3713 Odgurmuş cevap verdi:— Bir az bekle, mektup yazayım, ey zeki âlim — dedi.
3714 Hokka ve kâğıt istedi, eline kalem aldı ve hükümdara mektup yazmağa başladı.
3715 Tanrı adı ile söze başladı : — Yaratan, besleyen ve göçüren odur — dedi —
3716 Bu dilimle Tanrıya aylar ve yıllarca sonsuz hamd ve sayısız sena etmekteyim.
3717 Kara toprağı, mavi göğü, güneşi ve ayı, karanlığı ve aydınlığı, fakiri veya zengini hep o yarattı.
3718 Sonsuz varlıkları ve sayısız canlıları o halketti; o bunların hepsine rızkını verir ve hiç birini aç bırakmaz.
3719 Kendisi birdir, fakat yarattığı ikidir; onun birliği hesaba girmez.
3720 O bir ve vardır; şüphesiz, nasılsız ve nicesizdir; onu düşünürken, ona bir benzer ve şerik tasavvur etmemelidir.
3721 Ululuk ona ve büyüklük ona mahsustur; kadir ve hâkimdir ve her hususta tektir.
3722 Bütün bu sonsuz ve sayısız kulları o yarattı; dilediğine her türlü izzeti ihsan etti.
3723 Bu kubbe evin içi balçıktan yapılmıştır ve karanlıktır; onun hâkim kudreti bunu güneş ile aydınlattı.
3724 Mavi göğü yarattı ve yükseklere çıkardı; güneş, ay ve yıldızlar ile üzerini süsledi.
3725 Altı kara toprak ile mavi' sudur; üstü süzülmüş yel ile âteştir.
3726 Sıcak ile soğuğu, kuru ile yaşı birbirine yaraştırdı ve halka kısmetini verdi.
3727 Dilediğini istediği gibi yarattı, bu işte onun yardımcıya ihtiyâcı olmadı.
3728 İsterse, ona kulluk etmeyen bir kulu aziz kılar; isterse, kulluk edeni zelîl eder ve onun kulluğu hiç bir şeye yaramaz.
3729 Ol ! —derse, dilediği olur; her işte, karar verdiği gibi, hukümünü yürütür.
3730 Sevgili resule, o doğru rehber ve iyi kılavuza binlerce selâm.
3731 Hükümdara duacı sıfatıyle mektup yazdım; ey zeki, sana selâm eder ve sağlık dilerim.
3732 Hükümdar mektup yazmak lutfunda bulunmuş; mektubu okudum, gözüm sevinçle parladı.
3733 Bu pek güzel fermanda bana bir çok öğüt ve nasihat lütfetmiştir.
3734 Bir de mevki, ihsan, yiyecek ve giyecek hususunda bir çok lutuflar vadinde bulunmuşlar.
3735 Bütün insanlar bunu isterler ve bunu elde etmek için, dünyayı gezip dolaşırlar.
3736 Ben hiç uğraşmadan, böyle bir lütuf ve ihsana nail olursam, bu saadeti ve bu hayatı nasıl beğenmeyebilirim.
3737 Fakat bunun bir kaç kusuru da vardır; eğer ben oraya gidersem, bu iyilikleri zararlar takip edecektir.
3738 Bunlardan biri — ben şahsan bu hizmetleri bilmiyorum; gidip de hizmet edemezsem, benden hiç kimse memnun kalmaz.
3739 Bende usûl-erkân, bu işlere lâyık tavır-hareket ve vukuf yoktur; âdâb ve erkânı bilmeyen hizmetkâr hiç bir işe yaramaz.
3740 ikincisi — bu cefâcı dünyanın bana da cefâ edeceğini bildiğim için, ben ondan evvel davranıp, ona cefâ ettim.
3741 Tanrıya sığındım, nefsime hâkim oldum; rabbim bu din ve imanımı korusun.
3742 Şimdi elimde olan şeyler, yiyecek ve giyecek bana kâfidir; ondan fazlasının ne lüzumu var, o bana ancak yük olur.
3743 Boğazım için yiyeceği ve sırtım için giyeceği yaratan Tanrım bana eksik etmez.
3744 Beni o yarattı ve bugüne kadar besledi; ey dünya beyi, o beni ileride de besleyecektir.
3745 O sana, hiç esirgemeden, dünya nimetlerini verdi; vergili rabbim bana da vermezmi.
3746 Ey cömerd yığitirri, bütün iyilik ve kötülüğü, fakirlik ve zenginliği Tanrı'dan bilirim.
3747 Ben Tanrı kapısını tuttum, ona kulluk ediyorum; bütün halkın toplanacağı hakikî kapı budur.
3748 Sana yahut senin kapına gidip, hayatımı vakfetmeme mukabil, ben senden ne bekleyebilirim.
3749 Biz ikimiz de Tanrı kullarıyız; bu kulluk husuûsunda ikimiz de aynı mertebedeyiz,
3750 Kulun kula kulluk etmesi yakışmaz; hizmetkâra hizmet eden kimsenin kıymeti kalmaz.
3751 İnsan himmet sahibi ise, böyle olmalıdır; Tanrıya kulluk etmeli ve bu yolda metaneti elden bırakmamalıdır.
3752 Âlım, akıllı, durmuş-oturmuş ve temiz kalpli insan çok güzel söylemiş, dinle.
3753 Kendisinde acıkma ve doyma vasıfları bulunan bir kimseye kulluk etme; kulluk için neye bir put ararsın.
3754 Durup-dinlenmeden bir Tanrıya tapın; gece-gündüz açık olan bu kapıdan şaşma.
3755 Ey hükümdar, şu dört hacetimi yerine getir; ben de el ve yüz öperek, sana kulluk edeyim.
3756 Ben ölümsüz bir hayat isterim, ihtiyarlığı olmayan bir gençlik dilerim.
3757 Sen beni dâima sıhhat içinde ve sağ tut; zenginleştir ve hiç bir vakit fakir ve malsız bırakma.
3758 Bu dört şeyi bana te'min et, sana kulluk edeyim; sevgili canımı feda ederek, kendimi emrine hâzır bulundurayım.
3759 Ey hükümdar, bana bu şeyleri te'min edersen, ben de kendimi kul ederek, sana bağlanırım.
3760 Eğer bunları te'mine kudretin yetmezse, benden ne üstünlüğün var, bana açık söyle.
3761 Bu yemek, içmek ise, yiyeceğim ve giyeceğim var; daha da lâzım olursa, bunu da rabbim verecektir.
3762 îzzet bulmak veya zelîl olmak Tanrıdandır; ölüm ve hayat da ondandır.
3763 Bunu gerçek bilen akıllı insan başka türlü davranırını, ey büyük hükümdar.
3764 Ey asîl bey, beni Tanrımın koruduğu gibi, sen beni koruyamazsın.
3765 Geceleri seni benim korumam lâzımdır; beni koruyan ise, odur; sözümü açıkça söyledim.
3766 Sen doymadan, bana yemek gelmez; Tanrı ise, kendisi yemek yemekten münezzeh .olduğu hâlde, beni doyuruyor.
3767 Başım darda kalırsa, aracıya lüzum yoktur; dilim daha hareket etmeden, sözümü işitiyor.
3768 Kapıcı veya yol-gösterici bana mâni olamaz; hiç bir kibir ve azamet taslayan bana kafa tutamaz.
3769 Sana karşı bir kusur işlersem, sen beni affetmeyeceksin; rabbim beni, bin kusur işlesem dahi, affeder.
3770 Dinle, günahkâr kul ne der; bak, gönül sırrını açarak, ne söyler.
3771 Ey gerçek vefalı, merhametli rabbim, senden daha merhametli başka birini bulmadım.
3772 Başım darda kalırsa, istediğimi verirsin; hiç bir desteği olmayanlara sen destek ve yardımcısın.
3773 Sen hastalığıma şifâsın, kederime sevinçsin, derdime dermansın; sıkıntılı zamanımda da beni teselli eden sensin.
3774 Güvencim, avuncum ve sevincim hepsi senin rızan içindedir, ey ulu.
3775 Ben sana karşı çok günah işledim; senin rahmetin karşısında bu günah çok azdır.
3776 Günahımı bağışla; senin için bunun bir zararı olmadığı gibi, beni cezalandırmanın da sana bir faydası yoktur.
3777 Günahım çok ise, senin'rahmetin de var; bana karşı rahîm ol; sana bu yakışır.
3778 Eğer cezalandırırsan, ben buna da lâyıkım; bağışlarsan-bağışla, sen de buna lâyıksın.
3779 Bilirsin ki, seni bir rabbim bilirim; bilirim, ki, sana bir dediğimi bilirsin.
3780 Ben küstahım, küstahlığımdan dolayı azap çekiyorum; sen halimsin, hilm de senden sâdir olur.
3781 Bu gidecek olan sevgili can emânettir; emânet olan bir şey başkasına emânet olarak bırakılamaz.
3782 Ey hükümdar, bu dünya geçicidir; gün geçtikçe hayat eksilir ve tükenir.
3783 Neye güvenerek, uzun emeller besleyeceksin; neye sevinerek, kendini avutacaksın.
3784 Anneni, babanı kaybettin; eş-dost, büyük veya küçük kardeş ortadan silindi gitti; bir bak, oğlun, kızın nerede.
3785 Ölümlüleri görüyorsun, sen de öleceksin; her diri olan, şüphesiz, bir gün toprak ile örtülecektir.
3786 Gafil olma, ey hükümdar, uyuma, uyan; kendinden sonra iyi ad bırak.
3787 Geçmiş gününü heder ettin ise, bari gelecek geceni heder etme.
3788 Geçer gün içinden gerek olan şeylerini al; senin hayattan göçürecek olanın her ân gelebileceğini düşün ve ona göre hazırlıklı bulun.
3789 Ben gözüm ile bu hâli görürken, nasıl senin yanına gelebilirim.
3790 Bu cefalı dünyadan gönlümü çektim; huzur içinde vefalı rabbime sığındım.
3791 Ey hükümdar, sen beni kendi hâlime bırak; burada ben sana duacı olayım.
3792 Ben senin neyine faydalı olabilirim; sözümü dinle, sen kendin kendine faydalı ol.
3793 Ben insanlardan elimi-eteğimi çektim, sen de vaz geç; sana ve bana insanlardan fayda yoktur.
3794 Ben imdi bu geri kalan günlerimi ibâdetle ve Tanrımın rızasını taleple geçirmek istiyorum.
3795 Olanım bana yeter, bundan fazlası lüzumsuzdur; ey tamahkâr, bu dünyanın dibi kurutulması imkânsız bir bataklıktır.
3796 Tipi geçer gibi, hayat geçince, ben artık uyandım ve şimdi ona içim yanıyor.
3797 Sırtım pek, karnım da tok oldu; dünya yere batsın, onun başka ne faydası vardır.
3798 Karnı tok, sırtı pek olan ne der, dinle : — Bu bana yeter — diyen insan mes'ûd bir bey olur.
3799 Olanı ile yetinen ve bu kanâati ile tam bir saadete kavuşmuş olan insan çok güzel söylemiş.
3800 Dünyada açlığımı giderecek kadar yedim; sırtımı örtecek kadar elbisem de var.
3801 Hayat devam ettikçe, yiyeceğimi bulurum; lâzım olunca, bana bir rabbim yetecek kadar verecektir.
3802 Hükümdar beni kendisine faydam dokunması için çağırıyorsa, bende istifâde edilecek kadar bilgi ve akıl yoktur.
3803 Eğer memleket işinde faydalı olmam isteniliyorsa, ka'î söylüyorum, benim istifâde edilecek bir tarafım yoktur.
3804 Eğer bana iş-güçten bahsedıliyorsa, kardeşim sana bm kişinin işini yapacaktır.
3805 Eğer sen beni iyiliğimden dolayı istiyorsan, kendin iyi ol, bu iyilik seni kâfi derecede sevindirir.
3806 Sen bin iyinin ayağına yapışacağına, bir defacık olsun, sağlamca kendi yakana yapış.
3807 Dünyaya ün salmış bin bir çeşit insan hükümdarın etrafına toplanmıştır.
3808 Hükümdara benden ne gibi bir fayda gelebilir; faydasız işi yapmakta ise, bir zevk yoktur.
3809 Şimdi ben senden özür dili yorum; bana sarılma, beni kendi hâlime bırak.
3810 Başka ne gibi söz ve çâre konuşulmuş ise, onları da kardeşim duydu ve size arzedecektir.
3811 Sözünü tamamladı; mektubu katlayıp, bağladı; uzattı ve zeki kardeşi aldı.
3812 Sonra: — Ben arzumu ve sözümü yazdım; ağızdan söylenen sözleri de kendin duydun — dedi —
3813 Bunları şifahen de arzet, hükümdar işitsin; beni kendi hâlime bıraksın ve benden elini çeksin.
3814 Elçi söz iletir ve cevabını ister; cevabını duydun, ey kudretli insan, onu götür.
3815 Birer hakikat olan sözleri her tarafa yayılan Uç-Ordu ham ne der, dinle.
3816 Elçi sözünde hilaf etmez ve kendisine emânet edilen sözü doğru ve tam olarak söylerse, ona zeval yoktur.
3817 Türk hanı bundan daha güzel söyler : kendisine emânet edilen sözü aynen tekrar eden elçiye gazap etme.
3818 Elçi işittiği sözü aynen ulaştırırsa, ona ölüm veya ceza yoktur.
3819 işte elçi dediğim böyle olan elçidir; bu elçi ne söylerse-söylesin, ona zeval yoktur.
3820 Elçi kendisine emânet edilen sözü söyleyince, ona ihsanda bulun, onu medhet; işte bu kadar.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
3821 Öğdülmiş cevap verdi : — Söylediğin sözlerin hepsini dinledim— dedi.
3822 Mektuba karşı cevap yazdın; şimdi izin ver, onu götüreyim, ey zeki âlim.
3823 Fakat, ey kardeş, benim şüphem şudur: hükümdar seni kendisinden uzak bırakmayacaktır.
3824 Ey temiz kalpli insan, seni tekrar davet etmek için, hükümdar, hiç şüphesiz, beni yine gönderecektir.
3825 Çok geçmez, o beni buraya gönderecektir; sen ona gitmedikçe, o ısrar etmekte devam edecektir.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3826 Odgurmış cevap verdi : — Kardeşim, böyle söyleme; kalbim kırılır — dedi —
3827 Ben buradan kalkıp, oraya gidecek değilim; kendini zahmete sokup, tekrar buraya gelme.
3828 istemekle elde edilemeyecek olan şeyi istemek fenadır; te'sir etmeyen bir sözü söylesen, sözün kıymeti kalmaz.
3829 Derin bilgili, bütün iyi ve kötüyü tecrübe ile bilen insan ne der, dinle.
3830 istemekle alınamayacak şeyi zorla isteme; aramakla bulunamayacak şeyi zorla arama.
3831 Yürümekle erişilemeyecek yere yaya gitme; eğer gidersen, kendi kendine eziyet vermiş olursun.
3832 Odgurmış bir de ilâve etti : — Şimdi yürü, bir daha buraya gelme, ey merd yiğit.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
3833 Öğdülmiş ayağa kalktı: — Sana söyleyecek sözüm kalmadı, artık ben gideyim — dedi.
3834 Kardeşi Öğdülmiş'i uğurladı, şifahen beyan ettiği fikirlerini de ona emanet etti
3835 Öğdülmiş atına bindi; geri dönerek, evine gelip, indi; yatıp, biraz dinlendi.
3836 Güneş yere indi, yüzünü gizledi; gök yüzü parlak bir samur kürke büründü.
3837 Dünya yüzüne kömür renginde bir boya sürdü; görür gözler kapandı, uyanık olanlar uyudu.
3838 Öğdülmiş döşek istedi, yattı; bir az uykuya daldı, tekrar başını kaldırdı.
3839 Doğudan ateş gibi alev dallandı ve gelin yüzünü yeni açmış gibi, dünya aydınlandı.
3840 Mızrak ve kalkanı kalkarak, yükselmeğe başladı; dünya yüzü beyaz cevher gibi oldu.
3841 Öğdülmiş kalkıp, evinden çıktı ve saraya gitti; yol isteyerek, hükümdarın huzuruna çıktı.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
3842 Hükümdar önce Odgurmış'ı sordu, sonra: — Söyle neye karar verdiniz — dedi —
3843 Neler konuştunuz, arzu edilen iş ne oldu; arkadaşın geliyor mu?
3844 Öğdülmiş ilk önce mektubu verdi; hükümdar aldı, açtı ve dikkatle okudu.
3845 Yüzünde gâh sevinç belirdi, gâh keder; sonra tekrar gülümsedi; bir müddet teessürle düşünceye daldı.
3846 Kardeşin çok haşin cevap vermiş; ben ona ipek gönderdim, o ise, diken işlemiş — dedi —
3847 Ne ise, zararı yok, doğru söylemiş; doğru söz haşin olur; o da haşin söylemiş.
3848 Ağızdan söylediği sözleri nedir; işittiklerini ve düşündüklerini şimdi bana söyle.
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
3849 Öğdülmiş dinlemiş olduğu sözleri, nasıl konuştuğunu, olduğu gibi, hükümdara arzetti.
3850 Aramızda kaç türlü söz geçti; onun akıl ve idrâk dâiresinde söylediği sözlere ben de öylece cevap verdim — dedi —
3851 Benim her sözüme bir söz ile karşılık verdi; yakaladığım zaman, gözünü sımsıkı kapadı.
3852 Ne kadar ısrar ettim, fakat buraya gelmedi; kat'î konuştu, razı olmadı.
3853 Hükümdar onun sözlerini dinledi; dediklerinin hepsi anlayış, akıl ve bilgi ile dolu idi.
3854 Onu tekrar görmek istedi, gönülü heyecanlandı; günül coşarsa, insana derd olur.
3855 Dikkat edersen, yiğitlerin-başı güzel söylemiş : insan gönülünün esiri olursa, kendisine hâkim olamaz.
3856 Gönül beydir, bütün vücût onun kuludur; bey nereye giderse, kul onu takip eder.
3857 Gönül heyecanlanır ve bir dilekte bulunursa, dileğini elde etmeden, o sükûnet bulmaz.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3858 Hükümdar: — Ey Öğdülmiş —dedi—kardeşin gerçekten kâmil bir insan imiş.
3859 Kâşki onun sözlerini duymamış; ne tabiatı ve tavrını, ne de bilgisini, hiç birini bilmemiş olsa idim.
3860 Fakat duydum ve ona gönlümde yer verdim; gayret et, beni bu dileğime kavuştur.
3861 Benim hâkim olduğum bu memlekette bir dileğim olur da, ben onu ister ve bulamazsam, bu yakışık almaz.
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
3862 Öğdülmiş cevap verdi: — Ey hükümdar, ey halkın seçkin beyi, ey yumuşak huylu insan — dedi —
3863 Dönerken kardeşime : — Hükümdar tekrar beni sana gönderecek ve ben de geleceğim.
3864 Nasılsa seni bırakmayacak ve sonunda kendi yanına alacaktır; ona hürmet göster, şimdiden gel— dedim.
3865 Ümidimi kırdı ve : — Bir daha gelme, ben gidecek değilim; ısrar etme, beni zorlama — dedi.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3866 Hükümdar : — Anladım, söylediklerini duydum — dedi — fakat bu sözlerin faydası yoktur; kendini avutma.
3867 Bu kadar arzu ettiği hâlde, dileğini elde edemeyen bey nasıl bir bey olur.
3868 Kendi memleketinde fermanını yürütemeyen kimse, nasıl halkın büyüğü ve hâkimi olur.
3869 Hakikî büyüklüğün nişanı, şüphesiz, arzuladığı şeyi elde etmektir.
3870 Gönül herhangi bir şeyi arzu ederse, bunun tek çâresi onu dileğine kavuşturmaktır.
3871 Bu arzu benim için artık bir hastalık oldu; bunun burada tedavisine imkân yoksa, benim oraya gitmem gerekir.
3872 Bu beyti oku, ne der, dinle; bunun mânasını anla, ey gönlümü doyuran insan.
3873 Her hastalığın bir ilâcı ve çâresi vardır; bu hastalığı tedavi eden kam da bulunur.
3874 Eğer gönül bir şeyi arzular ve bu arzu onda hastalık derecesine varırsa, o ancak dileğini bulmakla şifa bulur.
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
3875 Öğdülmiş cevap verdi: — Ey devletli hükümdar, dünyada çâresi olmayan ne var — dedi —
3876 Hükümdar sağlık ve sıhhat içinde çok yaşasın, ben senin uğruna feda olayım.
3877 Hükümdara arzettiğim bu sözlerden dolayı yıllarca peşimanlık duyacağım, fakat bunun bugün bir faydası yoktur.
3878 Dinle, akıllı insan sana ne der : - Sözü düşünerek söyle, ey merd yiğit.
3879 Sözü söylememenin faydası çoktur; bu dilim beni söylemekle peşiman etti.
3880 Sözü söylemezsen, o söz sana kul olur; eğer söylersen, o seni kendisine kul eder.
3881 Sözü düşünerek söyle, acele etme, sabırlı ol; acele söylenen sözden yarın peşimanlık gelir.
3882 Odgurmış'in davet edilince, geleceğinden hiç şüphe etmemiştim; o olgun bir insan idi.
3883 Hükümdar bir isterse, ben bin isterim; o bana her gün on misli faydalı olacak idi.
3884 Benim arzum onun ile birlikte çalışmak ve el-birliği ile daha iyi hizmet etmek idi.
3885 Ben ona ne kadar şiddetle ısrar ettimse, o da o kadar direndi ve tadını kaçırdı.
3886 Tekrar gitmem icap ederse, ben giderim; ne söylemek lazımsa, ona söylerim.
3887 Hükümdar tekrar bir mektup yazıp versin ki, o mektubu okusun ve bana itimat etsin.
HÜKÜMDAR'İN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3888 Hükümdar dedi : — Bir defa mektup gönderdim, bu mektuba taş ve dolu gibi cevap verdi —
3889 Ona tekrar nasıl mektup yazayım, ey zeki; mektup yerine işte sen gidiyorsun.
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
3890 Öğdülmiş cevap verdi : — Ey devletli hükümdar, bu her ne kadar böyle ise de, bir de mektup yaz.
3891 Elçi ne kadar dürüst, mahir ve temkinli olursa-olsun, mektup olmazsa, kalbinde şüphe kalır.
3892 İnanmayan kimse için, mektup bir delildir; delîl bulunursa, hîle ve düzene yer kalmaz.
HÜKÜMDAR'İN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3893 Hükümdar : — Eğer arzun bu ise, söze yol açmak üzere, mektup da yazayım — dedi —
3894 İşte bu sözleri mektuba da yazayım, fakat sen yalnız mektuba güvenme, kendin de gayret et.
3895 Ne söylemek lazımsa, söyle; her çâreye baş vurarak, sen onu buraya setir.
BİSMİ'LLAHİ‘R-RAHMANİ'R-RAHİM 1 hamd u sipas ü minnet ve öküş ögdi tengri ‘azze ve 2 celleka kim ulugluk idisi tükel kudretlig padişah turur 3 yirli kökü yaratgan kamug tınlıglarka ruzi birgen neni 4 kim tiledi erse kıldı yime neni tilese kılur yef’alü 'llahü ma ye- 5 şa' ve yahkümü ma yürid takı sansız selam ü dürud halk- 6 larda yigi yalavaçlarda ödrüntüsi ulug savcısı muhammed-i 7 mustafa öze bolsun takı ma anıng işleri aziz agırlıg şa- 8 haberler öze rizvanu 'llahi aleyhim ecma'in bu kitab yav- 9 lak aziz turur çin hukemalarınıng emsalleri birle bezen- 10 miş maçin ulemalarınıng eş’arları birle araste kılınmış tu- 11 rur bu kitabnı okıglı bu beyitlerni ma’lum kılıglı kitab- 12 din yakşı azizrak turur çin ü maçin alimleri ve hakim- 13 leri kamug ittifak boldılar kim meşrik vilayetinde kamug 14 türkistan illerinde bugra han tilinçe
Yorumlar
Yorum Gönder