No | Kutadgu Bilig | Türkiye Türkçesi |
---|---|---|
462 | bir ay toldı atlıg er erdi tetig eşitti bu çavıg itindi itig | Ay-Toldı adında zeki bir adam vardı; ki hükümdarın bu şöhretini işitti ve ona gitmek üzere hazırlıklarını yaptı. |
463 | yigit erdi oglan kılınçı amul ukuşlug biliglig hem öglüg köngül | Sakin tabiatli, akıllı, bilgili, zeki ve iyi gönüllü genç bir delikanlı idi. |
464 | yüzi körklüg erdi körüp köz kamar sözi yumşak erdi tili tüz tamar | Yüzü, bakınca, göz kamaştıracak kadar güzel idi; sözü sert değildi, fakat doğru söylerdi. |
465 | kamug türlüg erdem tükel ögrenip yonr erdi erdem eligke alıp | Her türlü fazileti tam olarak öğrenmiş idi; hiç bir zaman fazileti elden bırakmazdı. |
466 | özirtge bakıp aydı men me bu kün tümen erdemim birle ilde burun | Bir gün kendisine bakarak, şöyle dedi:—Ben de bugün, sayısız faziletlerim ile, memlekette ileri gelenlerdenim. |
467 | negüke yorır men bu yirde kurug iligke barayın kılayın tapug | Burada niçin boşuna vakit geçiriyorum; hükümdarın yanına gideyim ve onun hizmetine gireyim. |
468 | iligke tusulsun bu erdemlerim açınsun mening kitsü emgeklerim | Hükümdara bu faziletlerimin faydası dokunsun; o bana ihsanda bulunsun, benim de üzüntülerim sona ersin. |
469 | ukuşlug biliglig beg ermiş amul tiler ermiş erdem idilerin ol | O akıllı, bilgili, yumuşak huylu bir bey imiş ve faziletli insanları ararmış. |
470 | ukuş kadrini hem ukuşlug bilir bilig satsa bilge biliglig alır | Aklın kıymetini yine akıllı bilir; âlimin sattığı bilgiyi de bilgili alır. |
471 | sözin aydı şa’ir mungar mengzetü tili lafzı birle angar yangzatu | Şâirin söylemiş olduğu şu söz de bu mealdedir ve aynı fikri ifâde eder: |
472 | bilig kıymetini biliglig bilir ukuşka agırlık biligdin kelir | Bilginin kıymetini bilgili bilir, akla hürmet bilgiden gelir. |
473 | negü bilge tilve bilig kadrini bilig kayda bulsa biliglig alır | Bilginin kıymetini deli nereden bilecek; bilgiyi, nerede bulursa, bilgili alır. |
474 | özinge kerekin itindi itig iligke yüz urdı bu bilge tetig | Bu Ay-Toldı böylece atını, esvabını ve silâhını hazırladı : — Onun hizmetine doğru yola çıkayım— dedi. |
475 | bu ay toldı itti kör at ton tolum ayur köndüreyin tapugka yolum | Bu âlim ve zeki insan lüzumlu hazırlıklarını tamamladı ve hükümdara doğru yöneldi. |
476 | yana aydı mundın barur men turup ilig tapgınga bu özüm yüz urup | Bir de düşündü : — Hükümdarın hizmetine girmek üzere buradan kalkıp, gidiyorum. |
477 | gariblık yirinde kerek bolga neng bu elgim tarusa sarıg kılga eng | Gurbet elde insana mal lâzım olur; elim daralırsa, bu benim yüzümü sarartır. |
478 | idi ked katıg bu gariblık işi gariblıkta yanglur talu er başı | Bu gurbet hâli insana çok ağır gelir, gurbette çok meziyetli insanlar dahi ne yapacaklarını şaşırırlar. |
479 | siziksiz kerek bolga altun kümüş özüm işleteyin tise men öküş | Kendime bir muhit edinebilmem için, bana, şüphesiz, çok altın ve gümüş lâzım olacak. |
480 | negü tir eşit emdi bilgi terkiz sözin yangzatur körse kızgu mengiz | Dinle, şimdi bilgisi deryalar gibi derin olan ne der; dikkat edersen, hayatından memnun insan bu sözü buna benzetir. |
481 | kim erse tapugka kireyin tise iki neng kerek bil söz aydım kese | Hizmete girmek isteyen kimse için, hiç şüphesiz, şu iki şey elzemdir. |
482 | tiriglik kerek bir tuçı igsizin tapmsa kıyıksız yarutsa yüzin | Doğruluk ile hizmet edip, yüzünü ağartmak için, insana lâzım olan şeylerden biri, hastalıksız geçen hayattır. |
483 | takı bir sav altun kerek ay tetig anı işletip itse özke itig | Ey zeki insan, bunlardan biri de, yerinde kullanmak ve sarf etmek için elde bulunması icap eden som altındır. |
484 | aningda básala yarar bu tapug munı bilse bolmaz bu beklig kapug | Hizmet ancak o zaman bir işe yarar t insan bunu bilirse, bu kapı ona kilitli kalmaz. |
485 | kötürdi sav altun kümüş neng tavar ayur öz mungadsa manga bu yarar | Ay-Toldı : — Başım darda kalırsa, bana lâzım olur — diye, yanına som altın; gümüş, eşya ve mal aldı. |
486 | evindin turup çıktı keldi berü bir anca yorıyu bir anca turu | Kalkıp, evinden çıktı; kâh yürüyüp, kâh konaklayarak, yoluna devam etti. |
487 | kelip tegdi ilig turur orduka ögi köngli kolmış tilek arzuka | Nihayet hükümdarın bulunduğu şehre vâsıl oldu, can ve gönülden istediği arzusuna kavuştu. |
488 | kirip kend içinde tiledi tüşün tüşün bulmadı kör tarudı ajun | Şehrin içine girip, inecek bir yer aradı; arayıp-bulamayınca da dünya ona dar geldi. |
489 | mungadtı muyanlıkta tüşti barıp kiçe yattı anda tünedi serip | Canı sıkıldı; nihayet gidip, bir imarethaneye indi ve orada yatarak, sabırla geceyi geçirdi. |
490 | negü tir eşitgil ukuşlug bilip sanga sözledi söz biligdin alıp | Dinle, şimdi akıllı ne der; bu sözü sana bilerek ve bilgiden elde ederek söylemiştir. |
491 | idi ters bolur kör bilişmez kişi kalın yat ara kirse yalnguz başı | Yalnız başına yabancı bir kalabalık arasına giren ve tanıdığı olmayan insanın hâli çok fena olur. |
492 | idi sarp bolur bu yangı kelgüçi bilişi yok erse mungadsa tuçı | Tanıdığı olmayan kimse, yabancı bir yerde dâima can sıkıntısı içinde kalır ve çok güç bir duruma düşer. |
493 | bilişmez kişiler karagu sanı karagu yorık yazsa sökme anı | Tanıdığı olmayan insan kör gibidir; kör yolunu şaşırırsa, onu ayıplama. |
494 | kişi kirmedük ilke kirse kalı kelin teg bolur er agın teg tili | İnsan bilmediği bir memlekete girince, gelin gibi olur ve dili tutulur. |
495 | yatıg yarlıkagıl içür bir yigü ümeg edgü tutgıl ay bilge bügü | Yabancının kusurunu bağışla, onu yedir ve içir; ey âlim hakîm, misafire iyi muamele et. |
496 | yatıg edgü tutsa yarur er közi ümeg edgü tutsa yadıldı sözi | Yabancıya karşı iyi davranan kimsenin yüzü güler; misafire iyi muamele edenin şöhreti yayılır. |
497 | kişike kerek tegme yirde biliş biliş birle itlür kamug türlüg iş | insana her yerde tanıdık lâzımdır; her türlü iş tanıdık vâsıtası ile yoluna girer. |
498 | bu ay toldı anca yorıdı bu yang gariblık sakınçı sarıg kıldı eng | Ay-Toldı bir müddet böyle vakit geçirdi; gariplik içinde düşüne düşüne yüzü sarardı. |
499 | bilişti yime ol kişiler bile otag tuttı özke yarudı küle | O da nihayet bâzı kimseler ile tanıştı; kendisine bir oda tuttu ve yüzü gülmeğe başladı. |
500 | yime tuttı iş tuş yakın kıldı öz ulugka kiçigke açuk tuttı yüz | Eş, dost edindi, onlara yaklaştı; büyüğe ve küçüğe güler yüz gösterdi. |
501 | bu ay toldi özke kör itti işig adaştı kingeşti bir atlıg kişig | Ay-Toldı bir gün ileri-gelen biri ile ahbap oldu; onu dost edindi ve işlerini o na danıştı. |
502 | adaş tuttı ay toldı edgü kişi küsemiş atı erdi edgü işi | Ay-Toldı'nın bu dostunun adı Küsemiş idi; insanlara iyilik etmeği kendisine iş edinmişti. |
503 | angar açtı ay toldı köngli sözi ne ermiş tileki kim ermiş özi | Ay-Toldı ona sırrını açtı, kendisinin kim ve dileğinin ne olduğunu söyledi. |
504 | yirindin bu ilke nelük kelmişin ayu birdi barça özi bilmişin | Memleketinden kalkıp, buraya niçin geldiğini, kendisinin neler bildiğini, hepsini ona anlattı. |
505 | iligke yakın haş hacib erdi bir ayı ersig ilig bile sözke sır | Hükümdara yakın bir has hâcib var idi; çok merd bir insandı ve hükümdarın mahrem-i esrarı idi. |
506 | küsemiş angar bardı bir kün turup sözin sözledi sözke ul tüp urup | Küsemiş bir gün kalkıp, ona gitti ve münâsip bir giriş yaparak, meseleden bahsetti. |
507 | ayıttı bu hacib sözin yetrürek tileki ne ermiş takı bütrürek | Bu hâcib onun sözünü dikkatle dinledi ve ahbabının ne istediğini iyice soruşturdu. |
508 | küsemiş ayu birdi barça sözin ne erdi tileki kim ermiş özin | Küsemiş onun bütün söylediklerini, dileğinin ne ve kendisinin kim olduğunu bir-bir anlattı. |
HACİB CEVABI KÜSEMİŞKE | HÂCİBİN KÜSEMİŞ'E CEVABI | |
509 | hacib aydı aşnu manga kelsüni köreyin anı men mini körsüni | Hâcib:—Önce o bana gelsin; ben onu bir göreyim, o da beni görsün — dedi. |
510 | yana ukturayın iligke bu söz kayu kün körüngü kaçan kelgü öz | Sonra ben bu meseleyi hükümdara arzedeyim; ne vakit geleceği ve hangi gün huzura çıkacağı tâyin edilsin. |
KÜSEMİŞ SÖZİ AY TOLDIKA | KÜSEMİŞ'İN AY-TOLDI'YA SÖZÜ | |
511 | küsemiş turup çıktı andın yana kelip aydı ay toldı togdı küne | Küsemiş oradan kalkıp, dışarı çıktı ve gelip. : —Ey Ay-Toldı, sana gün doğdu — dedi — |
512 | yon bar biliş emdi hacib bile tileking negü erse andın tile | Sen şimdi hâcibin yanına gidip, onunla tanış, dileğin ne ise, kendisinden iste. |
513 | sini körsü bilsü eşitsü sözüng tileking ne erse tilin ay özüng | Seni görsün, tanısın, sözünü dinlesin; ne istediğini sen ona kendin bildir. |
514 | artlar sözledim men sözüngni nece takı minde yigrek sen aygıl aça | Her ne kadar ben ona senin söylediklerini anlattım ise de, kendin bunu benden daha iyi izah eder ve anlatırsın. |
515 | idi yakşı aymış tili köngli tüz körü barsa yetrü köni ök bu söz | İçi-dışı bir olan insan çok yerinde söylemiş; iyice dikkat edilirse, bu söz pek doğrudur; |
516 | kişi sözler ök kör kişining sözi kişide bagırsak öz işke özi | Bir kimsenin arzusunu anlatmağa bir başkası da tavassut edebilir, fakat insanın kendisi kendi işine başkasından daha yakındır. |
517 | neçe ked kişi bolsa özke yakın özinde bagırsak bolurmu sakın | Ne kadar iyi ve yakın bir insan olursa-olsun, düşün, insana başkası kendisinden daha candan olabilir mi. |
518 | bagırsak tilese özüngke özüng özüngde bagırsak yok ol kes sözüng | Eğer kendine candan bağlı birini arıyorsan, sözün kısası, kendinden daha candan birini bulamazsın. |
519 | tonın kedti ay toldı turdı örü küsemiş bile çıktı bardı naru | Ay-Toldı yerinden kalktı ve elbisesini giydi; çıkıp, Küsemiş ile birlikte oraya gitti. |
520 | kapugka tegip tüşti kirdi yorıp körü aldı hacib kişisi kelip | Kapıya gelip, attan indiler ve yürüyerek, içeri girdiler; hâcibin adamı gelip, onları karşıladı. |
521 | küsemiş kirip tuştı yandru çıkıp alıp kirdi hacib tapanı okıp | Küsemiş içeri girip, hâcib ile görüştü; sonra çıkıp, onu alarak, hâcibin yanına götürdü. |
522 | körü aldı hacib orun birdi tör isig sözledi söz tilin yakşı kör | Hâcib karşıladı ve baş-köşede ona yer gösterdi; güzel ve samimî sözler söyledi. |
HACİB SU’ALİ AY TOLDIKA | HÂCİBİN AY-TOLDI'YA SUÂLİ | |
523 | ayıttı hacib emdi könglüng neteg kelip kayda tüştüng ne ornung neteg | Hâcib sordu : — Nasılsın, gönlün hoş mu; burada nereye indin, yerin nasıl? |
524 | bilişing ne barmu adaş ya kadaş körügli ne barmu yigü içgü aş | Akraban, dostun veya tanıdığın var mı; yiyeceğin, içeceğin ve bakanın var mı? |
525 | yana ma ayıttı tileking ne ol negü iş kılur sen kereking ne ol | Yine tekrar sordu : — Dileğin nedir; ne iş yaparsın, bir şeye ihtiyâcın var mı ? |
AY TOLDI CEVABI HACİBKA | AY-TOLDI'NIN HÂCİBE CEVABI | |
526 | bu ay toldı aydı ay hacib kutı eşittim bu kün togdı ilig atı | Ay-Toldı cevap verdi:-— Ey devletli hâcip, ben bu hükümdar Kün-Toğdı'nın adını duydum. |
527 | eşittim yıraktm anıng çavını biligin ukuşın silig savını | Uzaktan onun şöhretini, bilgisini, aklını ve mülayim sözler ile gönül aldığını işittim. |
528 | özüm arzuladı anıng tapgınga tapıngalı keldim anıng kapgınga | Ona hizmet etmeği arzuladım, kapısında hizmet için buraya geldim. |
529 | tilek bu iligke tapınsa özüm yarag körse hacib ötünse sözüm | Dileğim hükümdara hizmet etmektir; hâcib münâsip görürse, sözlerimin hükümdara arz edilmesini rica ederim. |
530 | körüp sevdi hacib bu ay toldını tilinde yorıttı kamug ögdini | Hâcib bu Ay-Toldı'yi gördü ve sevdi; onu çok medih ve sena etti. |
531 | yüzi körki kılkı kılınçı özi kamug yakşı kördi tili uz sözi | Yüzünü, kıyafetini, tavır ve hareketini, şahsını, sözünü, konuşmasını, hepsini iyi ve güzel buldu. |
532 | idi sevdi könglün an i topladı ilig topgınga bu yaragay tidi | Onu çok ve gönülden sevdi, Leğendi; onu hükümdarın hizmetine lâyık gördü. |
533 | negü tir eşitgil sevitmiş kişi sevitse kişi kör mün erdem başı | Dinle, kendisini sevdiren insan ne der; insan kendisini sevdirirse, onun kusuru en büyük fazilet telâkki edilir. |
534 | kimi sevse caybı kör erdem bolur kimi sevmese erdem öktem bolur | insan kimi severse, onun kusuru fazilet olur; kimi sevmezse, onun fazileti kusur görünür. |
535 | bu sözke tanukı munu keldi söz okıgıl munı sen aya edgü öz | Şu söz buna şahit olarak gelmiştir; ey iyi insan, sen bunu oku. |
536 | köngül kimni sevse mün erdem bolur kamug tetrüsi ong kokuzı tolur | Gönül kimi severse, onun kusuru fazilet olur; bütün ters işleri doğru ve eksikleri tam görünür. |
537 | köngül kimni sevse kamugı sevüg körür közke ursa körünmez bolur | Gönül kimi severse, onun her şeyi sevimli olur; gören göze vursa, o bile kötü görülmez. |
HACİB CEVABI AY TOLDIKA | HÂCİBİN AY-TOLDI'YA CEVABI | |
538 | yanut birdi hacib kör ay toldıka ayur emdi ivme manga tur baka | Hâcip Ay-Toldı'ya cevap verdi ve dedi:—Şimdi acele etme, bu işi bana bırak. |
539 | men aşnu ayayın iligke sözüng ne ermiş tileking kim ermiş özüng | Ben önce senin sözünü, dileğinin ne olduğunu, kim olduğunu hükümdara arz edeyim. |
540 | sini bilsü ötrü yüzüng körsüni ucuz tutmasunı agır tutsunı | Seni tanısın, bir de yüzünü görsün ve sana lâyık olduğun kıymeti versin. |
541 | sanga men kerekirer baka turga men kamug işleringni seve kılga men | Senin için gerekli olan şeyleri ben takip edeceğim ve bütün işlerini severek yapacağım. |
542 | öküş edgü sözler tilin sözledi işing itge men tip katıg kur badı | Pek çok iyi sözler söyledi ve : — işini yapacağım — diye kat'î söz verdi. |
543 | bu yanglıg bolur bu kişi edgüsi kişi edgüsi ol budun yüdgüsi | insanların iyisi böyle olur; halkın yükünü hafifleten kimse insanların iyisidir. |
544 | negü tir eşitgil budun başlar er kamug işni yetrü körüp işler er | Dinle, halkı idare eden ve her işi iyice araştırdıktan sonra yapan insan ne der. |
545 | kiming devleti baş kötürse örü kamug edgü kılgu budunka törü | Halkın içinde yükselip, ikbâle eren insan halka hep iyi kanunlar tatbik etmelidir. |
546 | kiming elgi bolsa budunka uzun silig bolgu kılkı kılınçı tüzün | Kim halka hâkim olursa, onun tabiati yumuşak, tavır ve hareketi asîlâne olmalıdır. |
547 | yorık bolsa kiming budunka sözi süçig tutgu til söz me kodkı özi | Halk içinde kim nüfuz sahibi olursa, onun dili ve sözü tatlı olmalı, kendisi tevâzû göstermelidir. |
548 | yayıg ol bu devlet iter hem buzar ne irsel turur terk irikse tezer | Bu devlet dönektir, hem yapar, hem bozar; o kararsızdır da; bıkarsa, çabuk kaçar. |
549 | bu kutka inanına usa edgü kıl bu kün munda erse yarın anda bil | Bu ikbâle inanma; elinden gelirse iyilik et; bil ki, ikbâl bugün sende ise, yarın başkasındadır. |
550 | bu kutka küvenme ay kut bulguçı keligli turur kut yana barguçı | Ey ikbâl bulan, bu ikbâle güvenme; gelen ikbâl, bir gün olur, gider. |
551 | ay devlet idisi bu devlet bile turayın tise tur sen edgü tile | Ey devlet sahibi, sen İkbâlinin devamını istersen, onun devamı müddetince sen de iyilik etmekte devam et. |
552 | sanga tegse beglik ulugluk oka kiçiglik anuk tut örüng bolguka | Sana beylik ve büyüklük erişirse, bu devlet içinde saç ve sakalının ağarması için, kendini küçük tut ve mütevâzi ol. |
553 | yana aydı hacib sen emdi yorı sevincin tirilgil badıng kut kun | Hâcib sözüne şöyle devam etti: — Sen imdi gönlünü hoş tut, artık devlet kuşağını kuşandın. |
554 | sen az ivme işler ödinge tapug ödi kelse açlur bu beklig kapug | Sen bir az sabret, her işin müsait bir zamanı vardır; vakti gelince, kapalı kapılar açılır. |
555 | yime yakşı aymış biliglig sözi biliglig sözi körse barçın tözi | Yine bilgili ne güzel söylemiş; bilen insanın sözü, dikkat edersen, değerli bir metâa benzer. |
556 | kayu işke ivse uzar kiç kalur ive kılmış işler ökünçlüg bolur | Hangi işte acele edilirse, o iş uzar ve gecikir; acele yapılan işler peşimanlık ile neticelenir. |
557 | ödinge küdezgü işig ivmegü kamug iş ödinde bolur ay bügü | Acele etmemek ve işin zamanını beklemek lâzımdır; ey hakîm, her iş zamanı gelince olur. |
AY TOLDI CEVABI HACİBKA | AY-TOLDI'NIN HÂCİBE CEVABI | |
558 | eşitti bu ay toldı barça sözüg ayur serneyin men tutayın özüg | Ay-Toldı bütün bu sözleri dinledi ve dedi:— O hâlde ben sabır edeyim ve bekleyeyim. |
559 | mini kördi hacib sözüm tıngladı yaragı körü tursu vakti ödi | Hâcib beni gördü ve sözlerimi dinledi; ne yapmak lâzım geldiğini ve ne zaman yapılacağını kendisi tâyin etsin. |
560 | kayu ödte hacib tilese mini ol ödte keleyin tidi söz küni | Hâcib beni ne zaman isterse, ben onun tâyin edeceği gün ve saatte geleyim. |
561 | turup çıktı ay toldı andın yana evinge kelip kirdi yazdı tona | Ay-Toldı kalkıp, oradan çıktı; evine döndü ve içeri girip, soyundu. |
562 | hacib kördi ay toldı kılkı yangı erende adınsıg kişide öngi | Hâcib Ay-Toldı'nın başka insanlardan farklı olduğunu ve bir başka hâl ve tavra sahip bulunduğunu gördü. |
563 | ayur körmişim yok bu yanglıg kişi biliglig ukuşlug budunda başı | Kendi-kendisine dedi:— Ben böyle bilgili, akıllı ve halk arasında bu kadar seçkin bir insan görmedim. |
564 | bu mundag kişiler bolur idi kız bu kız kızlıkı kıldı kız atı kız | Bu gibi insanlar çok nâdir olur; nâdirliğinden dolayıdır ki, nâdire kız adı verilmiştir. |
565 | kayu neng kız erse uş ol neng küsüş küsüş neng tilep bulmaz emger öküş | Hangi şey nâdir ise, o şey azizdir; insan aziz olan bir şeye mâlik olmak için çok zahmet çeker de onu yine elde edemez. |
566 | bu mundag kişiler iligke kerek iligke kerek neng kör ilke kerek | Hükümdar için bu gibi insanlar lâzımdır; hükümdara lâzım olan, memleket için de elzemdir. |
567 | kamugka tusulur kör erdemlig er bu erdem bile er tilek arzu yir | Bak, meziyetli insanın her kese faydası dokunur; bu meziyet ile insan bütün arzularına nail olur. |
568 | ödi boldı hacib iligke sözin aça aydı ay toldı kılkı tözin | Zamanı geldi, hâcib hükümdara meseleyi açarak, Ay-Toldı'nın hâlini tavrını ve asaletini arz etti. |
569 | ayu birdi kılkın kılınçı yangın sayu birdi bilgin ukuşı tengin | Onun hâl ve tavrını, tabiatini birer-birer anlattı; akılı ile mütenâsip olan bilgisini bir-bir saydı. |
İLİG CEVABI HACİBKA | HÜKÜMDARIN HÂCİBE CEVABI | |
570 | eşitti ilig aydı keldür kanı kayuda turur bir köreyin anı | Hükümdar bunu duydu ve : — Getir, hani; nerededir, onu bir göreyim — dedi — |
571 | tiler erdim emdi bu yanglıg kişig udu barsa kılsa bu beglik işig | Bu devlet işini görecek ve takip edecek tam böyle bir insanı ben de şimdi arıyordum. |
572 | tilek barça buldum bu ol bir sözüm bu yanglıg kişike mungadur özüm | Bütün istediklerimi elde ettim; tek bir arzum kalmıştı; böyle bir insana çok ihtiyacım vardır. |
573 | yon bar okıgıl anı sen manga tapugka köründür ay ersig tonga | Haydi arslanım, yürü, git; sen onu bana çağır, huzuruma getir. |
574 | turup çıktı hacib kapugka tegip bir oglan yügürtti tilin söz ıdıp | Hâcip kalkıp, çıktı; kapıya gelip, bir iç-oğlanı koşturarak, haber saldı. |
575 | bu oglan yügürdi tegürdi sözi tonın kedti turdı sevincin özi | Oğlan koştu ve sözü ona ulaştırdı; Ay-Toldı sevinçle kalktı, giyindi. |
576 | atın mindi keldi kapugka tüşüp yorıp utru hacib okıdı tuşup | Atına bindi; gelip, kapıya indi; hâcip karşı çıkıp, onu içeri aldı. |
577 | agırladı hacib orun birdi tör edeb birle ay toldı oldurdı kör | Hâcib ona saygı gösterdi ve baş-köşede yer verdi; Ay-Toldı edep ile yerine oturdu. |
578 | hacib kirdi ilig tapa yüz urup iligke ötündi adakın turup | Hâcib dönüp, hükümdarın huzuruna girdi ve ayakta durarak, keyfiyeti ona arz etti. |
İLİG CEVABI HACİBKA | HÜKÜMDARIN HÂCİBE CEVÂBI | |
579 | ilig aydı ünde manga kirsüni köreyin anı men mini körsüni | Hükümdar : — Onu bana çağır, gelsin; beni görsün, ben de onu göreyim — dedi. |
580 | hacib çıktı aydı ay ay toldı tur tapugka körüngil kutung badı kur | Hâcib çıktı ve:—Ey Ay-Toldı, buyur hükümdarın huzuruna gir; artık talihin yaver oldu — dedi. |
Yûsuf Has Hâcib tarafından XI. yüzyılda yazılmış, Türk dilinin, edebiyatının ve kültür tarihinin en önemli kaynaklarından.
XIII. AY-TOLDI'NIN HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI HİZMETİNE GELDİĞİNİ SÖYLER [AY TOLDI KÜN TOGDI İLİG TAPUGINGA KELMİŞİN AYUR]
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Popüler Başlıklar
-
BİSMİ'LLAHİ‘R-RAHMANİ'R-RAHİM Kutadgu Bilig Türkiye Türkçesi ...
-
Mısra (Kutadgu Bilig) Tercüme (Türkiye Türkçesi) ...
-
No Kutadgu Bilig Türkiye Türkçesi 955 ilig bir kün ay toldını ündedi orun birdi oldur tiyü imledi Hükümdar bir gün Ay...
C - BÂBLARIN FİHRİSTİ [FİHRİSTU’L-EBVAB]
Kutadgu Bilig Tercüme (Türkiye Türkçesi) 1. bab: tengri ‘azze ve cellening ögdisin ayur 01. bâb: Tanrı azze ve cellenin medhin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder