5632 Öğdülmiş : — Ben gaflet içinde kendimi mes'üd sandım; bu gaflet içinde hayatım heder oldu — dedi —
5633 Yaşama kudreti beni terketti, uzaklaştı; ben bu zindeliği bırakıp, elime deynek aldım.
5634 Peşıman oldu ve : — Ah, ne yazık ki, günlerim geçti; ömrüm tükendi, gecem artık kararmaktadır — dedi —
5635 Ben, öküz gibi, heves ve nimet yedim; bilerek-bilmeyerek, bir öküz gibi yaşadım — dedi.
5636 Sonra devam etti: — Ben gaflet içinde kendimi bahtiyar zannettim; günlerimi boşu-boşuna geçirdim.
5637 Gençlik kuvveti beni terkederek, uzaklaştı; bu giden gençliğime acıyor ve yanıp-tutuşuyorum.
5638 Hayat nihayet sonuna geldi, ölüm yaklaştı; ölüme karşı bir çâre olmadığı gibi, ondan kurtulacak bir yol da yoktur.
5639 Saçım, sungur rengi gibi, kır oldu; sakalım yazdan kalmış kuru ota döndü.
5640 Otuz iki dişimin, bu beyaz incilerimin, ipi koptu ve onlar da birer birer döküldü.
5641 Gözlerim bu güneşli yer yüzünde her şeyi görürdü; şimdi gözlerime karanlık çöktü, önündeki insanları bile göremez oldu.
5642 İyice dinlersem, uzaklardan duyardım; bugün ben artık insanlar ile ancak işaretle anlaşır oldum.
5643 Başım, kuzgun gibi, siyah idi; şimdi başıma kuğu kondu, yaşım da çok ileriledi.
5644 Bugün artık Tanrıya rücû edecek zamanım geldi; günahlarım için, feryâd ederek, ağlamalıyım.
5645 Artık kalkıp, Tanrıya dönmeliyim; günahlarım için, tövbe ve istiğfar etmeliyim.
5646 Benim artık faydasız şeyleri bırakmam ve gönlümü mâsivadan temizlemem lâzımdır.
5647 Öğdülmiş böylece tövbe ve istiğfar ederek, Tanrıya sığınmak istedi.
5648 Fakat birden bire durup, düşündü ve : — Acele hareket etmemeliyim; çünkü acele etmek zararlıdır; bunu yapmamalıyım — dedi —
5649 ilk önce bu iş için istişare etmem ve zararlı olan şeylerden vaz geçmem lâzımdır.
5650 Her işi bilerek ve danışarak yapmalıdır; danışmayan her kes işinde zarar görmüş ve sonunda peşiman olup, inlemiştir.
5651 Dinle, Tanrıdan insanlara haber getiren nebine der: her yapılacak işe meşveret ile çâre bulunur.
5652 insan her işini yakını ile danışmalıdır; her türlü iş danışma yolu ile halledilir.
5653 insanisinde ancak danışmak suretiyle muvaffak olur; danışmayan kimse sonunda peşiman olur.
5654 Ben şimdi kardeşimin yanına gideyim ve bu işi onunla istişare edeyim.
5655 O da mâkûl görürse, ben bu işi yaparım; eğer mâkûl görmezse, bu işten vaz geçerim.
5656 İnsan kendisi kendi işini iyice bilemez; onu başkasına danışarak yapmak faydalı olur.
5657 Danışırsa, insanın bilgisi genişler; eğer bu danışmaya bilgi de katılırsa, o iş, tereddütsüz, elde edilir.
5658 İstişare eden insan ne der, dinle; insan kendi işini istişare ile yoluna koyar.
5659 Ne gibi bir iş yapmak istersen, onu başkalarına danış; danışmayan kimseye karışma, ondan uzak dur.
5660 Her hangi bir işe girişmek istersen, önce istişare et; dilek ve arzularını istişâre ile yerine getir.
5661 Gece yattı, sabah kalkıp, âbdest aldı; atına binip, saraya gitti.
5662 Müsâade isteyip, hükümdarın huzuruna girdi; hükümdar ona iltifat ederek, yer gösterdi.
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA SUÂLİ
5663 Hükümdara arzetti ve: —Ben bugün kardeşimi şöyle bir ziyaret etmek istiyorum — dedi —
5664 Müsade ederseniz, oraya gideyim; ziyaret edip, çabucak buraya dönerim.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
5665 Hükümdar : — Git, ona benden de selâm götür, ey bilgisi kâmil insan — dedi —
5666 Sırrını doğruca Tanrıya ulaştırdığı vakit, duada beni de unutmasın.
5667 Günahlarımın affını Tanrıdan niyaz eylesin; belki kerîm rabbim beni duâ sayesinde beni affeder.
5668 Öğdülmiş "baş üstüne!" diyerek, kalkıp çıktı ve sevinç içinde evine döndü.
5669 Dünya yüzü altın rengine girdi; güneş yakut rengini safrana çevirdi.
5670 Gök kaşlarını çattı, yüzünü kararttı; bütün insanların gözünü tutup bağladı.
5671 Öğdülmiş namazını kıldıktan sonra, yatağa, girdi; bir müddet düşünerek, uyanık kaldı, sonra bir parça daldı.
5672 Bir az uyudu, tekrar bir müddet uyanık yattı; düşünceleri onu bırakmadı, tekrar kalktı.
5673 Tekrar yattı ve uzun bir müddet uyudu; kendi-kendine ürkerek, birden uyandı.
5674 Düşünceler içinde bir daha gözlerini kapatamadı; uyuyamadı ve kendisini çok yalnız hissetti.
5675 Dikkat etti, önce Müşteri yıldızı kalkıp, alev gibi, yerden yükselmeğe başladı.
5676 Sonra Aygır ile Yıldırık yıldızları parladı, bunlara bir de Erentir katıldı; bu yıldızları kendine işaret bil.
5677 Seher kuşu kalktı ve göğe doğru yükseldi; Mezamir okur gibi, yabancı bir dilde ötmeğe başladı.
5678 Başını kaldırdı ve şarka doğru baktı, güneşin yerinden kopup, yükselmeğe başladığını gördü.
5679 Yerden yukarıya doğru mızraklar budaklandı; gök yüzü ateş ve alev hâline geldi.
5680 Dünyanın yüzü, sevgilinin gülümsemesi gibi, parladı; kederler dağıldı ve sevinçler başladı.
5681 Öğdülmiş yerinden kalktı, âbdest aldı ve namazını kıldı; atına binip koşturarak, dağa doğru koyuldu.
5682 Oraya varınca, atından indi ve yavaşça kapıyı vurdu; kardeşi ibâdeti bırakıp, kapıyı açtı
5683 Öğdülmiş ona selâm verdi, Odgurmış da buna mukabelede bulundu.
5684 Müsâfaha ederek, birlikte eve girdiler, kardeşi söz açarak, ona sordu.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
5685 Ey kardeşim, niçin geldin, söyle; seninle buluşalı henüz bir ay bile geçmedi — dedi —
5686 Senin gönülünü bir az düşük gürüyorum; penbe yüzünü de daha sararmış buldum.
5687 Başına ne gibi bir derd geldi, neyin var, bana" söyle, izah et.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
5688 Öğdülmiş cevap verdi ve : — Kardeşim zemâne ok ile beni vurdu, gönlümü yaraladı — dedi —
5689 Eğer zemâne öğüt ve nasihati ile gönülü aydınlatırsa, o gönül ölmüş olsa bile, yeniden dip-diri olur.
5690 Gaflet yüzünden bu gönlüm uyumuş idi; bu zemâne nasihati beni uyandırdı.
5691 Gönül gözü ile bakarak, şöyle bir denedim ve doğru yoldan ayrılmış olduğumu hayretle gördüm.
5692 Hayat sonuna geldi, yüküm ağırlaştı; benim artık günahlardan tövbe etme zamanım geldi.
5693 Hayatım boyunca insanlara hizmet ettim; bu ihmâl ve gaflet uykusu içinde Tanrıya ibâdet geri kaldı.
5694 Mâsivâ karşıma çıktı; hayat ise, gitmektedir; hayat tükenir, fakat bu dünya kalır.
5695 Ben dünyayı hayat için arzulamıştım; hayat tükendi, bu değersiz dünyanın şimdi ne lüzumu var.
5696 İşte bu bugünkü günüm geçmektedir, acaba ben o gelecek gecemi kazanabilecekmiyim.
5697 Saçım, bahar kelef otu gibi, kurulaştı; sakal ise, sungur tüyü gibi, alaca oldu.
5698 Ey zeki insan, yarınki işimin arzu ettiğim şekilde olması için, benim bugünden hazırlık yapmam lâzımdır.
5699 Buna benzer şöyle bir söz vardır; ey temiz kalpli insan, bu söze göre hareket et.
5700 Ben bu geçmiş hayata peşımanım; ey güzel yüzlüm, acaba bundan sonraki günlerim nasıl geçecektir.
5701 Gençlik günlerim boşuna geçti ve yazık oldu, bari o gelecek gecelerim heder olmasın.
5702 Yarın için bugünden hazırlık gör; bilgili ve zeki insan bana böyle söyledi.
5703 Gafil olma, bu ibâdet işini bugün yap; bu işi bugün yaparsan, yarın için hazırlık görülmüş olur.
5704 Öküz gibi yedim, içtim ve ömrümü boşuna geçirdim; vakit geçmeden, vücûdu riyâzâta çekmeliyim.
5705 O pek çok arzu ve nimetlere nail oldu ve semirdi; artık vakti geldi, bugün onu zayıflatmalıyım.
5706 istediği gibi hareket ederek, huzur içinde çok yattı; bugünden itibaren artık ayak üzere dursun.
5707 O bir çok insanları kendisine düşman etti; ben artık iyilikler yaparak, onları tekrar memnun etmeliyim.
5708 insanlara karşı pek çok el ve dil uzattım; bugün dilim bunlardan istiğfar etmelidir.
5709 Ben insanları çiğneyerek, çok dolaştım; ey insanların azizi, artık kendimi ayak altına almalıyım.
5710 Ben bir kaçağım, rabbimden kaçmış bir âsîyim; bütün varlığım boyunca günâha batmıştır.
5711 Bugün ben tövbe ederek, ona rücû ve rabbimden bunun affını niyaz etmeliyim.
5712 Ölüm henüz yakama yapışmadan, ibâdet ile meşgul olmalıyım; ölüm bir kere yakaladı mı, artık ibâdet mümkün olmaz.
5713 işit, derin bilgili insan ne der, dinle; ey haşîn gönüllü insan, işte sana nasihat veriyor.
5714 Ölüm gelmeden Allaha yönel, kendini topla; ölüm yakalayınca, peşimanlık fayda etmez.
5715 Ölümü unutma, tövbeye hazırlan; gafil olma, ölüm gelir ve yakana yapışır.
5716 İbâdeti gençlik çağında yerine getir; ihtiyarlık gelince, insanın kuvveti kalmaz.
5717 Hayatı aziz bil, ibâdete acele et; ölüm henüz yakalamadan, uyanık dur ve dikkatli ol.
5718 Ölüm henüz yakalamadan, uyanık ol, dikkat et; ölüm yakalayınca, bak, bundan bir fayda gelmez.
5719 Ben şimdi oradan kalkıp, sana geldim; iyice düşünerek, bu hususta bana yol göster.
5720 Sen benim candan bağlı kardeşimsin; ey kahraman, söyle, ne yapmak lâzımdır.
5633 Yaşama kudreti beni terketti, uzaklaştı; ben bu zindeliği bırakıp, elime deynek aldım.
5634 Peşıman oldu ve : — Ah, ne yazık ki, günlerim geçti; ömrüm tükendi, gecem artık kararmaktadır — dedi —
5635 Ben, öküz gibi, heves ve nimet yedim; bilerek-bilmeyerek, bir öküz gibi yaşadım — dedi.
5636 Sonra devam etti: — Ben gaflet içinde kendimi bahtiyar zannettim; günlerimi boşu-boşuna geçirdim.
5637 Gençlik kuvveti beni terkederek, uzaklaştı; bu giden gençliğime acıyor ve yanıp-tutuşuyorum.
5638 Hayat nihayet sonuna geldi, ölüm yaklaştı; ölüme karşı bir çâre olmadığı gibi, ondan kurtulacak bir yol da yoktur.
5639 Saçım, sungur rengi gibi, kır oldu; sakalım yazdan kalmış kuru ota döndü.
5640 Otuz iki dişimin, bu beyaz incilerimin, ipi koptu ve onlar da birer birer döküldü.
5641 Gözlerim bu güneşli yer yüzünde her şeyi görürdü; şimdi gözlerime karanlık çöktü, önündeki insanları bile göremez oldu.
5642 İyice dinlersem, uzaklardan duyardım; bugün ben artık insanlar ile ancak işaretle anlaşır oldum.
5643 Başım, kuzgun gibi, siyah idi; şimdi başıma kuğu kondu, yaşım da çok ileriledi.
5644 Bugün artık Tanrıya rücû edecek zamanım geldi; günahlarım için, feryâd ederek, ağlamalıyım.
5645 Artık kalkıp, Tanrıya dönmeliyim; günahlarım için, tövbe ve istiğfar etmeliyim.
5646 Benim artık faydasız şeyleri bırakmam ve gönlümü mâsivadan temizlemem lâzımdır.
5647 Öğdülmiş böylece tövbe ve istiğfar ederek, Tanrıya sığınmak istedi.
5648 Fakat birden bire durup, düşündü ve : — Acele hareket etmemeliyim; çünkü acele etmek zararlıdır; bunu yapmamalıyım — dedi —
5649 ilk önce bu iş için istişare etmem ve zararlı olan şeylerden vaz geçmem lâzımdır.
5650 Her işi bilerek ve danışarak yapmalıdır; danışmayan her kes işinde zarar görmüş ve sonunda peşiman olup, inlemiştir.
5651 Dinle, Tanrıdan insanlara haber getiren nebine der: her yapılacak işe meşveret ile çâre bulunur.
5652 insan her işini yakını ile danışmalıdır; her türlü iş danışma yolu ile halledilir.
5653 insanisinde ancak danışmak suretiyle muvaffak olur; danışmayan kimse sonunda peşiman olur.
5654 Ben şimdi kardeşimin yanına gideyim ve bu işi onunla istişare edeyim.
5655 O da mâkûl görürse, ben bu işi yaparım; eğer mâkûl görmezse, bu işten vaz geçerim.
5656 İnsan kendisi kendi işini iyice bilemez; onu başkasına danışarak yapmak faydalı olur.
5657 Danışırsa, insanın bilgisi genişler; eğer bu danışmaya bilgi de katılırsa, o iş, tereddütsüz, elde edilir.
5658 İstişare eden insan ne der, dinle; insan kendi işini istişare ile yoluna koyar.
5659 Ne gibi bir iş yapmak istersen, onu başkalarına danış; danışmayan kimseye karışma, ondan uzak dur.
5660 Her hangi bir işe girişmek istersen, önce istişare et; dilek ve arzularını istişâre ile yerine getir.
5661 Gece yattı, sabah kalkıp, âbdest aldı; atına binip, saraya gitti.
5662 Müsâade isteyip, hükümdarın huzuruna girdi; hükümdar ona iltifat ederek, yer gösterdi.
ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA SUÂLİ
5663 Hükümdara arzetti ve: —Ben bugün kardeşimi şöyle bir ziyaret etmek istiyorum — dedi —
5664 Müsade ederseniz, oraya gideyim; ziyaret edip, çabucak buraya dönerim.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI
5665 Hükümdar : — Git, ona benden de selâm götür, ey bilgisi kâmil insan — dedi —
5666 Sırrını doğruca Tanrıya ulaştırdığı vakit, duada beni de unutmasın.
5667 Günahlarımın affını Tanrıdan niyaz eylesin; belki kerîm rabbim beni duâ sayesinde beni affeder.
5668 Öğdülmiş "baş üstüne!" diyerek, kalkıp çıktı ve sevinç içinde evine döndü.
5669 Dünya yüzü altın rengine girdi; güneş yakut rengini safrana çevirdi.
5670 Gök kaşlarını çattı, yüzünü kararttı; bütün insanların gözünü tutup bağladı.
5671 Öğdülmiş namazını kıldıktan sonra, yatağa, girdi; bir müddet düşünerek, uyanık kaldı, sonra bir parça daldı.
5672 Bir az uyudu, tekrar bir müddet uyanık yattı; düşünceleri onu bırakmadı, tekrar kalktı.
5673 Tekrar yattı ve uzun bir müddet uyudu; kendi-kendine ürkerek, birden uyandı.
5674 Düşünceler içinde bir daha gözlerini kapatamadı; uyuyamadı ve kendisini çok yalnız hissetti.
5675 Dikkat etti, önce Müşteri yıldızı kalkıp, alev gibi, yerden yükselmeğe başladı.
5676 Sonra Aygır ile Yıldırık yıldızları parladı, bunlara bir de Erentir katıldı; bu yıldızları kendine işaret bil.
5677 Seher kuşu kalktı ve göğe doğru yükseldi; Mezamir okur gibi, yabancı bir dilde ötmeğe başladı.
5678 Başını kaldırdı ve şarka doğru baktı, güneşin yerinden kopup, yükselmeğe başladığını gördü.
5679 Yerden yukarıya doğru mızraklar budaklandı; gök yüzü ateş ve alev hâline geldi.
5680 Dünyanın yüzü, sevgilinin gülümsemesi gibi, parladı; kederler dağıldı ve sevinçler başladı.
5681 Öğdülmiş yerinden kalktı, âbdest aldı ve namazını kıldı; atına binip koşturarak, dağa doğru koyuldu.
5682 Oraya varınca, atından indi ve yavaşça kapıyı vurdu; kardeşi ibâdeti bırakıp, kapıyı açtı
5683 Öğdülmiş ona selâm verdi, Odgurmış da buna mukabelede bulundu.
5684 Müsâfaha ederek, birlikte eve girdiler, kardeşi söz açarak, ona sordu.
ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
5685 Ey kardeşim, niçin geldin, söyle; seninle buluşalı henüz bir ay bile geçmedi — dedi —
5686 Senin gönülünü bir az düşük gürüyorum; penbe yüzünü de daha sararmış buldum.
5687 Başına ne gibi bir derd geldi, neyin var, bana" söyle, izah et.
ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI
5688 Öğdülmiş cevap verdi ve : — Kardeşim zemâne ok ile beni vurdu, gönlümü yaraladı — dedi —
5689 Eğer zemâne öğüt ve nasihati ile gönülü aydınlatırsa, o gönül ölmüş olsa bile, yeniden dip-diri olur.
5690 Gaflet yüzünden bu gönlüm uyumuş idi; bu zemâne nasihati beni uyandırdı.
5691 Gönül gözü ile bakarak, şöyle bir denedim ve doğru yoldan ayrılmış olduğumu hayretle gördüm.
5692 Hayat sonuna geldi, yüküm ağırlaştı; benim artık günahlardan tövbe etme zamanım geldi.
5693 Hayatım boyunca insanlara hizmet ettim; bu ihmâl ve gaflet uykusu içinde Tanrıya ibâdet geri kaldı.
5694 Mâsivâ karşıma çıktı; hayat ise, gitmektedir; hayat tükenir, fakat bu dünya kalır.
5695 Ben dünyayı hayat için arzulamıştım; hayat tükendi, bu değersiz dünyanın şimdi ne lüzumu var.
5696 İşte bu bugünkü günüm geçmektedir, acaba ben o gelecek gecemi kazanabilecekmiyim.
5697 Saçım, bahar kelef otu gibi, kurulaştı; sakal ise, sungur tüyü gibi, alaca oldu.
5698 Ey zeki insan, yarınki işimin arzu ettiğim şekilde olması için, benim bugünden hazırlık yapmam lâzımdır.
5699 Buna benzer şöyle bir söz vardır; ey temiz kalpli insan, bu söze göre hareket et.
5700 Ben bu geçmiş hayata peşımanım; ey güzel yüzlüm, acaba bundan sonraki günlerim nasıl geçecektir.
5701 Gençlik günlerim boşuna geçti ve yazık oldu, bari o gelecek gecelerim heder olmasın.
5702 Yarın için bugünden hazırlık gör; bilgili ve zeki insan bana böyle söyledi.
5703 Gafil olma, bu ibâdet işini bugün yap; bu işi bugün yaparsan, yarın için hazırlık görülmüş olur.
5704 Öküz gibi yedim, içtim ve ömrümü boşuna geçirdim; vakit geçmeden, vücûdu riyâzâta çekmeliyim.
5705 O pek çok arzu ve nimetlere nail oldu ve semirdi; artık vakti geldi, bugün onu zayıflatmalıyım.
5706 istediği gibi hareket ederek, huzur içinde çok yattı; bugünden itibaren artık ayak üzere dursun.
5707 O bir çok insanları kendisine düşman etti; ben artık iyilikler yaparak, onları tekrar memnun etmeliyim.
5708 insanlara karşı pek çok el ve dil uzattım; bugün dilim bunlardan istiğfar etmelidir.
5709 Ben insanları çiğneyerek, çok dolaştım; ey insanların azizi, artık kendimi ayak altına almalıyım.
5710 Ben bir kaçağım, rabbimden kaçmış bir âsîyim; bütün varlığım boyunca günâha batmıştır.
5711 Bugün ben tövbe ederek, ona rücû ve rabbimden bunun affını niyaz etmeliyim.
5712 Ölüm henüz yakama yapışmadan, ibâdet ile meşgul olmalıyım; ölüm bir kere yakaladı mı, artık ibâdet mümkün olmaz.
5713 işit, derin bilgili insan ne der, dinle; ey haşîn gönüllü insan, işte sana nasihat veriyor.
5714 Ölüm gelmeden Allaha yönel, kendini topla; ölüm yakalayınca, peşimanlık fayda etmez.
5715 Ölümü unutma, tövbeye hazırlan; gafil olma, ölüm gelir ve yakana yapışır.
5716 İbâdeti gençlik çağında yerine getir; ihtiyarlık gelince, insanın kuvveti kalmaz.
5717 Hayatı aziz bil, ibâdete acele et; ölüm henüz yakalamadan, uyanık dur ve dikkatli ol.
5718 Ölüm henüz yakalamadan, uyanık ol, dikkat et; ölüm yakalayınca, bak, bundan bir fayda gelmez.
5719 Ben şimdi oradan kalkıp, sana geldim; iyice düşünerek, bu hususta bana yol göster.
5720 Sen benim candan bağlı kardeşimsin; ey kahraman, söyle, ne yapmak lâzımdır.
Yorumlar
Yorum Gönder