1591 Hükümdar:— Ey oğlum —dedi— bundan sonra benim hizmetimde bulun; artık gönlünü ferah tut.
1592 Senin babanın çok büyük hizmeti vardı; hakkını ödeyememiş ve ona borçlu kalmıştım.
1593 Töhmet altında kalmamak için, bu borcu şimdi sana ödemem gerektir.
1594 Sözü bilerek ve anlayarak söylemiş olan Uç-Ordu beyi ne der, dinle.
1595 Sana bir kimsenin gerçekten emeği geçmiş ise, bu emeği unutma ve ona karşı, ölü gibi hareketsiz kalma.
1596 Ey asîl insan, insanlığı bırakma; insanlara karşı dâima insaniyet ile muamele et.
1597 Kimin sana bir az emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın.
1598 Başkasının emeğini takdir etmeyen kimse, tam mânası ile, bir öküz olur; ey devlet adamı.
1599 Yürü, adın öküze çıkmasın, insanlık yap; insanlara karşı insaniyetle hareket ederek, insan ol.
1600 insana insanlığından dolayı bu ad verilmiştir; insan insanlık ile adını yükseltir.
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1601 Öğdülmiş yer öptü ve dedi:—Ey hükümdar, hükümdarın memnuniyeti bana her şeyden üstündür.
1602 Ben hizmetkâr kulunum, sen benim büyük beyimsin; büyük bey hizmetkâr kulunu değerlendirir.
1603 İstersen değer ver, istersen değersiz bul, ben kendimi artık senin hizmetine vakfettim.
1604 Kalktı, kapıya gelip, yavaşça çıktı; bir az dolaştıktan sonra, evine döndü.
1605 Bundan sonra Öğdülmiş kollarını sıvadı; kapıdan ayrılmayarak, saadetle hizmete başladı.
1606 Sabah-akşam aralıksız hizmet etti; yemeğini orada yedi ve geceleyin de muhafızlık etti.
1607 Hükümdar hizmetinden memnun kaldıkça, saadet ona el verdi ve kapılar açıldı.
1608 Hizmet eden ve hizmetinden dolayı saadet atına binen insan ne der, dinle.
1609 Ey beyleri memnun etmek isteyen kimse, her işi beylerin arzusuna göre yap.
1610 Kul beyinin hoşuna gitmeyen bir işi yapar da nikbete uğrarsa, kabahati kendinde aramalıdır.
1611 Eğer beylerin beğenmeyeceği şekilde hizmet ederse, o hizmette geçirdiği bütün hayatını boşuna harcamış olur.
1612 Hükümdar Öğdülmiş'i günden-güne kendisine yakın tuttu, her işin nasıl yapılacağını ona anlattı.
1613 Yine bir gün hükümdar üzüntü içinde kendi-kendine : — Ne yazık, o mükemmel insanı kaybettim — dedi —
1614 Hizmetimde bir çok insanlar var, fakat hani işime yarayan, seçkin biri.
1615 Bütün işlerim bozuldu, iş bilen yok; bana yardım edecek, candan bağlı bir insan nerede?
1616 Tecrübeli ve tecrübesi ile iyiyi ve kötüyü tefrik eden insan ne der, dinle.
1617 İsterse, insan bütün arzularına kavuşur, fakat istediği gibi ve iyilerin başı olan bir insan bulamaz.
1618 Bu insan kılığında dolaşan hizmetkâr takımı kalabalıktır; fakat bil ki, içlerinde insan diye güvenilecek kimse yoktur.
1619 Lâzım olan insan, işe yarayan insandır; işe yarayan insan da, faydalı olan insandır.
1620 Şiir söyleyen ve sözü mâna ile birlikte dizip, bize bırakan insan ne der, dinle.
1621 Etrafımda dolaşanları görüyorum, fakat işe yarayanı yok; işe yarayanı da bulunursa, benim etrafımda dolaşmaz.
1622 Hizmetkâr kılığında dolaşan kalabalık çok; bu kalabalık arasında, istediğim zaman, bir faydalısı bulunmaz.
1623 Hükümdar devam etti : — Şöyle bir mesel vardır, asîl insan ölse dahi soyu kalır — dedi —
1624 Yere ne ekilirse, yine o biter; oğlunun tabiatı da babasına çeker.
1625 Ay-Toldı'nın oğlu da babasından bir parçadır; baba giderse, yerine oğlu kalır.
1626 Baba gitti, yeri boş ve açık kaldı; bu boşluğu doldurmak için, oğlunu çok el-verişli gördüm.
1627 Ben onu yetiştireyim, adam olsun; adam olan her vakit faydalı olur.
1628 Ben onun işe yarayacağını ve yetişeceğini görüyorum; yaşının küçüklüğünden başka bir kusuru yoktur.
1629 İnsanların büyüğü ve kutlusu olan, Ha'nın mâruf şahsiyeti çok yerinde söylemiş.
1630 Beyler kime el uzatıp, yetiştirırlerse, sonunda beye yakın olur ve sırada beyden sonra o gelir.
1631 Beyler kimi kendilerine yakın tutarlarsa, onun dilek ve arzusu eli altında bulunur.
1632 Beyler kime güler yüz gösterırlerse, hükümdarın hizmetinde bulunanlar onun ağzına bakar ve onun etrafında toplanırlar.
1633 Hükümdar devam etti : — Şimdi benim için başka bir çâre yok; onu yetiştirirsem, o muhakkak adam olur.
1634 Ona şefkatle insanlık göstereyim, böylece babasının hakkını da ödemiş olurum.
1635 Ay-Toldı'nın hizmeti çok idi; ona karşılık merdce hareket edeyim ve insaniyet göstereyim.
1636 İnsaniyet dediğim, iyiliktir; bu iyilik, başkalarını yedirmek ve giydirmektir.
1637 İnsanın asılı iyiliği unutmaz olur; insanın soylusu gönlünü başka tarafa kaydırmaz olur.
1638 Atalar sözü ne der, dinle; atalar sözünü tut, ey kuzum, bunu unutma.
1639 Ey iyi insan, iyilik yapmakta devam et; iyilik ihtiyarlamaz, onun ömrü ebedîdir.
1640 İyilik ihtiyarlamaz ve yıpranmaz; onun ömrü çok uzundur; iyiliğin kötü olmak ihtimâli yoktur.
1641 Hükümdar Öğdülmiş'i takdir etti; iyi ve kötü, bütün işlerini ona danıştı.
1642 Hükümdar ona ihsanlarda bulundu ve onu yükseltti; bir gün geldi, devlet idaresine âit bütün kanunlara vâkıf oldu.
1643 Kanun, erkân ve iç-hizmeti muvaffakiyetle yerine getirdi; bu hizmetinden dolayı, kendisine arzu ettiği kapılar açıldı.
1644 Kusuru fazilet oldu, sözü söz oldu; hükümdar uyanır-uyanmaz, ilk defa onu görür idi.
1645 Hükümdar : — içeride ve dışarıda arzu ettiğim işler şimdi yoluna girecektir — dedi —
1646 Bunun, belli ki, bir mayası vardı; onun için onu yetiştirdim ve ona ihsanlarda bulundum.
1647 îşte şimdi, arzu ettiğim gibi, bir adam oldu; yaşı büyüdükçe, daha da inkişaf edecektir.
1648 Doğuştan merd ve insan olup, yükselecek olan çocuğun daha küçükken bütün alâmetleri belirir.
1649 Şimdi buna benzeyen şu beyti oku; düşününce, mânası da anlaşılır.
1650 Bütün olacak şeylerin olacağını gösteren bir belirtisi vardır; küçüklükten itibaren büyüyünceye kadar belirti hep kendisini gösterir.
1651 Meyveyi, yiyecek nimetleri, çiçekte iken, görmeli; her işte misâl olarak, bunu örnek tutmalı.
1652 Öğdülmiş hükümdarın huzurunda hizmet etti; sabah-akşam dâima hizmette bulundu, hiç bir kusur göstermedi.
1653 Uygunsuz ve lüzumsuz hareketlerini terkettı, her türlü işte tam istifade edilecek hâle geldi.
1654 Hükümdar bir çok zahmetlerden kurtuldu; halkın üzerindeki yük hafifledi ve kazancı arttı.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1655 Hükümdar bir gün Öğdülmiş'i çağırdı, düşündükleri ve bildikleri hakkında onunla konuştu.
1656 Hükümdar : — Ey oğlum — dedi — şimdi dikkat et, sana soracaklarım var, beni can ve gönülden dinle.
1657 Söyle, bakalım, insan için faydalı olan şeyler nedir, faydaları nelerdir; bana bunları birer-birer anlat.
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1658 Ögdilmiş cevap verdi :—Ey beyim, ey bilgi hazinesi, ey insanların iyisi — dedi —
1659 Ey asîl tabiatli, her iki dünyada insanlara faydalı olan şey, iyilik yapmaktır.
1660 ikincisi — haya, üçüncüsü — doğruluktur; insan bu üç şey ile saadet güneşine erer.
1661 îyı hareket eden kimseyi her kes sever, dürüst tabiatli olan insan baş köşeye çıkar.
1662 Her türlü densizliğe haya mâni olur; hayâsızlık insan için çok fena bir hastalıktır.
1663 Bir de yumuşak huylu olan ve doğru hareket eden insanın her iki dünyada günü kutlu olur.
1664 Doğruluk, haya ve iyi hareket — bu üçü kimde bileşirse, o insan mes'ûd olur.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1665 Hükümdar tekrar sordu:—Bu sözleri dinledim; peki, insan için kötü ve faydasız olan şeyler nedir?
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1666 Ögdilmiş cevap verdi : — Hükümdar kendi feraseti ile bunun cevabını bulabilir — dedi —
1667 Ey kudretli devlet adamı, faydasız olan ve insana dâima zarar veren şu üç şeydir.
1668 Biri—kötü tabiatli ve inatçı olmak, biri — yalan söylemektir.
1669 Biri de — insanları aşağılık eden hasisliktir; bunların üçü de bilgisizlikten ileri gelir.
1670 Kim haşîn tabiatli ve inatçı olursa, onun işi her zaman ters gider.
1671 Eğer bir kimse yalan söylemekle şöhret bulmuşsa, bil ki, o insanlar arasında dâima bu şöhretle anılır.
1672 Hasislikten daha kötü başka ne var; hasis toplar, yiyemez ve malı arkada kalır.
1673 Bilgi hasis hakkında ne der, dinle : —Ey zavallı, ey biçâre, ey sıkı el.
1674 Altın toplamasını bildin, fakat yemesini bilmedin, bu altını yığdın da, bir tanesini olsun, neden başkasına vermedin.
1675 Ey bu dünyayı toplayıp, yiyemeyen kimse, yiyiciler hazırlandı, sen yiyeceği hazırla.
1676 O üç şey kimde varsa, saadet onundur; bu üç şey kimde varsa, onun adı mahvolur gider.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1677 Hükümdar yine dedi : —Bunları dinledim, bir sözüm daha var, ona da cevap ver.
1678 insan anadanmı âlim olarak doğar, yoksa yaşı ileriledikçemi öğrenir?
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1679 Öğdülmiş cevâp verdi : — Ey devletli hükümdar, bu faziletin bir adı da bilgi ve akıldır.
1680 İnsan bilgisiz doğar ve yaşadıkça öğrenir; bilgi sahibi olunca, her işinde muvaffak olur.
1681 Anadan doğan bilgisiz doğar, bilgi öğrenir ve böylelikle itibar kazanır.
1682 Çalışmakla elde edilemeyen şey akıldır; Tanrı onu insanın hamuruna katar.
1683 insan akıldan başka bütün faziletleri öğrenir ve böylece bilgisi gelişir.
1684 Hükümdar bu sözleri işitti ve sevindi : — Ben istediğimi buldum — dedi —
1685 Babasını kaybettim, fakat işte oğlu, doğru yolda yürüyerek, babasının yerini aldı.
1686 Şimdi halika şükür ve halka da hakkı olan iyi nizam ile hüküm etmeliyim.
1687 Ben bu Ögdilmiş'i bana sadâkatle bağlı görüyorum; her işi dürüstlük ile yerine getiriyor.
1688 Ona da bugün iyilik ile mukabele etmeliyim; iyiliğinin karşılığını o hazır bulsun.
1689 Halk arasında temayüz etmiş olan seçkin insan ne der, dinle.
1690 insanlık edene karşı insanlık göster, insana insanlığı nisbetinde mukabele et.
1691 Vefaya karşı vefa göstermek insanlık vazifesidir; vefakârlik et, insan ol, ve adını yükselt.
1692 Hükümdar onu günden-güne yükseltti; adı ve şöhreti bütün ülkeye yayıldı.
1693 Derecesi ve mevkii halk arasında yükseldi; hayır-duâlar aldı ve şöhreti dünyaya yayıldı.
1694 Eşi-akrânı arasında yükselmiş olduğu gibi, bu şöhreti ile beyler arasında da büyüklerden oldu.
1695 Her kese karşı tevâzû gösterdi, mülayim davrandı; her keşle iyi geçindi; böylece günler ve aylar geçti.
1696 Alçak gönüllü ve tatlı dilli idi; içten ve dıştan halkı kendisine ısındırdı.
1697 Bir çok dost ve arkadaş edindi; dost ve arkadaş insan için bir destektir.
1698 Kimin arkadaşı ve dostu çok ise, o arkasını sağlam ve yalçın bir kayaya dayamış demektir.
1699 Kimin arkası varsa, kuvvetli olur; kudretli insanın saadeti temelli olur.
1700 Saadete alçak gönüllülük ne kadar uyar; âlim bir insana hilm ve şefkat ne kadar yakışır.
1701 Akıllı insanda ne güzel söylemiş; kim akıllı insanın sözünü tutarsa, işi yoluna girer.
1702 Saadet gelip, kiminle bağdaşırsa, o kimse tevâzû göstermeli ve alçak gönüllü olmalıdır.
1703 Saadet gelir ve insanın yüzüne gülerse, bil ki, onun devamını sağlayacak şey tevâzûdur.
1704 Saadet aslında göç atı gibidir, göçer-gider; onu bulunduğu yerde tutan kök, alçak gönüllülüktür.
1705 Alçak gönüllü insan ne kadar iyi ve güzel olur; onun işi dâima yolunda gider.
1706 Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibârı günden-güne azalır.
1707 Saadet gelirse, her kese yakışır; fakat akıllı insanlar ile daha çok bağdaşır.
1708 Ey iyi ve cömert insan, şimdi bu mealde olan şu beyti oku da mânasına iyice nüfuz et.
1709 Saadet bilgisize de gelir ve yakışırsa da, bunun mâhiyetini daha iyi bildiği için, bilgiliye daha çok yakışır.
1710 Mademki saadet bilgisiz ile birlikte yaşayabiliyor, bilgili ile elbette daha esaslı surette bağdaşacaktır.
1711 Saadet bilgisizi yükseltirse, elbette bilgiliyi, şöhret ve nâm ile, ondan daha çok yükseltecektir.
1712 Bilgisize saadet ve ikbâl gelirse de, bil ki, bu sâadet onda devamlı olmaz.
1713 İşte buna şu söz şâhiddir; ey kalbi temiz, sen bunu oku.
1714 Saadet insana gelir ve onu yükseltir; insan doğru hareket erderse, bu itibâr ona yâr olur.
1715 Olmayacak himseye devlet ve saadet gelirse, o ayağına gelen bu devleti derhâl teper.
1716 Hükümdar bu Öğdülmiş'i tecrübe etti ve bütün işlerini sadâkatle ifâ ettiğini gördü.
1717 Bâzan itibar gösterdi, onu yükseltti; bâzan sert muamele ile, onun itibarını kırdı.
1718 İtibarda iken, o başkalarına kaba muamele etmedi, itibardan düştüğü zaman da işini aksatmadı.
1719 Hükümdara sadâkatle bağlanarak, ona bir siper oldu; hazineyi ve malı iyi idare etti.
1720 Boynuna büyük bir emânet yüklendi; emânet yüklenen insana canım feda olsun.
1721 Öğdülmiş büyük bir sadâkatle işine devam etti; hükümdar onu günden-güne kendisine yaklaştırdı.
1722 Bütün işlerini açık olarak ve yerli-yerinde yaptı; her birinin hesabını ayrı-ayrı kaydetti.
1723 Hükümdarın malını iyi idare etti, kendi çıkarını düşünmedi; hizmette kıl kadar eğrilik göstermedi.
1724 Yaşını-başmı almış, hayatta nâdir bulunan, doğru ve dürüst insanlardan biri ne der, dinle.
1725 insan için altın-gümüş kıymetli bir şeydir; fakat kendisine hâkim olan kimse, gümüşten daha kıymetlidir.
1726 Gümüşe kapılmayan, doğru insan saadet içinde tam ve gerçek dünyaya erişir.
1727 Bilgili insan bilgisi ile şu öğüdü vermiştir: doğru ve dürüst insan bulursan, onu sürme gibi, gözüne çek.
1728 Bak, akıl bundan daha iyi söyler: şefkatli bir insana canını dahi feda etsen çok değildir.
1729 Doğru diye söylerler; emânete hiyânet etmeyen doğru nerede?
1730 İnsanlar arasında hangisi mükemmeldir; aramalı, tavır ve hareketi doğru ise, ona er demeli.
1731 İnsanlar arasında öğülmeğe değer kimdir; cömert öğülmeğe ve hasis ise, söğülmeğe lâyıktır.
1732 İnsan oğlu ne kadar zavallıdır, o bütün gün toplar, fakat yiyecek bir şey bulamaz.
1733 Kimi durmadan koşar, dünyayı dolaşır; kimi canını feda eder, denize dalar.
1734 Kimi dağ kazar, bakarsın, kayaların dibine iner; kimi yeri kulaçlayarak, yaya koşar.
1735 Kimi, bak, tepeler aşar, dereler geçer; kimi yer kazar ve suyu kuyudan içer.
1736 Kimi orduda kılıç ve balta yer; kimi kaleyi muhafazaya memur olur, orada ihtiyarlar.
1737 Kimi hırsız, sahtekâr, yan-kesici, dolandırıcı; kimi zâlim olur, kimi öldürücü ve yıkıcı olur.
1738 insanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir; mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebali altında kalır.
1739 Bunlar hep bilgisiz insanların işidir; bilgisiz insanlar tam bir hayvan sürüsüdür.
1742 Tanrıya inanan bilgili insan, kısmetinde ne varsa, onunla iktifa eder.
1741 Hayatın bu tecellilerini iyi gören akıllı ve sakin insan ne der, dinle.
1742 ister yat, ister dünyayı dolaş, koş; kısmetin ne ise, sana o nasip olur.
1743 Ey âlim hakim, gönül ve dilini doğru tut; vakti gelince, yiyeceğin eksik olmaz.
1744 Zenginlik ve dünya nimetleri istersen, bunlar doğruluk ile elde edilir.
1745 Âhiretini de mâmur etmek istersen, elinden gelirse, bunun çâresini doğrulukta ve imanda ara.
1746 Aklı eren ve doğruluk ile dünyayı elde eden insan da iyi söylemiş.
1747 Bu dünyada zenginlik dilersen, özünle ve sözünle doğru ol.
1748 Âhireti kazanmak istersen, özünü, sözünü ve gönlünü dâima temiz tut.
1749 Ev hükümdar, dikkat et, doğru hareket ederlerse, insanların hayatı ne kadar güzel geçer.
1750 Bunu doğruluk ve imanla kendine eş edin, her türlü işi insanlık ile yap.
1751 Öğdülmiş'i saadeti günden-güne yükseltti; halka emirler verdiği gibi, onların dileklerini dinlemeği de ihmâl etmedi.
1752 Hükümdar da onu her şekilde denedi, iyice tetkik etti, onun doğru ve dürüst hareket ettiğini gördü.
1753 Bütün yaptıklarının şüphesiz, doğru olduğunu gören hükümdar öğdülmiş'in sadâkatine inandı.
1754 Hükümdara her hususta yol-iz gösteren âlim müşavir ne der, dinle; ey bilgisiz, bunu anla ve itiraz etme.
1755 Beyler hizmetkârlarına dikkat ve hizmete girecekleri de esaslı bir şekilde tecrübe etmelidir.
1756 Ancak kulun işin ehli olduğu görüldükten sonra, bey ona izzet ve ihsan kapısını açmalıdır.
1757 İşi beyin arzu ettiği şekilde olursa, hizmetkâr büyür; hizmetkâr büyüyünce, beyin de şöhreti artar.
1758 Her işe bilgisi ve aklı ermiş olan Yağma beyi çok iyi söylemiş.
1759 Ey bey, işi işin ehline, işe yarayana, hareketi doğru ve dürüst olana ver.
1760 Eğer bir bey işi ehliyetsiz bir kimseye verirse, ehliyetsizliği başkası değil, kendisi göstermiş olur.
1761 Tanrı bir kimseyi mes'ûd etmek ve yükseltmek isterse, ona ehliyetli ve dürüst hizmetkârlar verir.
1762 Eğer yükselttiğini tekrar düşürmek isterse, ona gün göstermeyen hizmetkâr verir.
1763 O bilgisiz idare dizginini eline alır ve bu odun onu takip eder; böylece bütün işi bozulur ve toz-dumana katılır.
1764 Hükümdar Öğdülmiş'i yükseltti; ona inandı ve bütün işleri onun eline verdi.
1765 Bütün memlekete onu hâkim kıldı; o her işte kudret ve nüfuz sahibi oldu.
1766 Ona unvan, mühür, at, koşum ve hil'at verdi; çok itibar gösterdi; o ikbâlin son derecesine vâsıl oldu.
1767 Hükümdar ona verdiği beratlarda kendisinden büyük bir sitayişle bahsetti ve o hükümdarın yakınlarından oldu.
1768 Kapıda hizmet eden büyük-küçük, her kes, ona candan fedaya hazır olduklarını bildirdiler.
1769 Hizmetinde bulunanların hepsi gelip, tebrik ettiler; hediye olarak, yiyecek ve giyecek bir çok şeyler takdim ettiler.
1770 Öğdülmiş iyi kanunlar vaz'etmekte devam etti; her keşi, derecesine göre, taltif etti.
1771 Halk üzerinden bütün zor ve tazyiki kaldırdı;- kendisinden hiç bir uygunsuz hareket sâdir olmuyordu.
1772 Kanunlar vaz'edildi ve memleket düzene girdi; ülkenin temeli sağlamlaştı ve hükümdar huzura kavuştu.
1773 Onu sevenler çoğaldı, sevmeyen ve düşman olanlar ülkesini bırakıp, kaçtı; artık meydanda toz-duman nâmına bir zerre kalmadı.
1774 Hükümdar sıkıntıdan kurtuldu, huzur ve sevince kavuştu; işleri görüldü, kendisi rahat etti.
1775 Bu gibi faydalar bilgiden gelir; akıllı, bilgili ve iyi huylu kimseden gelir.
1776 Akıllı insan nasıl öğülmez, akılsız kimsenin işi nasıl yerilmez.
1777 Akıllının işi hep ölçüye göre biçilir; bilgisizin işi ise, hep gelişi güzel kesilir.
1778 Akıllıya saadet ne güzel yakışır; akıllıya veya iyi hareket eden bilgiliye saadet ne iyi uyar, düşün.
1779 Ila beyi ne der dinle; bu sözün mânası senin sözlerine temel olsun.
1780 Bilgisize devlet ve saadet gelirse, halkın arasına fesat girer ve bu, memleket için, öldürücü bir felâket olur.
1781 Eğer beylik akıllı bir insanın eline geçerse, o ülkesini huzura kavuşturur; sen bu söze inan.
1782 Hükümdar huzura kavuştu, günü aydınlandı; Tanrıya şükür, hamd ve sena etti.
1783 Gözünü göğe dikti, elini kaldırdı ve:— Ey rabbim—dedi — bilgi veren sensin.
1784 Bilgi verdin ve kuvvetle beni ülkenin hâkimi kıldın; gönlüme kuvvet ver ve beni doğru yoldan ayırma.
1785 Ey rabbim, bana kuvvet ihsan et; bütün iyiliklere muvaffak olayım ve tebeamın yükünü cesaretle yükleneyim.
1786 Fakirlere çok eşya ve mal dağıttı; her hususta Tanrı'ya gönül bağladı.
1787 Günler ve aylar böyle sevinç içinde geçti; bütün memleket halkı hep zenginleşti.
1788 Seçkin insan, bak, böyle olur; ne yazık ki, böyle insanlar da fânidir.
1789 Böyle bir beye sahip olan halk bahtiyardır; halkının iyiliğini isteyen bey, dirayetli bir beydir.
1790 îyi veya kötü, ölünce, hep toprak olur; fakat ne kadar toprak olsalar bile, adları kalır.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1791 Hükümdar bir gün tek başına oturuyordı; Öğdülmiş'i çağırdı ve konuşmağa başladı.
1792 Ey Öğdülmiş— dedi— şimdi bana bak, sana babanın hiç bir emeği geçmedi.
1793 Baban öldüğü zaman sen bir çocuk idin; küçüklere yolu-izi büyükler gösterir.
1794 Baban sana fazilet ve bilgi öğretmedi; ben de bu hususa sana. pek yardım edemedim.
1795 Nasıl oldu da bunca fazilet sende toplandı; şimdi sen bana bunu söyle.
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1796 Öğdülmiş cevap verdi ve : — Hükümdarın ömrü ve devleti uzun olsun — dedi —
1797 Tanrı kime inayet eder ve kısmet verirse, o dileğine kavuşur, şöhret sahibi olur.
1798 Görmüş-geçirmiş şu ak-sakal, şu türkçe mesel, bu hususta, bak, ne der :
1799 İnsan Tanrı fazlı ile büyür ve dileğine kavuşur; onun işi günden güne yoluna girer.
1800 Kara toprak ile mavi gök, öç almak için, birleşse bile, Tanrı'nın verdiğine insan mâni olamaz.
1801 Her işte Tanrının yardımı şarttır; insan ancak onunla dileğine kavuşabilir.
1802 Bir de, ey hükümdar, çocuk ne kadar babasının rızasını alırsa, o kadar onun duasına nail olur.
1803 Babam bana hayır-duâ etmiş idi; ben o duâ ile yükselerek, bu mevkie ulaştım.
1804 Kadir rabbim hükümdarı da sebep kıldı, ben de bu fazilet ve bilgiden hâlî kalmadım.
1805 Hükümdar beni tuttu ve beni değerlendirdi; felek de müsait davrandı ve ben yükseldim.
1806 Beyler kime gülerek bakar ve kimi değerlen dirirlerse, istediği şeyler ona doğru koşar ve etrafına üşüşür; yeter ki, o bundan faydalanmasını bilsin.
1807 İnsanın gönlü bir bahçedir; onu yetiştiren su, beylerin sözleri ve nasihatleridir.
1808 Hangi bahçe devamlı sulanırsa, orada binlerce renkli ve kokulu çiçek açılır.
1809 Bey onun hakkında iyi sözler sarfederse, kulun gönlü açılır ve yüzü güler.
1810 Eğer bey ona karşı lütuf kâr davranmazsa, yeşeren çiçek çabuk kurur; bunu böyle bil.
1811 Kul dâima Tanrının fazıl ve inayetini istemelidir; .Tanrının fazıl ve inayeti olursa, kapılar açılır.
1812 Şâir bu mânada şu sözü söylemiştir; ey iyi insan, şimdi bunu dinle ve anla.
1813 Tanrı kulunu fazıl ve inayeti ile yükseltir; ona bilgi kapısı açılır ve isteği rast gider.
1814 insan bilgi bilirse, hayatta günden-güne saadeti artar; kendisi ne kadar küçük olsa bile, yeri büyük olur.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1815 Hükümdar tekrar dedi:—Ey Öğdülmiş, peki, bilgi sahibi olanlar bunu nasıl elde ederler.
1816 İnsan öğrenerekmi hakîm olur, yoksa doğuştanını böyle doğar?
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1817 Öğdülmiş cevap verdi; söze başladı ve : — Bunun esâsını izah edeyim — dedi —
1818 Tanrı yaratırken, akıl ve gönül ihsan ederse, çocuk bilgi için tam bir sermâye elde etmiş olur.
1819 O günden-güne gelişir, gittikçe aklı tekâmül eder ve her istediğini öğrenir, bilir.
1820 Böylece bilgiye erişir ve bir gün âlim olur; bu bilgi ile memlekete çok faydası dokunur.
1821 Tanrı yaratırken, gönül vermezse, insan hiçbir dileğine erişemez.
1822 Bir şart daha var; çocuk bilgi isterse, öğrenmeğe küçük yaştan başlamalıdır.
1823 însan, küçük çocuk iken, bilgi öğrenir ve büyüyünce, dileğine kavuşur.
1824 Bilgi, fazilet, iyi tavır ve hareketi insan öğrenir ve böylece gidişi düzelir.
1825 Bilgiyi olsun, fazileti olsun, insan öğrenebilir; fakat akıl ise, insan ile birlikte doğar.
1826 Buna benzer türkçe bir ata-sözü vardır; bunu oku ve istifâde et.
1827 İnsan çok şeyler öğrenir ve bilgisi artar; fakat ne kadar öğrense ve anlasa bile, yine aklı elde edemez.
1828 Akıllı olmak Tanrı vergisidir; ancak buna doğuştan sahip olursa, aklın emareleri kendisini gösterir.
1829 Akıl, şüphesiz, Tanrının ihsanıdır; insan akıl ile bin türlü iyi kısmet ve nimete nail olur.
1830 Akıllı insan insanların büyüğüdür; akıl insan için bin türlü faziletin başıdır.
1831 Akılsız insana insan dememeli; ne kadar söylerse-söylesin, ona inanmamalı.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1832 Hükümdar yine dedi: — Bu sözleri dinledim, soracak bir sözüm daha var.
1833 Aklı bilgiden başka bir şey olarak ayırdın, bununla ne demek istiyorsun, doğrusunu söyle.
1834 Aklın yeri neresidir, o nerede bulunur; nereden çıkar ve çıkınca, nereye gider?
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1835 Öğdülmiş cevap verdi ve:—Akıl insan için aziz ve kıymetli bir şeydir — dedi —
1836 Aklın yeri üstte, beyindedir; kıymetli bir şey olduğu için, onun yeri baştadır.
1837 Akıl insan için, şüphesiz, bir köstektir; hareketi doğru ve işi ölçülüdür.
1838 Merhametli Tanrı seçmiş olduğu kulunun hareketini ve dilini akıl ile kösteklemiştır.
1839 Akılsız ölüdür, akıllı ise, diridir; akıl insanları bu şekilde bir birinden ayırt eder.
1840 insan, gece gibi, karanlık bir evdir; akıl, bir meş'ale gibi, onu aydınlatır.
1841 Her türlü iyilik akıldan gelir; insan bilgi ile büyür ve temayüz eder.
1842 însan-oğlu bu ikisi ile yükselmiştir; o doğruluk yolunda bu iki şey ile muvaffak olur.
1843 İnsan hayvandan bilgisi ile ayrılmıştır; bilgiden daha büyük başka ne vardır.
1844 Aklın buna benzer bir sözü vardır; akıl yerinde kullanılırsa, faydası çoktur.
1845 İnsanı hayvandan ayıran şey bilgidir; insan-oğlu bilgi ile hâkim vaziyete geçmiştir.
1846 Yürü, hayvan olma; akıllı ol ve bilgi öğren; bilgi ile söyle, sözün muteber olsun.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1847 Hükümdar tekrar dedi:— Ey benim güzel yüzüm, sormak istediğim bir şey daha var.
1848 Şimdi bana aklı tarif et, onun mâhiyeti nasıldır ve adı nedir?
1849 Yüzü, görünüşü, tavır ve hareketi nasıldır; yaşı, derecesi, boyu posu nasıldır ve ne ile avunur?
1592 Senin babanın çok büyük hizmeti vardı; hakkını ödeyememiş ve ona borçlu kalmıştım.
1593 Töhmet altında kalmamak için, bu borcu şimdi sana ödemem gerektir.
1594 Sözü bilerek ve anlayarak söylemiş olan Uç-Ordu beyi ne der, dinle.
1595 Sana bir kimsenin gerçekten emeği geçmiş ise, bu emeği unutma ve ona karşı, ölü gibi hareketsiz kalma.
1596 Ey asîl insan, insanlığı bırakma; insanlara karşı dâima insaniyet ile muamele et.
1597 Kimin sana bir az emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın.
1598 Başkasının emeğini takdir etmeyen kimse, tam mânası ile, bir öküz olur; ey devlet adamı.
1599 Yürü, adın öküze çıkmasın, insanlık yap; insanlara karşı insaniyetle hareket ederek, insan ol.
1600 insana insanlığından dolayı bu ad verilmiştir; insan insanlık ile adını yükseltir.
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1601 Öğdülmiş yer öptü ve dedi:—Ey hükümdar, hükümdarın memnuniyeti bana her şeyden üstündür.
1602 Ben hizmetkâr kulunum, sen benim büyük beyimsin; büyük bey hizmetkâr kulunu değerlendirir.
1603 İstersen değer ver, istersen değersiz bul, ben kendimi artık senin hizmetine vakfettim.
1604 Kalktı, kapıya gelip, yavaşça çıktı; bir az dolaştıktan sonra, evine döndü.
1605 Bundan sonra Öğdülmiş kollarını sıvadı; kapıdan ayrılmayarak, saadetle hizmete başladı.
1606 Sabah-akşam aralıksız hizmet etti; yemeğini orada yedi ve geceleyin de muhafızlık etti.
1607 Hükümdar hizmetinden memnun kaldıkça, saadet ona el verdi ve kapılar açıldı.
1608 Hizmet eden ve hizmetinden dolayı saadet atına binen insan ne der, dinle.
1609 Ey beyleri memnun etmek isteyen kimse, her işi beylerin arzusuna göre yap.
1610 Kul beyinin hoşuna gitmeyen bir işi yapar da nikbete uğrarsa, kabahati kendinde aramalıdır.
1611 Eğer beylerin beğenmeyeceği şekilde hizmet ederse, o hizmette geçirdiği bütün hayatını boşuna harcamış olur.
1612 Hükümdar Öğdülmiş'i günden-güne kendisine yakın tuttu, her işin nasıl yapılacağını ona anlattı.
1613 Yine bir gün hükümdar üzüntü içinde kendi-kendine : — Ne yazık, o mükemmel insanı kaybettim — dedi —
1614 Hizmetimde bir çok insanlar var, fakat hani işime yarayan, seçkin biri.
1615 Bütün işlerim bozuldu, iş bilen yok; bana yardım edecek, candan bağlı bir insan nerede?
1616 Tecrübeli ve tecrübesi ile iyiyi ve kötüyü tefrik eden insan ne der, dinle.
1617 İsterse, insan bütün arzularına kavuşur, fakat istediği gibi ve iyilerin başı olan bir insan bulamaz.
1618 Bu insan kılığında dolaşan hizmetkâr takımı kalabalıktır; fakat bil ki, içlerinde insan diye güvenilecek kimse yoktur.
1619 Lâzım olan insan, işe yarayan insandır; işe yarayan insan da, faydalı olan insandır.
1620 Şiir söyleyen ve sözü mâna ile birlikte dizip, bize bırakan insan ne der, dinle.
1621 Etrafımda dolaşanları görüyorum, fakat işe yarayanı yok; işe yarayanı da bulunursa, benim etrafımda dolaşmaz.
1622 Hizmetkâr kılığında dolaşan kalabalık çok; bu kalabalık arasında, istediğim zaman, bir faydalısı bulunmaz.
1623 Hükümdar devam etti : — Şöyle bir mesel vardır, asîl insan ölse dahi soyu kalır — dedi —
1624 Yere ne ekilirse, yine o biter; oğlunun tabiatı da babasına çeker.
1625 Ay-Toldı'nın oğlu da babasından bir parçadır; baba giderse, yerine oğlu kalır.
1626 Baba gitti, yeri boş ve açık kaldı; bu boşluğu doldurmak için, oğlunu çok el-verişli gördüm.
1627 Ben onu yetiştireyim, adam olsun; adam olan her vakit faydalı olur.
1628 Ben onun işe yarayacağını ve yetişeceğini görüyorum; yaşının küçüklüğünden başka bir kusuru yoktur.
1629 İnsanların büyüğü ve kutlusu olan, Ha'nın mâruf şahsiyeti çok yerinde söylemiş.
1630 Beyler kime el uzatıp, yetiştirırlerse, sonunda beye yakın olur ve sırada beyden sonra o gelir.
1631 Beyler kimi kendilerine yakın tutarlarsa, onun dilek ve arzusu eli altında bulunur.
1632 Beyler kime güler yüz gösterırlerse, hükümdarın hizmetinde bulunanlar onun ağzına bakar ve onun etrafında toplanırlar.
1633 Hükümdar devam etti : — Şimdi benim için başka bir çâre yok; onu yetiştirirsem, o muhakkak adam olur.
1634 Ona şefkatle insanlık göstereyim, böylece babasının hakkını da ödemiş olurum.
1635 Ay-Toldı'nın hizmeti çok idi; ona karşılık merdce hareket edeyim ve insaniyet göstereyim.
1636 İnsaniyet dediğim, iyiliktir; bu iyilik, başkalarını yedirmek ve giydirmektir.
1637 İnsanın asılı iyiliği unutmaz olur; insanın soylusu gönlünü başka tarafa kaydırmaz olur.
1638 Atalar sözü ne der, dinle; atalar sözünü tut, ey kuzum, bunu unutma.
1639 Ey iyi insan, iyilik yapmakta devam et; iyilik ihtiyarlamaz, onun ömrü ebedîdir.
1640 İyilik ihtiyarlamaz ve yıpranmaz; onun ömrü çok uzundur; iyiliğin kötü olmak ihtimâli yoktur.
1641 Hükümdar Öğdülmiş'i takdir etti; iyi ve kötü, bütün işlerini ona danıştı.
1642 Hükümdar ona ihsanlarda bulundu ve onu yükseltti; bir gün geldi, devlet idaresine âit bütün kanunlara vâkıf oldu.
1643 Kanun, erkân ve iç-hizmeti muvaffakiyetle yerine getirdi; bu hizmetinden dolayı, kendisine arzu ettiği kapılar açıldı.
1644 Kusuru fazilet oldu, sözü söz oldu; hükümdar uyanır-uyanmaz, ilk defa onu görür idi.
1645 Hükümdar : — içeride ve dışarıda arzu ettiğim işler şimdi yoluna girecektir — dedi —
1646 Bunun, belli ki, bir mayası vardı; onun için onu yetiştirdim ve ona ihsanlarda bulundum.
1647 îşte şimdi, arzu ettiğim gibi, bir adam oldu; yaşı büyüdükçe, daha da inkişaf edecektir.
1648 Doğuştan merd ve insan olup, yükselecek olan çocuğun daha küçükken bütün alâmetleri belirir.
1649 Şimdi buna benzeyen şu beyti oku; düşününce, mânası da anlaşılır.
1650 Bütün olacak şeylerin olacağını gösteren bir belirtisi vardır; küçüklükten itibaren büyüyünceye kadar belirti hep kendisini gösterir.
1651 Meyveyi, yiyecek nimetleri, çiçekte iken, görmeli; her işte misâl olarak, bunu örnek tutmalı.
1652 Öğdülmiş hükümdarın huzurunda hizmet etti; sabah-akşam dâima hizmette bulundu, hiç bir kusur göstermedi.
1653 Uygunsuz ve lüzumsuz hareketlerini terkettı, her türlü işte tam istifade edilecek hâle geldi.
1654 Hükümdar bir çok zahmetlerden kurtuldu; halkın üzerindeki yük hafifledi ve kazancı arttı.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1655 Hükümdar bir gün Öğdülmiş'i çağırdı, düşündükleri ve bildikleri hakkında onunla konuştu.
1656 Hükümdar : — Ey oğlum — dedi — şimdi dikkat et, sana soracaklarım var, beni can ve gönülden dinle.
1657 Söyle, bakalım, insan için faydalı olan şeyler nedir, faydaları nelerdir; bana bunları birer-birer anlat.
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1658 Ögdilmiş cevap verdi :—Ey beyim, ey bilgi hazinesi, ey insanların iyisi — dedi —
1659 Ey asîl tabiatli, her iki dünyada insanlara faydalı olan şey, iyilik yapmaktır.
1660 ikincisi — haya, üçüncüsü — doğruluktur; insan bu üç şey ile saadet güneşine erer.
1661 îyı hareket eden kimseyi her kes sever, dürüst tabiatli olan insan baş köşeye çıkar.
1662 Her türlü densizliğe haya mâni olur; hayâsızlık insan için çok fena bir hastalıktır.
1663 Bir de yumuşak huylu olan ve doğru hareket eden insanın her iki dünyada günü kutlu olur.
1664 Doğruluk, haya ve iyi hareket — bu üçü kimde bileşirse, o insan mes'ûd olur.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1665 Hükümdar tekrar sordu:—Bu sözleri dinledim; peki, insan için kötü ve faydasız olan şeyler nedir?
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1666 Ögdilmiş cevap verdi : — Hükümdar kendi feraseti ile bunun cevabını bulabilir — dedi —
1667 Ey kudretli devlet adamı, faydasız olan ve insana dâima zarar veren şu üç şeydir.
1668 Biri—kötü tabiatli ve inatçı olmak, biri — yalan söylemektir.
1669 Biri de — insanları aşağılık eden hasisliktir; bunların üçü de bilgisizlikten ileri gelir.
1670 Kim haşîn tabiatli ve inatçı olursa, onun işi her zaman ters gider.
1671 Eğer bir kimse yalan söylemekle şöhret bulmuşsa, bil ki, o insanlar arasında dâima bu şöhretle anılır.
1672 Hasislikten daha kötü başka ne var; hasis toplar, yiyemez ve malı arkada kalır.
1673 Bilgi hasis hakkında ne der, dinle : —Ey zavallı, ey biçâre, ey sıkı el.
1674 Altın toplamasını bildin, fakat yemesini bilmedin, bu altını yığdın da, bir tanesini olsun, neden başkasına vermedin.
1675 Ey bu dünyayı toplayıp, yiyemeyen kimse, yiyiciler hazırlandı, sen yiyeceği hazırla.
1676 O üç şey kimde varsa, saadet onundur; bu üç şey kimde varsa, onun adı mahvolur gider.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1677 Hükümdar yine dedi : —Bunları dinledim, bir sözüm daha var, ona da cevap ver.
1678 insan anadanmı âlim olarak doğar, yoksa yaşı ileriledikçemi öğrenir?
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1679 Öğdülmiş cevâp verdi : — Ey devletli hükümdar, bu faziletin bir adı da bilgi ve akıldır.
1680 İnsan bilgisiz doğar ve yaşadıkça öğrenir; bilgi sahibi olunca, her işinde muvaffak olur.
1681 Anadan doğan bilgisiz doğar, bilgi öğrenir ve böylelikle itibar kazanır.
1682 Çalışmakla elde edilemeyen şey akıldır; Tanrı onu insanın hamuruna katar.
1683 insan akıldan başka bütün faziletleri öğrenir ve böylece bilgisi gelişir.
1684 Hükümdar bu sözleri işitti ve sevindi : — Ben istediğimi buldum — dedi —
1685 Babasını kaybettim, fakat işte oğlu, doğru yolda yürüyerek, babasının yerini aldı.
1686 Şimdi halika şükür ve halka da hakkı olan iyi nizam ile hüküm etmeliyim.
1687 Ben bu Ögdilmiş'i bana sadâkatle bağlı görüyorum; her işi dürüstlük ile yerine getiriyor.
1688 Ona da bugün iyilik ile mukabele etmeliyim; iyiliğinin karşılığını o hazır bulsun.
1689 Halk arasında temayüz etmiş olan seçkin insan ne der, dinle.
1690 insanlık edene karşı insanlık göster, insana insanlığı nisbetinde mukabele et.
1691 Vefaya karşı vefa göstermek insanlık vazifesidir; vefakârlik et, insan ol, ve adını yükselt.
1692 Hükümdar onu günden-güne yükseltti; adı ve şöhreti bütün ülkeye yayıldı.
1693 Derecesi ve mevkii halk arasında yükseldi; hayır-duâlar aldı ve şöhreti dünyaya yayıldı.
1694 Eşi-akrânı arasında yükselmiş olduğu gibi, bu şöhreti ile beyler arasında da büyüklerden oldu.
1695 Her kese karşı tevâzû gösterdi, mülayim davrandı; her keşle iyi geçindi; böylece günler ve aylar geçti.
1696 Alçak gönüllü ve tatlı dilli idi; içten ve dıştan halkı kendisine ısındırdı.
1697 Bir çok dost ve arkadaş edindi; dost ve arkadaş insan için bir destektir.
1698 Kimin arkadaşı ve dostu çok ise, o arkasını sağlam ve yalçın bir kayaya dayamış demektir.
1699 Kimin arkası varsa, kuvvetli olur; kudretli insanın saadeti temelli olur.
1700 Saadete alçak gönüllülük ne kadar uyar; âlim bir insana hilm ve şefkat ne kadar yakışır.
1701 Akıllı insanda ne güzel söylemiş; kim akıllı insanın sözünü tutarsa, işi yoluna girer.
1702 Saadet gelip, kiminle bağdaşırsa, o kimse tevâzû göstermeli ve alçak gönüllü olmalıdır.
1703 Saadet gelir ve insanın yüzüne gülerse, bil ki, onun devamını sağlayacak şey tevâzûdur.
1704 Saadet aslında göç atı gibidir, göçer-gider; onu bulunduğu yerde tutan kök, alçak gönüllülüktür.
1705 Alçak gönüllü insan ne kadar iyi ve güzel olur; onun işi dâima yolunda gider.
1706 Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibârı günden-güne azalır.
1707 Saadet gelirse, her kese yakışır; fakat akıllı insanlar ile daha çok bağdaşır.
1708 Ey iyi ve cömert insan, şimdi bu mealde olan şu beyti oku da mânasına iyice nüfuz et.
1709 Saadet bilgisize de gelir ve yakışırsa da, bunun mâhiyetini daha iyi bildiği için, bilgiliye daha çok yakışır.
1710 Mademki saadet bilgisiz ile birlikte yaşayabiliyor, bilgili ile elbette daha esaslı surette bağdaşacaktır.
1711 Saadet bilgisizi yükseltirse, elbette bilgiliyi, şöhret ve nâm ile, ondan daha çok yükseltecektir.
1712 Bilgisize saadet ve ikbâl gelirse de, bil ki, bu sâadet onda devamlı olmaz.
1713 İşte buna şu söz şâhiddir; ey kalbi temiz, sen bunu oku.
1714 Saadet insana gelir ve onu yükseltir; insan doğru hareket erderse, bu itibâr ona yâr olur.
1715 Olmayacak himseye devlet ve saadet gelirse, o ayağına gelen bu devleti derhâl teper.
1716 Hükümdar bu Öğdülmiş'i tecrübe etti ve bütün işlerini sadâkatle ifâ ettiğini gördü.
1717 Bâzan itibar gösterdi, onu yükseltti; bâzan sert muamele ile, onun itibarını kırdı.
1718 İtibarda iken, o başkalarına kaba muamele etmedi, itibardan düştüğü zaman da işini aksatmadı.
1719 Hükümdara sadâkatle bağlanarak, ona bir siper oldu; hazineyi ve malı iyi idare etti.
1720 Boynuna büyük bir emânet yüklendi; emânet yüklenen insana canım feda olsun.
1721 Öğdülmiş büyük bir sadâkatle işine devam etti; hükümdar onu günden-güne kendisine yaklaştırdı.
1722 Bütün işlerini açık olarak ve yerli-yerinde yaptı; her birinin hesabını ayrı-ayrı kaydetti.
1723 Hükümdarın malını iyi idare etti, kendi çıkarını düşünmedi; hizmette kıl kadar eğrilik göstermedi.
1724 Yaşını-başmı almış, hayatta nâdir bulunan, doğru ve dürüst insanlardan biri ne der, dinle.
1725 insan için altın-gümüş kıymetli bir şeydir; fakat kendisine hâkim olan kimse, gümüşten daha kıymetlidir.
1726 Gümüşe kapılmayan, doğru insan saadet içinde tam ve gerçek dünyaya erişir.
1727 Bilgili insan bilgisi ile şu öğüdü vermiştir: doğru ve dürüst insan bulursan, onu sürme gibi, gözüne çek.
1728 Bak, akıl bundan daha iyi söyler: şefkatli bir insana canını dahi feda etsen çok değildir.
1729 Doğru diye söylerler; emânete hiyânet etmeyen doğru nerede?
1730 İnsanlar arasında hangisi mükemmeldir; aramalı, tavır ve hareketi doğru ise, ona er demeli.
1731 İnsanlar arasında öğülmeğe değer kimdir; cömert öğülmeğe ve hasis ise, söğülmeğe lâyıktır.
1732 İnsan oğlu ne kadar zavallıdır, o bütün gün toplar, fakat yiyecek bir şey bulamaz.
1733 Kimi durmadan koşar, dünyayı dolaşır; kimi canını feda eder, denize dalar.
1734 Kimi dağ kazar, bakarsın, kayaların dibine iner; kimi yeri kulaçlayarak, yaya koşar.
1735 Kimi, bak, tepeler aşar, dereler geçer; kimi yer kazar ve suyu kuyudan içer.
1736 Kimi orduda kılıç ve balta yer; kimi kaleyi muhafazaya memur olur, orada ihtiyarlar.
1737 Kimi hırsız, sahtekâr, yan-kesici, dolandırıcı; kimi zâlim olur, kimi öldürücü ve yıkıcı olur.
1738 insanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir; mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebali altında kalır.
1739 Bunlar hep bilgisiz insanların işidir; bilgisiz insanlar tam bir hayvan sürüsüdür.
1742 Tanrıya inanan bilgili insan, kısmetinde ne varsa, onunla iktifa eder.
1741 Hayatın bu tecellilerini iyi gören akıllı ve sakin insan ne der, dinle.
1742 ister yat, ister dünyayı dolaş, koş; kısmetin ne ise, sana o nasip olur.
1743 Ey âlim hakim, gönül ve dilini doğru tut; vakti gelince, yiyeceğin eksik olmaz.
1744 Zenginlik ve dünya nimetleri istersen, bunlar doğruluk ile elde edilir.
1745 Âhiretini de mâmur etmek istersen, elinden gelirse, bunun çâresini doğrulukta ve imanda ara.
1746 Aklı eren ve doğruluk ile dünyayı elde eden insan da iyi söylemiş.
1747 Bu dünyada zenginlik dilersen, özünle ve sözünle doğru ol.
1748 Âhireti kazanmak istersen, özünü, sözünü ve gönlünü dâima temiz tut.
1749 Ev hükümdar, dikkat et, doğru hareket ederlerse, insanların hayatı ne kadar güzel geçer.
1750 Bunu doğruluk ve imanla kendine eş edin, her türlü işi insanlık ile yap.
1751 Öğdülmiş'i saadeti günden-güne yükseltti; halka emirler verdiği gibi, onların dileklerini dinlemeği de ihmâl etmedi.
1752 Hükümdar da onu her şekilde denedi, iyice tetkik etti, onun doğru ve dürüst hareket ettiğini gördü.
1753 Bütün yaptıklarının şüphesiz, doğru olduğunu gören hükümdar öğdülmiş'in sadâkatine inandı.
1754 Hükümdara her hususta yol-iz gösteren âlim müşavir ne der, dinle; ey bilgisiz, bunu anla ve itiraz etme.
1755 Beyler hizmetkârlarına dikkat ve hizmete girecekleri de esaslı bir şekilde tecrübe etmelidir.
1756 Ancak kulun işin ehli olduğu görüldükten sonra, bey ona izzet ve ihsan kapısını açmalıdır.
1757 İşi beyin arzu ettiği şekilde olursa, hizmetkâr büyür; hizmetkâr büyüyünce, beyin de şöhreti artar.
1758 Her işe bilgisi ve aklı ermiş olan Yağma beyi çok iyi söylemiş.
1759 Ey bey, işi işin ehline, işe yarayana, hareketi doğru ve dürüst olana ver.
1760 Eğer bir bey işi ehliyetsiz bir kimseye verirse, ehliyetsizliği başkası değil, kendisi göstermiş olur.
1761 Tanrı bir kimseyi mes'ûd etmek ve yükseltmek isterse, ona ehliyetli ve dürüst hizmetkârlar verir.
1762 Eğer yükselttiğini tekrar düşürmek isterse, ona gün göstermeyen hizmetkâr verir.
1763 O bilgisiz idare dizginini eline alır ve bu odun onu takip eder; böylece bütün işi bozulur ve toz-dumana katılır.
1764 Hükümdar Öğdülmiş'i yükseltti; ona inandı ve bütün işleri onun eline verdi.
1765 Bütün memlekete onu hâkim kıldı; o her işte kudret ve nüfuz sahibi oldu.
1766 Ona unvan, mühür, at, koşum ve hil'at verdi; çok itibar gösterdi; o ikbâlin son derecesine vâsıl oldu.
1767 Hükümdar ona verdiği beratlarda kendisinden büyük bir sitayişle bahsetti ve o hükümdarın yakınlarından oldu.
1768 Kapıda hizmet eden büyük-küçük, her kes, ona candan fedaya hazır olduklarını bildirdiler.
1769 Hizmetinde bulunanların hepsi gelip, tebrik ettiler; hediye olarak, yiyecek ve giyecek bir çok şeyler takdim ettiler.
1770 Öğdülmiş iyi kanunlar vaz'etmekte devam etti; her keşi, derecesine göre, taltif etti.
1771 Halk üzerinden bütün zor ve tazyiki kaldırdı;- kendisinden hiç bir uygunsuz hareket sâdir olmuyordu.
1772 Kanunlar vaz'edildi ve memleket düzene girdi; ülkenin temeli sağlamlaştı ve hükümdar huzura kavuştu.
1773 Onu sevenler çoğaldı, sevmeyen ve düşman olanlar ülkesini bırakıp, kaçtı; artık meydanda toz-duman nâmına bir zerre kalmadı.
1774 Hükümdar sıkıntıdan kurtuldu, huzur ve sevince kavuştu; işleri görüldü, kendisi rahat etti.
1775 Bu gibi faydalar bilgiden gelir; akıllı, bilgili ve iyi huylu kimseden gelir.
1776 Akıllı insan nasıl öğülmez, akılsız kimsenin işi nasıl yerilmez.
1777 Akıllının işi hep ölçüye göre biçilir; bilgisizin işi ise, hep gelişi güzel kesilir.
1778 Akıllıya saadet ne güzel yakışır; akıllıya veya iyi hareket eden bilgiliye saadet ne iyi uyar, düşün.
1779 Ila beyi ne der dinle; bu sözün mânası senin sözlerine temel olsun.
1780 Bilgisize devlet ve saadet gelirse, halkın arasına fesat girer ve bu, memleket için, öldürücü bir felâket olur.
1781 Eğer beylik akıllı bir insanın eline geçerse, o ülkesini huzura kavuşturur; sen bu söze inan.
1782 Hükümdar huzura kavuştu, günü aydınlandı; Tanrıya şükür, hamd ve sena etti.
1783 Gözünü göğe dikti, elini kaldırdı ve:— Ey rabbim—dedi — bilgi veren sensin.
1784 Bilgi verdin ve kuvvetle beni ülkenin hâkimi kıldın; gönlüme kuvvet ver ve beni doğru yoldan ayırma.
1785 Ey rabbim, bana kuvvet ihsan et; bütün iyiliklere muvaffak olayım ve tebeamın yükünü cesaretle yükleneyim.
1786 Fakirlere çok eşya ve mal dağıttı; her hususta Tanrı'ya gönül bağladı.
1787 Günler ve aylar böyle sevinç içinde geçti; bütün memleket halkı hep zenginleşti.
1788 Seçkin insan, bak, böyle olur; ne yazık ki, böyle insanlar da fânidir.
1789 Böyle bir beye sahip olan halk bahtiyardır; halkının iyiliğini isteyen bey, dirayetli bir beydir.
1790 îyi veya kötü, ölünce, hep toprak olur; fakat ne kadar toprak olsalar bile, adları kalır.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1791 Hükümdar bir gün tek başına oturuyordı; Öğdülmiş'i çağırdı ve konuşmağa başladı.
1792 Ey Öğdülmiş— dedi— şimdi bana bak, sana babanın hiç bir emeği geçmedi.
1793 Baban öldüğü zaman sen bir çocuk idin; küçüklere yolu-izi büyükler gösterir.
1794 Baban sana fazilet ve bilgi öğretmedi; ben de bu hususa sana. pek yardım edemedim.
1795 Nasıl oldu da bunca fazilet sende toplandı; şimdi sen bana bunu söyle.
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1796 Öğdülmiş cevap verdi ve : — Hükümdarın ömrü ve devleti uzun olsun — dedi —
1797 Tanrı kime inayet eder ve kısmet verirse, o dileğine kavuşur, şöhret sahibi olur.
1798 Görmüş-geçirmiş şu ak-sakal, şu türkçe mesel, bu hususta, bak, ne der :
1799 İnsan Tanrı fazlı ile büyür ve dileğine kavuşur; onun işi günden güne yoluna girer.
1800 Kara toprak ile mavi gök, öç almak için, birleşse bile, Tanrı'nın verdiğine insan mâni olamaz.
1801 Her işte Tanrının yardımı şarttır; insan ancak onunla dileğine kavuşabilir.
1802 Bir de, ey hükümdar, çocuk ne kadar babasının rızasını alırsa, o kadar onun duasına nail olur.
1803 Babam bana hayır-duâ etmiş idi; ben o duâ ile yükselerek, bu mevkie ulaştım.
1804 Kadir rabbim hükümdarı da sebep kıldı, ben de bu fazilet ve bilgiden hâlî kalmadım.
1805 Hükümdar beni tuttu ve beni değerlendirdi; felek de müsait davrandı ve ben yükseldim.
1806 Beyler kime gülerek bakar ve kimi değerlen dirirlerse, istediği şeyler ona doğru koşar ve etrafına üşüşür; yeter ki, o bundan faydalanmasını bilsin.
1807 İnsanın gönlü bir bahçedir; onu yetiştiren su, beylerin sözleri ve nasihatleridir.
1808 Hangi bahçe devamlı sulanırsa, orada binlerce renkli ve kokulu çiçek açılır.
1809 Bey onun hakkında iyi sözler sarfederse, kulun gönlü açılır ve yüzü güler.
1810 Eğer bey ona karşı lütuf kâr davranmazsa, yeşeren çiçek çabuk kurur; bunu böyle bil.
1811 Kul dâima Tanrının fazıl ve inayetini istemelidir; .Tanrının fazıl ve inayeti olursa, kapılar açılır.
1812 Şâir bu mânada şu sözü söylemiştir; ey iyi insan, şimdi bunu dinle ve anla.
1813 Tanrı kulunu fazıl ve inayeti ile yükseltir; ona bilgi kapısı açılır ve isteği rast gider.
1814 insan bilgi bilirse, hayatta günden-güne saadeti artar; kendisi ne kadar küçük olsa bile, yeri büyük olur.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1815 Hükümdar tekrar dedi:—Ey Öğdülmiş, peki, bilgi sahibi olanlar bunu nasıl elde ederler.
1816 İnsan öğrenerekmi hakîm olur, yoksa doğuştanını böyle doğar?
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1817 Öğdülmiş cevap verdi; söze başladı ve : — Bunun esâsını izah edeyim — dedi —
1818 Tanrı yaratırken, akıl ve gönül ihsan ederse, çocuk bilgi için tam bir sermâye elde etmiş olur.
1819 O günden-güne gelişir, gittikçe aklı tekâmül eder ve her istediğini öğrenir, bilir.
1820 Böylece bilgiye erişir ve bir gün âlim olur; bu bilgi ile memlekete çok faydası dokunur.
1821 Tanrı yaratırken, gönül vermezse, insan hiçbir dileğine erişemez.
1822 Bir şart daha var; çocuk bilgi isterse, öğrenmeğe küçük yaştan başlamalıdır.
1823 însan, küçük çocuk iken, bilgi öğrenir ve büyüyünce, dileğine kavuşur.
1824 Bilgi, fazilet, iyi tavır ve hareketi insan öğrenir ve böylece gidişi düzelir.
1825 Bilgiyi olsun, fazileti olsun, insan öğrenebilir; fakat akıl ise, insan ile birlikte doğar.
1826 Buna benzer türkçe bir ata-sözü vardır; bunu oku ve istifâde et.
1827 İnsan çok şeyler öğrenir ve bilgisi artar; fakat ne kadar öğrense ve anlasa bile, yine aklı elde edemez.
1828 Akıllı olmak Tanrı vergisidir; ancak buna doğuştan sahip olursa, aklın emareleri kendisini gösterir.
1829 Akıl, şüphesiz, Tanrının ihsanıdır; insan akıl ile bin türlü iyi kısmet ve nimete nail olur.
1830 Akıllı insan insanların büyüğüdür; akıl insan için bin türlü faziletin başıdır.
1831 Akılsız insana insan dememeli; ne kadar söylerse-söylesin, ona inanmamalı.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1832 Hükümdar yine dedi: — Bu sözleri dinledim, soracak bir sözüm daha var.
1833 Aklı bilgiden başka bir şey olarak ayırdın, bununla ne demek istiyorsun, doğrusunu söyle.
1834 Aklın yeri neresidir, o nerede bulunur; nereden çıkar ve çıkınca, nereye gider?
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI
1835 Öğdülmiş cevap verdi ve:—Akıl insan için aziz ve kıymetli bir şeydir — dedi —
1836 Aklın yeri üstte, beyindedir; kıymetli bir şey olduğu için, onun yeri baştadır.
1837 Akıl insan için, şüphesiz, bir köstektir; hareketi doğru ve işi ölçülüdür.
1838 Merhametli Tanrı seçmiş olduğu kulunun hareketini ve dilini akıl ile kösteklemiştır.
1839 Akılsız ölüdür, akıllı ise, diridir; akıl insanları bu şekilde bir birinden ayırt eder.
1840 insan, gece gibi, karanlık bir evdir; akıl, bir meş'ale gibi, onu aydınlatır.
1841 Her türlü iyilik akıldan gelir; insan bilgi ile büyür ve temayüz eder.
1842 însan-oğlu bu ikisi ile yükselmiştir; o doğruluk yolunda bu iki şey ile muvaffak olur.
1843 İnsan hayvandan bilgisi ile ayrılmıştır; bilgiden daha büyük başka ne vardır.
1844 Aklın buna benzer bir sözü vardır; akıl yerinde kullanılırsa, faydası çoktur.
1845 İnsanı hayvandan ayıran şey bilgidir; insan-oğlu bilgi ile hâkim vaziyete geçmiştir.
1846 Yürü, hayvan olma; akıllı ol ve bilgi öğren; bilgi ile söyle, sözün muteber olsun.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
1847 Hükümdar tekrar dedi:— Ey benim güzel yüzüm, sormak istediğim bir şey daha var.
1848 Şimdi bana aklı tarif et, onun mâhiyeti nasıldır ve adı nedir?
1849 Yüzü, görünüşü, tavır ve hareketi nasıldır; yaşı, derecesi, boyu posu nasıldır ve ne ile avunur?
Yorumlar
Yorum Gönder