3187 Hükümdar hokka ve kâğıt istedi, mektup yazdı; mektup ile işini düzene koydu.
3188 Tanrı adı ile başladı: — Yaratan, besleyen ve göçüren odur— dedi.
3189 Sonra devam etti : — Tanrının adını yazdım, bu ad her türlü derde devadır.
3190 Tanrıya pek çok hamd ve binlerce sena ederim, onun için fânilik yoktur.
3191 Bütün hareket edenleri o diledi ve yarattı; onlara rızık ve hayat veren odur.
3192 Kadirdir, âdildir, hak kanunları koyan odur; yarattığı bütün mahlûklara gücü yeter.
3193 Mavi göğü yarattı, güneş ve ayı aydınlattı; karanlık gece ve aydın gün yıl ve ay hesabını bulmak içindir.
3194 Bu feleği yarattı, durmadan döner; Tanrının hükmü ve takdiri ile hareket eder.
3195 Yaratmadan önce, kaza tâyin etti; kazaya razı ol, boyun eğ ve ona uy.
3196 Ne istedi ise, yaptı ve ne isterse, yapar; ne dedi ise, oldu ve ne derse, olur.
3197 Bu hükümdardan selâm ve hatır sorma mektubudur; ey zeki insan, bunu sana sağlık dileği ile yazdım.
3198 Vücûdun sağ ve sıhhattemidir; devran yükünü acaba nasıl yükleniyor.
3199 Senin iyi tavır ve hareketini duydum; bu devirde sana denk ve eş bulunmadığını işittim.
3200 Tanrı sana şimdi lütfetmiş, bilgi vermiş; fazilet, akıl ve anlayış nasip etmiştir.
3201 Senin böyle olduğunu işittim, ey güzel yüzlüm, gönülüm seni arzuladı.
3202 Akrabanı, Öğdülmiş'i gönderdim; sözümü ve anlayıp, bildiklerini sana eriştirecektir.
3203 Sen yakın akraba ve kardeşlerden uzaklaşmışsın; köy, kasaba ve şehir halkından yüz çevirmişsin.
3204 İbâdet etmek için, kalkıp, tek başına dağa çıkmışsın; fakat bu ibâdet çok uzun sürmüş.
3205 Akrabaların sana ne yaptı, niçin onlardan yüz çevirdin; bunu bana izah et.
3206 Eğer zulüm görmüş isen, bana gel; bu dert ve endişeni bana anlat.
3207 Ben kudretimle senin hakkını te'min edeyim; neş'e ve sevinç içinde burada yaşa.
3208 Akraba akrabadan istifâde eder; insan bu suretle zevka kavuşur.
3209 Akraba ve kardeşler ile barışmak, eş ve dostlar ile kaynaşmak lâzımdır.
3210 Nerede yakınlık ve uygunluk varsa, o işte fayda vardır; bunu iyice düşün.
3211 Şâir ne der, dinle; iki insan birbirine uygun düşerse, bu dâima onların faydalarına olur.
3212 Kara toprak, mavi su birbiri ile uyuştu; ortada binlerce çiçek gülerek, açıldı.
3213 Akraba veya arkadaşlar birbirlerine uygun hareket ederlerse, bunlardan yeni akraba ve ahbaplıklar meydana gelir.
3214 Eğer ibâdet etmek için oraya gittin ise, ibâdeti şehirde kıl; din yolu budur.
3215 iyice düşünürsen, Allanın büyük emirlerini yerine getirmek fırsatı, oraya nisbetle, burada daha çoktur.
3216 ibâdet etmek için, önce çok bilgi edin, bilgisiz ettiğin ibâdet fayda gelmez.
3217 iki türlü insana insan derler: biri —öğreten, biri— öğrenen.
3218 Bu ikisinden başkasını hep hayvan olarak kabul et; hangisini istersen, onu seç.
HÜKÜMDARIN ODGURMIŞ'A NASİHATİ
3219 Şimdi sen hangisisin, bana açıkça söyle; ikisinden biri ol, üçüncüsünden kaçın.
3220 Zahmetle öğrenerek, bütün bilgilere sahip oldun; şimdi bunları, zahmet çekmeden, işlet.
3221 Eğer henüz öğrenmedin ise, bilgi öğren ve ibâdetlere de ondan sonra başla.
3222 Bilgi veren ve bilgi ile tâat ve ibâdet eden ne der, dinle.
3223 Tanrı ibâdetine bilgi ile yaklaş; bilgi cehennem kapısını mühürler.
3224 Bilgi ile yapılan ibâdetin sevabı çoktur; bilgisiz kimse ibâdet ederse, sevap kazanamaz.
3225 Bilgisizin ibâdet ile meşgul olmasından, bilgilinin uyumasının sevabı daha çoktur.
3226 Köy ve şehir içinde yapılacak çok ibâdet vardır; orada bunun yarısı bile bulunmaz.
3227 Senin oradaki ibâdetinin biri namaz, biri de tuttuğun oruçtur, ey oğul.
3228 Bunlardan başka orada hangi ibâdet var; söyle, göster.
3229 Sen şimdi zahit adını aldın; bu adın ibâdetin için sana büyük bir felâket oldu.
3230 Bununla şimdi kendini aldatıyorsun, bu ibâdet boşunadır; sözünü kes.
3231 ibâdet kılmalı, fakat onu halktan gizlemeli; ibâdet ne kadar çok olsa dahi, onu azımsamalıdır.
3232 insanların iyisi tâat ve ibâdet ederken, onu halktan gizler ve kapısını kapatıı.
3233 Şimdi bu sözün mânası nedir, dinle; ey iyi insan, bu söze göre hareket et.
3234 Gerçek insan başkalarının yanında kendisini gizlemiş; yüz yıl ibâdet kılmış ve bunu da azımsamıştır.
3235 İbâdeti gizlemeli; yap, fakat insanlar görmesin; bu sözüm bir sır idi; iste şimdi açığa vurdum.
3236 Buraya gel, köy veya şehir içinde ibâdet et; sana her türlü iyilik kapıları açılsın.
3237 Halka faydalı ol, muhtaçlara yardım et; akrabalarına yakınlık göster, bağrını aç.
3238 Bak, burada bir çok yetim, dul, âciz, kör, kötürüm ve topallar vardır.
3239 Farz namazlarını cemâat ile kıl, fakirler haccı olan cuma namazlarını edâ et.
3240 Helâl dünyalık kazan ve fakirlere dağıt; insanlara yardımda bulun ve onlara güler yüzle muamele et.
3241 Bu sayılan hizmetler birer ibâdettir; bunları yerine getiren herkes müsterih olabilir.
3242 Bütün bunları sen terkettin; tek başına namaz kılıyor ve oruç tutuyorsun, ey asîl tabiatlı.
3243 Namaz ve oruç, bunlar hep kendi menfaatin içindir; hep kendi menfaatini düşünen insan hodkâm olur.
3244 insanların seçkini ve olgun olanı merhametli insan çok güzel söylemiş.
3245 insanların iyisi — kendi menfaatini bırakıp, zahmet yüklenerek, başkalarının faydasını isteyen kimsedir.
3246 İnsan merhametli olmalı ve kötülere acıyarak, onlara şefkatle iyi yolu göstermelidir.
3247 Hayatta iken, insan-oğlu faydalı olmalı; faydalı olmayacak kimse, doğar doğmaz ölmelidir.
3248 insanların iyisi başkalarına faydalı olur; halk için lüzumlu olan bu iyi insandır.
3249 İbâdetine güvenen bir kul Tanrıyı memnun edecek yolu henüz bulamamış demektir.
3250 Sen Tanrının rızasını elde etmek istersen, müslümanların memnun olmasını dile; sözü fazla uzatma.
3251 Tanrı senin ibâdetine muhtaç değildir; kendi kulluğunu yerine getir ve iyi ad kazanmağa bak.
3252 Adı kul olanın yapacağı şey ibâdettir; bütün ibâdetsiz kulların adı bir mecazdan ibarettir.
3253 ibâdet, durmadan ibâdet kıl, kulluk budur; ibâdete dikkat et ve bu yoldan ayrılma.
3254 Bilgisi geniş hakîm çok yerinde söylemiş; buna göre hareket et, ey eli açık insan.
3255 İbâdet ve tâatte bulundum diye, fazla gurur getirme; ibâdete devam et, Tanrıya ibâdet eden insan azizdir.
3256 İbâdet kıl, Tanrıya kulluğun budur; fakat ibâdet kıldım diye, idrâkini kaybetme.
3257 Ey Odgurmış, bugün seni davet ediyorsam, kendi menfaatimi düşünüyorum zannetme.
3258 Eğer gelirsen, senin için faydalı olur; gelmezsen de, bana bir zarar gelmez.
3259 Seni halkın iyiliği için davet ediyorum; bu iyilik halkın menfaatidir; buna karşı gelme.
3260 Benim bu söylediklerime bir dikkat et; doğru ise, oradan kalk, buraya gel.
3261 Benimle beraber ol, bana yardım et; fakirleri destekle, onların vaziyetini düzeltmeğe çalış.
3262 Bu senin için sevaplı bir iş ve benim için ise, iyi bir addır; buna karşılık kadir Tanrı sana her iki dünyayı nasip eder.
3263 Beni iyiliğe doğru götür, kendin iyi ol; insan iyi insanlara bakarak, yolunu düzeltir.
3264 Bugün bana iyilik yapmam için bir sebep ol; ey pehlivan, Tanrı sana da bunun karşılığını verir.
3265 İranlı âlim ne der, dinle; iranlı âlimlerin şöhreti büyüktür.
3266 Bey halka karşı iyi ve âdil olursa, onun faydası bütün halka dokunur ve halk saadete kavuşur.
3267 Kendi iyiliğini istersen, beyin iyi olmasını iste; beyin iyi olması halkın menfaatidir.
3268 Halk iyi olursa, bu iyiliği onun yalnız kendisi içindir; beyi iyi olursa, halk gün görür.
3269 insan derler, insan kimdir; insan başkalarına faydalı olan ve onların işlerini gören kimsedir.
3270 Bütün ınsan-oğulları iyiyi severler; iyi nerede, ben de onu öğeyim.
3271 iyi, halka faydalı olan ve bundan dolayı ona zevk veren şeydir.
3272 iyi insan halka karşı şefkatli olur; merhametli olursan, sen de iyi insan olursun.
3273 işte yazı ile ulaştırılacak sözlerimi söyledim; sözümü bitirdim ve kalemi sildim.
3274 Bundan başka daha söylenecek. ne gibi sözüm varsa, akraban bunları da ağızdan bildirecektir, ey ay yüzlüm.
3275 Mektubu katladı, bağladı ve üzerini mühürleyerek, uzattı; Öğdülmiş gelip, elinden aldı.
3276 Hükümdar : — Git, daha münâsip ne gibi söz varsa, ona ulaştır, ey hakîm — dedi —
3277 Şimdi gayret et, onu bana getir; ey yiğit, bana onsuz, boş gelme.
3278 Bilgili ne der, dinle; zeki elçi gönder ve sözünü ona tevdi et.
3279 Ben sana şimdi ağızdan "ne söyleyeyim; ey kalbi doğru, söylenecek sözlerin hepsini sen biliyorsun.
3280 Ne söylemek icap ederse, sen ağızdan söyle; nasıl münâsip görürsen öyle hareket et.
3281 iyi terbiyeye, iyi tavır ve harekete sahip olan Öğdülmiş— "Baş üstüne!"— diyerek, kalkıp çıktı.
3282 Atına bindi, evine doğru hareket ederek, gelip indi; evine girdi, yaka ve kuşağını çözdü.
3283 Güneş döndü, başını yere yaklaştırdı; dünyanın aydınlık yüzü kırmızı sise büründü.
3284 Perçemini aşağı salıverdi, parlak yüzü kapandı ve güzel zülfü her tarafı kapladı.
3285 Kalkıp abdest aldı ve yatsı namazını kıldı; döşek istedi ve yatıp, bir az uyudu.
3286 Birden silkinerek, tekrar uyandı, başını kaldırdı; sis gök yüzünü siyah zenciye döndürmüştü.
3287 Kalkıp abdest aldı, sabah namazını kıldı; duâ etti, teşbih çekti; yine bir az bekledi.
3288 Yüzünü örten ipek kalkan sıyrıldı; gülen parlak yüz gibi, dünya aydınlandı.
3188 Tanrı adı ile başladı: — Yaratan, besleyen ve göçüren odur— dedi.
3189 Sonra devam etti : — Tanrının adını yazdım, bu ad her türlü derde devadır.
3190 Tanrıya pek çok hamd ve binlerce sena ederim, onun için fânilik yoktur.
3191 Bütün hareket edenleri o diledi ve yarattı; onlara rızık ve hayat veren odur.
3192 Kadirdir, âdildir, hak kanunları koyan odur; yarattığı bütün mahlûklara gücü yeter.
3193 Mavi göğü yarattı, güneş ve ayı aydınlattı; karanlık gece ve aydın gün yıl ve ay hesabını bulmak içindir.
3194 Bu feleği yarattı, durmadan döner; Tanrının hükmü ve takdiri ile hareket eder.
3195 Yaratmadan önce, kaza tâyin etti; kazaya razı ol, boyun eğ ve ona uy.
3196 Ne istedi ise, yaptı ve ne isterse, yapar; ne dedi ise, oldu ve ne derse, olur.
3197 Bu hükümdardan selâm ve hatır sorma mektubudur; ey zeki insan, bunu sana sağlık dileği ile yazdım.
3198 Vücûdun sağ ve sıhhattemidir; devran yükünü acaba nasıl yükleniyor.
3199 Senin iyi tavır ve hareketini duydum; bu devirde sana denk ve eş bulunmadığını işittim.
3200 Tanrı sana şimdi lütfetmiş, bilgi vermiş; fazilet, akıl ve anlayış nasip etmiştir.
3201 Senin böyle olduğunu işittim, ey güzel yüzlüm, gönülüm seni arzuladı.
3202 Akrabanı, Öğdülmiş'i gönderdim; sözümü ve anlayıp, bildiklerini sana eriştirecektir.
3203 Sen yakın akraba ve kardeşlerden uzaklaşmışsın; köy, kasaba ve şehir halkından yüz çevirmişsin.
3204 İbâdet etmek için, kalkıp, tek başına dağa çıkmışsın; fakat bu ibâdet çok uzun sürmüş.
3205 Akrabaların sana ne yaptı, niçin onlardan yüz çevirdin; bunu bana izah et.
3206 Eğer zulüm görmüş isen, bana gel; bu dert ve endişeni bana anlat.
3207 Ben kudretimle senin hakkını te'min edeyim; neş'e ve sevinç içinde burada yaşa.
3208 Akraba akrabadan istifâde eder; insan bu suretle zevka kavuşur.
3209 Akraba ve kardeşler ile barışmak, eş ve dostlar ile kaynaşmak lâzımdır.
3210 Nerede yakınlık ve uygunluk varsa, o işte fayda vardır; bunu iyice düşün.
3211 Şâir ne der, dinle; iki insan birbirine uygun düşerse, bu dâima onların faydalarına olur.
3212 Kara toprak, mavi su birbiri ile uyuştu; ortada binlerce çiçek gülerek, açıldı.
3213 Akraba veya arkadaşlar birbirlerine uygun hareket ederlerse, bunlardan yeni akraba ve ahbaplıklar meydana gelir.
3214 Eğer ibâdet etmek için oraya gittin ise, ibâdeti şehirde kıl; din yolu budur.
3215 iyice düşünürsen, Allanın büyük emirlerini yerine getirmek fırsatı, oraya nisbetle, burada daha çoktur.
3216 ibâdet etmek için, önce çok bilgi edin, bilgisiz ettiğin ibâdet fayda gelmez.
3217 iki türlü insana insan derler: biri —öğreten, biri— öğrenen.
3218 Bu ikisinden başkasını hep hayvan olarak kabul et; hangisini istersen, onu seç.
HÜKÜMDARIN ODGURMIŞ'A NASİHATİ
3219 Şimdi sen hangisisin, bana açıkça söyle; ikisinden biri ol, üçüncüsünden kaçın.
3220 Zahmetle öğrenerek, bütün bilgilere sahip oldun; şimdi bunları, zahmet çekmeden, işlet.
3221 Eğer henüz öğrenmedin ise, bilgi öğren ve ibâdetlere de ondan sonra başla.
3222 Bilgi veren ve bilgi ile tâat ve ibâdet eden ne der, dinle.
3223 Tanrı ibâdetine bilgi ile yaklaş; bilgi cehennem kapısını mühürler.
3224 Bilgi ile yapılan ibâdetin sevabı çoktur; bilgisiz kimse ibâdet ederse, sevap kazanamaz.
3225 Bilgisizin ibâdet ile meşgul olmasından, bilgilinin uyumasının sevabı daha çoktur.
3226 Köy ve şehir içinde yapılacak çok ibâdet vardır; orada bunun yarısı bile bulunmaz.
3227 Senin oradaki ibâdetinin biri namaz, biri de tuttuğun oruçtur, ey oğul.
3228 Bunlardan başka orada hangi ibâdet var; söyle, göster.
3229 Sen şimdi zahit adını aldın; bu adın ibâdetin için sana büyük bir felâket oldu.
3230 Bununla şimdi kendini aldatıyorsun, bu ibâdet boşunadır; sözünü kes.
3231 ibâdet kılmalı, fakat onu halktan gizlemeli; ibâdet ne kadar çok olsa dahi, onu azımsamalıdır.
3232 insanların iyisi tâat ve ibâdet ederken, onu halktan gizler ve kapısını kapatıı.
3233 Şimdi bu sözün mânası nedir, dinle; ey iyi insan, bu söze göre hareket et.
3234 Gerçek insan başkalarının yanında kendisini gizlemiş; yüz yıl ibâdet kılmış ve bunu da azımsamıştır.
3235 İbâdeti gizlemeli; yap, fakat insanlar görmesin; bu sözüm bir sır idi; iste şimdi açığa vurdum.
3236 Buraya gel, köy veya şehir içinde ibâdet et; sana her türlü iyilik kapıları açılsın.
3237 Halka faydalı ol, muhtaçlara yardım et; akrabalarına yakınlık göster, bağrını aç.
3238 Bak, burada bir çok yetim, dul, âciz, kör, kötürüm ve topallar vardır.
3239 Farz namazlarını cemâat ile kıl, fakirler haccı olan cuma namazlarını edâ et.
3240 Helâl dünyalık kazan ve fakirlere dağıt; insanlara yardımda bulun ve onlara güler yüzle muamele et.
3241 Bu sayılan hizmetler birer ibâdettir; bunları yerine getiren herkes müsterih olabilir.
3242 Bütün bunları sen terkettin; tek başına namaz kılıyor ve oruç tutuyorsun, ey asîl tabiatlı.
3243 Namaz ve oruç, bunlar hep kendi menfaatin içindir; hep kendi menfaatini düşünen insan hodkâm olur.
3244 insanların seçkini ve olgun olanı merhametli insan çok güzel söylemiş.
3245 insanların iyisi — kendi menfaatini bırakıp, zahmet yüklenerek, başkalarının faydasını isteyen kimsedir.
3246 İnsan merhametli olmalı ve kötülere acıyarak, onlara şefkatle iyi yolu göstermelidir.
3247 Hayatta iken, insan-oğlu faydalı olmalı; faydalı olmayacak kimse, doğar doğmaz ölmelidir.
3248 insanların iyisi başkalarına faydalı olur; halk için lüzumlu olan bu iyi insandır.
3249 İbâdetine güvenen bir kul Tanrıyı memnun edecek yolu henüz bulamamış demektir.
3250 Sen Tanrının rızasını elde etmek istersen, müslümanların memnun olmasını dile; sözü fazla uzatma.
3251 Tanrı senin ibâdetine muhtaç değildir; kendi kulluğunu yerine getir ve iyi ad kazanmağa bak.
3252 Adı kul olanın yapacağı şey ibâdettir; bütün ibâdetsiz kulların adı bir mecazdan ibarettir.
3253 ibâdet, durmadan ibâdet kıl, kulluk budur; ibâdete dikkat et ve bu yoldan ayrılma.
3254 Bilgisi geniş hakîm çok yerinde söylemiş; buna göre hareket et, ey eli açık insan.
3255 İbâdet ve tâatte bulundum diye, fazla gurur getirme; ibâdete devam et, Tanrıya ibâdet eden insan azizdir.
3256 İbâdet kıl, Tanrıya kulluğun budur; fakat ibâdet kıldım diye, idrâkini kaybetme.
3257 Ey Odgurmış, bugün seni davet ediyorsam, kendi menfaatimi düşünüyorum zannetme.
3258 Eğer gelirsen, senin için faydalı olur; gelmezsen de, bana bir zarar gelmez.
3259 Seni halkın iyiliği için davet ediyorum; bu iyilik halkın menfaatidir; buna karşı gelme.
3260 Benim bu söylediklerime bir dikkat et; doğru ise, oradan kalk, buraya gel.
3261 Benimle beraber ol, bana yardım et; fakirleri destekle, onların vaziyetini düzeltmeğe çalış.
3262 Bu senin için sevaplı bir iş ve benim için ise, iyi bir addır; buna karşılık kadir Tanrı sana her iki dünyayı nasip eder.
3263 Beni iyiliğe doğru götür, kendin iyi ol; insan iyi insanlara bakarak, yolunu düzeltir.
3264 Bugün bana iyilik yapmam için bir sebep ol; ey pehlivan, Tanrı sana da bunun karşılığını verir.
3265 İranlı âlim ne der, dinle; iranlı âlimlerin şöhreti büyüktür.
3266 Bey halka karşı iyi ve âdil olursa, onun faydası bütün halka dokunur ve halk saadete kavuşur.
3267 Kendi iyiliğini istersen, beyin iyi olmasını iste; beyin iyi olması halkın menfaatidir.
3268 Halk iyi olursa, bu iyiliği onun yalnız kendisi içindir; beyi iyi olursa, halk gün görür.
3269 insan derler, insan kimdir; insan başkalarına faydalı olan ve onların işlerini gören kimsedir.
3270 Bütün ınsan-oğulları iyiyi severler; iyi nerede, ben de onu öğeyim.
3271 iyi, halka faydalı olan ve bundan dolayı ona zevk veren şeydir.
3272 iyi insan halka karşı şefkatli olur; merhametli olursan, sen de iyi insan olursun.
3273 işte yazı ile ulaştırılacak sözlerimi söyledim; sözümü bitirdim ve kalemi sildim.
3274 Bundan başka daha söylenecek. ne gibi sözüm varsa, akraban bunları da ağızdan bildirecektir, ey ay yüzlüm.
3275 Mektubu katladı, bağladı ve üzerini mühürleyerek, uzattı; Öğdülmiş gelip, elinden aldı.
3276 Hükümdar : — Git, daha münâsip ne gibi söz varsa, ona ulaştır, ey hakîm — dedi —
3277 Şimdi gayret et, onu bana getir; ey yiğit, bana onsuz, boş gelme.
3278 Bilgili ne der, dinle; zeki elçi gönder ve sözünü ona tevdi et.
3279 Ben sana şimdi ağızdan "ne söyleyeyim; ey kalbi doğru, söylenecek sözlerin hepsini sen biliyorsun.
3280 Ne söylemek icap ederse, sen ağızdan söyle; nasıl münâsip görürsen öyle hareket et.
3281 iyi terbiyeye, iyi tavır ve harekete sahip olan Öğdülmiş— "Baş üstüne!"— diyerek, kalkıp çıktı.
3282 Atına bindi, evine doğru hareket ederek, gelip indi; evine girdi, yaka ve kuşağını çözdü.
3283 Güneş döndü, başını yere yaklaştırdı; dünyanın aydınlık yüzü kırmızı sise büründü.
3284 Perçemini aşağı salıverdi, parlak yüzü kapandı ve güzel zülfü her tarafı kapladı.
3285 Kalkıp abdest aldı ve yatsı namazını kıldı; döşek istedi ve yatıp, bir az uyudu.
3286 Birden silkinerek, tekrar uyandı, başını kaldırdı; sis gök yüzünü siyah zenciye döndürmüştü.
3287 Kalkıp abdest aldı, sabah namazını kıldı; duâ etti, teşbih çekti; yine bir az bekledi.
3288 Yüzünü örten ipek kalkan sıyrıldı; gülen parlak yüz gibi, dünya aydınlandı.
Yorumlar
Yorum Gönder