3512 Odgurmış cevap verdi ve : — Ben senin sözlerini dinledim, şimdi sen de benim sözlerimi dinle — dedi —
3513 Bu dünya kendisini sana çok sevdirmiş; onun bütün kusurları sana fazilet gibi görünmüş.
3514 Sana hayret etmem; meselde de vardır : hangi şey sevilirse, onun kusurları görünmez.
3515 Ey memleketin büyüğü, dünya kendisini sevdiği için, onun bütün kusurları sana fazilet gibi gelmiş.
3516 Sevmiş insan ne der, dinle; seven nazarında sevgilinin kusuru en büyük fazilettir.
3517 Ey şöhretli, sevgilinin nişanı, hakikatte şudur: sevilenin kusuru fazilet olur.
3518 Senin dünyayı sevdiğinin alâmeti budur; onun bütün kusurlarını gönlün fazilet gibi kabul etmiş.
3519 Bu dünyayı sen bana nasıl öğersin; onun kusurlarını sana ben söyleyeyim.
3520 Adem günah işleyince, Tanrı onu cezalandırdı; kadir Tanrı bu dünyayı ona zindan yaptı.
3521 Zindanda ne gibi arzu ve dilek ararsın; dilek, arzu ve saadet cennet içinde bulunur.
3522 Adem cennet içinde buğday tanesi yedi; bu dünya evi ona bir temizlenme yeri olarak yaratıldı.
3523 Bu şeytanın sevdiği Tanrının yerdiğidir; Tanrının sevip bıraktığını ise, o daha çok sever.
3524 Tanrı her hangi bir kulunu seçerse, ona dünya malı vermez; bu sûrede onun yolunu temizler.
3525 Bu dünya saadeti hiç de iyi bir şey değildir, insanı Tanrı'dan uzaklaştırır; din için asıl felâket budur.
3526 -Tanrıyım— diye böbürlenen insan dünyaya hâkim olmak istedi ve köpek gibi, geberip-gitti.
3527 insan zenginleşirse, aşağılık olur; alçak gönüllülük ancak fakirlik ile mümkündür.
3528 Çıplak doğmuş olan insan çıplak gidecektir; dünya malını toplamak neye yarar, tekrar bırakılacak olduktan sonra.
3529 Ey fânî, niçin kendini aldatıyorsun; sen burada iki günlük misafirsin.
3530 Bilirsin ki, hayat ölmek içindir; ölüm hazırlanmıştır, sâdece vaktini bekliyor.
3531 Bir kapı açıldı — dünya kapısı; bir kapı daha açılır, o kapı ölüm kapısıdır ve her kes oraya girer.
3532 iki günlük avunma için, kendini bile-bile zorla âteşe atma.
3533 Dönek dünya vefasızdır, saadeti kararsızdır; ne verdi ise, yine çabucak alır.
3534 insanları kul veya bey diye ayırmaz; bu daha iyi veya daha kötüdür diye, ayırt etmez.
3535 Birini kendisine bey olarak seçer; fakat bakarsın, her gün başka bir beyi çağırmakta devam eder.
3536 Dikkat edersen, dünya gölge gibidir, takip edersen, kaçar; kaçarsan, o senin peşine düşer.
3537 Dikkat et,-imdi şu söz buna benzer; ey hâlis yürekli, bunun mânasını anla.
3538 Kim kendisini kovalarsa, bu dünya ondan kaçar; eğer ondan kaçarsan, bu defa o seni kovalar.
3539 Bir de bu dünya malının dine karşı kini vardır; dünyaya nail olunca, din ihmâl edilir; buna dikkat et.
3540 Bu dünya insanın karşısına süslenerek çıkar; süslü bir gelin gibi, gönülü heyecanlandırır.
3541 Gönül verirsen, huysuz bir acuze olur; yaka ve yene yapışır, dırdırının ardı-arkası kesilmez.
3542 Tavır, hareketi de vefasız ve dönektir; kocası ile doğru-dürüst üç ay bile geçinmez.
3543 Bir kimse ona gönül bağlarsa, yazık, hayatını boşuna ona feda etmiş demektir.
3544 Bu hayâtın her günü çok kıymetlidir, bunu boş yere sarf etmek doğru olmaz.
3545 Hayat her türlü iyilik için bir sermâyedir; ey kuvvetli insan, sen onu boşuna harcama.
3546 Bu dünya malının yalnız üç vasfı vardır: o ya helâl ya şüpheli yahut haramdır.
3547 Helâl için hesap, haram için ceza vardır; eğer şüpheli ise, bundan da çok sakın.
3548 Dünya önce kendisini sevdirir, fakat sonra seveni kovar; huzur içinde avutur, fakat çabucak ondan bıkar.
3549 Güler yüzle onu besler, iyice semirtir; fakat türlü endişe ve kaygılar ile onu tekrar zayıflatır.
3550 Sevincine dikkat edersen, sonu endişedir; endişe ile geçen hayâtın sonu da sevinçtir.
3551 Tepesi nîmet ise, dibi minnettir; başı mihnet ise, sonu nimettir.
3552 Takva sahibi ve uyanmış olan insan ne der, dinle; uzak dur, bu dünya malının sana zararı dokunur.
3553 Senin zenginliğin, bak, fakirliktir; senin nazarında kim fakir ise, asıl zengin olan odur.
3554 Seni kim yerse, sonunda sen onun etini yersin; kara toprağın altında öcünü alırsın.
3555 Sağladığın bu nizam bozulacaktır; bu topladıkların tekrar dağılacaktır.
3556 Bu dünya kısa bir zamanda gidecek, öbür dünya gelecektir; çok uyanık ol.
3557 Gidecek olan gider, gün geçtikçe senden uzaklaşır, gelecek olan gelir, kısa bir zamanda sana ulaşır.
3558 Bilgili insan fânî olana gönül vermez; akıllı ve ağır-başlı insan gelecek, olana hazırlanır.
3559 Ölümü bilen insan dünya saadetine kapılmaz; öleni gören insan da uzun müddet avunmaz.
3560 Yola çıkan insan yol üzerinde evini yapmaz; göç eden kimse de eşyasını evde bırakmaz.
3561 Sen misafirsin, bu dünya sana bir misafirhanedir; misafirhanede çok fazla şey aranmaz.
3562 Bu dünya malı hiç de iyi bir şey değildir; o kendisine sahip olanın tavır ve hareketini değiştirir.
3563 Tarikat ehli malını-mülkünü hakka verdi; zâhid, esassız olduğunu anlayarak, bu dünyayı terketti.
3564 Tuzak kuran her ne kadar sana görünmezse de, onun saçtığı yem bu dünya malıdır.
3565 însan gafildir ve gözü de çok haristir; böyle olan insan nasıl tuzağa düşmez.
3566 Dinle, takva sahibi ve bu dünya işlerinde ihtiyatlı davranan insan ne der.
3567 Tuzak kuran görünmez, yalnız yemini gösterir; süslenmiş bir gelin gibi, gönülü çeler.
3568 Gözün harîs, kendin sabırsız ve gafilsin; yemini tadarsan, ayağın bağlanır.
3569 Bütün bu dünya nimetleri bir kimsede toplansa ve o huzâr ve saadet içinde bin yıl yaşasa bile,
3570 Ne fayda, sonunda onun da gireceği yer bu kara toprağın altı, bu yağız yerin çukurudur.
3571 Geçirdiğin hayat sana bir rüya olacak; ne yaptınsa, bunun karşılığını göreceksin.
3572 O gün peşiman olursan, bunun faydası yoktur; ne yaptınsa, yıl, ay ve gün buna şahittir.
3573 Bütün dünya zevki şu üç şeydir; her üçünün tadı da birbirine müsavidir.
3574 Bu üçün biri yemek-içmektir; biri de erkeği avutan kadındır.
3575 Üçüncüsü ise, sıhhatte yaşamaktır; bu üç şeyden en lüzumlu olanı da budur.
3576 Bu üç şeyin bütün neş'e ve zevki, karşılığında yapılması icap eden diğer üç şeye değmez, ey memleketin büyüğü.
3577 Ey kardeş, zevkin biri yemek-içmektir; ey arkadaş, buna mukabil bunlar çıkarken fenadır.
3578 Bu zevkin üç parmaklık boğaz içindir; ondan öteye giderse, karına,dolar.
3579 Eğer yemek hazım edilmezse, esas unsurları bozar; unsurlar bozulursa, insan hastalanıp, yatağa düşer.
3580 însan için hastalık, her şeyden önce, ölüm habercisidir; ey insanların ihtiyatlısı, ölüm zevkli bir şey değildir.
3581 Başka bir zevk da kadın zevkidir; buna mukabil soğuk su ile yıkanmak vardır.
3582 Ondan sonra çoluk-çocuk dünyaya gelir; onların yükünü yüklenmek zahmetli bir iştir.
3583 Bu beyti söyleyen ne der, dinle; kadın ve çocuklar erkeğin kuvvetini keser.
3584 Kadm ile beraber bulunmak çok güzel bir zevktir; fakat buna karşılık soğuk su ile yıkanmak zordur.
3585 Zevk nerede ise, mihnet de beraberdir; tatlı nerede ise, orada acı vardır.
3586 Hayâtın zevki eğer bu ise, dünya tatsız bir mihnet yoludur.
3587 Bu zevk içinde geçen günler tatlıdır; fakat sonunda acı ölüm bunu tatsızlaştırır.
3588 Dünyanın bütün zevki bu üç şeydir; ey yumuşak huylu, bunları takip eden mihnetleri duydun.
3589 Bu dünya bir düşman, vücut ise, başka bir düşmandır; bu iki düşmanın ağı her tarafa yayılmıştır.
3590 Üçüncü düşman şeytan, bu din hırsızıdır; Tanrı bunların şerrinden muhafaza etsin.
3591 Bunlar arasında en sert ve kötü düşman vücuttur, en çok gürültü de ondan çıkar.
3592 Tanrı adını zikredersen, şeytan kaçar, gider; dünyayı bırakıp gidersen, ondan kurtulursun.
3593 Fakat vücûdu nasıl bırakırsın; onu ancak ölüm senden ayırabilir.
3594 Bilgili hakîm çok güzel söylemiş; bilgili hakimlerin sözünü dinlemek lâzımdır.
3595 Bana vücûdum ıztırap ve zahmet çektirir; bâzan güldürür, fakat bâzan da ağlatır.
3596 Onun arzusuna uyarak, dünyayı dolaşırım; bâzan aç yatarım, bâzan da tok.
3597 O bir arzusuna kavuşursa, bir başkasını ister; onu da bulursa, artık insana tamamen hâkim olur.
3598 Ben bu vücûdu yenip, ona hâkim olamıyorum; merhametli rabbim, sen ona hâkim ol.
3599 Bu vücût böyle kötü bir tıynettedir; onu kuvvetlendirirsen, daha çok kötüleşir.
3600 Haşarı at semirirse, kudurur ve azar; sahibini yere vurur ve ondan kaçar.
3601 Vücûda bak, tam bir av köpeği gibidir; semirirse, sahibinin hakkını tanımaz.
3602 Karnı doyarsa, ava koşmaz olur; sahibinin arzusuna göre hareket etmez, yerinde durur.
3603 Vücût küçük çocuğa benzer; karnı doyarsa, koşar, akranlarını arar.
3604 Karın doyarsa, vücût tembelleşir; arzu ettiğin gibi olmasını istersen, onun istediğini vermemelisin.
3605 Hayat tamâmı-tamâmına üç gün sürer; bundan ötesi bir kaç rüya ve gecedir.
3606 Bu üç günden biri — yarındır; biri — dün geçti; bugünkü hayat acaba yarına ulaşacakmı.
3607 Bundan başka daha ne varsa, onu hayat telâkki etme; sana bunları izah ettim.
3608 Kadın ile bulunmak da ancak bâzı anlarda erkeklik âteşini söndürmek içindir.
3609 insan bu âteşi nasıl söndürse olur; ister güzel, ister çirkin olsun, sırası geldikçe kucaklar.
3610 Bütün boğaz zevkleri karnın doymasıdır;' karın doyunca, en faydalı olanı yemekten el çekmektir.
3611 Karın doyarsa, arpa veya helva birdir; hepsi artar, kalır; gireceği yol tıkanır.
3612 îster şeker, helva, ister arpa, darı yemiş olsun, doyup yatan sabah tekrar aç kalkar.
3613 Dinle mal bakımından yoksul olduğu hâlde, gözü ve gönülü zengin olan, takva sahibi fakir ne der.
3614 Sen tatlı dünya nimetleri yedin; ben ise, ancak kudretimin yettiği kepek ve darı yedim.
3615 Her ikimiz aynı derecede doyup akşam yattık; günüm geçti, gitti.
3616 Dünyayı ne kadar toplarsan-topla, senin bundan muhakkak olarak beraber götüreceğin ancak iki bez parçasıdır.
3617 Fakir ve zengin, ölümden sonra, her ikisi de kara toprağın altında tekrar müsavi olur.
3618 Hayatta iki günlük geçici huzur için neden kendini aldatıyorsun.
3619 Sen dünya malını toplamak için can atıyorsun; ölüm ise, seni yakalamak için can atıyor.
3620 Hayat geçer ve her gün senden bir az daha uzaklaşır; bu ölüm fenadır senin kökünü kazır.
3621 Diri olan, şüphesiz, ölür; fakat hangi gün öleceğini bilen yoktur.
3622 Küçük iken, insan sakal çıkmasını bekler; sakal çıkınca, beyaz olmasını bekler.
3623 Sakalın beyazlaşınca, ölüm geldi demektir; ok-yay, silâh ölüme karşı fayda etmez.
3624 Kendini göz göre-göre zorla yakma; bu dünya için, kendini âteşe atma.
3625 Bu dünya malı acı su gibidir; insan ne kadar içse, kanmaz; damağı bile nemlenmez.
3626 Bu insan kuru kuma benzer; onun tamahkâr gözü derya girse, doymaz.
3627 Bu dünya seraptır, gözünden uçar; ne kadar takip edersen, o kadar kaçar.
3628 Nefsinin arzularını kendisinden uzaklaştıran ve ibâdete koşan kimse, gizli düşmana fırsat vermez.
3629 Vücûda tâviz verme ve ona boyun eğme; onun avutması ıztırap, ettiği de hava ve hevestir.
3630 Geçen hayat bir daha dönmemek üzere gider; geri kalanı ne kadar sürer, bu da belli değildir.
3631 Bari elde bulunan bugünü başına geçirme; ölüme hazırlan, ibâdete koş.
3632 Uyanmış ve bütün bulanıklıklardan süzülmüş olan insan ne der, dinle.
3633 Dün geceni geçirdin, gelen gününün geçeceğinden şüphemi ediyorsun.
3634 Geçmiş ile geçecek arasında ancak bir konak vardır; bir konaklık hayat için, bu kadar gürültü etme.
3635 Epiyi bir zaman oldu, hayatımı burada geçirdim; zamanla nefsin belini kırdım.
3636 Bugün sen beni kasabaya ve şehre çağırıyorsun; orada nefsimin esiri olursam, beni kurtaracak bulunurmu.
3637 Bu vücut bir düşmandır ve çok çetin bir düşmandır; o her yere tuzak ve ağını yaymıştır.
3638 Onu arzusuna bırakma, gayret et, mukavemet göster; akıllı insanlar vücûda tâviz vermezler.
3639 Hava ve hevese gâlip gelerek, nefsine hâkim olmuş insan ne der, dinle.
3640 Ey büyük bilgi sahibi, vücûdun esiri olma; vücût seni esir ederse, fidye olarak, dinini ister.
3641 Her işi hava ve hevese uyarak yapan adama bilgili demek caiz değildir.
3642 Ey diri gönüllü, vücûdun esiri olan adama akıllı demek mümkün değildir.
3643 Vüvcûda dâima tâviz veren insan, gerçekten, bilgisiz insandır.
3644 Ey kardeş, kendilerini hava ve heveslerine baş yapanlar akılsız kimselerdir.
3645 İşte bu dünya böyledir; onun bütün kusurlarını söyledim, artık sen düşün.
3513 Bu dünya kendisini sana çok sevdirmiş; onun bütün kusurları sana fazilet gibi görünmüş.
3514 Sana hayret etmem; meselde de vardır : hangi şey sevilirse, onun kusurları görünmez.
3515 Ey memleketin büyüğü, dünya kendisini sevdiği için, onun bütün kusurları sana fazilet gibi gelmiş.
3516 Sevmiş insan ne der, dinle; seven nazarında sevgilinin kusuru en büyük fazilettir.
3517 Ey şöhretli, sevgilinin nişanı, hakikatte şudur: sevilenin kusuru fazilet olur.
3518 Senin dünyayı sevdiğinin alâmeti budur; onun bütün kusurlarını gönlün fazilet gibi kabul etmiş.
3519 Bu dünyayı sen bana nasıl öğersin; onun kusurlarını sana ben söyleyeyim.
3520 Adem günah işleyince, Tanrı onu cezalandırdı; kadir Tanrı bu dünyayı ona zindan yaptı.
3521 Zindanda ne gibi arzu ve dilek ararsın; dilek, arzu ve saadet cennet içinde bulunur.
3522 Adem cennet içinde buğday tanesi yedi; bu dünya evi ona bir temizlenme yeri olarak yaratıldı.
3523 Bu şeytanın sevdiği Tanrının yerdiğidir; Tanrının sevip bıraktığını ise, o daha çok sever.
3524 Tanrı her hangi bir kulunu seçerse, ona dünya malı vermez; bu sûrede onun yolunu temizler.
3525 Bu dünya saadeti hiç de iyi bir şey değildir, insanı Tanrı'dan uzaklaştırır; din için asıl felâket budur.
3526 -Tanrıyım— diye böbürlenen insan dünyaya hâkim olmak istedi ve köpek gibi, geberip-gitti.
3527 insan zenginleşirse, aşağılık olur; alçak gönüllülük ancak fakirlik ile mümkündür.
3528 Çıplak doğmuş olan insan çıplak gidecektir; dünya malını toplamak neye yarar, tekrar bırakılacak olduktan sonra.
3529 Ey fânî, niçin kendini aldatıyorsun; sen burada iki günlük misafirsin.
3530 Bilirsin ki, hayat ölmek içindir; ölüm hazırlanmıştır, sâdece vaktini bekliyor.
3531 Bir kapı açıldı — dünya kapısı; bir kapı daha açılır, o kapı ölüm kapısıdır ve her kes oraya girer.
3532 iki günlük avunma için, kendini bile-bile zorla âteşe atma.
3533 Dönek dünya vefasızdır, saadeti kararsızdır; ne verdi ise, yine çabucak alır.
3534 insanları kul veya bey diye ayırmaz; bu daha iyi veya daha kötüdür diye, ayırt etmez.
3535 Birini kendisine bey olarak seçer; fakat bakarsın, her gün başka bir beyi çağırmakta devam eder.
3536 Dikkat edersen, dünya gölge gibidir, takip edersen, kaçar; kaçarsan, o senin peşine düşer.
3537 Dikkat et,-imdi şu söz buna benzer; ey hâlis yürekli, bunun mânasını anla.
3538 Kim kendisini kovalarsa, bu dünya ondan kaçar; eğer ondan kaçarsan, bu defa o seni kovalar.
3539 Bir de bu dünya malının dine karşı kini vardır; dünyaya nail olunca, din ihmâl edilir; buna dikkat et.
3540 Bu dünya insanın karşısına süslenerek çıkar; süslü bir gelin gibi, gönülü heyecanlandırır.
3541 Gönül verirsen, huysuz bir acuze olur; yaka ve yene yapışır, dırdırının ardı-arkası kesilmez.
3542 Tavır, hareketi de vefasız ve dönektir; kocası ile doğru-dürüst üç ay bile geçinmez.
3543 Bir kimse ona gönül bağlarsa, yazık, hayatını boşuna ona feda etmiş demektir.
3544 Bu hayâtın her günü çok kıymetlidir, bunu boş yere sarf etmek doğru olmaz.
3545 Hayat her türlü iyilik için bir sermâyedir; ey kuvvetli insan, sen onu boşuna harcama.
3546 Bu dünya malının yalnız üç vasfı vardır: o ya helâl ya şüpheli yahut haramdır.
3547 Helâl için hesap, haram için ceza vardır; eğer şüpheli ise, bundan da çok sakın.
3548 Dünya önce kendisini sevdirir, fakat sonra seveni kovar; huzur içinde avutur, fakat çabucak ondan bıkar.
3549 Güler yüzle onu besler, iyice semirtir; fakat türlü endişe ve kaygılar ile onu tekrar zayıflatır.
3550 Sevincine dikkat edersen, sonu endişedir; endişe ile geçen hayâtın sonu da sevinçtir.
3551 Tepesi nîmet ise, dibi minnettir; başı mihnet ise, sonu nimettir.
3552 Takva sahibi ve uyanmış olan insan ne der, dinle; uzak dur, bu dünya malının sana zararı dokunur.
3553 Senin zenginliğin, bak, fakirliktir; senin nazarında kim fakir ise, asıl zengin olan odur.
3554 Seni kim yerse, sonunda sen onun etini yersin; kara toprağın altında öcünü alırsın.
3555 Sağladığın bu nizam bozulacaktır; bu topladıkların tekrar dağılacaktır.
3556 Bu dünya kısa bir zamanda gidecek, öbür dünya gelecektir; çok uyanık ol.
3557 Gidecek olan gider, gün geçtikçe senden uzaklaşır, gelecek olan gelir, kısa bir zamanda sana ulaşır.
3558 Bilgili insan fânî olana gönül vermez; akıllı ve ağır-başlı insan gelecek, olana hazırlanır.
3559 Ölümü bilen insan dünya saadetine kapılmaz; öleni gören insan da uzun müddet avunmaz.
3560 Yola çıkan insan yol üzerinde evini yapmaz; göç eden kimse de eşyasını evde bırakmaz.
3561 Sen misafirsin, bu dünya sana bir misafirhanedir; misafirhanede çok fazla şey aranmaz.
3562 Bu dünya malı hiç de iyi bir şey değildir; o kendisine sahip olanın tavır ve hareketini değiştirir.
3563 Tarikat ehli malını-mülkünü hakka verdi; zâhid, esassız olduğunu anlayarak, bu dünyayı terketti.
3564 Tuzak kuran her ne kadar sana görünmezse de, onun saçtığı yem bu dünya malıdır.
3565 însan gafildir ve gözü de çok haristir; böyle olan insan nasıl tuzağa düşmez.
3566 Dinle, takva sahibi ve bu dünya işlerinde ihtiyatlı davranan insan ne der.
3567 Tuzak kuran görünmez, yalnız yemini gösterir; süslenmiş bir gelin gibi, gönülü çeler.
3568 Gözün harîs, kendin sabırsız ve gafilsin; yemini tadarsan, ayağın bağlanır.
3569 Bütün bu dünya nimetleri bir kimsede toplansa ve o huzâr ve saadet içinde bin yıl yaşasa bile,
3570 Ne fayda, sonunda onun da gireceği yer bu kara toprağın altı, bu yağız yerin çukurudur.
3571 Geçirdiğin hayat sana bir rüya olacak; ne yaptınsa, bunun karşılığını göreceksin.
3572 O gün peşiman olursan, bunun faydası yoktur; ne yaptınsa, yıl, ay ve gün buna şahittir.
3573 Bütün dünya zevki şu üç şeydir; her üçünün tadı da birbirine müsavidir.
3574 Bu üçün biri yemek-içmektir; biri de erkeği avutan kadındır.
3575 Üçüncüsü ise, sıhhatte yaşamaktır; bu üç şeyden en lüzumlu olanı da budur.
3576 Bu üç şeyin bütün neş'e ve zevki, karşılığında yapılması icap eden diğer üç şeye değmez, ey memleketin büyüğü.
3577 Ey kardeş, zevkin biri yemek-içmektir; ey arkadaş, buna mukabil bunlar çıkarken fenadır.
3578 Bu zevkin üç parmaklık boğaz içindir; ondan öteye giderse, karına,dolar.
3579 Eğer yemek hazım edilmezse, esas unsurları bozar; unsurlar bozulursa, insan hastalanıp, yatağa düşer.
3580 însan için hastalık, her şeyden önce, ölüm habercisidir; ey insanların ihtiyatlısı, ölüm zevkli bir şey değildir.
3581 Başka bir zevk da kadın zevkidir; buna mukabil soğuk su ile yıkanmak vardır.
3582 Ondan sonra çoluk-çocuk dünyaya gelir; onların yükünü yüklenmek zahmetli bir iştir.
3583 Bu beyti söyleyen ne der, dinle; kadın ve çocuklar erkeğin kuvvetini keser.
3584 Kadm ile beraber bulunmak çok güzel bir zevktir; fakat buna karşılık soğuk su ile yıkanmak zordur.
3585 Zevk nerede ise, mihnet de beraberdir; tatlı nerede ise, orada acı vardır.
3586 Hayâtın zevki eğer bu ise, dünya tatsız bir mihnet yoludur.
3587 Bu zevk içinde geçen günler tatlıdır; fakat sonunda acı ölüm bunu tatsızlaştırır.
3588 Dünyanın bütün zevki bu üç şeydir; ey yumuşak huylu, bunları takip eden mihnetleri duydun.
3589 Bu dünya bir düşman, vücut ise, başka bir düşmandır; bu iki düşmanın ağı her tarafa yayılmıştır.
3590 Üçüncü düşman şeytan, bu din hırsızıdır; Tanrı bunların şerrinden muhafaza etsin.
3591 Bunlar arasında en sert ve kötü düşman vücuttur, en çok gürültü de ondan çıkar.
3592 Tanrı adını zikredersen, şeytan kaçar, gider; dünyayı bırakıp gidersen, ondan kurtulursun.
3593 Fakat vücûdu nasıl bırakırsın; onu ancak ölüm senden ayırabilir.
3594 Bilgili hakîm çok güzel söylemiş; bilgili hakimlerin sözünü dinlemek lâzımdır.
3595 Bana vücûdum ıztırap ve zahmet çektirir; bâzan güldürür, fakat bâzan da ağlatır.
3596 Onun arzusuna uyarak, dünyayı dolaşırım; bâzan aç yatarım, bâzan da tok.
3597 O bir arzusuna kavuşursa, bir başkasını ister; onu da bulursa, artık insana tamamen hâkim olur.
3598 Ben bu vücûdu yenip, ona hâkim olamıyorum; merhametli rabbim, sen ona hâkim ol.
3599 Bu vücût böyle kötü bir tıynettedir; onu kuvvetlendirirsen, daha çok kötüleşir.
3600 Haşarı at semirirse, kudurur ve azar; sahibini yere vurur ve ondan kaçar.
3601 Vücûda bak, tam bir av köpeği gibidir; semirirse, sahibinin hakkını tanımaz.
3602 Karnı doyarsa, ava koşmaz olur; sahibinin arzusuna göre hareket etmez, yerinde durur.
3603 Vücût küçük çocuğa benzer; karnı doyarsa, koşar, akranlarını arar.
3604 Karın doyarsa, vücût tembelleşir; arzu ettiğin gibi olmasını istersen, onun istediğini vermemelisin.
3605 Hayat tamâmı-tamâmına üç gün sürer; bundan ötesi bir kaç rüya ve gecedir.
3606 Bu üç günden biri — yarındır; biri — dün geçti; bugünkü hayat acaba yarına ulaşacakmı.
3607 Bundan başka daha ne varsa, onu hayat telâkki etme; sana bunları izah ettim.
3608 Kadın ile bulunmak da ancak bâzı anlarda erkeklik âteşini söndürmek içindir.
3609 insan bu âteşi nasıl söndürse olur; ister güzel, ister çirkin olsun, sırası geldikçe kucaklar.
3610 Bütün boğaz zevkleri karnın doymasıdır;' karın doyunca, en faydalı olanı yemekten el çekmektir.
3611 Karın doyarsa, arpa veya helva birdir; hepsi artar, kalır; gireceği yol tıkanır.
3612 îster şeker, helva, ister arpa, darı yemiş olsun, doyup yatan sabah tekrar aç kalkar.
3613 Dinle mal bakımından yoksul olduğu hâlde, gözü ve gönülü zengin olan, takva sahibi fakir ne der.
3614 Sen tatlı dünya nimetleri yedin; ben ise, ancak kudretimin yettiği kepek ve darı yedim.
3615 Her ikimiz aynı derecede doyup akşam yattık; günüm geçti, gitti.
3616 Dünyayı ne kadar toplarsan-topla, senin bundan muhakkak olarak beraber götüreceğin ancak iki bez parçasıdır.
3617 Fakir ve zengin, ölümden sonra, her ikisi de kara toprağın altında tekrar müsavi olur.
3618 Hayatta iki günlük geçici huzur için neden kendini aldatıyorsun.
3619 Sen dünya malını toplamak için can atıyorsun; ölüm ise, seni yakalamak için can atıyor.
3620 Hayat geçer ve her gün senden bir az daha uzaklaşır; bu ölüm fenadır senin kökünü kazır.
3621 Diri olan, şüphesiz, ölür; fakat hangi gün öleceğini bilen yoktur.
3622 Küçük iken, insan sakal çıkmasını bekler; sakal çıkınca, beyaz olmasını bekler.
3623 Sakalın beyazlaşınca, ölüm geldi demektir; ok-yay, silâh ölüme karşı fayda etmez.
3624 Kendini göz göre-göre zorla yakma; bu dünya için, kendini âteşe atma.
3625 Bu dünya malı acı su gibidir; insan ne kadar içse, kanmaz; damağı bile nemlenmez.
3626 Bu insan kuru kuma benzer; onun tamahkâr gözü derya girse, doymaz.
3627 Bu dünya seraptır, gözünden uçar; ne kadar takip edersen, o kadar kaçar.
3628 Nefsinin arzularını kendisinden uzaklaştıran ve ibâdete koşan kimse, gizli düşmana fırsat vermez.
3629 Vücûda tâviz verme ve ona boyun eğme; onun avutması ıztırap, ettiği de hava ve hevestir.
3630 Geçen hayat bir daha dönmemek üzere gider; geri kalanı ne kadar sürer, bu da belli değildir.
3631 Bari elde bulunan bugünü başına geçirme; ölüme hazırlan, ibâdete koş.
3632 Uyanmış ve bütün bulanıklıklardan süzülmüş olan insan ne der, dinle.
3633 Dün geceni geçirdin, gelen gününün geçeceğinden şüphemi ediyorsun.
3634 Geçmiş ile geçecek arasında ancak bir konak vardır; bir konaklık hayat için, bu kadar gürültü etme.
3635 Epiyi bir zaman oldu, hayatımı burada geçirdim; zamanla nefsin belini kırdım.
3636 Bugün sen beni kasabaya ve şehre çağırıyorsun; orada nefsimin esiri olursam, beni kurtaracak bulunurmu.
3637 Bu vücut bir düşmandır ve çok çetin bir düşmandır; o her yere tuzak ve ağını yaymıştır.
3638 Onu arzusuna bırakma, gayret et, mukavemet göster; akıllı insanlar vücûda tâviz vermezler.
3639 Hava ve hevese gâlip gelerek, nefsine hâkim olmuş insan ne der, dinle.
3640 Ey büyük bilgi sahibi, vücûdun esiri olma; vücût seni esir ederse, fidye olarak, dinini ister.
3641 Her işi hava ve hevese uyarak yapan adama bilgili demek caiz değildir.
3642 Ey diri gönüllü, vücûdun esiri olan adama akıllı demek mümkün değildir.
3643 Vüvcûda dâima tâviz veren insan, gerçekten, bilgisiz insandır.
3644 Ey kardeş, kendilerini hava ve heveslerine baş yapanlar akılsız kimselerdir.
3645 İşte bu dünya böyledir; onun bütün kusurlarını söyledim, artık sen düşün.
Yorumlar
Yorum Gönder