No | Kutadgu Bilig | Türkiye Türkçesi |
---|---|---|
1591 | ilig aydı munda naru ay ogul maŋa tapnu turgıl çökürme köŋül | Hükümdar:— Ey oğlum —dedi— bundan sonra benim hizmetimde bulun; artık gönlünü ferah tut. |
1592 | ataŋ tapgı bar erdi artuk telim öteyümedim bardı kaldı birim | Senin babanın çok büyük hizmeti vardı; hakkını ödeyememiş ve ona borçlu kalmıştım. |
1593 | ötegü kerek men bu haklar saŋa kişiler tili bolmasa bir maŋa | Töhmet altında kalmamak için, bu borcu şimdi sana ödemem gerektir. |
1594 | negü tir eşitgil uç ordu begi bilip sözlemiş sözke yetrüp ögi | Sözü bilerek ve anlayarak söylemiş olan Uç-Ordu beyi ne der, dinle. |
1595 | kişi emgek ıdsa saŋa belgülüg unıtma ol emgekni bolma ölüg | Sana bir kimsenin gerçekten emeği geçmiş ise, bu emeği unutma ve ona karşı, ölü gibi hareketsiz kalma. |
1596 | kişilikni kodma ay aslı kişi kişilik kılu tur kişike tuşı | Ey asîl insan, insanlığı bırakma; insanlara karşı dâima insaniyet ile muamele et. |
1597 | kimiŋ emgeki kirse kimke birer yanutın öküş kıl sen ötrü aŋar | Kimin sana bir az emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın. |
1598 | kişi emgekini bilümez kişi tükel ud bolur bu ay ilci başı | Başkasının emeğini takdir etmeyen kimse, tam mânası ile, bir öküz olur; ey devlet adamı. |
1599 | yorı ud atanma kişilik kıla kişike kişi bol kişilik bile | Yürü, adın öküze çıkmasın, insanlık yap; insanlara karşı insaniyetle hareket ederek, insan ol. |
1600 | kişilik üçün at urundı kişi kişilik bile at kötürdi kişi | insana insanlığından dolayı bu ad verilmiştir; insan insanlık ile adını yükseltir. |
ÖGDÜLMİŞ CEVABI İLİGKE | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
1601 | yir öpti kör ögdülmiş aydı ilig ilig köz yarutsa maŋa boldı ig | Öğdülmiş yer öptü ve dedi:—Ey hükümdar, hükümdarın memnuniyeti bana her şeyden üstündür. |
1602 | tapugçı kuluŋ men begim sen ulug ulug beg agırlar tapugçı kulug | Ben hizmetkâr kulunum, sen benim büyük beyimsin; büyük bey hizmetkâr kulunu değerlendirir. |
1603 | tilese agır tut tilese ucuz yulug kıldım emdi saŋa men bu öz | İstersen değer ver, istersen değersiz bul, ben kendimi artık senin hizmetine vakfettim. |
1604 | turup çıktı akru kapugka kelip bir anca yorıp bardı evke tegip | Kalktı, kapıya gelip, yavaşça çıktı; bir az dolaştıktan sonra, evine döndü. |
1605 | kurın badı ögdülmiş anda naru kıyıksız tapug kıldı ilde turu | Bundan sonra Öğdülmiş kollarını sıvadı; kapıdan ayrılmayarak, saadetle hizmete başladı. |
1606 | tapındı kiçe taıngda tepremedi tünin yattı yatgak aş anda yidi | Sabah-akşam aralıksız hizmet etti; yemeğini orada yedi ve geceleyin de muhafızlık etti. |
1607 | ilig köŋliŋe sıgdı erse tapug elig birdi devlet açıldı kapug | Hükümdar hizmetinden memnun kaldıkça, saadet ona el verdi ve kapılar açıldı. |
1608 | negü tir eşit bu tapug kılguçı tapug birle devlet atın mingüçi | Hizmet eden ve hizmetinden dolayı saadet atına binen insan ne der, dinle. |
1609 | ay begler sevinci tilegli kişi kamug beg tileki öze kıl işi | Ey beyleri memnun etmek isteyen kimse, her işi beylerin arzusuna göre yap. |
1610 | begi taplamaz işni kılsa kulı ilenç özke kılgu serilse kalı | Kul beyinin hoşuna gitmeyen bir işi yapar da nikbete uğrarsa, kabahati kendinde aramalıdır. |
1611 | kalı kılsa begler tapışız tapug yava kıldı tapmış tiriglik kamug | Eğer beylerin beğenmeyeceği şekilde hizmet ederse, o hizmette geçirdiği bütün hayatını boşuna harcamış olur. |
1612 | yakın tuttı ilig kör ögdülmişig törüçe ayu birdi tegme işig | Hükümdar Öğdülmiş'i günden-güne kendisine yakın tuttu, her işin nasıl yapılacağını ona anlattı. |
1613 | yana bir kün oldrup muŋadtı ilig ayur ay diriga yitürdüm erig | Yine bir gün hükümdar üzüntü içinde kendi-kendine: — Ne yazık, o mükemmel insanı kaybettim — dedi — |
1614 | kapugda kalın bod tirildi tolu kanı bir işimke yaraglı talu | Hizmetimde bir çok insanlar var, fakat hani işime yarayan, seçkin biri. |
1615 | işim barça sındı yok ol bildeçi kanı bir bagırsak işim kıldaçı | Bütün işlerim bozuldu, iş bilen yok; bana yardım edecek, candan bağlı bir insan nerede? |
1616 | negü tir eşitgil sınamış kişi sınap edgü isizni bilmiş kişi | Tecrübeli ve tecrübesi ile iyiyi ve kötüyü tefrik eden insan ne der, dinle. |
1617 | tilese bulur barça arzu kişi tilek teg kişi bulmaz edgü başı | İsterse, insan bütün arzularına kavuşur, fakat istediği gibi ve iyilerin başı olan bir insan bulamaz. |
1618 | bu bod sın yorıglı kara baş kalın kişi tip ınangu kişi yok bilin | Bu insan kılığında dolaşan hizmetkâr takımı kalabalıktır; fakat bil ki, içlerinde insan diye güvenilecek kimse yoktur. |
1619 | kişide kereki yaraglısı ol yarap hem tusulup yorıglısı ol | Lâzım olan insan, işe yarayan insandır; işe yarayan insan da, faydalı olan insandır. |
1620 | negü tir eşitgil bu şi‘r ayguçı sözüg ma’ni birle tizip kodguçı | Şiir söyleyen ve sözü mâna ile birlikte dizip, bize bırakan insan ne der, dinle. |
1621 | yorıglı körür-men yaraglısı yok yaraglı bulunsa yorıglısı yok | Etrafımda dolaşanları görüyorum, fakat işe yarayanı yok; işe yarayanı da bulunursa, benim etrafımda dolaşmaz. |
1622 | kalın bod kara baş yorıglı telim telimde tilese tusuglısı yok | Hizmetkâr kılığında dolaşan kalabalık çok; bu kalabalık arasında, istediğim zaman, bir faydalısı bulunmaz. |
1623 | yana aydı ilig meselde kelir uruglug kişi ölse urgı kalır | Hükümdar devam etti: — Şöyle bir mesel vardır, asîl insan ölse dahi soyu kalır — dedi — |
1624 | negü ekse yirke yana ol önür ogul togsa kılkı ataka yanur | Yere ne ekilirse, yine o biter; oğlunun tabiatı da babasına çeker. |
1625 | bu ay toldi oglı ata yurnı ol ata barsa ornı ogul ornı ol | Ay-Toldı'nın oğlu da babasından bir parçadır; baba giderse, yerine oğlu kalır. |
1626 | ata bardı ornı kurug hem kokuz kokuz tolguka kördüm oglın ked uz | Baba gitti, yeri boş ve açık kaldı; bu boşluğu doldurmak için, oğlunu çok elverişli gördüm. |
1627 | munı edleyin men bu bolsun kişi kişi bolmış asgın tusulgay tuşı | Ben onu yetiştireyim, adam olsun; adam olan her vakit faydalı olur. |
1628 | boluglug körür men yaragu munı kiçiglikte taştın adın yok müni | Ben onun işe yarayacağını ve yetişeceğini görüyorum; yaşının küçüklüğünden başka bir kusuru yoktur. |
1629 | idi yakşı aymış ila atlıgı budunda bedüki kişi kutlugı | İnsanların büyüğü ve kutlusu olan, Han'ın mâruf şahsiyeti çok yerinde söylemiş. |
1630 | elig ursa begler kimi edlese yakur baş bolur bu beginde basa | Beyler kime el uzatıp, yetiştirirlerse, sonunda beye yakın olur ve sırada beyden sonra o gelir. |
1631 | kimi tutsa begler öziŋe yakın yagudı tileki kereki bakın | Beyler kimi kendilerine yakın tutarlarsa, onun dilek ve arzusu eli altında bulunur. |
1632 | küle baksa begler kişike turup aıŋa yıglu tirlür er at yüz urup | Beyler kime güler yüz gösterirlerse, hükümdarın hizmetinde bulunanlar onun ağzına bakar ve onun etrafında toplanırlar. |
1633 | ilig aydı emdi maŋa çare yok munı ediese men kişi bolgu ok | Hükümdar devam etti: — Şimdi benim için başka bir çâre yok; onu yetiştirirsem, o muhakkak adam olur. |
1634 | ötemiş bolayın atası hakın kılayın kişilik bagırsaklıkın | Ona şefkatle insanlık göstereyim, böylece babasının hakkını da ödemiş olurum. |
1635 | bu ay toldı tapgı telim erdi kör kişilik kılayın anıŋ yaŋı kür | Ay-Toldı'nın hizmeti çok idi; ona karşılık merdce hareket edeyim ve insaniyet göstereyim. |
1636 | kişilik tidüküm bolur edgülük bu edgü bolur ol yigü kedgülük | İnsaniyet dediğim, iyiliktir; bu iyilik, başkalarını yedirmek ve giydirmektir. |
1637 | kişi aslı edgüg unıtmaz bolur kişi urgı koŋlin emitmez bolur | İnsanın asılı iyiliği unutmaz olur; insanın soylusu gönlünü başka tarafa kaydırmaz olur. |
1638 | negü tir eşitgil avıçga sözi avıçga sözin tut unıtma kozı | Atalar sözü ne der, dinle; atalar sözünü tut, ey kuzum, bunu unutma. |
1639 | bu edgü kılu tur ay edgü kişi karımaz bolur edgü meŋü yaşı | Ey iyi insan, iyilik yapmakta devam et; iyilik ihtiyarlamaz, onun ömrü ebedîdir. |
1640 | bu edgü kanmaz yime opramaz yaşı ked uzun ol atı artamaz | İyilik ihtiyarlamaz ve yıpranmaz; onun ömrü çok uzundur; iyiliğin kötü olmak ihtimâli yoktur. |
1641 | agırladı ilig kör ögdülmişig aŋar aydı edgü isiz öz işig | Hükümdar Öğdülmiş'i takdir etti; iyi ve kötü, bütün işlerini ona danıştı. |
1642 | açındı ilig kör kötürdi örü bolu birdi evren yumıttı törü | Hükümdar ona ihsanlarda bulundu ve onu yükseltti; bir gün geldi, devlet idaresine âit bütün kanunlara vâkıf oldu. |
1643 | oŋardı törü hem toku iç tapug açıldı tapugdın tilemiş kapug | Kanun, erkân ve iç-hizmeti muvaffakiyetle yerine getirdi; bu hizmetinden dolayı, kendisine arzu ettiği kapılar açıldı. |
1644 | müni boldı erdem sözi boldı söz ilig turdı erse aŋar açtı köz | Kusuru fazilet oldu, sözü söz oldu; hükümdar uyanır-uyanmaz, ilk defa onu görür idi. |
1645 | ilig aydı emdi tilemiş işim tözü itlü bargay içim hem taşım | Hükümdar: — içeride ve dışarıda arzu ettiğim işler şimdi yoluna girecektir — dedi — |
1646 | yüleki bar erdi munuŋ belgülüg anın edledim kıldım açıg ülüg | Bunun, belli ki, bir mayası vardı; onun için onu yetiştirdim ve ona ihsanlarda bulundum. |
1647 | munu boldı emdi tilek teg kişi takı bolgusı bar yetilse yaşı | İşte şimdi, arzu ettiğim gibi, bir adam oldu; yaşı büyüdükçe, daha da inkişaf edecektir. |
1648 | ulug bolgu oglan ne ersig togan kiçigde bolur barça belgü nişan | Doğuştan merd ve insan olup, yükselecek olan çocuğun daha küçükken bütün alâmetleri belirir. |
1649 | muŋar meŋzer emdi bu beytig okı uka barsa ma’ni açılgay takı | Şimdi buna benzeyen şu beyti oku; düşününce, mânası da anlaşılır. |
1650 | kamug bolgu neŋke bolur belgü teŋ kiçigde bedüginçe ol bolgu teŋ | Bütün olacak şeylerin olacağını gösteren bir belirtisi vardır; küçüklükten itibaren büyüyünceye kadar belirti hep kendisini gösterir. |
1651 | yimiş yigü nimet çiçekinde kör kamug neŋke yaŋzag munı bilgü teŋ | Meyveyi, yiyecek nimetleri, çiçekte iken, görmeli; her işte misâl olarak, bunu örnek tutmalı. |
1652 | tapındı bu ögdülmiş utru turup kıyılmadı tangda kiçe öd bolup | Öğdülmiş hükümdarın huzurunda hizmet etti; sabah-akşam dâima hizmette bulundu, hiç bir kusur göstermedi. |
1653 | kiterdi özindin yaragsız muhal tusuldı kamug türlüg işke tükel | Uygunsuz ve lüzumsuz hareketlerini terk etti, her türlü işte tam istifade edilecek hâle geldi. |
1654 | kutuldı ilig kitti emgekleri budun asgı arttı yenip yükleri | Hükümdar bir çok zahmetlerden kurtuldu; halkın üzerindeki yük hafifledi ve kazancı arttı. |
İLİG ÖGDÜLMİŞKE CEVABI | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
1655 | ilig ündedi bir kün ögdülmişig aŋar sözledi söz ukup bilmişig | Hükümdar bir gün Öğdülmiş'i çağırdı, düşündükleri ve bildikleri hakkında onunla konuştu. |
1656 | ilig aydı emdi eşit ay ogul söz aytur özüm sen maŋa tut köŋül | Hükümdar: — Ey oğlum — dedi — şimdi dikkat et, sana soracaklarım var, beni can ve gönülden dinle. |
1657 | ayu bir kişike tusulur kayu kayu ol tususı maŋa ay sayu | Söyle, bakalım, insan için faydalı olan şeyler nedir, faydaları nelerdir; bana bunları birer-birer anlat. |
ÖGDÜLMİŞ CEVABI İLİGKE | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
1658 | yanut birdi ögdülmiş aydı ay beg bilig ordusı ay kişilerde yig | Ögdilmiş cevap verdi:—Ey beyim, ey bilgi hazinesi, ey insanların iyisi — dedi — |
1659 | kişike tusulgu ikigü ajun kılınç edgüsi ol ay kılkı tüzün | Ey asîl tabiatli, her iki dünyada insanlara faydalı olan şey, iyilik yapmaktır. |
1660 | ikinci uvut ol üçünçi köni bu üç neŋ bile er bulur kut küni | ikincisi — haya, üçüncüsü — doğruluktur; insan bu üç şey ile saadet güneşine erer. |
1661 | kılınç edgü bolsa kamug halk sever kılıkı köni bolsa törke agar | İyi hareket eden kimseyi her kes sever, dürüst tabiatli olan insan baş köşeye çıkar. |
1662 | uvut ol tıdıglı kamug teŋsizig uvutsuzluk erke idi teŋsiz ig | Her türlü densizliğe haya mâni olur; hayâsızlık insan için çok fena bir hastalıktır. |
1663 | takı bir siliglik kılmçı köni ikigü ajunda kutadur küni | Bir de yumuşak huylu olan ve doğru hareket eden insanın her iki dünyada günü kutlu olur. |
1664 | könilik uvut hem bu edgü kılınç üçegün birikse bu buldı sevinç | Doğruluk, haya ve iyi hareket — bu üçü kimde bileşirse, o insan mes'ûd olur. |
İLİG SU’ALİ ÖGDÜLMİŞKE | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
1665 | yana aydı ilig eşittim bu söz tusulmaz kayu ol kişike yavuz | Hükümdar tekrar sordu:—Bu sözleri dinledim; peki, insan için kötü ve faydasız olan şeyler nedir? |
ÖGDÜLMİŞ CEVABI İLİGKE | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
1666 | yanut birdi ögdülmiş aydı ilig bügülep bu sözke yetürsü bilig | Ögdilmiş cevap verdi: — Hükümdar kendi feraseti ile bunun cevabını bulabilir — dedi — |
1667 | kişike tusulmaz tükel yas kılur bu üç neŋ turur kör ay ilci unur | Ey kudretli devlet adamı, faydasız olan ve insana dâima zarar veren şu üç şeydir. |
1668 | biri arkuk erse bu kılkı yavuz takı biri yalgan tüzer erse söz | Biri—kötü tabiatli ve inatçı olmak, biri — yalan söylemektir. |
1669 | takı.bir saran ol kişide ili bu üç neŋ üçegü biligsiz tili | Biri de — insanları aşağılık eden hasisliktir; bunların üçü de bilgisizlikten ileri gelir. |
1670 | kimiŋ bolsa arkuk kılınçı otun işi barça tetrü bolur togsa kün | Kim haşîn tabiatli ve inatçı olursa, onun işi her zaman ters gider. |
1671 | çavıksa kim erse bu yalgan tilin savı bardı yalŋuk ara sen bilin | Eğer bir kimse yalan söylemekle şöhret bulmuşsa, bil ki, o insanlar arasında dâima bu şöhretle anılır. |
1672 | saranlıkta ıŋa negü bar adın tirer neŋ yiyümez kalır neŋ kidin | Hasislikten daha kötü başka ne var; hasis toplar, yiyemez ve malı arkada kalır. |
1673 | negü tir eşitgil saranıg bilig ay çırguy ay muŋlug ay tügmiş elig | Bilgi hasis hakkında ne der, dinle: —Ey zavallı, ey biçâre, ey sıkı el. |
1674 | tire bildiŋ altun yiyü bilmediŋ bu altun yıgıp bir nelük birmediŋ | Altın toplamasını bildin, fakat yemesini bilmedin, bu altını yığdın da, bir tanesini olsun, neden başkasına vermedin. |
1675 | ay dünya tirip sen yiyümez kişi yigüçi anundı anuk tut aşı | Ey bu dünyayı toplayıp, yiyemeyen kimse, yiyiciler hazırlandı, sen yiyeceği hazırla. |
1676 | ol üç neŋ kimiŋ bolsa keldi kutı bu üç neŋ kimiŋ bolsa yitti atı | O üç şey kimde varsa, saadet onundur; bu üç şey kimde varsa, onun adı mahvolur gider. |
İLİG SU’ALİ ÖGDÜLMİŞKE | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
1677 | yana aydı ilig eşittim munı takı bir sözüm bar ayu bir anı | Hükümdar yine dedi: —Bunları dinledim, bir sözüm daha var, ona da cevap ver. |
1678 | anadınmu bilge togar bu kişi azu ögrenürmü yetilse yaşı | insan anadan mı âlim olarak doğar, yoksa yaşı ilerledikçe mi öğrenir? |
ÖGDÜLMİŞ CEVABI İLİGKE | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
1679 | yanut birdi ögdülmiş ilig kutı bilig hem ukuş ol bu erdem atı | Öğdülmiş cevâp verdi: — Ey devletli hükümdar, bu faziletin bir adı da bilgi ve akıldır. |
1680 | biligsiz togar ol turu ögrenür bilig bilse ötrü kamug iş önür | İnsan bilgisiz doğar ve yaşadıkça öğrenir; bilgi sahibi olunca, her işinde muvaffak olur. |
1681 | anadın toguglı biligsiz togar bilig ögrenür ötrü törke agar | Anadan doğan bilgisiz doğar, bilgi öğrenir ve böylelikle itibar kazanır. |
1682 | ukuş ol anı yalŋuk ögrenmedi tadu birle katlıp törütür idi | Çalışmakla elde edilemeyen şey akıldır; Tanrı onu insanın hamuruna katar. |
1683 | ukuşta adın barça erdemlerig kişi ögrenür ötrü yetlür bilig | insan akıldan başka bütün faziletleri öğrenir ve böylece bilgisi gelişir. |
1684 | sevindi ilig kör eşitti bu söz ay ur öz tilekini buldı bu öz | Hükümdar bu sözleri işitti ve sevindi: — Ben istediğimi buldum — dedi — |
1685 | atasın yitürdüm munukı ogul ata ornı tuttı bulup edgü yol | Babasını kaybettim, fakat işte oğlu, doğru yolda yürüyerek, babasının yerini aldı. |
1686 | bayatka şükür kılgu emdi öküş bu dunk a törü kılgu edgü ülüş | Şimdi halika şükür ve halka da hakkı olan iyi nizam ile hüküm etmeliyim. |
1687 | bagırsak körür men bu ögdülmişig bütünlük bile kıldı barça işig | Ben bu Ögdilmiş'i bana sadâkatle bağlı görüyorum; her işi dürüstlük ile yerine getiriyor. |
1688 | aŋar ma bu kün kılgu edgü yanut ol edgü yanutın bu bulsu anut | Ona da bugün iyilik ile mukabele etmeliyim; iyiliğinin karşılığını o hazır bulsun. |
1689 | negü tir eşitgil kişi cdrümi kişi ödrümi hem budun ködrümi | Halk arasında temayüz etmiş olan seçkin insan ne der, dinle. |
1690 | kişilik kılurka kişilik anut kişilik teıivinçe törü kıl yanut | insanlık edene karşı insanlık göster, insana insanlığı nisbetinde mukabele et. |
1891 | vefaka vefa ol kişilik hakı vefa kıl kişi bol atıngnı bedüt | Vefaya karşı vefa göstermek insanlık vazifesidir; vefakârlık et, insan ol, ve adını yükselt. |
1692 | küniŋe agırladı ilig anı kamug ilke toldı kör atı üni | Hükümdar onu günden-güne yükseltti; adı ve şöhreti bütün ülkeye yayıldı. |
1693 | budunda bedük boldı belgü nişan ajunda çavı bardı edgü du’an | Derecesi ve mevkii halk arasında yükseldi; hayır-duâlar aldı ve şöhreti dünyaya yayıldı. |
1694 | ulug boldı iş tuş ara belgülüg bedük boldı begler ara bu külüg | Eşi-akrânı arasında yükselmiş olduğu gibi, bu şöhreti ile beyler arasında da büyüklerden oldu. |
1695 | köŋül til kiçig tuttı kılkı oŋay yaraştı kamug birle keçti kün ay | Her kese karşı tevâzû gösterdi, mülayim davrandı; her keşle iyi geçindi; böylece günler ve aylar geçti. |
1696 | köŋül kodkı tuttı tilin söz süçig budunug işitti taşıg hem içig | Alçak gönüllü ve tatlı dilli idi; içten ve dıştan halkı kendisine ısındırdı. |
1697 | adaş koldaş erdeş tutundı kalın adaş koldaş ol erke arka bilin | Bir çok dost ve arkadaş edindi; dost ve arkadaş insan için bir destektir. |
1698 | kimiŋ bolsa koldaş adaşı telini anıŋ arkası bek kaya ol yalını | Kimin arkadaşı ve dostu çok ise, o arkasını sağlam ve yalçın bir kayaya dayamış demektir. |
1699 | kimiŋ arkası bolsa küçlüg bolur bu küçlüg kişi kutka tüplüg bolur | Kimin arkası varsa, kuvvetli olur; kudretli insanın saadeti temelli olur. |
1700 | ne edgü bolur kutka kodkı köŋül ne körklüg bolur bilge bolsa amul | Saadete alçak gönüllülük ne kadar uyar; âlim bir insana hilm ve şefkat ne kadar yakışır. |
1701 | yime yakşı aymış bu öglüg kişi kim öglüg sözin tutsa itlür işi | Akıllı insanda ne güzel söylemiş; kim akıllı insanın sözünü tutarsa, işi yoluna girer. |
1702 | kimiŋ birle devlet yaraşsa kelip köŋül kodkı tutgu kiçiglık kılıp | Saadet gelip, kiminle bağdaşırsa, o kimse tevâzû göstermeli ve alçak gönüllü olmalıdır. |
1703 | kelir erse devlet kişike küle tutup berklegüsi kiçiglik bile | Saadet gelir ve insanın yüzüne gülerse, bil ki, onun devamını sağlayacak şey tevâzûdur. |
1704 | köçüt teg bolur kut tüpi hem tözi köŋül kodkısı ol anıŋ yıldızı | Saadet aslında göç atı gibidir, göçer-gider; onu bulunduğu yerde tutan kök, alçak gönüllülüktür. |
1705 | ne edgü bolur kodki alçak kişi ne körklüg bolur künde itlür işi | Alçak gönüllü insan ne kadar iyi ve güzel olur; onun işi dâima yolunda gider. |
1706 | ulugsıg küvez kür kişi ol tun küniŋe kodı ol küvezlik kun | Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibârı günden-güne azalır. |
1707 | kamugka yaraşur bu kut ursa yüz ukuşlugka artuk yaraşur ked uz | Saadet gelirse, her kese yakışır; fakat akıllı insanlar ile daha çok bağdaşır. |
1708 | muŋar meŋzer emdi bu beytig okı okıgıl uka bar ay elgi akı | Ey iyi ve cömert insan, şimdi bu mealde olan şu beyti oku da mânasına iyice nüfuz et. |
1709 | biligsizke devlet yaraşsa kelip biligügke artuk yaraşur bilip | Saadet bilgisize de gelir ve yakışırsa da, bunun mâhiyetini daha iyi bildiği için, bilgiliye daha çok yakışır. |
1710 | biligsiz bile tursa devlet kalı biliglig bile turga tüplüg erip | Mademki saadet bilgisiz ile birlikte yaşayabiliyor, bilgili ile elbette daha esaslı surette bağdaşacaktır. |
1711 | biligsiz bedük bolsa devlet bile biliglig bedükrek kü çav at bile | Saadet bilgisizi yükseltirse, elbette bilgiliyi, şöhret ve nâm ile, ondan daha çok yükseltecektir. |
1712 | biligsizke devlet kelir erse kut turumaz bu devlet anıŋ birle büt | Bilgisize saadet ve ikbâl gelirse de, bil ki, bu sâadet onda devamlı olmaz. |
1713 | munukı bu sözke tanuk keldi söz okıgıl munı sen aya köŋli tüz | İşte buna şu söz şâhiddir; ey kalbi temiz, sen bunu oku. |
1714 | kelir kut kişike agırlar anı siŋer ol agırlık yorısa köni | Saadet insana gelir ve onu yükseltir; insan doğru hareket erderse, bu itibâr ona yâr olur. |
1715 | bolumsuzka devlet kelü birse kut iter devletin ol keçürmez küni | Olmayacak himseye devlet ve saadet gelirse, o ayağına gelen bu devleti derhâl teper. |
1716 | sınadı kör ilig bu ögdülmişig könilik öze buldı barça işig | Hükümdar bu Öğdülmiş'i tecrübe etti ve bütün işlerini sadâkatle ifâ ettiğini gördü. |
1717 | agırladı anca kötürdi örü uçuzladı anca yavuzrak körü | Bâzan itibar gösterdi, onu yükseltti; bâzan sert muamele ile, onun itibarını kırdı. |
1718 | agırlık ödinde kişig sermedi ucuzluk ödinde tapug kesmedi | İtibarda iken, o başkalarına kaba muamele etmedi, itibardan düştüğü zaman da işini aksatmadı. |
1719 | iligke yışıg boldı köŋli bütüp agı kaznakı birdi edgü tutup | Hükümdara sadâkatle bağlanarak, ona bir siper oldu; hazineyi ve malı iyi idare etti. |
1720 | emanet yüdürdi boyunka ulug emanet yüder erke canım yuhıg | Boynuna büyük bir emânet yüklendi; emânet yüklenen insana canım feda olsun. |
1721 | işin sürdi ögdülmiş artuk köni küniŋe yakın tuttı ilig anı | Öğdülmiş büyük bir sadâkatle işine devam etti; hükümdar onu günden-güne kendisine yaklaştırdı. |
1722 | aça adra tuttı kamug işlerin sakışlıg bitip kodtı barça barın | Bütün işlerini açık olarak ve yerli-yerinde yaptı; her birinin hesabını ayrı-ayrı kaydetti. |
1723 | küdezdi neŋin ked özin sakladı tapındı kayırca kıyık kılmadı | Hükümdarın malını iyi idare etti, kendi çıkarını düşünmedi; hizmette kıl kadar eğrilik göstermedi. |
1724 | negü tir eşitgil yetilmiş yaşı tiriglikte kızrak bütün çın kişi | Yaşını-başını almış, hayatta nâdir bulunan, doğru ve dürüst insanlardan biri ne der, dinle. |
1725 | neŋ kişike bu altun kümüş özin tutguçı er kümüşte küsüş | insan için altın-gümüş kıymetli bir şeydir; fakat kendisine hâkim olan kimse, gümüşten daha kıymetlidir. |
1726 | kümüşke ilinmegli yalŋuk bütün tegir çın tükel bu ajunka kutun | Gümüşe kapılmayan, doğru insan saadet içinde tam ve gerçek dünyaya erişir. |
1727 | biliglig bilig birdi bilgin kör e köni çın kişi bolsa közke süre | Bilgili insan bilgisi ile şu öğüdü vermiştir: doğru ve dürüst insan bulursan, onu sürme gibi, gözüne çek. |
1728 | takı munda yigrek ayur kör ukuş bagırsakka can birse ermez öküş | Bak, akıl bundan daha iyi söyler: şefkatli bir insana canını dahi feda etsen çok değildir. |
1729 | köni tip ayurlar kayu ol köni könilik kılıglı emanet küni | Doğru diye söylerler; emânete hiyânet etmeyen doğru nerede? |
1730 | erende kayu ol tükel irtegü köni erse kılkı anı er tigü | İnsanlar arasında hangisi mükemmeldir; aramalı, tavır ve hareketi doğru ise, ona er demeli. |
1731 | kişide kayu ol kişi öggüsi akı öggüsi ol saran sökgüsi | İnsanlar arasında öğülmeğe değer kimdir; cömert öğülmeğe ve hasis ise, söğülmeğe lâyıktır. |
1732 | apa oglanın körse muŋlug tigü bütün kün tirer neŋ bulumaz yigü | İnsan oğlu ne kadar zavallıdır, o bütün gün toplar, fakat yiyecek bir şey bulamaz. |
1733 | kayu yügrü tınmaz ajun tezginür kayu can yuluglar teııgizke kirür | Kimi durmadan koşar, dünyayı dolaşır; kimi canını feda eder, denize dalar. |
1734 | kayu tag kazar körse tüplür kayag kayu yir kulaçlayu yügrür yadag | Kimi dağ kazar, bakarsın, kayaların dibine iner; kimi yeri kulaçlayarak, yaya koşar. |
1735 | kayu art aşar kör ögüzler keçer kayu yir kazar suv kudugda içer | Kimi, bak, tepeler aşar, dereler geçer; kimi yer kazar ve suyu kuyudan içer. |
1736 | kayusı çerigde kılıç baldu yir kayusı turada yulugda karır | Kimi orduda kılıç ve balta yer; kimi kaleyi muhafazaya memur olur, orada ihtiyarlar. |
1737 | kayu ogrı tevlig karakçı kunuk kuyusı basımcı ölütçi kıruk | Kimi hırsız, sahtekâr, yan-kesici, dolandırıcı; kimi zâlim olur, kimi öldürücü ve yıkıcı olur. |
1738 | bu emgek neçe bogzı egni üçün tirer neŋ yimez ölse emger küçün | insanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir; mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebali altında kalır. |
1739 | bu barça biligsiz kişi kılkı ol biligsiz kişiler tükel yılkı ol | Bunlar hep bilgisiz insanların işidir; bilgisiz insanlar tam bir hayvan sürüsüdür. |
1740 | bayatka bütügli biliglig kişi tegürmiş ödinde tükel yir aşı | Tanrıya inanan bilgili insan, kısmetinde ne varsa, onunla iktifa eder. |
1741 | negü tir eşitgil ukuşlug amul yorıglı tinigli küdezçisi ol | Hayatın bu tecellilerini iyi gören akıllı ve sakin insan ne der, dinle. |
1742 | kerek yat kerek dünya tezgin yügür negü erse kısmet saŋa ol tegür | ister yat, ister dünyayı dolaş, koş; kısmetin ne ise, sana o nasip olur. |
1743 | köŋül til köni tut ay bilge bügü saŋa eksümegey ödinde yigü | Ey âlim hakim, gönül ve dilini doğru tut; vakti gelince, yiyeceğin eksik olmaz. |
1744 | bu baylık tilese ajun edgüsi könilik bile ol anıŋ bulgusı | Zenginlik ve dünya nimetleri istersen, bunlar doğruluk ile elde edilir. |
1745 | takı bir ajunug bulayın tise könilik bütünlük bile kol usa | Âhiretini de mâmur etmek istersen, elinden gelirse, bunun çâresini doğrulukta ve imanda ara. |
1746 | yime yakşı aymış ögi yetmiş er könilik bile bu ajun tutmış er | Aklı eren ve doğruluk ile dünyayı elde eden insan da iyi söylemiş. |
1747 | bu dünyada baylık tilese özüŋ köni bol könilik öze tut sözüŋ | Bu dünyada zenginlik dilersen, özünle ve sözünle doğru ol. |
1748 | takı bir ajunug tutayın tise könilik bile tut köŋül til özüŋ | Âhireti kazanmak istersen, özünü, sözünü ve gönlünü dâima temiz tut. |
1749 | ay ilig körü bar kişiler küni ne körklüg keçer ol yorısa köni | Ev hükümdar, dikkat et, doğru hareket ederlerse, insanların hayatı ne kadar güzel geçer. |
1750 | könilik bütünlük bile kıl bu iş kişilik bile kıl kamug türlüg iş | Bunu doğruluk ve imanla kendine eş edin, her türlü işi insanlık ile yap. |
1751 | kopurdı kutı künde ögdülmişig sav aydı budunka eşitti kişig | Öğdülmiş'i saadeti günden-güne yükseltti; halka emirler verdiği gibi, onların dileklerini dinlemeği de ihmâl etmedi. |
1752 | ilig me sınadı kamug türlügün bütünlük bile buldı baktı ögün | Hükümdar da onu her şekilde denedi, iyice tetkik etti, onun doğru ve dürüst hareket ettiğini gördü. |
1753 | bütün buldı ilig kör ögdülmişi siziksiz köni tip negü kılmışı | Bütün yaptıklarının şüphesiz, doğru olduğunu gören hükümdar öğdülmiş'in sadâkatine inandı. |
1754 | negü tir eşit emdi bilge öge biligsiz ukup emdi boynuŋ ege | Hükümdara her hususta yol-iz gösteren âlim müşavir ne der, dinle; ey bilgisiz, bunu anla ve itiraz etme. |
1755 | körü bargu begler topugçı kulın tapındurgu kulnı sınayu ulın | Beyler hizmetkârlarına dikkat ve hizmete girecekleri de esaslı bir şekilde tecrübe etmelidir. |
1756 | begiŋe yaraglıg körünse kulı aŋar ötrü açgu agırlık yolı | Ancak kulun işin ehli olduğu görüldükten sonra, bey ona izzet ve ihsan kapısını açmalıdır. |
1757 | tilekçe bolur iş tapugçı bedür tapugçı bedüse beg atı bedür | İşi beyin arzu ettiği şekilde olursa, hizmetkâr büyür; hizmetkâr büyüyünce, beyin de şöhreti artar. |
1758 | idi yakşı aymış bu yagma begi kamug işke bi gi yetilmiş ögi | Her işe bilgisi ve aklı ermiş olan Yağma beyi çok iyi söylemiş. |
1759 | aya beg işig iş biliglike bir yaraglıg köni tüz yorıglıka bir | Ey bey, işi işin ehline, işe yarayana, hareketi doğru ve dürüst olana ver. |
1760 | kayu beg yaragsızka birse işi yaragsız özi kıldı kılmaz kişi | Eğer bir bey işi ehliyetsiz bir kimseye verirse, ehliyetsizliği başkası değil, kendisi göstermiş olur. |
1761 | bayat kimni erse kötürse kutun aŋar işçi birür yaraglıg bütün | Tanrı bir kimseyi mes'ûd etmek ve yükseltmek isterse, ona ehliyetli ve dürüst hizmetkârlar verir. |
1762 | kötürmişni ilmek tilese yana aŋar işçi birür yarutmaz küne | Eğer yükselttiğini tekrar düşürmek isterse, ona gün göstermeyen hizmetkâr verir. |
1763 | yeter ol biligsiz barır bu otun işi barça buzlur kopar kök tütün | O bilgisiz idare dizginini eline alır ve bu odun onu takip eder; böylece bütün işi bozulur ve toz-dumana katılır. |
1764 | agırladı ilig kör ögdülmişig inandı aŋar birdi yumgı işig | Hükümdar Öğdülmiş'i yükseltti; ona inandı ve bütün işleri onun eline verdi. |
1765 | kamug ilke kıldı kör elgi uzun uzun boldı elgi yorık til sözün | Bütün memlekete onu hâkim kıldı; o her işte kudret ve nüfuz sahibi oldu. |
1766 | ayag birdi tamga at üstem kedüt agırladı aşru tükel boldı kut | Ona unvan, mühür, at, koşum ve hil'at verdi; çok itibar gösterdi; o ikbâlin son derecesine vâsıl oldu. |
1767 | öküş edgü yarlıg tümen edgü söz ilig yarlıkadı yakın boldı öz | Hükümdar ona verdiği beratlarda kendisinden büyük bir sitayişle bahsetti ve o hükümdarın yakınlarından oldu. |
1768 | kapugdakı er at kiçig ya ulug tanguk tuttı barça kılıp can yulug | Kapıda hizmet eden büyük-küçük, her kes, ona candan fedaya hazır olduklarını bildirdiler. |
1769 | kamug işçi barça köründi kelip tapug tozgu birle neŋ artut kılıp | Hizmetinde bulunanların hepsi gelip, tebrik ettiler; hediye olarak, yiyecek ve giyecek bir çok şeyler takdim ettiler. |
1770 | uru bardı ögdülmiş edgü törü agırladı tegme kişisin körü | Öğdülmiş iyi kanunlar vaz' etmekte devam etti; her keşi, derecesine göre, taltif etti. |
1771 | budundın kötürdi kamug küç basınç özindin kiterdi yaragsız kılınç | Halk üzerinden bütün zor ve tazyiki kaldırdı;- kendisinden hiç bir uygunsuz hareket sâdır olmuyordu. |
1772 | tüzüldi törü hem itildi ili ilig inçke tegdi bekip il ulı | Kanunlar vaz' edildi ve memleket düzene girdi; ülkenin temeli sağlamlaştı ve hükümdar huzura kavuştu. |
1773 | sevigli telim boldı sevmez yagı ilin kodtı kaçtı süzüldi togı | Onu sevenler çoğaldı, sevmeyen ve düşman olanlar ülkesini bırakıp, kaçtı; artık meydanda toz-duman nâmına bir zerre kalmadı. |
1774 | kutuldı ilig kıldı incin sevinç yetıldi tiriglik bu buldı avmç | Hükümdar sıkıntıdan kurtuldu, huzur ve sevince kavuştu; işleri görüldü, kendisi rahat etti. |
1775 | bu yaŋlıg asıglar biligdin kelir ukuşlug biliglig siligdin kelir | Bu gibi faydalar bilgiden gelir; akıllı, bilgili ve iyi huylu kimseden gelir. |
1776 | kalı ögmegü ol ukuşlug kişig neteg yirmegü bu ukuşsuz işig | Akıllı insan nasıl öğülmez, akılsız kimsenin işi nasıl yerilmez. |
1777 | ukuşlug işi barça ülgülüg ol biligsiz işi barça telgülüg ol | Akıllının işi hep ölçüye göre biçilir; bilgisizin işi ise, hep gelişi güzel kesilir. |
1778 | ne edgü yaraşur ukuşlugka kut ya edgü kılınçlıg biligligke büt | Akıllıya saadet ne güzel yakışır; akıllıya veya iyi hareket eden bilgiliye saadet ne iyi uyar, düşün. |
1779 | negü tir eşitgil ila beg sözi sözi ma’nisi ol sözüŋ ke tözi | Ila[?] beyi ne der dinle; bu sözün mânası senin sözlerine temel olsun. |
1780 | biligsizke devlet kelür erse kut budun barça buzlur bolur ilke yut | Bilgisize devlet ve saadet gelirse, halkın arasına fesat girer ve bu, memleket için, öldürücü bir felâket olur. |
1781 | ukuşlugka tegse adın begliki ilin inçke tegrür bu bir sözke büt | Eğer beylik akıllı bir insanın eline geçerse, o ülkesini huzura kavuşturur; sen bu söze inan. |
1782 | ilig inçke tegdi yarudı küni bayatka şükür kıldı ögdi anı | Hükümdar huzura kavuştu, günü aydınlandı; Tanrıya şükür, hamd ve sena etti. |
1783 | közin kökke tikti kötürdi elig ayur ay idim sen birigli bilig | Gözünü göğe dikti, elini kaldırdı ve:— Ey rabbim—dedi — bilgi veren sensin. |
1784 | bilig birdiŋ ilke elig birdiŋ erk könilik öze tut köŋül bolsu berk | Bilgi verdin ve kuvvetle beni ülkenin hâkimi kıldın; gönlüme kuvvet ver ve beni doğru yoldan ayırma. |
1785 | sen ök bir maŋa küç kamug edgüke elig asrakılar yükin yüdgüke | Ey rabbim, bana kuvvet ihsan et; bütün iyiliklere muvaffak olayım ve tebeamın yükünü cesaretle yükleneyim. |
1786 | çıgayka üledi öküş neŋ tavar köŋül tüzdi rabka kamugdın sıŋar | Fakirlere çok eşya ve mal dağıttı; her hususta Tanrı'ya gönül bağladı. |
1787 | tirildi bu yaŋlıg sevincin kün ay tözü il karası tükel boldı bay | Günler ve aylar böyle sevinç içinde geçti; bütün memleket halkı hep zenginleşti. |
1788 | kişi ödrümi kör bu yaŋlıg bolur isizim bu yaŋlıg kişiler ölür | Seçkin insan, bak, böyle olur; ne yazık ki, böyle insanlar da fânidir. |
1789 | meŋilig budun kim bu yaŋlıg begi meŋelig beg ol kolsa budın yigi | Böyle bir beye sahip olan halk bahtiyardır; halkının iyiliğini isteyen bey, dirayetli bir beydir. |
1790 | isiz edgüler ölse toprak bolur neçe bolsa toprak kör atı kalur | İyi veya kötü, ölünce, hep toprak olur; fakat ne kadar toprak olsalar bile, adları kalır. |
İLİG SU’ALİ ÖGDÜLMİŞKE | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
1791 | ilig bir kün oldurdı yalŋuz özi bu ögdülmişig ündep aydı sözi | Hükümdar bir gün tek başına oturuyordı; Öğdülmiş'i çağırdı ve konuşmağa başladı. |
1792 | ayur ay ögdülmiş bak emdi maŋa ataŋ emgeki kirmedi bir saŋa | Ey Öğdülmiş— dedi— şimdi bana bak, sana babanın hiç bir emeği geçmedi. |
1793 | ataŋ öldi kaldıŋ sen oglan kiçig kiçigke bedüktin bolur yol keçig | Baban öldüğü zaman sen bir çocuk idin; küçüklere yolu-izi büyükler gösterir. |
1794 | aŋ ögretümedi erdem bilig tegümedi mindin yime ök elig | Baban sana fazilet ve bilgi öğretmedi; ben de bu hususa sana. pek yardım edemedim. |
1795 | neteg met yumıttı bu erdem saŋa ayu birgil emdi munı sen maŋa | Nasıl oldu da bunca fazilet sende toplandı; şimdi sen bana bunu söyle. |
ÖGDÜLMİŞ CEVABI İLİGKE | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
1796 | yanut birdi ögdülmiş aydı ilig uzun kiç yaşasu bu üsteŋ elig | Öğdülmiş cevap verdi ve: — Hükümdarın ömrü ve devleti uzun olsun — dedi — |
1797 | bayat kimke birse cinayet ülüg tilekke tegir boldı atlıg külüg | Tanrı kime inayet eder ve kısmet verirse, o dileğine kavuşur, şöhret sahibi olur. |
1798 | muŋar meŋzetü aydı türkçe mesel başında keçürmiş bu kökçin sakal | Görmüş-geçirmiş şu ak-sakal, şu Türkçe mesel, bu hususta, bak, ne der: |
1799 | bayat fazlı birle bedür ol kişi tilekin bulur künde itlür işi | İnsan Tanrı fazlı ile büyür ve dileğine kavuşur; onun işi günden güne yoluna girer. |
1800 | bayat birmişin halk tıdumaz küçün yagız yir yaşıl kök tirilse öcün | Kara toprak ile mavi gök, öç almak için, birleşse bile, Tanrı'nın verdiğine insan mâni olamaz. |
1801 | bayattın kerek barça işke yülek anın bulsa ötrü kişi öz tilek | Her işte Tanrının yardımı şarttır; insan ancak onunla dileğine kavuşabilir. |
1802 | yana ma ay ilig ata alkışı ogulka tegir ol sevinci tuşı | Bir de, ey hükümdar, çocuk ne kadar babasının rızasını alırsa, o kadar onun duasına nail olur. |
1803 | atam kıldı erdi kör edgü du’a du’a birle tegdim bu yirke aga | Babam bana hayır-duâ etmiş idi; ben o duâ ile yükselerek, bu mevkie ulaştım. |
1804 | iligni sebeb kıldı erklig idim bu erdem biligdin turu kalmadım | Kadir rabbim hükümdarı da sebep kıldı, ben de bu fazilet ve bilgiden hâlî kalmadım. |
1805 | elig urdi ilig mini edledi bolu birdi evren özüm yokladı | Hükümdar beni tuttu ve beni değerlendirdi; felek de müsait davrandı ve ben yükseldim. |
1806 | küle baksa begler kimi edlese ava yıglur arzu kerek ol yise | Beyler kime gülerek bakar ve kimi değerlendirirlerse, istediği şeyler ona doğru koşar ve etrafına üşüşür; yeter ki, o bundan faydalanmasını bilsin. |
1807 | kişi köŋli bag ol yaşargu suvı bu begler sözi birle edgü savı | İnsanın gönlü bir bahçedir; onu yetiştiren su, beylerin sözleri ve nasihatleridir. |
1808 | kayu bagka tegse suv eksümedin çiçek yazlur anda tümen tü yıdın | Hangi bahçe devamlı sulanırsa, orada binlerce renkli ve kokulu çiçek açılır. |
1809 | begi yarlıgı bolsa edgü söze kulı köngli yükser yazar kaş köze | Bey onun hakkında iyi sözler sarf ederse, kulun gönlü açılır ve yüzü güler. |
1810 | kalı bolmasa edgü yarlıg tilin yaşarmış çiçekler kurır terk bilin | Eğer bey ona karşı lütuf kâr davranmazsa, yeşeren çiçek çabuk kurur; bunu böyle bil. |
1811 | bayat fazlı kolgu kerek kul kamug bayat fazlı bolsa açıldı kapug | Kul dâima Tanrının fazıl ve inayetini istemelidir; .Tanrının fazıl ve inayeti olursa, kapılar açılır. |
1812 | muŋar meŋzetü aydı şair bu söz munı ukgıl emdi aya edgü öz | Şâir bu mânada şu sözü söylemiştir; ey iyi insan, şimdi bunu dinle ve anla. |
1813 | bayat fazlı birle agırlar kulug bilig kapgı açlur oŋarur yolug | Tanrı kulunu fazıl ve inayeti ile yükseltir; ona bilgi kapısı açılır ve isteği rast gider. |
1814 | bilig bilse künde kutadur küni neçe me kiçig erse bolur ulug | insan bilgi bilirse, hayatta günden-güne saadeti artar; kendisi ne kadar küçük olsa bile, yeri büyük olur. |
İLİG SU’ALİ OGDÜLMİŞKE | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
1815 | yana aydı ilig ay ögdülmişe bilig bilgüçiler neteg bilmişe | Hükümdar tekrar dedi:—Ey Öğdülmiş, peki, bilgi sahibi olanlar bunu nasıl elde ederler. |
1816 | kişi ögrenipmü bolur ol bügü azu tadu birle togarmu tigü | İnsan öğrenerek mi hakîm olur, yoksa doğuştan mı böyle doğar? |
ÖGDÜLMİŞ CEVABI İLİGKE | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
1817 | yanut birdi ögdülmiş açtı tilin ayur men urayın bu sözke ulın | Öğdülmiş cevap verdi; söze başladı ve: — Bunun esâsını izah edeyim — dedi — |
1818 | törütürde birse bayat ög köŋül tükel maye buldı biligke ogul | Tanrı yaratırken, akıl ve gönül ihsan ederse, çocuk bilgi için tam bir sermâye elde etmiş olur. |
1819 | küniŋe teŋedür turu öglenür negüni tilese bilür ögrenür | O günden-güne gelişir, gittikçe aklı tekâmül eder ve her istediğini öğrenir, bilir. |
1820 | biligke tegir ötrü bilge bolur bu bilgi bile asgı ilke tolur | Böylece bilgiye erişir ve bir gün âlim olur; bu bilgi ile memlekete çok faydası dokunur. |
1821 | törütür ödinde köŋül birmese tilekke tegümez bu anda basa | Tanrı yaratırken, gönül vermezse, insan hiçbir dileğine erişemez. |
1822 | takı bir sebeb kolsa oglan bilig kiçigde tegürgü biligke elig | Bir şart daha var; çocuk bilgi isterse, öğrenmeğe küçük yaştan başlamalıdır. |
1823 | kiçig oglan erken bilig ögrenür ulug bolsa ötrü tilekke tegür | İnsan, küçük çocuk iken, bilgi öğrenir ve büyüyünce, dileğine kavuşur. |
1824 | bilig erdem edgü kılınç ya kılık kişi ögrenür ötrü tüzlür yorık | Bilgi, fazilet, iyi tavır ve hareketi insan öğrenir ve böylece gidişi düzelir. |
1825 | bilig tut ya erdem kişi ögrenür meger bu ukuş ol tadudın önür | Bilgiyi olsun, fazileti olsun, insan öğrenebilir; fakat akıl ise, insan ile birlikte doğar. |
1826 | muŋar meŋzetü keldi türkçe mesel okıgıl munı sen asıg özke al | Buna benzer Türkçe bir ata-sözü vardır; bunu oku ve istifâde et. |
1827 | kişi ögrenür bilgi artar öküş neçe ögrenip uksa bolmaz ukuş | İnsan çok şeyler öğrenir ve bilgisi artar; fakat ne kadar öğrense ve anlasa bile, yine aklı elde edemez. |
1828 | bayattın erür bu ukuş bolgusı tadu birle kirse bolur belgüsi | Akıllı olmak Tanrı vergisidir; ancak buna doğuştan sahip olursa, aklın emareleri kendisini gösterir. |
1829 | bayattın 'ata ol ukuş belgülüg ukuştın bulur er miŋ edgü ülüg | Akıl, şüphesiz, Tanrının ihsanıdır; insan akıl ile bin türlü iyi kısmet ve nimete nail olur. |
1830 | kişide ulugrak ukuşlug kişi ukuş boldı erke miŋ erdem başı | Akıllı insan insanların büyüğüdür; akıl insan için bin türlü faziletin başıdır. |
1831 | ukuşsuz kişinig kişi timegü neçe sözlese söz yime bütmegü | Akılsız insana insan dememeli; ne kadar söylerse-söylesin, ona inanmamalı. |
İLİG SU'ALİ ÖGDÜLMİŞKE | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
1832 | yana aydı ilig eşittim bu söz takı bir sözüm bar ayıtgu bu öz | Hükümdar yine dedi: — Bu sözleri dinledim, soracak bir sözüm daha var. |
1833 | ukuşug adırtıŋ biligde öŋi negü teg turur ay sözüŋ nüŋ oŋı | Aklı bilgiden başka bir şey olarak ayırdın, bununla ne demek istiyorsun, doğrusunu söyle. |
1834 | negü ol ukuş ornı kayda turur kayudın kopar kopsa kayda barur | Aklın yeri neresidir, o nerede bulunur; nereden çıkar ve çıkınca, nereye gider? |
ÖGDÜLMİŞ CEVABI İLİGKE | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
1835 | yanut birdi ögdülmiş aydı ukuş agır neŋ turur ol kişike küsüş | Öğdülmiş cevap verdi ve:—Akıl insan için aziz ve kıymetli bir şeydir — dedi — |
1836 | ukuş ornı üstün merigede turur agır neŋ üçün ornı başta erür | Aklın yeri üstte, beyindedir; kıymetli bir şey olduğu için, onun yeri baştadır. |
1837 | kişen ol kişike ukuş belgülüg kılınçı köni ol işi ülgülüg | Akıl insan için, şüphesiz, bir köstektir; hareketi doğru ve işi ölçülüdür. |
1838 | bagırsak bayat kör ödürmiş kulın kişedi ukuş birle kılkın tilin | Merhametli Tanrı seçmiş olduğu kulunun hareketini ve dilini akıl ile kösteklemiştir. |
1839 | ukuşsuz ölüg ol ukuşlug tirig ukuş munça teriglig adırtlar erig | Akılsız ölüdür, akıllı ise, diridir; akıl insanları bu şekilde bir birinden ayırt eder. |
1840 | karaŋku ev ol bu kişi tün sanı ukuş bir yula teg yarutur anı | insan, gece gibi, karanlık bir evdir; akıl, bir meş'ale gibi, onu aydınlatır. |
1841 | ukuştın kelür kör kamug edgülük biligin bedür er bolur belgülük | Her türlü iyilik akıldan gelir; insan bilgi ile büyür ve temayüz eder. |
1842 | bu iki bile boldı yalŋuk ulug bu ikin oŋarur könilik yolug | İnsan-oğlu bu ikisi ile yükselmiştir; o doğruluk yolunda bu iki şey ile muvaffak olur. |
1843 | biligin seçildi kişi yılkıdın biligde bedükrek negü bar adın | İnsan hayvandan bilgisi ile ayrılmıştır; bilgiden daha büyük başka ne vardır. |
1844 | muŋar meŋzetü sözledi kör ukuş ukuş işke tutsa kör asgı öküş | Aklın buna benzer bir sözü vardır; akıl yerinde kullanılırsa, faydası çoktur. |
1845 | kişi yılkı birle adırtı bilig bilig birle yalŋuk kötürdi elig | İnsanı hayvandan ayıran şey bilgidir; insan-oğlu bilgi ile hâkim vaziyete geçmiştir. |
1846 | yon yılkı bolma bilig bil ukuş bilig birle sözle yorık tut tilig | Yürü, hayvan olma; akıllı ol ve bilgi öğren; bilgi ile söyle, sözün muteber olsun. |
İLİG SU'ALİ ÖGDÜLMİŞKE | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
1847 | yana aydı ilig takı bir sözüm erür bu ayur men ay körklüg yüzüm | Hükümdar tekrar dedi:— Ey benim güzel yüzüm, sormak istediğim bir şey daha var. |
1848 | maŋa aygıl emdi ukuş sûreti negü teg bolur ol yörügi atı | Şimdi bana aklı tarif et, onun mâhiyeti nasıldır ve adı nedir? |
1849 | yüzi körki kılkı kılınçı ne ol yaşı kun bod sın avınçı ne ol | Yüzü, görünüşü, tavır ve hareketi nasıldır; yaşı, derecesi, boyu posu nasıldır ve ne ile avunur? |
Yûsuf Has Hâcib tarafından XI. yüzyılda yazılmış, Türk dilinin, edebiyatının ve kültür tarihinin en önemli kaynaklarından.
XXVI. ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDI'NIN HİZMETİNE GİRDİĞİNİ SÖYLER [ÖGDÜLMİŞ KÜN TOGDI İLİG TAPUGIŊA KİRMİŞİN AYUR]
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Popüler Başlıklar
-
BİSMİ'LLAHİ‘R-RAHMANİ'R-RAHİM Kutadgu Bilig Türkiye Türkçesi ...
-
Mısra (Kutadgu Bilig) Tercüme (Türkiye Türkçesi) ...
-
No Kutadgu Bilig Türkiye Türkçesi 955 ilig bir kün ay toldını ündedi orun birdi oldur tiyü imledi Hükümdar bir gün Ay...
C - BÂBLARIN FİHRİSTİ [FİHRİSTU’L-EBVAB]
Kutadgu Bilig Tercüme (Türkiye Türkçesi) 1. bab: tengri ‘azze ve cellening ögdisin ayur 01. bâb: Tanrı azze ve cellenin medhin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder