin için yiyecek ve giyecek olur. |
4735 | urug isiz ekse isiz ök önür ol isiz boyunka yarın yük bolur | Fenalık tohumu ekilirse, fenalık çıkar ve bu fenalık yarın insanın boynuna bir yük olur. |
4736 | bu kün kodmagınça hava arzular yarın bulgu ermez özüm edgüler | Bugün bu nefsi ve arzuları üzerimden atmadan, benim yarın iyilik bulmama imkân yoktur. |
4737 | sini kodmaz erken bu dünyanı kod saŋa todmaz erken sen ir aşnu tod | Bu dünya seni terk etmeden, sen onu bırak; o senden bıkmadan, sen daha önce davran, onu gözünden düşür. |
4738 | anı kodmasa sen sini kodga ok aıigar todmasa sen saŋa todga ok | Sen onu terk etmezsen, o seni bırakacaktır; sen ondan bıkmazsan, o senden bıkacaktır. |
4739 | bolup kalgu erse nerek bu ajun sini kodgu erse anı kod özün | Böyle olduktan sonra, bu dünyanın ne lüzumu var; onun seni terk etmesini beklemektense, sen onu bırak. |
4740 | munı kod tile ol ajunug turup erejin tiril anda meŋü bolup | Bunu bırak, şimdi o dünyayı iste ve orada huzur içinde, ebedî hayat sur. |
4741 | takı munda yigrek tileyin tise ikigün ajunug tileme usa | Bundan daha iyisi de var; eğer yapabilirsen, bunların ikisini de isteme. |
4742 | yorı iki ajun idisin tile nerek dünya ukbi ikigün bile | Yürü, bu iki dünyanın sahibini iste; dünya ve âhiret, bu ikisinin de ne lüzumu var. |
4743 | törütgenni bulsa törümiş seniŋ yaratgannı bulsa yaratmış seniŋ | Türeteni bulursan, türeyen senindir; yaratanı bulursan, yaratılan senindir. |
4744 | törümişke korkma tileme tilek törütgenke korkgıl anı tut yölek | Türeyenden korkma ve ondan hiç bir dilekte bulunma; türetenden kork ve her şeyi ondan iste. |
4745 | törütgen idi tapgı evre kodup törümişke tapmak bolurmu udup | Türeten rabbin ibâdetini geri bırakıp, türeyene uymak ve ona hizmet etmek değer mi. |
4746 | ikide adın yok tapugçı işi ya tapgı yaragay kötürgey başı | Hizmetkârın şu iki şeyden başka kazancı yoktur: ya onun hizmeti makbule geçer ve başı yükselir. |
4747 | ya tapgı yaramaga emgekleri yava bolga öd kün tiriglikleri | Yahut hizmeti ve zahmetleri makbule geçmez; vakti ve ömrü boşuna harcanmış olur. |
4748 | yarasa tapug beg kötürse anı bolur özke erksiz bu bulmış küni | Eğer hizmeti makbule geçer ve bey yükseltirse, aradığını bulduğu gün, o artık kendisine hâkim olamaz. |
4749 | ara aç ara tok yügürgü kerek begi yatsa emgek bu körgü kerek | Bunun için bâzan aç, bâzan tok koşmak lâzım; beyi rahat ederse, onun zahmetini hizmetkârının yüklenmesi lâzımdır. |
4750 | kalı siŋmese kör bu kılmış tapug yava boldı isiz tiriglik kamug | Eğer onun bu yapmış olduğu hizmeti makbule geçmezse, bütün bir hayat, çok yazık ki, boşuna geçmiş olur. |
4751 | kayu ol tapugçıka aygıl asıg bu tapgı içinde negü ol tatıg | Söyle, hizmetkârın elde ettiği nedir, onun bu hizmetinde ne gibi bir zevk vardır. |
4752 | negü tir eşitgil ila erkini tapugçı törüsin ayur kör anı | Hizmetkârlık âdap ve erkânı hakkında ila büyüğü ne der, dinle. |
4753 | baka barsa ters iş bu begler işi tapınsa telim terk yaranmaz kişi | Dikkat edersen, bu beylerin işi ters bir iştir; insan çok çalışmakla onlara kendisini kolay-kolay beğendiremez. |
4754 | yarasa tapug özke erksiz bolur yaramasa tapgı küniŋe ilür | Hizmeti beğenilirse, o kendi-kendisine hâkim olamaz; hizmeti beğenilmezse, o günden-güne itibardan düşer. |
4755 | tapugka inanma ay tapgı telim tapug kılga ahır başmanı kalım | Ey hizmeti çok olan insan, sen hizmetine güvenme; bu hizmet, sonunda, senin başına mal olur. |
4756 | sevindi tidükte sasıtur söker yazıldı tidükte buşup kaş tüger | O "memnun oldu" derken, ortalığı berbat eder, söğer; "yüzü güldü" derken, hiddetlenir, kaşlarını çatar. |
4757 | tükel bilse bolmaz kılıklarını yime alsa bolmaz alıklarını | Onların tabiatlerini tamamiyle öğrenmek imkânsızdır; yapacakları fenalıkları da önlemek mümkün değildir. |
4758 | tüpi yil turur bu ajun kör ogul kölike turur kör kararı yok ol | Ey oğul, bu dünya bir kasırga rüzgârıdır; o hiç bir yerde karar etmeyen bir gölgedir. |
4759 | sakım ol körü barsa körnü turur tutayın tidükte yiter yok bolur | Dikkat edersen, o ancak göze görünen bir seraptır; tutmak istersen, ele girmez, yok olur. |
4760 | kezigçe kelir kör bu devlet kurı tezig ol yayıg hem bolur terk karı | Bu saadet nöbeti, bak, sıra ile gelir; o dönektir, kaçmak ister, bir de çabuk ihtiyarlar. |
4761 | kerek bolmaz emdi bu dünya maŋa ya devlet kezigi kezig ay toŋa | Bana böyle bir dünyanın lüzumu yoktur; bu sıtmaya benzeyen saadet nöbetini de istemem, ey kahraman yiğit. |
4762 | idim yadı iş tap sevingü sevinç anıŋ yarlıgı tap avıngu avınç | Rabbimin zikri bana kâfi bir iştir ve yerinde bir sevinçtir; onun emirlerini yerine getirmek, benim için kâfi bir meşgaledir. |
4763 | sevüg bolmasa tap idim sevmişi yagım yek turur öz yagılamışı | Rabbimin sevdiği işler kâfi gelmezse, mücâdele etmek için, düşmanım olan şeytan vardır. |
4764 | tilekim anıŋdın umınçım artlar sıgıngu idim ol küvençim aŋar | Her arzumu Tanrıdan diler ve ona ümit bağlarım; her şeyde Tanrıya iltica eder ve ona güvenirim. |
4765 | tonum koy yüŋi tap yigüm arpa aş tükel boldı dünya maŋa ay kadaş | Giymek için, koyun yünü ve yemek için, arpa aşı bana yeter; ey kardeş, bu dünyadan başka bir şey beklemiyorum. |
4766 | negü tir eşitgil bagırsak sözi üngürde turuglı sakınuk özi | Mağarada yaşayan, merhametli ve takva sahibi insan ne der, dinle. |
4767 | ajunda alındım özümke öŋi kavuk sökti yim tap tonum koy yüŋi | Dünyadan kendi hissemi aldım; kepekten yiyecek ile koyun yününden elbise bana yeter. |
4768 | şekerde tatıglıg kavuk yür maŋa çuz ol bu örüm ton agılar teŋi | Kepek yemeği, benim için, şekerden daha tatlıdır; bu beyaz elbise, sırmalı ipeklilere bedeldir. |
4769 | karın todguça yi kamug yim içim kerek arpa yür tut todurgu açım | Her yiyecek ve içecekten ancak karnı doyuracak kadar yemeli; içinde ister arpa, ister darı olsun, bu da benim karnımı doyuracaktır. |
4770 | turu ölmegüçe yigü ay kadaş yime udlayu sen taduŋ bolga baş | Ey kardeş, sen ölmeyecek kadar bir şey ye; öküz gibi çok yeme, mizacın bozulur. |
4771 | tatıg sürme tatıg kını ked katıg tatıgka yanut ornı tenisiz batıg | Zevk-safa sürme, zevkin cezası çok ağırdır; zevk karşılığında elde edilen yer berbat bir bataklıktır. |
4772 | açıg süçig aşlar boguz tatgı ol boguz tatgı sürgen kişi yılkı ol | Ekşi veya tatlı yemekler boğaz zevkidir; boğazına düşkün adam hayvandan başka bir şey değildir. |
4773 | agı çuz kedim ton kişi kedgüsi et öz örtgü tap kıl ay er edgüsi | İnsanlar ipekli ve sırma elbiseler giyerler; sen ancak vücûdunu örtecek bir şeyle iktifa et, ey erkeklerin iyisi. ¦ |
4774 | boguz bir todunsa iki kün barır egin kedse bir ton iki yıl kalır | Boğaz bir doyarsa, bu iki gün devam eder; sırta giyilen bir elbise iki yıl dayanır. |
4775 | bu iki üçün men özüm kul kılıp kişi tapgı kılmak yararmu bilip | Bu iki şey için insanların hizmetine girmekle, kendini bile-bile kul etmek değer mi. |
4776 | ediz arşta altın şera'ka tegi tözü barça muŋlug turur bir teŋi | Yukarıda Arş'tan aşağıdaki toprağa kadar, dünyada mevcut ne varsa, bunların hepsi, istisnasız, muhtaç durumdadır. |
4777 | meger bir bayat ol tükel mutsuzun muŋug bildeçi ol bagırsak tüzün | Her şeyden müstağni ancak bir Tanrı vardır; o ihtiyaçları bilir, merhametli ve halimdir. |
4778 | köŋül bir bayatka uladım köni tilekçi bolup men tiler men anı | Gönlümü ihlâs ile bir olan Tanrıya ulaştırdım; isteyici sıfatı ile yalnız onu istiyorum. |
4779 | barıboldı seksiz maŋa belgülüg köŋül bütti yırlar tilim ülgülüg | Onun varlığına gönülden iman ettim; gönlüm inandı ve dilim şevkle onu zikreder. |
4780 | barıŋa mukır men tiler men usuz kayuda tilegü özüm belgüsüz | Varlığını ikrar ediyor ve gece-gündüz uyumadan, onu istiyorum; fakat onu nerede arayacağımı kendim de bilmiyorum. |
4781 | idimni tiler men özüm usı yok nişanın bulur men körüglisi yok | Geceleri gözlerimi kırpmıyorum, rabbimi diliyorum; nişanını buluyorum, fakat onu gören yok. |
4782 | tilegli udımaz tile tmmagıl tilep bulmadım tip yetip yanmagıl | Arayan uyumaz, durmadan ara; arayıp ona yaklaşmışken, bulamadım diye, geri dönme. |
4783 | tile tutçı tınma tilep yetgü yok tilep bulmadım tip yanın yatgu yok | Durup dinlenmeden ara; aramakla ona erişebilen yok; fakat arayıp da, bulamadım diye, yan yatmak da doğru değildir. |
4784 | tilegli yügürgü kerek tınmadı tınıp yatguçılar tilek bulmadı | Arayan kimse dinlenmeden koşmalıdır; dinlenerek yatan kimseler aradıklarını bulamadılar. |
4785 | tilep tınmaguçı ne bulmaz bolur tınıp yatsa arzu tilek kim bulur | Durmadan arayanlar neler bulmazlar; kim dinlenip-yatmakla arzusuna kavuşur. |
4786 | mini ol tiledi eŋ aşnu sevip anı men tiler boldum emdi ivip | ilk önce, severek, o beni arzuladı; ben de şimdi çırpınarak, onu arar oldum. |
4787 | mini aşnu ol koldı erdi ezel anın men kolur boldum emdi tükel | Önce o beni ezelde istemiş idi; onun için şimdi ben de yalnız onu ister oldum. |
4788 | bu mundag idimni kalı sevmeyin tilep bulguka öz kalı ivmeyin | Böyle rabbimi nasıl sevmem; onu arayıp-bulmak için, nasıl çırpınıp durmam. |
4789 | muŋumka takımka maŋa ol yarar bela kadgu tegse mini ol yular | Muhtaç olduğum zaman, başım sıkıldığı zaman, bana o yardım, eder; belâ ve kaygı gelirse, beni o kurtarır. |
4790 | mini ol ödürdi eŋ aşnu tilep anın öz tiler boldı köŋlin ulap | ilk önce o beni isteyerek seçti; bu sebepten şimdi ben onu gönülden arzuluyorum. |
4701 | mini ol törütti bu ol çın sözüm mini ol igidti bedüdi özüm | Bu sözüm doğrudur, beni o yarattı, yetiştirdi ve ben de böylece büyümüş oldum. |
4792 | töŋüldüm bu halktın sıgındım aŋar küdezgey mini ol kamugdın sıŋar | Ben halktan vaz geçtim, Tanrıya sığındım; o beni her şeyden korur. |
4793 | özüm kalsa yalŋuz idim yadı tap özüm sözlegüke idim atı tap | Yalnız kalırsam, bana rabbimin zikri yeter; zikretmek için, bana rabbimin adı yeter. |
4794 | avıngum sıgıngum yölekim tokum ol ol bir idi todgu açım tokum | Avunacağım, sığınacağım, desteğim ve dayanağım odur; açlığımda ve tokluğumda beni gözeten o bir olan rabbimdir. |
4795 | negü tir eşitgil süzülmiş kişi idisi bile çın tüzülmiş kişi | Kalbi temizlenmiş ve Tanrıya gerçekten ulaşmış olan insan ne der, dinle. |
4796 | köŋüldeki sırrım açar men saŋa tilek arzu birle uçar men saŋa | Gönüldeki sırrımı sana açarım, dilek ve arzu ile sana uçarım. |
4797 | küvengü avmgu sıgıngu idim kamugdın üzüldüm kaçar men saŋa | Benim güvenecek, avunacak ve sığınacak rabbim sensin; her şey ile ilgimi kestim, sana sığınırım. |
4798 | ol ajunka ornuŋ bu ajun turur munı kodmagınça anı kim bulur | Senin o dünyadaki yerin bu dünyaya bağlıdır; bu dünya hava ve heveslerinden vazgeçmeden, o dünyayı kim kazanabilir. |
4799 | yüz utru kitergü bu dünya salıp anın bolsa ukbi bolungay alıp | Bu dünyadan uzaklaşıp, ondan vaz geçmek lâzımdır; ancak böylelikle ukbâ elde edilebilir. |
4800 | yayıg dünya bekrü eligde tutup negü teg bulur meŋü ajun yatup | İnsan bu dönek dünyaya sarılır ve onun zevklerine mukavemet etmezse, ebedî dünyayı nasıl bulur. |
4801 | hatarlıg turur dünya nuşı agu angın tile barça içgü yigü | Bu dünya tehlikeler ile doludur, onun şerbeti zehirdir; sen bütün içecek ve yiyeceklerde temizlik ara. |
4802 | kodu birgü dünya tilek arzusın anın bulsa ukbi orun edgüsin | Ukbâda iyi bir yer bulabilmek için insan bu dünyanın dilek ve arzularından vazgeçmelidir. |
4803 | hakikat munı bil ay ögdülmişim ayayın saŋa men özüm bilmişim | Ey Öğdülmiş'im, ben sana kendi bildiklerimi söyleyeceğim; sen bunları hakikat bil. |
4804 | bu tört neŋ tükel kodmagınça kişi adın tört kılumaz kişi uz işi | insan şu dört şeyden tamamen vazgeçmedikçe, diğer dört işi iyice yapamaz. |
4805 | bu dünya işin kodmagınça tükel kılumaz bu ukbi işin ay inal | Bu dünya işini tamamen bırakmadıkça, insan ukbâ işini yapamaz, ey inanılır insan. |
4806 | kişide yırak bolmagınça kadaş bayat tapgıŋa tegse bolmaz adaş | Ey kardeş, insanlardan uzaklaşmadıkça, Tanrıya ibâdet ile meşgul olunamaz. |
4807 | hava arzu boynı sımagmça öz könilik yolıŋa kirümez et öz | Kendi nefis ve hevesinin başını ezmedikçe, vücût doğruluk yoluna giremez. |
4808 | köŋüldin çıkargu kamug dünyasın aŋar ötrü kirse bayat sevgi çın | Gerçek Tanrı sevgisinin girebilmesi için, insan gönlünden bütün dünya arzularını çıkarıp-atmalıdır. |
4809 | tünek ol bu dünya müsülman öze tünekte erej kolma köŋlüŋ tüze | Bu dünya müslümanlar için bir zindandır; zindanda huzur arama; gönlünü doğrult. |
4810 | et öz ülgi birme katıglan usa özüŋ yolka köngey anıŋda basa | Elinden geldiği kadar vücûdun isteklerini yerine getirmemeğe gayret et; ancak böylelikle kendin doğru yola girebilirsin. |
4811 | yava kılmagıl bu keçer öd künüŋ yana bulgu ermez keçigli tünüŋ | Bu geçici zaman ve gününü boşuna sarf etme, her geçen gecen bir daha geri dönmeyecektir. |
4812 | keçer kün yava bolsa öknür kidin tiriglik yava kılsa bulmaz adın | Geçen günün boşuna geçerse, sonunda peşiman olursun; bu hayatı boşuna harcarsan, onu tekrar elde edemezsin. |
4813 | negü tir eşit kör ay bilgi teŋiz özi kodkı alçak ne köŋli ediz | Dinle, bilgisi deryalar kadar geniş, mütevazı, gönülü alçak, fakat kendisi yüksek olan insan ne der. |
4814 | uluştın uluşka köçügli kişi köçin öŋdün ıdsa iter uz işi | Diyardan-diyara göçen insan eşyalarını önceden gönderirse, işini daha iyi yapmış olur. |
4815 | bu köçmezde aştıu koç ıdsa oza köçüp barsa asgı yarutur köze | Kendisi daha göç etmeden, göçünü önceden gönderirse, oraya varınca, onun için çok faydalı olur. |
4816 | kerek id köçüngni kerek ıdmagıl özüŋ köçgü ahır usal bolmagıl | Göçünü ister gönder, ister gönderme; fakat sonunda kendin nasılsa göçeceksin, gafil olma. |
4817 | kerek erse beg bol kerek erse kul uzun kalgu ermez ölüm tuttı yol | ister bey ol, ister kul, burada uzun zaman kalacak değilsin; ölüm artık seni yolda bekliyor. |
4818 | kerek miŋ yaşagıl kerek on sekiz özüŋ ölgü edgü atıŋ kodgıl iz | ister bin yıl yaşa, ister on sekiz, bir gün öleceksin; eser olarak, iyi ad bırakmağa çalış. |
4819 | kerek erse bay bol kerek yok çıgay tiriglikni yir bu keçer yıl kün ay | ister zengin ol, ister yoksul ve fakir, her geçen yıl, ay ve gün hayatı kemirmektedir. |
4820 | başıŋ kökke tegse bedüklük atın kirip yatgu ornuŋ kara yir katın | Büyüklük ve şöhretle başın ne kadar göklere yükselirse-yükselsin, sonunda girip-yatacağın yer kara toprağın altıdır. |
4821 | tiriglik bulup er yava kılsa öd özin otka attı uş ol yılkı ud | Hayat nimetini elde edip de vaktini boşuna geçiren insan kendisini ateşe atmış demektir; o hayvandan farksızdır. |
4822 | esenlik bulup er yava kılsa yaş bu körksüz tiriglik bolur ay kadaş | insan sağlık bulup da ömrünü boşuna sarf ederse, ey kardeş, bu çok çirkin bir hayat olur. |
4823 | meniŋ kadgumı sen yime ay kadaş sen öz kadgungı yi töküp közde yaş | Ey kardeş, sen benim kaygımı yeme; sen gözünden yaş dökerek, kendi derdin ile uğraş. |
4824 | bu dünya işi bek tuzakçı turur tuzakka ilinme sini berkitür | Bu dünya işi sağlam bir tuzaktır; tuzağa düşme, seni sımsıkı yakalar. |
4825 | bu kün keldi devlet tilekçe yorır inanma aŋar sen yana terk barır | Bugün sana saadet geldi, senin arzuna göre hareket eder; fakat sen ona inanma, o yine çabuk gider. |
4826 | usanma ölümke sakınma uzun busugdın çıkar teg çıkar ödsüzün | Gafil olma, ölümü uzak sanma; onu beklemediğin bir anda, pusudan çıkan bir düşman gibi, karşında bulursun. |
4827 | öküş miŋ usalıg ölüm basmış ol telim yumgılarıg ölüm saçmış ol | Binlerce gafil kimseye bu ölüm baskın yapmıştır; bir çok toplulukları bu ölüm dağıtmıştır. |
4828 | negü tir eşit emdi köŋli odug ölümke usal bolma teggey yodug | Şimdi gönülü uyanık insan ne der, dinle; ölüme karşı gafil davranma, zararını görürsün. |
4829 | öküş tirnekig kör taradı ölüm ölümüg sakınsa akar köz yulum | Bir çok toplulukları, bak, ölüm dağıttı; ölüm hatırıma geldikçe, göz yaşım çeşme gibi akar. |
4830 | menin köksegüçi mini kalmadı asıg kılmadı sü itiglig tolum | Ben diyerek, göklere yükselmek isteyenin benliği kalmadı; silâhlı ordular ona karşı kâr etmedi. |
4831 | usanma tiriglik barır belgüsüz keçer uş bu öd kün yana yaŋusuz | Gafil olma, hayat belli etmeden gider; bu zaman ve gün bir daha geri gelmemek üzere geçer. |
4832 | erejke avınma yava bolga kün bu kutka inanma yayıg ol otun | Huzura dalıp, kendini avutma, yoksa günün boşuna geçer; bu saadete inanma, o dönek ve küstahtır. |
4833 | bedük men tigüçini tuttı ölüm ulug men tigüçini uttı ölüm | Ben büyüğüm diyeni ölüm yakaladı; "ben uluyum" diyeni ölüm yendi. |
4834 | ölüm buzdı ordu telim kend ulus ölüm buzdı karşı saray ev öküş | Ölüm bir çok şehir ve memleketleri viraneye çevirdi; ölüm bir çok saray, köşk ve evleri yıktı. |
4835 | neçe miŋ tirig öldi tulup batur biziŋ kelgümizni küdezip yatur | Yaşayan kaç bin insan öldü ve yerin altına girip-gizlendi; orada bizim de gelmemizi bekliyorlar. |
4836 | baka kör olarıg sen açgıl közüŋ begig kulda adra bilürmü özüŋ | Onlara dikkatle bak, gözünü aç; beyi kuldan ayırabilir misin. |
4837 | ulugluk ölümke asıg kılmadı ölümdin kaçıglı keçig bulmadı | Büyüklük ölüme karşı fayda etmedi; ölümden kaçan — kaçacak bir yol bulamadı. |
4838 | agır savçılarıg iletti ölüm adın kim itügey ot em ya tolum | Nice ulu peygamberleri ölüm götürdü; artık kim ona karşı ilâç, deva veya silâh bulabilir. |
4839 | inançsız turur bu cefaçı ajun yayıg kılkı irsel kılınçı otun | Bu cefacı dünyaya inanılmaz, o dönektir; onun tabiatı vefasızdır, küstahça hareket eder. |
4840 | negü teg keçürse keçer terk küni barır edgü isiz ne egri köni | Nasıl geçerse-geçsin, onun günü çabuk geçer; iyisi de, kötüsü de, eğrisi de, doğrusu da fânidir. |
4841 | tokun ma keçer hem açın ma keçer ne begke kılur yüz ne bay kul seçer | insan doysa da geçer, aç kalsa da geçer; ne beye yüz verir, ne zengin, ne de kul seçer. |
4842 | ereji uzamaz ne emgekleri nerek ötrü munça çogı ün urı | Onun ne huzuru ve ne de zahmeti uzun sürer; ey oğul, bu kadar gürültü ve patırdıya ne lüzum var. |
4843 | idi yakşı aymış bügü bilgi kiŋ kılıkı yorıkı bile köŋli teŋ | Hakîm, bilgisi geniş, düşünce ve hareketi birbirine uygun olan kimse çok iyi söylemiş. |
4844 | az edgüke yalŋuk unıtur özin yaşıl kökte üstün yorıtur sözin | Küçük bir saadete erince, insan kendisini unutur; sözünü mâvî gökten daha yukarılara yükseltir. |
4845 | neçe kür kögüzlüg küvenür erig ölüm yeneti kögsin saçıttı közin | Nice kabadayı, kibirli ve mağrur insanların göğüsünü ölüm ezmiş ve gözünü çıkarmıştır. |
4846 | bu erdi saŋa çın bagırsaklıkım munu sözledim men saŋa ay akım | İşte bu söylediklerim sana gerçek bağlılığımın bir nişanıdır, ey cömerdim. |
4847 | kim erse bu halıg bilür erse çın aŋar bolgu ermez bu dünya yakın | Bu hakikate vâkıf olan insan hiç bir zaman bu dünyaya kıymet vermez. |
4848 | yitürdüm yigitlik yetildi yaşım yıpar kitti kafur aşundı başım | Gençliği kaybettim, yaşım ileriledi; misk yerine başım kâfur örtündü. |
4849 | siziksiz ölümke anungu ödi bu künde naru ol ay yalŋuk kedi | Ey insanların iyisi, bundan sonra artık, şüphesiz, ölüme hazırlanma zamanı gelmiştir. |
4850 | ölüm kadgusı tuttı kitti sevinç ölümde kidin iş negü teg erinç | Ölüm kaygısı sardı, sevinç artık bizden gitti; ölümden sonra, acaba, hâlimiz nice olacaktır. |
4851 | bu kadgu sakınç birle erken özüm negü teg iligke barır men tüzüm | Ey temiz kalpli insan, ben bu kaygı ve endişe içinde kıvranırken, nasıl kalkıp, hükümdarın yanına giderim. |
4852 | iligke meniŋdin asıg bolmagay tusulsu tise hem tuşu bulmagay | Hükümdar benden hiç istifâde edemeyecektir; kendisine faydalı olmamı istiyorsa, ona hiç bir faydam dokunamayacaktır. |
4853 | kalı ol ajunluk tilese mini mini bardı saknıp yorısu köni | Eğer beni öteki dünya için yanında istiyorsa, beni yanında farz ederek, doğru yola gitsin. |
4854 | apa oglını emdi erklig bayat törütti iki iş üçün birdi at | Kadir Tanrı insan-oğlunu iki şey için yaratmış ve bundan dolayı ona bu adı vermiştir. |
4855 | tamugka ya uçmak begi bolguka agırlık üçün ya ucuz kılguka | O ya cehennemde yanmak veya cennette bey olarak, sefa sürmek için yahud bu dünyada itibarlı veya itibarsız olmak için yaratılmıştır, |
4856 | agırlık tilese ayu birdi yol ucuzluk yolın ma seçe birdi ol | itibarlı olmak istersen, bunun yolunu göstermiştir; itibarsızlık istiyorsan, onun da yolunu çizmiştir. |
4857 | kerek emdi kulka özi kullukın tükel kılgu bulsa bayat tevfikın | Şimdi kulun, Tanrının tevfîkına mazhar olması için, kendi kulluğunu tam olarak yerine getirmesi lâzımdır. |
4858 | kalı bulsa tevfik bayattın kulı kamug edgülükke açıldı yolı | Eğer kul Tanrının tevfîkına nail olursa, ona bütün iyiliklerin yolu açılmış demektir. |
4859 | katıglangu ötrü yetürgü tapug tümen edgülükke açılgay kapug | Bundan sonra da bütün ibâdetlerin yerine getirilmesine gayret etmelidir; böylece insanı binlerce iyiliklere götüren kapılar açılır. |
4860 | bu erdi munukı meniŋ bilmişim saŋa sözledim men ay edgü işim | İşte benim bildiklerim bunlar idi; sana söyledim, ey iyi arkadaşım. |
4861 | silerke meniŋdin asıg söz kerek özümde körü bu sözüm edgürek | Size benim faydalı sözlerim lâzımdır; benim sözlerim kendimden daha iyidir. |
4862 | kalı ukbi kolsa yorıkı bu hal kalı dünya kolsa bilir sen tükel | Eğer ukbâ istersen, onun yolu böyledir; eğer dünya istersen, sen kendin bunu daha iyi bilirsin. |
4863 | bolu birdi evren kelü birdi kut negü kolsa arzu kelü birge büt | Felek rast getirdi, sen saadete kavuştun; başka ne gibi arzuların varsa, anlar da gelecektir, buna inan. |
4864 | meniŋde negü bar adın edgü iş silerke asıg kılsa ay edgü iş | Bende size faydalı olacak başka ne gibi bir iyilik var, ey iyi arkadaşım. |
4865 | kodu birsü ilig mini teŋrike du’açı bolayın aŋar edgüke | Hükümdar beni Tanrıya bıraksın; iyiliği için, ona duacı olayım. |
4866 | bilig aytur erse unu bilmişim eşittiŋ ayu bir negü aymışım | Bilgi istiyorsa, işte bildiklerim bunlardır; sen işittin, sana söylediklerimi ona da naklet. |
4867 | sözümni tutunglar kalı tutmasa yarın kelge barça bu kün bütmese | Sözümü tutunuz; eğer tutmazsanız, bugün ummadıklarınızın hepsi yarın başınıza gelecektir. |
4868 | bu söz yakşı aymış ay bilgi teŋiz munı işke tutsa kızartur merdiz | Denizler kadar bilgili insan şu sözü çok iyi söylemiş; insan buna göre hareket ederse, bahtiyar olur. |
4869 | bu kün bu sözüm kör saŋa tuş bolur yarın anda körgil saŋa tuş bolur | Bu sözüm, bak, bugün sana eş olur; yarın orada bunun ecrini bulursun. |
4870 | usanma katıglan sözüm işke tut kalı tutmasa sen munu uş bolur | Gafil olma, sözüme göre hareket etmeğe gayret et; eğer sözümü tutmazsan, işte söylediklerim başına gelir. |
4871 | iligdin kolu bir meniŋ ‘uzrümi yaragı ne erse otı kıl emi | Hükümdardan benim için özür dile; ne yapmak lâzım ise, onu yap ve bu işi hallet. |
4872 | saŋa tegdi emgek kelü hem baru yanutı bayat birsü kün teg yaru | Boraya gelip-gitme zahmetine katlandığın için, Tanrı sana bunun ecrini ihsan etsin, güneş gibi parla. |
4873 | agır kılma köŋlüŋ maŋa ay kadaş yakınlık içinde mini tutma taş | Ey kardeş benim için kendini üzme; bana karşı duyduğun sevgiyi eksik etme. |
ÖGDÜLMİŞ CEVABI ODGURMIŞKA | ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI | |
4874 | yanut birdi ögdülmiş aydı tilin özüm uktı emdi könilik yolın | Öğdülmiş cevap verdi ve: — Şimdi ben hakikat yolunu anladım — dedi — |
4875 | eşittim sözüŋ nı ögün tıkladım sözüm kestim emdi sözüŋ tekledim | Söylediklerini dikkatle dinledim; sözlerini iyice tarttım; diyecek sözüm kalmadı. |
4876 | köni sözlediŋ söz bütünlük bu ol munıŋda narukı neçe egri yol | Doğru söyledin, hakikat budur; bundan başkası hep eğri yoldur. |
4877 | seniŋde turur çın meniŋde oyun oyun kaldı çmka birür men boyun | Hakikat sendedir, benimki ise, oyundur; hakikate boyun eğiyorum ve oyunu bırakıyorum. |
4878 | barayın men emdi esen edgü kal ikigün ajunluk aya edgü fal | Şimdi ben gideyim, sen sağ ve esen kal; ey her iki dünya saadetine kavuşan insan. |
4879 | bayat birsü tevfik saŋa küç kadaş du’ada unıtma köŋül tutma taş | Ey kardeşim, Tanrı sana tevfik ve kuvvet versin; dualarında beni de unutma, gönülden çıkarma. |
4880 | mini me bayattın kolu bir turup aça birsü köŋlüm bayat odgurup | Benim için de Tanrı'ya duâ et; Tanrı beni uyandırsın ve gönül gözümü açsın. |
4881 | sözin keşti koptı adakın örü esenleşti evke yüz urdı körü | Sözünü kesti, ayağa kalktı, vedâlaştı ve evine doğru yola düştü. |
4882 | atın mindi evre evince kelip tüşüp kirdi turdı bir anca tınıp | Atına binip, tekrar evine geldi ve girip, bir az dinlendi. |
4883 | yidi içti anca sakındı özün eşitmiş sözini bışurdı uzun | Yedi, içti ve bir müddet düşünceye daldı; işittiği sözler üzerinde uzun-uzun durdu. |
4884 | yaşık badı yüzke kara yüz bagı ajun toldı bütrü kara yir togi | Güneş yüzüne siyah peçe örttü, her tarafı toz-duman rengi kapladı. |
4885 | küjek yazdı rumi kızı örtti yüz kara saç bodugı ajun toldı tüz | Rûmî kızı zülüflerini çözerek, yüzünü örttü; her taraf siyah zülüf rengini aldı. |
4886 | tükel zengi yüzi urundı kalık uçar tındı kodtı yorıglı yorık | Göğün her tarafı zenci yüzüne döndü; uçan kuşlar kondu, dolaşan mahlûklar durdu. |
4887 | yunup kıldı yatgu namazın turup töşek koldı yattı yaragın körüp | Kalkıp, âbdest aldı ve yatsı namazını kıldı; yatak istedi ve işlerini bitirip, yattı. |
4888 | udıp bardı azrak odundı yana töpüdin savılmış bakırsukuna | Bir az uykuya daldı, tekrar uyandı; Merih yıldızı tepeden kenara kaymıştı. |
4889 | yana kördi Ülker savılmış başı togardın çadan kopmış örlep tuşı | Tekrar baktı, Ülker yıldızının başı ufka kaymış, karşısında şarktan Akrep kalkıp, yükselmişti. |
4890 | yana yattı anca usı kelmedi keziglig kişi teg közin yummadı | Tekrar bir az yattı, fakat uyuyamadı; bir nöbetçi gibi, gözünü yummadı. |
4891 | usuz yattı saknu bir anca odug kalık kırtışı tuttı kafur bodug | Uyumadan, bir müddet yattı, düşündü; göğün derisi kâfura boyandı. |
4892 | ‘abir bürkirer teg tünerdi kalık sıta koptı yirdin yadıldı butık | Abîr serpilmiş gibi, gök alacalandı; ufuktan etrafa dallanarak, mızraklar yükseldi. |
4893 | yaşık örledi yirde koptı togı yaka keldi aşnu tokuz al tugı | Güneş yükseldi, yerden toz kalktı; dokuz al tuğu yaklaşmağa başladı. |
4894 | turup koptı yundı kör ögdülmişe namazın yetürdi okıp bilmişe | Öğdülmiş kalkıp, âbdest aldı; namazını kıldı ve duâ etti. |
4895 | kıza baktı yirdin sıta kalkanı turup karşıka bardı kirdi köni | Kızarmış mızraklar ile kalkan ufuktan gözükürken, kalkıp, saraya gitti ve doğruca içeri girdi. |
4896 | eşitti ilig kör aŋar kıldı yol bu kirdi iligke kavuşturdı kol | Hükümdar geldiğini haber alınca, onu yanına çağırttı; Öğdülmiş huzuruna girip, ellerini kavuşturdu. |
4897 | ilig imledi birdi oldrug orun bu keçti orunka siliglik kurun | Hükümdar işaret etti ve ona oturacak yer gösterdi; o edeple, vakarla gösterilen yere geçti. |
İLİG SU’ALİ ÖGDÜLMİŞKE | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
4898 | bir anca turup söz ayıttı ilig ayur sözle keldür ay kılkı silig | Bir parça durduktan sonra, hükümdar sordu: — Ey temiz tabiatlı, söyle, ne haber — dedi — |
4899 | negü tir kadaşıŋ ne boldı işiŋ ne boldı tilekiŋ kelirmü işiŋ | Kardeşin ne diyor, işin nasıl oldu; dileğin ne oldu, arkadaşın geliyor mu. |
ÖGDÜLMİŞ CEVABI İLİGKE | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
4900 | yanut birdi ögdülmiş aydı sözi negü teg yorımış sözi tüp tözi | Öğdülmiş cevap verdi, onun söylediği sözleri, neler konuştuklarını, hepsini olduğu gibi anlattı. |
4901 | ikigün arala yorımış sözüg ötündi iligke kamug tüp tözüg | İkisi arasında konuşulan sözleri hükümdara aynen arz etti. |
4902 | ilig turdı anca sakındı ozun köŋül bertti yaşı yuvuldı közün | Hükümdar bir az durdu ve kendi-kendine düşündü; gönülü yaralandı ve gözlerinden yaş döküldü. |
İLİG CEVABI ÖGDÜLMİŞKE | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI | |
4903 | ayur ol kadaşıŋ köni sözlemiş söz ol söz turur kim ol aymış timiş | Hükümdar: — Kardeşin doğru söylemiş; söz onun söylediği sözdür — dedi — |
4904 | bu kün biz kılurmız özümizke küç aŋar ma takı küç kılurmız hem öç | Bugün biz kendimize zulüm ettiğimiz gibi, ona da zulüm ve eziyet ediyoruz. |
4905 | keçigli turur bu ajun kalgusuz bu kalmış tiriglik yime belgüsüz | Bu dünya geçicidir, kalmaz; bu kalan hayatın da ne kadar süreceği belli değildir. |
4906 | siziksiz kelir utru meŋü ajun erej erse emgek uzalmaz uzun | Hiç şüphe yok, ebedî dünya bize doğru yaklaşmaktadır; ister bize huzur, ister zahmet getirsin, gelmesi uzun sürmez. |
4907 | menfilik ol ol anda bulsa erej bolur edgü ornı bolur edgü iz | Nerede huzur varsa, rahat oradadır; orada insanın yeri ve yolu iyi olur. |
4908 | odunmış turur ol kadaşıŋ tükel anı biz okımak idi ked muhal | Senin kardeşin gafletten tamâmiyle kurtulmuştur; onu çağırtmakla buraya getirmemize imkân yoktur. |
4909 | biziŋ bu özümiz havaka bulun yavalıkka ödlek keçip bardı kün | Bizim bu varlığımız hava ve hevesin esiridir; zamanımız ve hayatımız boşu-boşuna geçip-gidiyor. |
4910 | negü tir eşit emdi köŋli tirig saŋa yakşı sözlep birür öt erig | Dinle, imdi gönülü diri olan insan ne der; bak, sana iyi sözler ile öğüt ve nasihat verir. |
4911 | hava nefs yagı ol kalı bulsa küç yetürgey siziksiz saŋa eski öç | Hava ve nefis sana düşmandır; imkân bulursa, hiç şüphe etme, senden eski öcünü alacaktır. |
4912 | hava nefs tirilse ölür bu köŋül koŋül ölse taat kalur ay ogul | Hava ve nefis canlanırsa, gönül ölür; gönül ölürse, ibâdet ihmâl edilir, ey oğul. |
4913 | biziŋ köŋlümiz öldi bolga bu kün hava nefs me kıldı boyun ked yogun | Hava ve nefis boynunun bu kadar kalınlaşmış olduğuna bakılırsa, bizim gönlümüz bugün ölmüş olmalıdır. |
4914 | ulugluk bedüklük bu devlet küni uzun turgu ermez ay korali köni | Ululuk, büyüklük ve bu saadet günleri uzun sürecek değildir, ey temiz kalpli insan. |
4915 | ereji az ol körse emgek öküş baş agrıg telim bar ma kargış söküş | Dikkat edersen, bu dünyanın huzuru az, eziyeti çoktur; zahmeti çok olduğu gibi, üstelik bir de lanet ve bedduâya uğramak felâketi vardır. |
4916 | idi yakşı aymış biliglig kişi ajunug smayu yetilmiş yaşı | Bilgili ve dünyada tecrübeler görerek yaşı ilerilemiş olan insan çok iyi söylemiştir. |
4917 | uluglukka artuk küvenme küle ulug bolduŋ erse baş agrıg bile | Büyüklük ile fazla sevinme ve gururlanma; insan büyüdükçe zahmeti de artar. |
4918 | sevinç kayda erse soŋında bela erej kayda erse miŋ emgek bile | Sevinç nerede ise, sonunda belâ vardır; huzur nerede ise, bin türlü eziyet de oradadır. |
İLİG SU’ALİ ÖGDÜLMİŞKE | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
4919 | yana aydı ilig ay ögdülmişim tilekim bu erdi anı kolmışım | Hükümdar tekrar: — Ey Öğdülmiş'im — dedi— kardeşini buraya çağırmaktan maksadım, |
4920 | sebeb bolsa erdi maŋa edgüke tirilgeymü erdi köŋül ay böke | Beni iyiliğe sevk etmesi idi; ey pehlivan, acaba gönlüm tekrar canlanabilir mi. |
4921 | tirendi unamaz berü kelgeli ne iş tuş kadaşlar yüzin körgeli | Direndi, buraya gelmeğe, eş-dost ve kardeşlerinin yüzünü görmeğe razı olmadı. |
4922 | ol aymış sözüg körse barça köni küçese yime bolmaz emdi anı | Dikkat edersen, söylediklerinin hepsi doğrudur; onu şimdi zorlamak da yerinde olmaz. |
4923 | saŋa ma öküş tegdi emgek yorıp tilin sözlediŋ hem yügürdüŋ arıp | Sana da gidip-gelmek zahmet oldu; çok konuştun, çok koştun ve çok yoruldun. |
4924 | küdelim körelim yime ay akı negü ol ahır hal öd ödlek takı | Bekleyelim, bir bakalım, ey cömert; sonu ne olacak ve zaman bize daha neler gösterecektir. |
4925 | kara tün içinde turur kelgü iş yarutur yaruk kün aya edgü iş | Gelecek hâdiseler karanlık geceye bürünmüştür, ey iyi arkadaşım, ancak parlak güneş aydınlatabilir. |
4926 | kuruglug turur bu zamane» yası ara asgı tegrür arala yası | Zamane yayı kuruludur; insanlara bâzan faydası, bâzan de zararı dokunur. |
4927 | bayat hükminde kod kamug işlerig ödi kelse itlür açar ay tirig | Bütün işleri Tanrı hükmüne bırak; vakti gelince, yoluna girer ve kendiliğinden açılır, ey gönlü diri olan insan. |
4928 | kayu iş kılıp bulmasa ol tatıg kodu birgü ançan ay bilgi batıg | İnsan hangi iş ile uğraşır ve ondan netice alamazsa, onu bir müddet bir tarafa bırakmalıdır; ey derin bilgili insan. |
4929 | bu dünya yaŋı bu ederse kaçar kodu birse evre saŋa yol açar | Bu dünyanın huyu böyledir; peşine düşersen, senden kaçar; vaz geçsen, sana doğru gelmeğe başlar. |
4930 | küdelim bir anca sınalım anı negü teg ahır hal zamane küni | Bir az bekleyelim ve onu tecrübe edelim; sonu ne olacak ve önümüzdeki günler bize neler gösterecek. |
4931 | yana bolga bizni tilegey turup özi öz yigin kılga yetrü körüp | Olabilir ki, bir gün bizi ister; iyice düşünerek, kendisi için hangisi daha faydalı ise, onu yapar. |
4932 | muŋar tegdi kesti sözini ilig turup çıktı ögdülmiş akru silig | Buraya gelince, hükümdar sözünü kesti; Öğdülmiş yavaşça kalkıp, dışarı çıktı. |
4933 | yime keçti kaç kün bu sözke adın sakındı ilig baktı öŋdün kidin | Bu konuşmadan sonra yine bir kaç gün geçti; hükümdar iyice baktı, bu işin ilerisini ve gerisini düşündü. |
Yûsuf Has Hâcib tarafından XI. yüzyılda yazılmış, Türk dilinin, edebiyatının ve kültür tarihinin en önemli kaynaklarından.
kanaat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kanaat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
LXVII. ODGURMIŞ ÖĞDÜLMİŞ'E DÜNYADAN YÜZ ÇEVİRİP, OLANA KANÂAT ETTİĞİNİ SÖYLER [ODGURMIŞ ÖGDÜLMİŞKE DÜNYADIN YÜZ EVRÜP BARIŊA TAPI BOLMAKIN AYUR]
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Popüler Başlıklar
-
BİSMİ'LLAHİ‘R-RAHMANİ'R-RAHİM Kutadgu Bilig Türkiye Türkçesi ...
-
Mısra (Kutadgu Bilig) Tercüme (Türkiye Türkçesi) ...
-
No Kutadgu Bilig Türkiye Türkçesi 955 ilig bir kün ay toldını ündedi orun birdi oldur tiyü imledi Hükümdar bir gün Ay...
C - BÂBLARIN FİHRİSTİ [FİHRİSTU’L-EBVAB]
Kutadgu Bilig Tercüme (Türkiye Türkçesi) 1. bab: tengri ‘azze ve cellening ögdisin ayur 01. bâb: Tanrı azze ve cellenin medhin...