Ana içeriğe atla

XXVI. ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDAR KÜN-TOĞDİ'NİN HİZMETİNE GİRDİĞİNİ SÖYLER

1591    Hükümdar:— Ey oğlum —dedi— bundan sonra benim hizmetimde bulun; artık gönlünü ferah tut.
1592    Senin babanın çok büyük hizmeti vardı; hakkını ödeyememiş ve ona borçlu kalmıştım.
1593    Töhmet altında kalmamak için, bu borcu şimdi sana ödemem gerektir.
1594    Sözü bilerek ve anlayarak söylemiş olan Uç-Ordu beyi ne der, dinle.
1595    Sana bir kimsenin gerçekten emeği geçmiş ise, bu emeği unutma ve ona karşı, ölü gibi hareketsiz kalma.
1596    Ey asîl insan, insanlığı bırakma; insanlara karşı dâima insaniyet ile muamele et.
1597    Kimin sana bir az emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın.
1598    Başkasının emeğini takdir etmeyen kimse, tam mânası ile, bir öküz olur; ey devlet adamı.
1599    Yürü, adın öküze çıkmasın, insanlık yap; insanlara karşı insaniyetle hareket ederek, insan ol.
1600    insana insanlığından dolayı bu ad verilmiştir; insan insanlık ile adını yükseltir.

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

1601    Öğdülmiş yer öptü ve dedi:—Ey hükümdar, hükümdarın memnuniyeti bana her şeyden üstündür.
1602    Ben hizmetkâr kulunum, sen benim büyük beyimsin; büyük bey hizmetkâr kulunu değerlendirir.
1603    İstersen değer ver, istersen değersiz bul, ben kendimi artık senin hizmetine vakfettim.
1604    Kalktı, kapıya gelip, yavaşça çıktı; bir az dolaştıktan sonra, evine döndü.
1605    Bundan sonra Öğdülmiş kollarını sıvadı; kapıdan ayrılmayarak, saadetle hizmete başladı.
1606    Sabah-akşam aralıksız hizmet etti; yemeğini orada yedi ve geceleyin de muhafızlık etti.
1607    Hükümdar hizmetinden memnun kaldıkça, saadet ona el verdi ve kapılar açıldı.
1608    Hizmet eden ve hizmetinden dolayı saadet atına binen insan ne der, dinle.
1609    Ey beyleri memnun etmek isteyen kimse, her işi beylerin arzusuna göre yap.
1610    Kul beyinin hoşuna gitmeyen bir işi yapar da nikbete uğrarsa, kabahati kendinde aramalıdır.
1611    Eğer beylerin beğenmeyeceği şekilde hizmet ederse, o hizmette geçirdiği bütün hayatını boşuna harcamış olur.
1612    Hükümdar Öğdülmiş'i günden-güne kendisine yakın tuttu, her işin nasıl yapılacağını ona anlattı.
1613    Yine bir gün hükümdar üzüntü içinde kendi-kendine : — Ne yazık, o mükemmel insanı kaybettim — dedi —
1614    Hizmetimde bir çok insanlar var, fakat hani işime yarayan, seçkin biri.
1615    Bütün işlerim bozuldu, iş bilen yok; bana yardım edecek, candan bağlı bir insan nerede?
1616    Tecrübeli ve tecrübesi ile iyiyi ve kötüyü tefrik eden insan ne der, dinle.
1617    İsterse, insan bütün arzularına kavuşur, fakat istediği gibi ve iyilerin başı olan bir insan bulamaz.
1618    Bu insan kılığında dolaşan hizmetkâr takımı kalabalıktır; fakat bil ki, içlerinde insan diye güvenilecek kimse yoktur.
1619    Lâzım olan insan, işe yarayan insandır; işe yarayan insan da, faydalı olan insandır.
1620    Şiir söyleyen ve sözü mâna ile birlikte dizip, bize bırakan insan ne der, dinle.
1621    Etrafımda dolaşanları görüyorum, fakat işe yarayanı yok; işe yarayanı da bulunursa, benim etrafımda dolaşmaz.
1622    Hizmetkâr kılığında dolaşan kalabalık çok; bu kalabalık arasında, istediğim zaman, bir faydalısı bulunmaz.
1623    Hükümdar devam etti : — Şöyle bir mesel vardır, asîl insan ölse dahi soyu kalır — dedi —
1624    Yere ne ekilirse, yine o biter; oğlunun tabiatı da babasına çeker.
1625    Ay-Toldı'nın oğlu da babasından bir parçadır; baba giderse, yerine oğlu kalır.
1626    Baba gitti, yeri boş ve açık kaldı; bu boşluğu doldurmak için, oğlunu çok el-verişli gördüm.
1627    Ben onu yetiştireyim, adam olsun; adam olan her vakit faydalı olur.
1628    Ben onun işe yarayacağını ve yetişeceğini görüyorum; yaşının küçüklüğünden başka bir kusuru yoktur.
1629    İnsanların büyüğü ve kutlusu olan, Ha'nın mâruf şahsiyeti çok yerinde söylemiş.
1630    Beyler kime el uzatıp, yetiştirırlerse, sonunda beye yakın olur ve sırada beyden sonra o gelir.
1631    Beyler kimi kendilerine yakın tutarlarsa, onun dilek ve arzusu eli altında bulunur.
1632    Beyler kime güler yüz gösterırlerse, hükümdarın hizmetinde bulunanlar onun ağzına bakar ve onun etrafında toplanırlar.
1633    Hükümdar devam etti : — Şimdi benim için başka bir çâre yok; onu yetiştirirsem, o muhakkak adam olur.
1634    Ona şefkatle insanlık göstereyim, böylece babasının hakkını da ödemiş olurum.
1635    Ay-Toldı'nın hizmeti çok idi; ona karşılık merdce hareket edeyim ve insaniyet göstereyim.
1636    İnsaniyet dediğim, iyiliktir; bu iyilik, başkalarını yedirmek ve giydirmektir.
1637    İnsanın asılı iyiliği unutmaz olur; insanın soylusu gönlünü başka tarafa kaydırmaz olur.
1638    Atalar sözü ne der, dinle; atalar sözünü tut, ey kuzum, bunu unutma.
1639    Ey iyi insan, iyilik yapmakta devam et; iyilik ihtiyarlamaz, onun ömrü ebedîdir.
1640    İyilik ihtiyarlamaz ve yıpranmaz; onun ömrü çok uzundur; iyiliğin kötü olmak ihtimâli yoktur.
1641    Hükümdar Öğdülmiş'i takdir etti; iyi ve kötü, bütün işlerini ona danıştı.
1642    Hükümdar ona ihsanlarda bulundu ve onu yükseltti; bir gün geldi, devlet idaresine âit bütün kanunlara vâkıf oldu.
1643    Kanun, erkân ve iç-hizmeti muvaffakiyetle yerine getirdi; bu hizmetinden dolayı, kendisine arzu ettiği kapılar açıldı.
1644    Kusuru fazilet oldu, sözü söz oldu; hükümdar uyanır-uyanmaz, ilk defa onu görür idi.
1645    Hükümdar : — içeride ve dışarıda arzu ettiğim işler şimdi yoluna girecektir — dedi —
1646    Bunun, belli ki, bir mayası vardı; onun için onu yetiştirdim ve ona ihsanlarda bulundum.
1647    îşte şimdi, arzu ettiğim gibi, bir adam oldu; yaşı büyüdükçe, daha da inkişaf edecektir.
1648    Doğuştan merd ve insan olup, yükselecek olan çocuğun daha küçükken bütün alâmetleri belirir.
1649    Şimdi buna benzeyen şu beyti oku; düşününce, mânası da anlaşılır.
1650    Bütün olacak şeylerin olacağını gösteren bir belirtisi vardır; küçüklükten itibaren büyüyünceye kadar belirti hep kendisini gösterir.
1651    Meyveyi, yiyecek nimetleri, çiçekte iken, görmeli; her işte misâl olarak, bunu örnek tutmalı.
1652    Öğdülmiş hükümdarın huzurunda hizmet etti; sabah-akşam dâima hizmette bulundu, hiç bir kusur göstermedi.
1653    Uygunsuz ve lüzumsuz hareketlerini terkettı, her türlü işte tam istifade edilecek hâle geldi.
1654    Hükümdar bir çok zahmetlerden kurtuldu; halkın üzerindeki yük hafifledi ve kazancı arttı.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ

1655    Hükümdar bir gün Öğdülmiş'i çağırdı, düşündükleri ve bildikleri hakkında onunla konuştu.
1656    Hükümdar : — Ey oğlum — dedi — şimdi dikkat et, sana soracaklarım var, beni can ve gönülden dinle.
1657    Söyle, bakalım, insan için faydalı olan şeyler nedir, faydaları nelerdir; bana bunları birer-birer anlat.

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

1658    Ögdilmiş cevap verdi :—Ey beyim, ey bilgi hazinesi, ey insanların iyisi — dedi —
1659    Ey asîl tabiatli, her iki dünyada insanlara faydalı olan şey, iyilik yapmaktır.
1660    ikincisi — haya, üçüncüsü — doğruluktur; insan bu üç şey ile saadet güneşine erer.
1661    îyı hareket eden kimseyi her kes sever, dürüst tabiatli olan insan baş köşeye çıkar.
1662    Her türlü densizliğe haya mâni olur; hayâsızlık insan için çok fena bir hastalıktır.
1663    Bir de yumuşak huylu olan ve doğru hareket eden insanın her iki dünyada günü kutlu olur.
1664    Doğruluk, haya ve iyi hareket — bu üçü kimde bileşirse, o insan mes'ûd olur.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ

1665    Hükümdar tekrar sordu:—Bu sözleri dinledim; peki, insan için kötü ve faydasız olan şeyler nedir?

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

1666    Ögdilmiş cevap verdi : — Hükümdar kendi feraseti ile bunun cevabını bulabilir — dedi —
1667    Ey kudretli devlet adamı, faydasız olan ve insana dâima zarar veren şu üç şeydir.
1668    Biri—kötü tabiatli ve inatçı olmak, biri — yalan söylemektir.
1669    Biri de — insanları aşağılık eden hasisliktir; bunların üçü de bilgisizlikten ileri gelir.
1670    Kim haşîn tabiatli ve inatçı olursa, onun işi her zaman ters gider.
1671    Eğer bir kimse yalan söylemekle şöhret bulmuşsa, bil ki, o insanlar arasında dâima bu şöhretle anılır.
1672    Hasislikten daha kötü başka ne var; hasis toplar, yiyemez ve malı arkada kalır.
1673    Bilgi hasis hakkında ne der, dinle : —Ey zavallı, ey biçâre, ey sıkı el.
1674    Altın toplamasını bildin, fakat yemesini bilmedin, bu altını yığdın da, bir tanesini olsun, neden başkasına vermedin.
1675    Ey bu dünyayı toplayıp, yiyemeyen kimse, yiyiciler hazırlandı, sen yiyeceği hazırla.
1676    O üç şey kimde varsa, saadet onundur; bu üç şey kimde varsa, onun adı mahvolur gider.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ

1677    Hükümdar yine dedi : —Bunları dinledim, bir sözüm daha var, ona da cevap ver.
1678    insan anadanmı âlim olarak doğar, yoksa yaşı ileriledikçemi öğrenir?

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

1679    Öğdülmiş cevâp verdi : — Ey devletli hükümdar, bu faziletin bir adı da bilgi ve akıldır.
1680    İnsan bilgisiz doğar ve yaşadıkça öğrenir; bilgi sahibi olunca, her işinde muvaffak olur.
1681    Anadan doğan bilgisiz doğar, bilgi öğrenir ve böylelikle itibar kazanır.
1682    Çalışmakla elde edilemeyen şey akıldır; Tanrı onu insanın hamuruna katar.
1683    insan akıldan başka bütün faziletleri öğrenir ve böylece bilgisi gelişir.
1684    Hükümdar bu sözleri işitti ve sevindi : — Ben istediğimi buldum — dedi —
1685    Babasını kaybettim, fakat işte oğlu, doğru yolda yürüyerek, babasının yerini aldı.
1686    Şimdi halika şükür ve halka da hakkı olan iyi nizam ile hüküm etmeliyim.
1687    Ben bu Ögdilmiş'i bana sadâkatle bağlı görüyorum; her işi dürüstlük ile yerine getiriyor.
1688    Ona da bugün iyilik ile mukabele etmeliyim; iyiliğinin karşılığını o hazır bulsun.
1689    Halk arasında temayüz etmiş olan seçkin insan ne der, dinle.
1690    insanlık edene karşı insanlık göster, insana insanlığı nisbetinde mukabele et.
1691    Vefaya karşı vefa göstermek insanlık vazifesidir; vefakârlik et, insan ol, ve adını yükselt.
1692    Hükümdar onu günden-güne yükseltti; adı ve şöhreti bütün ülkeye yayıldı.
1693    Derecesi ve mevkii halk arasında yükseldi; hayır-duâlar aldı ve şöhreti dünyaya yayıldı.
1694    Eşi-akrânı arasında yükselmiş olduğu gibi, bu şöhreti ile beyler arasında da büyüklerden oldu.
1695    Her kese karşı tevâzû gösterdi, mülayim davrandı; her keşle iyi geçindi; böylece günler ve aylar geçti.
1696    Alçak gönüllü ve tatlı dilli idi; içten ve dıştan halkı kendisine ısındırdı.
1697    Bir çok dost ve arkadaş edindi; dost ve arkadaş insan için bir destektir.
1698    Kimin arkadaşı ve dostu çok ise, o arkasını sağlam ve yalçın bir kayaya dayamış demektir.
1699    Kimin arkası varsa, kuvvetli olur; kudretli insanın saadeti temelli olur.
1700    Saadete alçak gönüllülük ne kadar uyar; âlim bir insana hilm ve şefkat ne kadar yakışır.
1701    Akıllı insanda ne güzel söylemiş; kim akıllı insanın sözünü tutarsa, işi yoluna girer.
1702    Saadet gelip, kiminle bağdaşırsa, o kimse tevâzû göstermeli ve alçak gönüllü olmalıdır.
1703    Saadet gelir ve insanın yüzüne gülerse, bil ki, onun devamını sağlayacak şey tevâzûdur.
1704    Saadet aslında göç atı gibidir, göçer-gider; onu bulunduğu yerde tutan kök, alçak gönüllülüktür.
1705    Alçak gönüllü insan ne kadar iyi ve güzel olur; onun işi dâima yolunda gider.
1706    Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibârı günden-güne azalır.
1707    Saadet gelirse, her kese yakışır; fakat akıllı insanlar ile daha çok bağdaşır.
1708    Ey iyi ve cömert insan, şimdi bu mealde olan şu beyti oku da mânasına iyice nüfuz et.
1709    Saadet bilgisize de gelir ve yakışırsa da, bunun mâhiyetini daha iyi bildiği için, bilgiliye daha çok yakışır.
1710    Mademki saadet bilgisiz ile birlikte yaşayabiliyor, bilgili ile elbette daha esaslı surette bağdaşacaktır.
1711    Saadet bilgisizi yükseltirse, elbette bilgiliyi, şöhret ve nâm ile, ondan daha çok yükseltecektir.
1712    Bilgisize saadet ve ikbâl gelirse de, bil ki, bu sâadet onda devamlı olmaz.
1713    İşte buna şu söz şâhiddir; ey kalbi temiz, sen bunu oku.
1714    Saadet insana gelir ve onu yükseltir; insan doğru hareket erderse, bu itibâr ona yâr olur.
1715    Olmayacak himseye devlet ve saadet gelirse, o ayağına gelen bu devleti derhâl teper.
1716    Hükümdar bu Öğdülmiş'i tecrübe etti ve bütün işlerini sadâkatle ifâ ettiğini gördü.
1717    Bâzan itibar gösterdi, onu yükseltti; bâzan sert muamele ile, onun itibarını kırdı.
1718    İtibarda iken, o başkalarına kaba muamele etmedi, itibardan düştüğü zaman da işini aksatmadı.
1719    Hükümdara sadâkatle bağlanarak, ona bir siper oldu; hazineyi ve malı iyi idare etti.
1720    Boynuna büyük bir emânet yüklendi; emânet yüklenen insana canım feda olsun.
1721    Öğdülmiş büyük bir sadâkatle işine devam etti; hükümdar onu günden-güne kendisine yaklaştırdı.
1722    Bütün işlerini açık olarak ve yerli-yerinde yaptı; her birinin hesabını ayrı-ayrı kaydetti.
1723    Hükümdarın malını iyi idare etti, kendi çıkarını düşünmedi; hizmette kıl kadar eğrilik göstermedi.
1724    Yaşını-başmı almış, hayatta nâdir bulunan, doğru ve dürüst insanlardan biri ne der, dinle.
1725    insan için altın-gümüş kıymetli bir şeydir; fakat kendisine hâkim olan kimse, gümüşten daha kıymetlidir.
1726    Gümüşe kapılmayan, doğru insan saadet içinde tam ve gerçek dünyaya erişir.
1727    Bilgili insan bilgisi ile şu öğüdü vermiştir: doğru ve dürüst insan bulursan, onu sürme gibi, gözüne çek.
1728    Bak, akıl bundan daha iyi söyler: şefkatli bir insana canını dahi feda etsen çok değildir.
1729    Doğru diye söylerler; emânete hiyânet etmeyen doğru nerede?
1730    İnsanlar arasında hangisi mükemmeldir; aramalı, tavır ve hareketi doğru ise, ona er demeli.
1731    İnsanlar arasında öğülmeğe değer kimdir; cömert öğülmeğe ve hasis ise, söğülmeğe lâyıktır.
1732    İnsan oğlu ne kadar zavallıdır, o bütün gün toplar, fakat yiyecek bir şey bulamaz.
1733    Kimi durmadan koşar, dünyayı dolaşır; kimi canını feda eder, denize dalar.
1734    Kimi dağ kazar, bakarsın, kayaların dibine iner; kimi yeri kulaçlayarak, yaya koşar.
1735    Kimi, bak, tepeler aşar, dereler geçer; kimi yer kazar ve suyu kuyudan içer.
1736    Kimi orduda kılıç ve balta yer; kimi kaleyi muhafazaya memur olur, orada ihtiyarlar.
1737    Kimi hırsız, sahtekâr, yan-kesici, dolandırıcı; kimi zâlim olur, kimi öldürücü ve yıkıcı olur.
1738    insanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir; mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebali altında kalır.
1739    Bunlar hep bilgisiz insanların işidir; bilgisiz insanlar tam bir hayvan sürüsüdür.
1742    Tanrıya inanan bilgili insan, kısmetinde ne varsa, onunla iktifa eder.
1741    Hayatın bu tecellilerini iyi gören akıllı ve sakin insan ne der, dinle.
1742    ister yat, ister dünyayı dolaş, koş; kısmetin ne ise, sana o nasip olur.
1743    Ey âlim hakim, gönül ve dilini doğru tut; vakti gelince, yiyeceğin eksik olmaz.
1744    Zenginlik ve dünya nimetleri istersen, bunlar doğruluk ile elde edilir.
1745    Âhiretini de mâmur etmek istersen, elinden gelirse, bunun çâresini doğrulukta ve imanda ara.
1746    Aklı eren ve doğruluk ile dünyayı elde eden insan da iyi söylemiş.
1747    Bu dünyada zenginlik dilersen, özünle ve sözünle doğru ol.
1748    Âhireti kazanmak istersen, özünü, sözünü ve gönlünü dâima temiz tut.
1749    Ev hükümdar, dikkat et, doğru hareket ederlerse, insanların hayatı ne kadar güzel geçer.
1750    Bunu doğruluk ve imanla kendine eş edin, her türlü işi insanlık ile yap.
1751    Öğdülmiş'i saadeti günden-güne yükseltti; halka emirler verdiği gibi, onların dileklerini dinlemeği de ihmâl etmedi.
1752    Hükümdar da onu her şekilde denedi, iyice tetkik etti, onun doğru ve dürüst hareket ettiğini gördü.
1753    Bütün yaptıklarının şüphesiz, doğru olduğunu gören hükümdar öğdülmiş'in sadâkatine inandı.
1754    Hükümdara her hususta yol-iz gösteren âlim müşavir ne der, dinle; ey bilgisiz, bunu anla ve itiraz etme.
1755    Beyler hizmetkârlarına dikkat ve hizmete girecekleri de esaslı bir şekilde tecrübe etmelidir.
1756    Ancak kulun işin ehli olduğu görüldükten sonra, bey ona izzet ve ihsan kapısını açmalıdır.
1757    İşi beyin arzu ettiği şekilde olursa, hizmetkâr büyür; hizmetkâr büyüyünce, beyin de şöhreti artar.
1758    Her işe bilgisi ve aklı ermiş olan Yağma beyi çok iyi söylemiş.
1759    Ey bey, işi işin ehline, işe yarayana, hareketi doğru ve dürüst olana ver.
1760    Eğer bir bey işi ehliyetsiz bir kimseye verirse, ehliyetsizliği başkası değil, kendisi göstermiş olur.
1761    Tanrı bir kimseyi mes'ûd etmek ve yükseltmek isterse, ona ehliyetli ve dürüst hizmetkârlar verir.
1762    Eğer yükselttiğini tekrar düşürmek isterse, ona gün göstermeyen hizmetkâr verir.
1763    O bilgisiz idare dizginini eline alır ve bu odun onu takip eder; böylece bütün işi bozulur ve toz-dumana katılır.
1764    Hükümdar Öğdülmiş'i yükseltti; ona inandı ve bütün işleri onun eline verdi.
1765    Bütün memlekete onu hâkim kıldı; o her işte kudret ve nüfuz sahibi oldu.
1766    Ona unvan, mühür, at, koşum ve hil'at verdi; çok itibar gösterdi; o ikbâlin son derecesine vâsıl oldu.
1767    Hükümdar ona verdiği beratlarda kendisinden büyük bir sitayişle bahsetti ve o hükümdarın yakınlarından oldu.
1768    Kapıda hizmet eden büyük-küçük, her kes, ona candan fedaya hazır olduklarını bildirdiler.
1769    Hizmetinde bulunanların hepsi gelip, tebrik ettiler; hediye olarak, yiyecek ve giyecek bir çok şeyler takdim ettiler.
1770    Öğdülmiş iyi kanunlar vaz'etmekte devam etti; her keşi, derecesine göre, taltif etti.
1771    Halk üzerinden bütün zor ve tazyiki kaldırdı;- kendisinden hiç bir uygunsuz hareket sâdir olmuyordu.
1772    Kanunlar vaz'edildi ve memleket düzene girdi; ülkenin temeli sağlamlaştı ve hükümdar huzura kavuştu.
1773    Onu sevenler çoğaldı, sevmeyen ve düşman olanlar ülkesini bırakıp, kaçtı; artık meydanda toz-duman nâmına bir zerre kalmadı.
1774    Hükümdar sıkıntıdan kurtuldu, huzur ve sevince kavuştu; işleri görüldü, kendisi rahat etti.
1775    Bu gibi faydalar bilgiden gelir; akıllı, bilgili ve iyi huylu kimseden gelir.
1776    Akıllı insan nasıl öğülmez, akılsız kimsenin işi nasıl yerilmez.
1777    Akıllının işi hep ölçüye göre biçilir; bilgisizin işi ise, hep gelişi güzel kesilir.
1778    Akıllıya saadet ne güzel yakışır; akıllıya veya iyi hareket eden bilgiliye saadet ne iyi uyar, düşün.
1779    Ila beyi ne der dinle; bu sözün mânası senin sözlerine temel olsun.
1780    Bilgisize devlet ve saadet gelirse, halkın arasına fesat girer ve bu, memleket için, öldürücü bir felâket olur.
1781    Eğer beylik akıllı bir insanın eline geçerse, o ülkesini huzura kavuşturur; sen bu söze inan.
1782    Hükümdar huzura kavuştu, günü aydınlandı; Tanrıya şükür, hamd ve sena etti.
1783    Gözünü göğe dikti, elini kaldırdı ve:— Ey rabbim—dedi — bilgi veren sensin.
1784    Bilgi verdin ve kuvvetle beni ülkenin hâkimi kıldın; gönlüme kuvvet ver ve beni doğru yoldan ayırma.
1785    Ey rabbim, bana kuvvet ihsan et; bütün iyiliklere muvaffak olayım ve tebeamın yükünü cesaretle yükleneyim.
1786    Fakirlere çok eşya ve mal dağıttı; her hususta Tanrı'ya gönül bağladı.
1787    Günler ve aylar böyle sevinç içinde geçti; bütün memleket halkı hep zenginleşti.
1788    Seçkin insan, bak, böyle olur; ne yazık ki, böyle insanlar da fânidir.
1789    Böyle bir beye sahip olan halk bahtiyardır; halkının iyiliğini isteyen bey, dirayetli bir beydir.
1790    îyi veya kötü, ölünce, hep toprak olur; fakat ne kadar toprak olsalar bile, adları kalır.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ

1791    Hükümdar bir gün tek başına oturuyordı; Öğdülmiş'i çağırdı ve konuşmağa başladı.
1792    Ey Öğdülmiş— dedi— şimdi bana bak, sana babanın hiç bir emeği geçmedi.
1793    Baban öldüğü zaman sen bir çocuk idin; küçüklere yolu-izi büyükler gösterir.
1794    Baban sana fazilet ve bilgi öğretmedi; ben de bu hususa sana. pek yardım edemedim.
1795    Nasıl oldu da bunca fazilet sende toplandı; şimdi sen bana bunu söyle.

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

1796    Öğdülmiş cevap verdi ve : — Hükümdarın ömrü ve devleti uzun olsun — dedi —
1797    Tanrı kime inayet eder ve kısmet verirse, o dileğine kavuşur, şöhret sahibi olur.
1798    Görmüş-geçirmiş şu ak-sakal, şu türkçe mesel, bu hususta, bak, ne der :
1799    İnsan Tanrı fazlı ile büyür ve dileğine kavuşur; onun işi günden güne yoluna girer.
1800    Kara toprak ile mavi gök, öç almak için, birleşse bile, Tanrı'nın verdiğine insan mâni olamaz.
1801    Her işte Tanrının yardımı şarttır; insan ancak onunla dileğine kavuşabilir.
1802    Bir de, ey hükümdar, çocuk ne kadar babasının rızasını alırsa, o kadar onun duasına nail olur.
1803    Babam bana hayır-duâ etmiş idi; ben o duâ ile yükselerek, bu mevkie ulaştım.
1804    Kadir rabbim hükümdarı da sebep kıldı, ben de bu fazilet ve bilgiden hâlî kalmadım.
1805    Hükümdar beni tuttu ve beni değerlendirdi; felek de müsait davrandı ve ben yükseldim.
1806    Beyler kime gülerek bakar ve kimi değerlen dirirlerse, istediği şeyler ona doğru koşar ve etrafına üşüşür; yeter ki, o bundan faydalanmasını bilsin.
1807    İnsanın gönlü bir bahçedir; onu yetiştiren su, beylerin sözleri ve nasihatleridir.
1808    Hangi bahçe devamlı sulanırsa, orada binlerce renkli ve kokulu çiçek açılır.
1809    Bey onun hakkında iyi sözler sarfederse, kulun gönlü açılır ve yüzü güler.
1810    Eğer bey ona karşı lütuf kâr davranmazsa, yeşeren çiçek çabuk kurur; bunu böyle bil.
1811    Kul dâima Tanrının fazıl ve inayetini istemelidir; .Tanrının fazıl ve inayeti olursa, kapılar açılır.
1812    Şâir bu mânada şu sözü söylemiştir; ey iyi insan, şimdi bunu dinle ve anla.
1813    Tanrı kulunu fazıl ve inayeti ile yükseltir; ona bilgi kapısı açılır ve isteği rast gider.
1814    insan bilgi bilirse, hayatta günden-güne saadeti artar; kendisi ne kadar küçük olsa bile, yeri büyük olur.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ

1815    Hükümdar tekrar dedi:—Ey Öğdülmiş, peki, bilgi sahibi olanlar bunu nasıl elde ederler.
1816    İnsan öğrenerekmi hakîm olur, yoksa doğuştanını böyle doğar?

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

1817    Öğdülmiş cevap verdi; söze başladı ve : — Bunun esâsını izah edeyim — dedi —
1818    Tanrı yaratırken, akıl ve gönül ihsan ederse, çocuk bilgi için tam bir sermâye elde etmiş olur.
1819    O günden-güne gelişir, gittikçe aklı tekâmül eder ve her istediğini öğrenir, bilir.
1820    Böylece bilgiye erişir ve bir gün âlim olur; bu bilgi ile memlekete çok faydası dokunur.
1821    Tanrı yaratırken, gönül vermezse, insan hiçbir dileğine erişemez.
1822    Bir şart daha var; çocuk bilgi isterse, öğrenmeğe küçük yaştan başlamalıdır.
1823    însan, küçük çocuk iken, bilgi öğrenir ve büyüyünce, dileğine kavuşur.
1824    Bilgi, fazilet, iyi tavır ve hareketi insan öğrenir ve böylece gidişi düzelir.
1825    Bilgiyi olsun, fazileti olsun, insan öğrenebilir; fakat akıl ise, insan ile birlikte doğar.
1826    Buna benzer türkçe bir ata-sözü vardır; bunu oku ve istifâde et.
1827    İnsan çok şeyler öğrenir ve bilgisi artar; fakat ne kadar öğrense ve anlasa bile, yine aklı elde edemez.
1828    Akıllı olmak Tanrı vergisidir; ancak buna doğuştan sahip olursa, aklın emareleri kendisini gösterir.
1829    Akıl, şüphesiz, Tanrının ihsanıdır; insan akıl ile bin türlü iyi kısmet ve nimete nail olur.
1830    Akıllı insan insanların büyüğüdür; akıl insan için bin türlü faziletin başıdır.
1831    Akılsız insana insan dememeli; ne kadar söylerse-söylesin, ona inanmamalı.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ

1832    Hükümdar yine dedi: — Bu sözleri dinledim, soracak bir sözüm daha var.
1833    Aklı bilgiden başka bir şey olarak ayırdın, bununla ne demek istiyorsun, doğrusunu söyle.
1834    Aklın yeri neresidir, o nerede bulunur; nereden çıkar ve çıkınca, nereye gider?

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

1835    Öğdülmiş cevap verdi ve:—Akıl insan için aziz ve kıymetli bir şeydir — dedi —
1836    Aklın yeri üstte, beyindedir; kıymetli bir şey olduğu için, onun yeri baştadır.
1837    Akıl insan için, şüphesiz, bir köstektir; hareketi doğru ve işi ölçülüdür.
1838    Merhametli Tanrı seçmiş olduğu kulunun hareketini ve dilini akıl ile kösteklemiştır.
1839    Akılsız ölüdür, akıllı ise, diridir; akıl insanları bu şekilde bir birinden ayırt eder.
1840    insan, gece gibi, karanlık bir evdir; akıl, bir meş'ale gibi, onu aydınlatır.
1841    Her türlü iyilik akıldan gelir; insan bilgi ile büyür ve temayüz eder.
1842    însan-oğlu bu ikisi ile yükselmiştir; o doğruluk yolunda bu iki şey ile muvaffak olur.
1843    İnsan hayvandan bilgisi ile ayrılmıştır; bilgiden daha büyük başka ne vardır.
1844    Aklın buna benzer bir sözü vardır; akıl yerinde kullanılırsa, faydası çoktur.
1845    İnsanı hayvandan ayıran şey bilgidir; insan-oğlu bilgi ile hâkim vaziyete geçmiştir.
1846    Yürü, hayvan olma; akıllı ol ve bilgi öğren; bilgi ile söyle, sözün muteber olsun.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ

1847    Hükümdar tekrar dedi:— Ey benim güzel yüzüm, sormak istediğim bir şey daha var.
1848    Şimdi bana aklı tarif et, onun mâhiyeti nasıldır ve adı nedir?
1849    Yüzü, görünüşü, tavır ve hareketi nasıldır; yaşı, derecesi, boyu posu nasıldır ve ne ile avunur?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

A- (MENSUR MUKADDİME)

BİSMİ'LLAHİ‘R-RAHMANİ'R-RAHİM   1 hamd u sipas ü minnet ve öküş ögdi tengri ‘azze ve  2 celleka kim ulugluk idisi tükel kudretlig padişah turur  3 yirli kökü yaratgan kamug tınlıglarka ruzi birgen neni  4 kim tiledi erse kıldı yime neni tilese kılur yef’alü 'llahü ma ye-  5 şa' ve yahkümü ma yürid takı sansız selam ü dürud halk-  6 larda yigi yalavaçlarda ödrüntüsi ulug savcısı muhammed-i  7 mustafa öze bolsun takı ma anıng işleri aziz agırlıg şa-  8 haberler öze rizvanu 'llahi aleyhim ecma'in bu kitab yav-  9 lak aziz turur çin hukemalarınıng emsalleri birle bezen-  10 miş maçin ulemalarınıng eş’arları birle araste kılınmış tu-  11 rur bu kitabnı okıglı bu beyitlerni ma’lum kılıglı kitab-  12 din yakşı azizrak turur çin ü maçin alimleri ve hakim-  13 leri kamug ittifak boldılar kim meşrik vilayetinde kamug  14 türkistan illerinde bugra han tilinçe

B- (MANZUM MUKADDİME)

1 ugan bir bayat ol kamugda oza öküş hamd u ögdi angar ok sera 2 ulugluk idisi ugan zü 'l-celal yaratgan törütgen me kadir kemal 3 ay yir kök idisi halayık bile ruzinı anutmış yigil sen küle 4 sakışsız birigli kamugka ruzi yitürür kamugnı ma yimez özi  5 açın kodmaz hergiz kamug tınlıgıg yitürür içürür tözü sanlıgıg  6 neteg kim tiledi me boldı kamug kimi kim tilese kılur ol ulug  7 dürud ol ödürmiş resülka selam yine işleringe selam hem ulam  8 muhammed yalavaç halayık başı kamug barçalarka ol ol köz kaşı  9 yime bu kitab ol idi ök aziz biligligke bolgay biligdin tengiz  10 bezenmiş agırlıg biligler bile kalı kim şükür kıl kanaat tile  11 kamug barçasınga bügüler sözi tizip yinçüleyü kamug tüp tüzi  12 bu meşrik meliki maçinlar begi biliglig ukuşlug ajunda yigi  13 kamug bu kitabnı alıp özlemiş hazine içinde urup kizlemiş  14 birindin birilige miraslar kalıp adınlarka birmez özinge alıp  15 asıglıg turur bu yok ol hiç yası öküş t

XIX. AY-TOLDI HÜKÜMDARA DİLlN FAZÎLETİNİ VE SÖZÜN FAYDALARINI SÖYLER

XIX. AY TOLDI İLİGKE TİL ERDEMİN SÖZ ASIGLARIN AYUR 955 ilig bir kün ay toldını ündedi  orun birdi oldur tiyü imledi 956 bu ay toldı oldurdı akru silig  közin yirke tikti bekütti tilig İLİG SU’ALİ AY TOLDIKA 957 İlig aydı ay toldı sözle sözüng nelük şük turur sen ne boldı özüng   AY TOLDI CEVABI İLİGKE 958 bu ay toldı aydı ay beglerbegi  kulı beg yüzin körse yitrür ögi 959 ilig yarlıkamaz negü sözleyin  ayıtmazda aşnu negü ötneyin 960 biliglig sözin sen eşit özneme  ayıtmazda aşnu sözüng sözleme 961 kişig kim okısa kereklep tilep  ol ok sözlegü aşnu sözni ulap 962 ayıtmazda aşnu sözüg sözlese  köni sözledi kim ay yılkı tise 963 takı tilve munduz kişi bu bilin  ayıtmadı beglerke açsa tilin 964 kızıl til kılur kısga yaşlıg sini  esenlik tilese katıg ba anı 965 negü tir eşitgil özin kısgan er esen tirlür incin özin basgan er 966 kara baş yagısı kızıl til turur neçe baş yidi bu takı ma yiyür 967 başıngnı tilese tilingni küdez tiling tegme künde başıngnı yanur İLİG CEVABI AY TOL