3318 Odgurmış cevap verdi : — Söylediklerini dinledim, sen de benim sözlerimi dinle — dedi —
3319 Gösterdiğin bu yakınlığın Tanrı ecrini ihsan etsin, iyi insanlara bahşettiği yüz binlerce sevaba sen de nail ol.
3320 Başka söyleyeceğin söz ne imiş, onu da bana söyleyiver.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMUŞ'A CEVABI
3321 Öğdülmış cevap verdi ve : — Bu sözüm şudur — dedi— seni görünce, özüm parladı.
3322 insan kendi arzusu ile yol yürürse, zahmet çekmez, ey bilgisi büyük.
3323 Tecrübeli insan ne der, dinle; mânasına dikkat et, ey huzura kavuşmuş insan.
3324 Hangi işe arzu ve dilek ile girişilirse, bu dilek her adımda ona bir destek olur.
3325 istekle yürüyünce, uzak yer yakın olur; arzuladığı yüzü görünce, can sahibini bulur.
3326 Öğdülmiş devam etti:—îşte ben dâima seni merak ediyorum, dilimden düşürmüyorum.
3327 Köy ve şehri, yakın akraba ve kardeşleri bıraktın, insanlardan uzaklaştın; burada hiç bir tanıdık ve ahbabın yok.
3328 Tek başına ağır zahmetlere katlandın; aç ve çıplak yaşıyorsun, dermansız bir hâldesin.
3329 Senin için bütün akrabaların sızlanıyor; görmek isteyince, bulamıyor ve iştiyak içinde çırpınıyorlar.
3330 Hiç bir insan tek başına yapamaz; sen burada yalnızsın, hasta da olabilirsin.
3331 Bu düşünce ile ben evde duramadım; endişe ve kayguya karşı koyamadım.
3332 Tanrı cehennemi yalnız senin için yaratmadı; bütün bu azapları yalnız senin için zikretmedi.
3333 Niçin ve neden kendine böyle eziyet ediyorsun; bana bunu açıkça söyle, ben de senin bu husustaki fikirlerini anlayayım.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3334 Odguımış cevap verdi :— Bu sözünü dinledim; ben de cevap vereyim, dinle— dedi —
3335 Bu söylediğin sözler senin şefkatinden ileri geliyor; bu akrabalık nişanesi ve yakınlık alâmetidir.
3336 Akrabaların kederini akrabalar paylaşır; insanın bir akrabası olmazsa, onun İstırabına yabancı kimseler nasıl ortak olabilirler.
3337 Ben de kardeş ve akrabalardan ayrılarak, buraya gelip, niçin bu kadar zaman burada kaldım.
3338 Çünki dinimin selâmetini ve kendi menfaatimi bunda gördüm.
3339 Onun için kalkıp, buraya geldim; halvete çekilip, böylece Tanrıya ibâdetle meşgul olmak istedim.
3340 Bu dünya işlerine karışan kimse aynı zamanda ibâdet ve âhiret işini yerine getiremez.
3341 İnsan bütün bu halka kapısını kapatmayınca, yaratan Tanrıya ibâdet edemez.
3342 İnsan ibâdette zevk bulabilmek için, hevesin kafasını iyice ezmelidir.
3343 Takva sahibi insan ne der, dinle; nefsine kapılan kimse din işini tam yapamaz.
3344 Din hevesin ve nefsin en büyük düşmanıdır; bu ikisi ibâdet etmek isteyen kulu yolundan şaşırtır.
3345 Nefsine kapılırsa, insan onun esiri olur; tenin arzusuna uyarsam, beni kul eder
3346 Hevesin tesirinde kalma, akıl ile karar ver; ten baş kaldırırsa, bilgi ile hâkim ol.
3347 Böyle olduğu için, ben köy ve şehirleri bırakıp, ağır zahmetlere katlanarak, buraya sığındım.
3348 İnsanlardan ayrı yaşıyorsam, buna mukabil boş söz de sarfetmiyorum ve dedi-kodu yapmıyorum.
3349 Ey kardeş, sen bana:—Yalnız yaşıyorsun—dedin; ey dostum, zikruHah benim için kâfi bir arkadaştır.
3350 Yakın akraba ve kardeşlerden uzak bulunmama gelince, ne aç olduğum zaman ve ne tok olduğum zaman, onlara bir yük olmadım.
3351 Halkın gönülü yufkadır, onu muhafaza etmek çok güçtür; burada gönül kınlırsa, ilâhî adaletle karşılaşılır; bu ise, kâfidir.
3352 Her ne kadar benden halka fayda yok ise de, onlar benden zarar da görmezler.
3353 Fayda ve zarar, iyilik ve kötülük hep Tanrıdan gelir; bu onun takdiridir.
3354 Yukarıdaki Arş ile aşağıdaki toprak arasında bulunan her şey, aynı şekilde, Tanrıya muhtacdır.
3355 Ey namlı, insanlar arasında ne var, fayda yahut zarar ve ziyan, onu sen biliyorsun.
3356 İbâdetin ne faydası var — diye soruyorsun; ibâdet kulluktur ve kula kapıları açar.
3357 Kul adı bundan dolayı kula unvan oldu; o dağa çekilip, gece-gündüz ibâdet etmelidir.
3358 Kula bu ad verilmemiş olsa bile, kadir Tanrı ister kabul etsin-ister etmesin, ibâdet ve zikir dilden düşmemelidir.
3359 Bu yalnızlığımın bana zararı yoktur; ten ve din sıhhatini ben burada buldum.
3360 Şu beyti söyleyen ne der, dinle; dışına bakma, içine ve mânasına dikkat et.
3361 Ey insanların mahiri, tek başına ve arkadaşsız yürü; bak, papağan konuşmağı ve söz söylemeği kendi başına elde etti.
3362 Kul yalnız ve tek başına ibâdet ederse, bu tek bir kimseden halka nasıl zarar gelebilir.
3363 Ey kardeş, insanlara karışmağı öğdün; fakat insan onlara nasıl katılır ve onlar ile nasıl ahbap olur.
3364 işte bana geldiğinden beri ben bugün ibâdetten geri kaldım; bir düşünsene.
3365 Bir tek seninle buluşmanın zararı bu kadar olursa, artık beni fazla zorlama.
3366 imdi ben insanlar arasına girersem, ibâdete ne zaman elim değer.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
3367 Öğdülmiş cevap verdi ve: — Sözünü dinledim, sen de beni dinle, yüzünü çevirme — dedi —
3368 Söylediklerinin hepsi doğrudur; lâkin dikkat edersen, bunlar hakikatte ancak birer bahanedir.
3369 İnsan hayatında kendisini yükseltmek ve adını yaşatmak için, başkalarına faydalı olmalıdır.
3370 İnsanlar ondan bir iyilik görmezlerse, onun yaşadığı nereden belli olur.
3371 İnsan evlenmeli ve bir çok çoluk-çocuk sahibi olmalıdır; "evlâtsızdır" — demek, insan için bir hakarettir.
3372 İnsanların seçkini ne der, dinle; neslin kesilmemesinin çâresi kadındır.
3373 Evlâtsız insan ölürken peşimanlığını ikrar etti ve:— Ey benden sonra gelen sen, çoluk-çocuk sahibi ol— dedi.
3374 Öldükten sonra evlâdı kalan bir baba için "yaşamıyor" denilemez.
1375 Evlâtsız insanın, ölünce, nesli kesilir; dünyadan adı silinir ve yeri boş kalır.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3376 Odgurmış cevap verdi ve : —Doğru, fakat bunun başka türlü bir şekli de var — dedi —
3377 Eğer çoluk-çocuk iyi ve hayırlı olursa, bu iş senin dediğin gibi olur.
3378 Eğer evlât hayırsız çıkarsa, hayatta seni inletir; ölünce de, seni çabucak unutur.
3379 Senin adını kötüler ve üstelik, büyükler başta olmak üzere, bütün yat-yabancı bed-duâ ederek, sana söğer.
3380 Çoluk-çocuk insana düşmandır, düşman neyine gerek; düşmansız hayat sürmek daha iyidir.
3381 Düşmandan nasıl rahatlık umarsın; düşmanın atı bile senin aleyhine şahitlik eder.
3382 Bilgisi derin olan insan ne iyi bilgi vermiştir; oğul-kızın adı, insan için, giderilemeyen bir gölgedir.
3383 Bilgilinin buna benzer bir sözü vardır; dikkat edersen, temiz kalpli insan doğru söylemiştir.
3384 Sen oğul-kız diye, kendini üzersin; bu zahmeti takdir eden oğul-kız nerede.
3385 Haram toplarsın; gidersen, kalır; sen inleye-inleye git, safâsını o sürsün.
3386 Evlenen kimseyi bir gemiye binmiş farzet, gemiye binen kimse denize açılır.
3387 Oğul-kız dünyaya gelirse, gemisi parçalanır; gemi parçalanınca, su içinde kim diri kalır.
3388 Oğul-kız sahibi insanın kusuruna bakmamak; evlât sahibinin yediği zehirdir.
3389 Evlâtların hayırsızı ölen anne ve babasını, bir kerre olsun, anmaz.
3390 Böyle çocuktan hiç vefa umulurmu; onun tabiatı kötü ve işi gücü cefâdır.
3391 Oğul-kız babası her türlü zahmete katlanır; belâ ve mihnetleri de fil gibi yüklenir.
3392 Dost, ahbap ve arkadaş edinmeli—dedin; bu iyi, fakat bunların yükünü yüklenmek çok zordur.
3393 Parlak bilgili hakîm yine çok güzel söylemiş; insanın gönülü yufka ve muhafazası güçtür.
3394 Gönül sırça gibidir; ey oğul, onu çok iyi muhafaza et, kırılmasın.
3395 Gönül nazlıdır, bu tecrübe edilmiştir; şöyle ki, sıcakta erir, soğukta donar.
3396 Dostun gönülü kırılırsa, o içinden sana düşman olur; düşmanın bulunduğu yerde huzur ve sükûn kalmaz.
3397 Düşman yüzünden hayat tatsızlaşır; nerede olursa-olsun, düşman zararlıdır.
3398 Düşman senin için ne kadar küçük olursa-olsun, sen onu büyük kabul et, ey merd ve cesur insan.
3399 Sinek fil için büyük bir düşmandır; fili ısırdığı zaman, onu zıp zıp zıplatır.
3400 Dinle, düşmanı olan ve ömrünü düşman ile çarpışarak geçiren insan ne der.
3401 Düşmanım küçüktür — diye, sen ihmalkâr davranma; — niçin korkayım — diyerek, öğünme.
3402 Düşmanın varsa, onu ihmâl etme; düşmana karşı düşmanca hareket et; iyi huylu insana karşı da halîm-sehm ol.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
3403 Ögdilmiş cevap verdi, söze başladı : — Sözümü dinle ve kalbine yerleştir — dedi —
3404 Tanrı bu dünyayı bilerek yarattı; helâlinden yiyecek ve içecek gönderdi.
3405 iyi arkadaş edinerek, onlarla düşüp-kalkmalı; insanın arkadaşı iyi olursa, kendisi de iyi olur.
3406 Başkalarına faydalı olabileceğin yerde insanlara karış; bil ki, insanlara faydalı olmak insanın kendi menfaatidir.
3407 Ey cömert, bu tek başına yaşayan yabanî adamın başkalarına faydası dokunmaz.
3408 Başkalarına faydası dokunmayan insan ölü gibidir; faydalı ol, ölü olma; ey mert yiğit.
3409 Bir kimsenin arkadaş ve ahbabı ne kadar çok olursa, onun adı o nisbette memlekete yayılır ve işi yoluna girer.
3410 O bu dünyada dileğine kavuşur; eğer âhiret saadeti isterse, onu da bununla temin eder.
3411 Kara gününde bu dostlar onun uğrunda hayatlarını feda ederler, sevinçli gününde de sevinçten gözleri parlar.
3412 Onun faziletini her kese söyler ve yayarlar; kusurunu görünce de, ağızlarını açmazlar, gizlerler.
3413 insanı gaflet uykusundan uyandıran düşmandır ve yine düşmandır ki, onun kusıîr ve faziletlerini memlekete ilân eder.
3414 Düşmanı olmazsa, insanın mertliği, adı ve aslı ne zaman belli olur.
3415 Kimin fazileti çok olursa, onun dengi olmayan düşmanı da o kadar çok olur.
3416 Kim faziletli ve asîl nesepli olursa, memleketin her tarafında bir çok kimseler ona düşman olurlar.
3417 iyi insanın düşmanı belli olur; kötünün düşmanı yoktur; kötü adam zâten ölüdür.
3418 Hangi insanın etrafına bir düşman kalabalığı toplanmış ise, bil ki, o insanın fazileti diğerlerinden fazladır.
3419 Düşman ile çarpışa-çarpışa insanın adı büyür; düşmansız kimsenin adı yükselmez, yerde kalır.
3420 Faziletli insan ne der, dinle; bu fazilet ile insan dilek ve arzusuna nâıl olur.
3421 Bin tane düşmanı olup da, hakkında her gün bin defa konuşulmayan insana insan denilirmi.
3422 Bak, arkasından binlerce köpeğin sesini duyunca, kaçana kurt mu denir.
3423 Yalnız olunca, insanları çekiştirmem; dilimi lüzumsuz ve boş lâflar ile günaha sokmam — dedin.
3424 Ortada kimse yoksa ve kendin insanlar arasında oturmuyorsan, kimin hakkında konuşacaksın.
3425 Bak, yiğit o kimsedir ki, insanlar arasında gezer, fakat dilini muhafaza eder ve böylece baş-köşeye geçer.
3426 Kaba söze yumuşak cevap vermeli ve acı sözlere de tatlı sözle mukabele etmelidir.
3427 Başkalarının yükünü yüklenmeli, fakat onlara yük yüklememeli; cefâ edenlere karşı, ses çıkarmadan, vefa göstermelidir.
3428 Öç ve kibiri gönülden atmalı, gönlünde ne varsa, dilinde de o olmalıdır.
3429 İyilik ile nâm ve şöhret kazanmış olan, insanların iyisi ne der; dinle.
3430 İnsanlara karşı kaba söz söyleme; kaba sözün acısını gönül uzun yıllar çeker.
3431 Sana kim söğerse, sen onu eğmelisin; böyle olursa, o küstahlardan sayılır, sen de asillerden sayılırsın.
3432 Cefâ edene karşı vefa göstermekte devam et; yiğit olan vefa gösterir; kötüler ise, cefâ ederler.
3433 Yakınların, akraba ve kardeşlerin senden uzaklaşsalar bile, ey arkadaş, sen onlara karşı dâima yakınlık göster.
3434 Eğer zâlim sana zulüm ederse, sen onu affet, din yolu budur.
3435 Kul ve câriye suç işlerlerse, sen onların suçunu bağışla; bu suç bağışlama sevabını, âhiret için, kendine azık et.
3436 Yiğitlik budur; bunun için er olanlar zahmete katlanıp, sabırla ölümü bekleyerek dolaşırlar.
3437 Bugün sen tek başına bir eve kapanmakta ne gibi bir fayda umuyorsun, ey yumuşak huylu.
3438 Huzur, arzu ve nimeti gözünle görmedin; gümüş, mücevher, altın ve bakıra da hiç sahip olmadın.
3439 Senin sarayın, köşkün, yerin ve yurdun yok; at, koşum, çoluk-çocuk hani; bunlardan hiç biri sende yok.
3440 İnsanlar üzerinde de senin hiç bir kuvvet ve hâkimiyetin yok ki, onu kötüye kullanmayasın ve temiz nâm kazanasın.
3441 Ne buldun ki, sonra ondan vaz geçtin; hangi mecnûn sana zâhid adını taktı.
3442 Erkek olan, çoğu elde edebildiği hâlde, az ilev iktifa eder; böyle bir insan zâhidlik mertebesine erişir.
3443 Yoksa, aradığını bulamayan her kes zâhid olur; sabırdan başka bir çâre bulamadığından, elindeki ile yetinir.
3444 Erkek o kimsedir ki, bin arzusunu bulur ve ondan mertçe yüz çevirir.
3445 Yedirir, içirir ve malını fakirlere dağıtarak, Tanrıya can ve gönülden ibâdet eder.
3446 Gelen dünya nimetlerine gönül bağlamaz; elinden gidenlere de içi sızlayıp, yüzü buruşmaz.
3447 Arzusunu elde etmek için kuvvet bulduğu hâlde, kendisini tutar, gönülüne ve diline hâkim olur.
3448 Dikkat edersen, şu sözün mânası buna uyar; dinle ve ona göre hareket et, ey yumuşak huylu.
3449 Erlerin eri odur ki, her şeye muktedir olur; fakat yapmağa gelince, nefsine karşı mukavemet eder.
3450 Yine bu erden daha iyi erkek odur ki, bir arzusuna nail olduğu hâlde, kendisine derhal hâkim olur.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3451 Odgurmış cevap verdi:—Doğru söyle, arzun nedir, ey ay gibi güzel yüzlüm — dedi —
3452 Ben ne söylersem, reddediyorsun; sözümü beğenmeyip, itirazda bulunuyorsun.
3453 Bana açık söyle, dileğin nedir; ne istiyorsan, açıkça söyle ve iste.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
3454 Öğdülmiş cevap verdi : — Ben buraya bir maksatla geldim, dileğimi arzedeyım — dedi —
3455 Hükümdar Kün-Toğdı seni haber aldı; sana ihtiyacı olduğu için, beni gönderdi.
3456 Seni görmeği çok arzu etti; seni çağırıp götürmek İçin, dâvetçı olarak, beni yolladı.
3457 Ne kadar ağır gelse bile, senin oraya kadar gidip, hükümdara bir görünmen gerekir.
3458 Hükümdar çok iyi bir padişahtır; çok merhametli, halkın candan sevdiği bir insandır.
3459 Hükümdarın yüzünü gören her kes kutlu olur; her iki dünyada tam saadete kavuşur.
3460 Devleti idare eden, memleket işlerinde dirayet sahibi olan memleket beyi ne der, dinle.
3461 Kanunlara riâyet eden, doğru bey, gerçekten, bir saadettir; onun saadetinden her kes kendisine hisse alır.
3462 Nerede adaleti ile şöhret bulan bir bey bulunursa, oraya gitmeli; insan onda saadetini bulur.
3463 Adalete istinat eden kanun — bu göğün direğidir; kanun bozulursa, gök yerinde duramaz.
3464 Bu kanun koyan beyler hayatta bulunmasalardı, Tanrı yedi kat yerin nizâmını bozmuş olurdu.
3465 Adil beyin yüzünü gören kutlu olur; sevaba girer ve günahtan kurtulur.
3466 Bilirsin, bugün benim adam olmama sebep hükümdardır; o bana destek olmuştur.
3467 Tanrı bana anlayış, akıl ve bilgi verdi ve ben bundan dolayı her türlü iyiliği yapmağa muvaffak oldum.
3468 Halka faydalı olmak ve onun yükünü yüklenmek hususunda her türlü iyilik için Tanrı bana tevfık ihsan etti.
3469 El-ele verip, beylik düğümünü çözmek için, hükümdar bugün seni de istiyor.
3470 Şimdi sana dâvetçi olarak beni gönderdi; ey mert yiğit, ben yalnız dönmeyeyim.
3471 Hükümdar kendi eli ile yazıp, sana bir mektup da gönderdi; ne demiş ise, kendin bak, oku.
3472 Çıkarıp, mektubu sundu; Odgurmış aldı ve bir az düşünceli, mektubu açtı.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
3473 Mektubu okudu, uzun-uzun düşündü ve: — Hükümdar çok manalı sözler yazmış —dedi —
3474 îmdi hükümdar— "Gel!" — diye davet etmiş, her türlü iyilikleri teker-teker sayıp dökmü
3475 Bunlar benim için çok büyük bir iştir; söyle, bana bir akıl öğret, ne yapmalı?
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
3476 Öğdülmiş cevap verdi : — Hükümdar dâima senden bahseder, bir ân bile seni dilinden düşürmez — dedi —
3477 Konuşmağa başlar-başlamaz, ağzından adın çıkar; o seni dört gözle beklemektedir.
3478 Gönül arzulayarak, kimi severse, her sözde onun adı dilinden düşmezmiş.
3479 Şu beyti oku, kendisini sevdirmiş insan ne der; gönlü doyuran, sevgilinin yüzüdür.
3480 Gönül kimi severse, göz dâima onu görür; göz nereye bakarsa, orada o uçar.
3481 Gönülde arzu ve dilek ne ise, insan söze başlayınca, dâima ondan bahseder.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3482 Odgurmış cevap verdi : — Ey yiğit, bana tavsiyede bulun, ne yapmalıyım — dedi —
3483 Sevgili kardeşim, bana yakın ol=>n sensin; bir fikir ver, kardeşlik hakkını yerine getir.
3484 Bu işte senin bilgin ile mütenâsip bir tavsiyede bulunmanı istiyorum.
3485 Sen bir kardeşsin, istersen arkadaş olarak da kabul et, kardeş ve arkadaş arasında fark yoktur.
3486 Bugün bana gerçekten bağlı olan sensin; ne yapmalı, söyle; sana güveniyorum.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
3487 Ögdülmiş cevap verdi ve: —-Ey mübarek insan, bunu sen bana sorma — dedi —
3488 Hükümdar beni sana dâvetçi olarak gönderdi; sen şimdi benim ile nasıl istişarede bulunursun.
3489 Gidelim—demekten başka, benim bir sözüm yoktur; ben sana nasıl "gitme" diyebilirim.
3490 Seninle birlikte bulunmak benim için çok faydalıdır; kendi faydasını isteyen kimse ile akıllı insan istişare etmez.
3491 Bilgili çiğil ne der, dinle; ey bilgisiz, dinle ve buna boyun eğ.
3492 Kendi istifâdesi bahis mevzuu olan bir kimse ile istişarede bulunmamalı; ey mübarek insan, bundan sana fayda gelmez.
3493 Ey arkadaş, istişare ederken, kendi faydasını düşünmeyen kimse ile istişare et.
3494 Kendi faydasını düşünen kimse, menfaati için, münâsip olanın dahi uygun olmadığını söyler.
3495 Bâzı işler vardır ki, insanlar ile istişare etmek lâzımdır; fakat neticede insan yine gönlünün münâsip gördüğü işi yapmalıdır.
3496 Seni en çok düşünen yine bizzat kendinsin, insanlara güvenme; işte o kadar.
3497 Ne yapmak lazımsa, bunu kendin bilmelisin; istişare et, fakat benden bu iş için fikir sorma.
3498 Oradan kalkıp, buraya seni götürmek için geldim; tavsiyem şu: yürü, buradan kalkıp, oraya gidelim.
3499 İnsanlar arasına karıştığın zaman elde edeceğin sevap ve iyilik burada bulunmaz, bu şüphesizdir.
3500 Kasaba ve şehir içindeki çeşitli iyilikleri şimdi sana teker-teker ve açık olarak söyledim.
3501 Bunları doğru söylediğimi takdir edersin; Tanrı bilir ki, senin iyiliğini istedim.
3502 İnsanlardan kaçıyorsun, onlar sana ne yaptı; insanlara karış ve onlar gibi yaşa.
3503 Müslümanların işini gör, ihtiyaçlarına yardım et; Tanrı sana cennet verir, yerin baş-köşe olur.
3504 Gönlünde ve dileğinde hulûs sahibi ol, hareketin dürüst olsun; nerede istersen, orada saadet içinde ömür sür.
3505 insanlardan uzaklaşıp, yalnız yaşama; başkasının kusurunu görme, kendine bak.
3506 Ey hakîm, şu beyit imdi buna benzer; bunu okumalı ve ona göre hareket etmelidir.
3507 Nereye gidersen git, yalnız iyi ol; soya ve asalete bakma, kendinde iyilik ara.
3508 İnsanların iyisi gaflete düşmez; nereye giderse, orada doğru yolu arar.
3509 İnsan iyi olmalı; iyi hareket eden kimse her yerde bin türlü sevinç bulur.
3510 İyilik her yerde iyidir; insan iyiliğe karşı her yerde iyilik bulur.
3511 Sen iyilik yap, kötü olma; böylelikle nerede istersen, orada korkmadan dolaşabilirsin.
3319 Gösterdiğin bu yakınlığın Tanrı ecrini ihsan etsin, iyi insanlara bahşettiği yüz binlerce sevaba sen de nail ol.
3320 Başka söyleyeceğin söz ne imiş, onu da bana söyleyiver.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMUŞ'A CEVABI
3321 Öğdülmış cevap verdi ve : — Bu sözüm şudur — dedi— seni görünce, özüm parladı.
3322 insan kendi arzusu ile yol yürürse, zahmet çekmez, ey bilgisi büyük.
3323 Tecrübeli insan ne der, dinle; mânasına dikkat et, ey huzura kavuşmuş insan.
3324 Hangi işe arzu ve dilek ile girişilirse, bu dilek her adımda ona bir destek olur.
3325 istekle yürüyünce, uzak yer yakın olur; arzuladığı yüzü görünce, can sahibini bulur.
3326 Öğdülmiş devam etti:—îşte ben dâima seni merak ediyorum, dilimden düşürmüyorum.
3327 Köy ve şehri, yakın akraba ve kardeşleri bıraktın, insanlardan uzaklaştın; burada hiç bir tanıdık ve ahbabın yok.
3328 Tek başına ağır zahmetlere katlandın; aç ve çıplak yaşıyorsun, dermansız bir hâldesin.
3329 Senin için bütün akrabaların sızlanıyor; görmek isteyince, bulamıyor ve iştiyak içinde çırpınıyorlar.
3330 Hiç bir insan tek başına yapamaz; sen burada yalnızsın, hasta da olabilirsin.
3331 Bu düşünce ile ben evde duramadım; endişe ve kayguya karşı koyamadım.
3332 Tanrı cehennemi yalnız senin için yaratmadı; bütün bu azapları yalnız senin için zikretmedi.
3333 Niçin ve neden kendine böyle eziyet ediyorsun; bana bunu açıkça söyle, ben de senin bu husustaki fikirlerini anlayayım.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3334 Odguımış cevap verdi :— Bu sözünü dinledim; ben de cevap vereyim, dinle— dedi —
3335 Bu söylediğin sözler senin şefkatinden ileri geliyor; bu akrabalık nişanesi ve yakınlık alâmetidir.
3336 Akrabaların kederini akrabalar paylaşır; insanın bir akrabası olmazsa, onun İstırabına yabancı kimseler nasıl ortak olabilirler.
3337 Ben de kardeş ve akrabalardan ayrılarak, buraya gelip, niçin bu kadar zaman burada kaldım.
3338 Çünki dinimin selâmetini ve kendi menfaatimi bunda gördüm.
3339 Onun için kalkıp, buraya geldim; halvete çekilip, böylece Tanrıya ibâdetle meşgul olmak istedim.
3340 Bu dünya işlerine karışan kimse aynı zamanda ibâdet ve âhiret işini yerine getiremez.
3341 İnsan bütün bu halka kapısını kapatmayınca, yaratan Tanrıya ibâdet edemez.
3342 İnsan ibâdette zevk bulabilmek için, hevesin kafasını iyice ezmelidir.
3343 Takva sahibi insan ne der, dinle; nefsine kapılan kimse din işini tam yapamaz.
3344 Din hevesin ve nefsin en büyük düşmanıdır; bu ikisi ibâdet etmek isteyen kulu yolundan şaşırtır.
3345 Nefsine kapılırsa, insan onun esiri olur; tenin arzusuna uyarsam, beni kul eder
3346 Hevesin tesirinde kalma, akıl ile karar ver; ten baş kaldırırsa, bilgi ile hâkim ol.
3347 Böyle olduğu için, ben köy ve şehirleri bırakıp, ağır zahmetlere katlanarak, buraya sığındım.
3348 İnsanlardan ayrı yaşıyorsam, buna mukabil boş söz de sarfetmiyorum ve dedi-kodu yapmıyorum.
3349 Ey kardeş, sen bana:—Yalnız yaşıyorsun—dedin; ey dostum, zikruHah benim için kâfi bir arkadaştır.
3350 Yakın akraba ve kardeşlerden uzak bulunmama gelince, ne aç olduğum zaman ve ne tok olduğum zaman, onlara bir yük olmadım.
3351 Halkın gönülü yufkadır, onu muhafaza etmek çok güçtür; burada gönül kınlırsa, ilâhî adaletle karşılaşılır; bu ise, kâfidir.
3352 Her ne kadar benden halka fayda yok ise de, onlar benden zarar da görmezler.
3353 Fayda ve zarar, iyilik ve kötülük hep Tanrıdan gelir; bu onun takdiridir.
3354 Yukarıdaki Arş ile aşağıdaki toprak arasında bulunan her şey, aynı şekilde, Tanrıya muhtacdır.
3355 Ey namlı, insanlar arasında ne var, fayda yahut zarar ve ziyan, onu sen biliyorsun.
3356 İbâdetin ne faydası var — diye soruyorsun; ibâdet kulluktur ve kula kapıları açar.
3357 Kul adı bundan dolayı kula unvan oldu; o dağa çekilip, gece-gündüz ibâdet etmelidir.
3358 Kula bu ad verilmemiş olsa bile, kadir Tanrı ister kabul etsin-ister etmesin, ibâdet ve zikir dilden düşmemelidir.
3359 Bu yalnızlığımın bana zararı yoktur; ten ve din sıhhatini ben burada buldum.
3360 Şu beyti söyleyen ne der, dinle; dışına bakma, içine ve mânasına dikkat et.
3361 Ey insanların mahiri, tek başına ve arkadaşsız yürü; bak, papağan konuşmağı ve söz söylemeği kendi başına elde etti.
3362 Kul yalnız ve tek başına ibâdet ederse, bu tek bir kimseden halka nasıl zarar gelebilir.
3363 Ey kardeş, insanlara karışmağı öğdün; fakat insan onlara nasıl katılır ve onlar ile nasıl ahbap olur.
3364 işte bana geldiğinden beri ben bugün ibâdetten geri kaldım; bir düşünsene.
3365 Bir tek seninle buluşmanın zararı bu kadar olursa, artık beni fazla zorlama.
3366 imdi ben insanlar arasına girersem, ibâdete ne zaman elim değer.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
3367 Öğdülmiş cevap verdi ve: — Sözünü dinledim, sen de beni dinle, yüzünü çevirme — dedi —
3368 Söylediklerinin hepsi doğrudur; lâkin dikkat edersen, bunlar hakikatte ancak birer bahanedir.
3369 İnsan hayatında kendisini yükseltmek ve adını yaşatmak için, başkalarına faydalı olmalıdır.
3370 İnsanlar ondan bir iyilik görmezlerse, onun yaşadığı nereden belli olur.
3371 İnsan evlenmeli ve bir çok çoluk-çocuk sahibi olmalıdır; "evlâtsızdır" — demek, insan için bir hakarettir.
3372 İnsanların seçkini ne der, dinle; neslin kesilmemesinin çâresi kadındır.
3373 Evlâtsız insan ölürken peşimanlığını ikrar etti ve:— Ey benden sonra gelen sen, çoluk-çocuk sahibi ol— dedi.
3374 Öldükten sonra evlâdı kalan bir baba için "yaşamıyor" denilemez.
1375 Evlâtsız insanın, ölünce, nesli kesilir; dünyadan adı silinir ve yeri boş kalır.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3376 Odgurmış cevap verdi ve : —Doğru, fakat bunun başka türlü bir şekli de var — dedi —
3377 Eğer çoluk-çocuk iyi ve hayırlı olursa, bu iş senin dediğin gibi olur.
3378 Eğer evlât hayırsız çıkarsa, hayatta seni inletir; ölünce de, seni çabucak unutur.
3379 Senin adını kötüler ve üstelik, büyükler başta olmak üzere, bütün yat-yabancı bed-duâ ederek, sana söğer.
3380 Çoluk-çocuk insana düşmandır, düşman neyine gerek; düşmansız hayat sürmek daha iyidir.
3381 Düşmandan nasıl rahatlık umarsın; düşmanın atı bile senin aleyhine şahitlik eder.
3382 Bilgisi derin olan insan ne iyi bilgi vermiştir; oğul-kızın adı, insan için, giderilemeyen bir gölgedir.
3383 Bilgilinin buna benzer bir sözü vardır; dikkat edersen, temiz kalpli insan doğru söylemiştir.
3384 Sen oğul-kız diye, kendini üzersin; bu zahmeti takdir eden oğul-kız nerede.
3385 Haram toplarsın; gidersen, kalır; sen inleye-inleye git, safâsını o sürsün.
3386 Evlenen kimseyi bir gemiye binmiş farzet, gemiye binen kimse denize açılır.
3387 Oğul-kız dünyaya gelirse, gemisi parçalanır; gemi parçalanınca, su içinde kim diri kalır.
3388 Oğul-kız sahibi insanın kusuruna bakmamak; evlât sahibinin yediği zehirdir.
3389 Evlâtların hayırsızı ölen anne ve babasını, bir kerre olsun, anmaz.
3390 Böyle çocuktan hiç vefa umulurmu; onun tabiatı kötü ve işi gücü cefâdır.
3391 Oğul-kız babası her türlü zahmete katlanır; belâ ve mihnetleri de fil gibi yüklenir.
3392 Dost, ahbap ve arkadaş edinmeli—dedin; bu iyi, fakat bunların yükünü yüklenmek çok zordur.
3393 Parlak bilgili hakîm yine çok güzel söylemiş; insanın gönülü yufka ve muhafazası güçtür.
3394 Gönül sırça gibidir; ey oğul, onu çok iyi muhafaza et, kırılmasın.
3395 Gönül nazlıdır, bu tecrübe edilmiştir; şöyle ki, sıcakta erir, soğukta donar.
3396 Dostun gönülü kırılırsa, o içinden sana düşman olur; düşmanın bulunduğu yerde huzur ve sükûn kalmaz.
3397 Düşman yüzünden hayat tatsızlaşır; nerede olursa-olsun, düşman zararlıdır.
3398 Düşman senin için ne kadar küçük olursa-olsun, sen onu büyük kabul et, ey merd ve cesur insan.
3399 Sinek fil için büyük bir düşmandır; fili ısırdığı zaman, onu zıp zıp zıplatır.
3400 Dinle, düşmanı olan ve ömrünü düşman ile çarpışarak geçiren insan ne der.
3401 Düşmanım küçüktür — diye, sen ihmalkâr davranma; — niçin korkayım — diyerek, öğünme.
3402 Düşmanın varsa, onu ihmâl etme; düşmana karşı düşmanca hareket et; iyi huylu insana karşı da halîm-sehm ol.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
3403 Ögdilmiş cevap verdi, söze başladı : — Sözümü dinle ve kalbine yerleştir — dedi —
3404 Tanrı bu dünyayı bilerek yarattı; helâlinden yiyecek ve içecek gönderdi.
3405 iyi arkadaş edinerek, onlarla düşüp-kalkmalı; insanın arkadaşı iyi olursa, kendisi de iyi olur.
3406 Başkalarına faydalı olabileceğin yerde insanlara karış; bil ki, insanlara faydalı olmak insanın kendi menfaatidir.
3407 Ey cömert, bu tek başına yaşayan yabanî adamın başkalarına faydası dokunmaz.
3408 Başkalarına faydası dokunmayan insan ölü gibidir; faydalı ol, ölü olma; ey mert yiğit.
3409 Bir kimsenin arkadaş ve ahbabı ne kadar çok olursa, onun adı o nisbette memlekete yayılır ve işi yoluna girer.
3410 O bu dünyada dileğine kavuşur; eğer âhiret saadeti isterse, onu da bununla temin eder.
3411 Kara gününde bu dostlar onun uğrunda hayatlarını feda ederler, sevinçli gününde de sevinçten gözleri parlar.
3412 Onun faziletini her kese söyler ve yayarlar; kusurunu görünce de, ağızlarını açmazlar, gizlerler.
3413 insanı gaflet uykusundan uyandıran düşmandır ve yine düşmandır ki, onun kusıîr ve faziletlerini memlekete ilân eder.
3414 Düşmanı olmazsa, insanın mertliği, adı ve aslı ne zaman belli olur.
3415 Kimin fazileti çok olursa, onun dengi olmayan düşmanı da o kadar çok olur.
3416 Kim faziletli ve asîl nesepli olursa, memleketin her tarafında bir çok kimseler ona düşman olurlar.
3417 iyi insanın düşmanı belli olur; kötünün düşmanı yoktur; kötü adam zâten ölüdür.
3418 Hangi insanın etrafına bir düşman kalabalığı toplanmış ise, bil ki, o insanın fazileti diğerlerinden fazladır.
3419 Düşman ile çarpışa-çarpışa insanın adı büyür; düşmansız kimsenin adı yükselmez, yerde kalır.
3420 Faziletli insan ne der, dinle; bu fazilet ile insan dilek ve arzusuna nâıl olur.
3421 Bin tane düşmanı olup da, hakkında her gün bin defa konuşulmayan insana insan denilirmi.
3422 Bak, arkasından binlerce köpeğin sesini duyunca, kaçana kurt mu denir.
3423 Yalnız olunca, insanları çekiştirmem; dilimi lüzumsuz ve boş lâflar ile günaha sokmam — dedin.
3424 Ortada kimse yoksa ve kendin insanlar arasında oturmuyorsan, kimin hakkında konuşacaksın.
3425 Bak, yiğit o kimsedir ki, insanlar arasında gezer, fakat dilini muhafaza eder ve böylece baş-köşeye geçer.
3426 Kaba söze yumuşak cevap vermeli ve acı sözlere de tatlı sözle mukabele etmelidir.
3427 Başkalarının yükünü yüklenmeli, fakat onlara yük yüklememeli; cefâ edenlere karşı, ses çıkarmadan, vefa göstermelidir.
3428 Öç ve kibiri gönülden atmalı, gönlünde ne varsa, dilinde de o olmalıdır.
3429 İyilik ile nâm ve şöhret kazanmış olan, insanların iyisi ne der; dinle.
3430 İnsanlara karşı kaba söz söyleme; kaba sözün acısını gönül uzun yıllar çeker.
3431 Sana kim söğerse, sen onu eğmelisin; böyle olursa, o küstahlardan sayılır, sen de asillerden sayılırsın.
3432 Cefâ edene karşı vefa göstermekte devam et; yiğit olan vefa gösterir; kötüler ise, cefâ ederler.
3433 Yakınların, akraba ve kardeşlerin senden uzaklaşsalar bile, ey arkadaş, sen onlara karşı dâima yakınlık göster.
3434 Eğer zâlim sana zulüm ederse, sen onu affet, din yolu budur.
3435 Kul ve câriye suç işlerlerse, sen onların suçunu bağışla; bu suç bağışlama sevabını, âhiret için, kendine azık et.
3436 Yiğitlik budur; bunun için er olanlar zahmete katlanıp, sabırla ölümü bekleyerek dolaşırlar.
3437 Bugün sen tek başına bir eve kapanmakta ne gibi bir fayda umuyorsun, ey yumuşak huylu.
3438 Huzur, arzu ve nimeti gözünle görmedin; gümüş, mücevher, altın ve bakıra da hiç sahip olmadın.
3439 Senin sarayın, köşkün, yerin ve yurdun yok; at, koşum, çoluk-çocuk hani; bunlardan hiç biri sende yok.
3440 İnsanlar üzerinde de senin hiç bir kuvvet ve hâkimiyetin yok ki, onu kötüye kullanmayasın ve temiz nâm kazanasın.
3441 Ne buldun ki, sonra ondan vaz geçtin; hangi mecnûn sana zâhid adını taktı.
3442 Erkek olan, çoğu elde edebildiği hâlde, az ilev iktifa eder; böyle bir insan zâhidlik mertebesine erişir.
3443 Yoksa, aradığını bulamayan her kes zâhid olur; sabırdan başka bir çâre bulamadığından, elindeki ile yetinir.
3444 Erkek o kimsedir ki, bin arzusunu bulur ve ondan mertçe yüz çevirir.
3445 Yedirir, içirir ve malını fakirlere dağıtarak, Tanrıya can ve gönülden ibâdet eder.
3446 Gelen dünya nimetlerine gönül bağlamaz; elinden gidenlere de içi sızlayıp, yüzü buruşmaz.
3447 Arzusunu elde etmek için kuvvet bulduğu hâlde, kendisini tutar, gönülüne ve diline hâkim olur.
3448 Dikkat edersen, şu sözün mânası buna uyar; dinle ve ona göre hareket et, ey yumuşak huylu.
3449 Erlerin eri odur ki, her şeye muktedir olur; fakat yapmağa gelince, nefsine karşı mukavemet eder.
3450 Yine bu erden daha iyi erkek odur ki, bir arzusuna nail olduğu hâlde, kendisine derhal hâkim olur.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3451 Odgurmış cevap verdi:—Doğru söyle, arzun nedir, ey ay gibi güzel yüzlüm — dedi —
3452 Ben ne söylersem, reddediyorsun; sözümü beğenmeyip, itirazda bulunuyorsun.
3453 Bana açık söyle, dileğin nedir; ne istiyorsan, açıkça söyle ve iste.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
3454 Öğdülmiş cevap verdi : — Ben buraya bir maksatla geldim, dileğimi arzedeyım — dedi —
3455 Hükümdar Kün-Toğdı seni haber aldı; sana ihtiyacı olduğu için, beni gönderdi.
3456 Seni görmeği çok arzu etti; seni çağırıp götürmek İçin, dâvetçı olarak, beni yolladı.
3457 Ne kadar ağır gelse bile, senin oraya kadar gidip, hükümdara bir görünmen gerekir.
3458 Hükümdar çok iyi bir padişahtır; çok merhametli, halkın candan sevdiği bir insandır.
3459 Hükümdarın yüzünü gören her kes kutlu olur; her iki dünyada tam saadete kavuşur.
3460 Devleti idare eden, memleket işlerinde dirayet sahibi olan memleket beyi ne der, dinle.
3461 Kanunlara riâyet eden, doğru bey, gerçekten, bir saadettir; onun saadetinden her kes kendisine hisse alır.
3462 Nerede adaleti ile şöhret bulan bir bey bulunursa, oraya gitmeli; insan onda saadetini bulur.
3463 Adalete istinat eden kanun — bu göğün direğidir; kanun bozulursa, gök yerinde duramaz.
3464 Bu kanun koyan beyler hayatta bulunmasalardı, Tanrı yedi kat yerin nizâmını bozmuş olurdu.
3465 Adil beyin yüzünü gören kutlu olur; sevaba girer ve günahtan kurtulur.
3466 Bilirsin, bugün benim adam olmama sebep hükümdardır; o bana destek olmuştur.
3467 Tanrı bana anlayış, akıl ve bilgi verdi ve ben bundan dolayı her türlü iyiliği yapmağa muvaffak oldum.
3468 Halka faydalı olmak ve onun yükünü yüklenmek hususunda her türlü iyilik için Tanrı bana tevfık ihsan etti.
3469 El-ele verip, beylik düğümünü çözmek için, hükümdar bugün seni de istiyor.
3470 Şimdi sana dâvetçi olarak beni gönderdi; ey mert yiğit, ben yalnız dönmeyeyim.
3471 Hükümdar kendi eli ile yazıp, sana bir mektup da gönderdi; ne demiş ise, kendin bak, oku.
3472 Çıkarıp, mektubu sundu; Odgurmış aldı ve bir az düşünceli, mektubu açtı.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
3473 Mektubu okudu, uzun-uzun düşündü ve: — Hükümdar çok manalı sözler yazmış —dedi —
3474 îmdi hükümdar— "Gel!" — diye davet etmiş, her türlü iyilikleri teker-teker sayıp dökmü
3475 Bunlar benim için çok büyük bir iştir; söyle, bana bir akıl öğret, ne yapmalı?
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
3476 Öğdülmiş cevap verdi : — Hükümdar dâima senden bahseder, bir ân bile seni dilinden düşürmez — dedi —
3477 Konuşmağa başlar-başlamaz, ağzından adın çıkar; o seni dört gözle beklemektedir.
3478 Gönül arzulayarak, kimi severse, her sözde onun adı dilinden düşmezmiş.
3479 Şu beyti oku, kendisini sevdirmiş insan ne der; gönlü doyuran, sevgilinin yüzüdür.
3480 Gönül kimi severse, göz dâima onu görür; göz nereye bakarsa, orada o uçar.
3481 Gönülde arzu ve dilek ne ise, insan söze başlayınca, dâima ondan bahseder.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
3482 Odgurmış cevap verdi : — Ey yiğit, bana tavsiyede bulun, ne yapmalıyım — dedi —
3483 Sevgili kardeşim, bana yakın ol=>n sensin; bir fikir ver, kardeşlik hakkını yerine getir.
3484 Bu işte senin bilgin ile mütenâsip bir tavsiyede bulunmanı istiyorum.
3485 Sen bir kardeşsin, istersen arkadaş olarak da kabul et, kardeş ve arkadaş arasında fark yoktur.
3486 Bugün bana gerçekten bağlı olan sensin; ne yapmalı, söyle; sana güveniyorum.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
3487 Ögdülmiş cevap verdi ve: —-Ey mübarek insan, bunu sen bana sorma — dedi —
3488 Hükümdar beni sana dâvetçi olarak gönderdi; sen şimdi benim ile nasıl istişarede bulunursun.
3489 Gidelim—demekten başka, benim bir sözüm yoktur; ben sana nasıl "gitme" diyebilirim.
3490 Seninle birlikte bulunmak benim için çok faydalıdır; kendi faydasını isteyen kimse ile akıllı insan istişare etmez.
3491 Bilgili çiğil ne der, dinle; ey bilgisiz, dinle ve buna boyun eğ.
3492 Kendi istifâdesi bahis mevzuu olan bir kimse ile istişarede bulunmamalı; ey mübarek insan, bundan sana fayda gelmez.
3493 Ey arkadaş, istişare ederken, kendi faydasını düşünmeyen kimse ile istişare et.
3494 Kendi faydasını düşünen kimse, menfaati için, münâsip olanın dahi uygun olmadığını söyler.
3495 Bâzı işler vardır ki, insanlar ile istişare etmek lâzımdır; fakat neticede insan yine gönlünün münâsip gördüğü işi yapmalıdır.
3496 Seni en çok düşünen yine bizzat kendinsin, insanlara güvenme; işte o kadar.
3497 Ne yapmak lazımsa, bunu kendin bilmelisin; istişare et, fakat benden bu iş için fikir sorma.
3498 Oradan kalkıp, buraya seni götürmek için geldim; tavsiyem şu: yürü, buradan kalkıp, oraya gidelim.
3499 İnsanlar arasına karıştığın zaman elde edeceğin sevap ve iyilik burada bulunmaz, bu şüphesizdir.
3500 Kasaba ve şehir içindeki çeşitli iyilikleri şimdi sana teker-teker ve açık olarak söyledim.
3501 Bunları doğru söylediğimi takdir edersin; Tanrı bilir ki, senin iyiliğini istedim.
3502 İnsanlardan kaçıyorsun, onlar sana ne yaptı; insanlara karış ve onlar gibi yaşa.
3503 Müslümanların işini gör, ihtiyaçlarına yardım et; Tanrı sana cennet verir, yerin baş-köşe olur.
3504 Gönlünde ve dileğinde hulûs sahibi ol, hareketin dürüst olsun; nerede istersen, orada saadet içinde ömür sür.
3505 insanlardan uzaklaşıp, yalnız yaşama; başkasının kusurunu görme, kendine bak.
3506 Ey hakîm, şu beyit imdi buna benzer; bunu okumalı ve ona göre hareket etmelidir.
3507 Nereye gidersen git, yalnız iyi ol; soya ve asalete bakma, kendinde iyilik ara.
3508 İnsanların iyisi gaflete düşmez; nereye giderse, orada doğru yolu arar.
3509 İnsan iyi olmalı; iyi hareket eden kimse her yerde bin türlü sevinç bulur.
3510 İyilik her yerde iyidir; insan iyiliğe karşı her yerde iyilik bulur.
3511 Sen iyilik yap, kötü olma; böylelikle nerede istersen, orada korkmadan dolaşabilirsin.
Yorumlar
Yorum Gönder