2743 Öğdülmiş cevap verdi : — Ey devletli hükümdar, altın ve gümüş sevinilecek şeydir ve cana ilâcdır — dedi —
2744 Beyin gönülüne şüphe girmemesi ve onu hizmette tutması için, hazinedarın çok doğru, itimat edilir, iyi ve dürüst bir insan olması lâzımdır.
2745 Dünyayı dolaşan ve böylece servet sahibi olan tüccar-başı ne der, dinle,
2746 Bu can sevilecek bir şeydir, ondan daha çok sevilecek şey, altın ve gümüştür; o candan çok daha kıymetlidir.
2747 Perişan olan gönülleri bu gümüş huzura kavuşturur; eğilmeyen başları bu gümüş eğer.
2748 insan gümüşü görür ve ona gönül bağlamazsa, ona hakikî bir melek demek daha doğru olur.
2749 Altın görünce, pek yürekli insanlar bile yumuşar; kaba sözlü insanların da sözü nâzikleşir.
2750 Servetin günden-güne ve saadet içinde artmakta devam etmesi için, hazinedarın gözü tok olmalı, tavır ve hareketi de güven telkin etmelidir.
2751 Çok mal görerek, gözü doymuş olmalı ve kalbinde Allah korkusu bulunmalıdır.
2752 Helâl ve haramı iyice ayırt etmeli; yarayan ve yaramayanı iyice seçebilmelidir.
2753 Gözü tok kimseler senin servetini kendi menfaatları için kullanmazlar; doğru ve dürüst insanlar kendilerini lekelemezler.
2754 Küçüklüğünde altın ve gümüş görmüş olan kimse kendisini pek fazla mal hırsına kaptırmaz.
2755 Eğer kendisinde üstelik Allah korkusu da varsa, bu kimse, şüphesiz, doğruluk yolunu tutar.
2756 Doğruluk bir sermâyedir ve bütün iyilikler bu sermâyenin kârıdır; bu kâr ile insan ebedî tadı bulmuştur.
2757 insan doğru olursa, günü iyi olur; günü iyi olursa, ebedî saadete kavuşur.
2758 Samimî insan ne der, dinle; ey dünyanın temeli, bu söze göre hareket et.
2759 Düşüncen ve sözlerin doğru, hareketin güvenilir olsun, saadet ve bütün bu dünya nimetleri sana gelir.
2760 Doğru olursan, günün kutlu olur; sevinç ve saadet içinde, selâmetle ömür sür.
2761 Hazinedar gönülden bağlı, uyanık, ihtiyatlı ve zeki olmalıdır; insan zekâ ile her işinde muvaffak olur.
2762 O akıllı ve tedbirli olduğu gibi, haya sahibi de olmalıdır; hayâsız adamdan uzak dur, ondan vaz geç.
2763 İnsanı yakışıksız işlerden alıkoyan hayadır; kötü tabiatlı insanları düzelten de yine hayadır.
2764 O içki içmemeli ve nefsine hâkim olmalıdır; nefsine hâkim olan insan saadeti bulur.
2765 içki içerse, mal ile cömertliğe kalkışır; malı etrafına dağıtır, fakat karşılığını alamaz.
2766 Bu iş için eli sıkı bir hazinedar daha iyidir; hazinenin malı hasisçe gözetilmelidir.
2767 Sâdık hizmetkâr sâdık olur; sâdık hizmetkâr beyini zengin eder.
2768 içten bağlı kimse insanların seçkinidir; içten bağlı olan kimseyi sıkı tut, ey insanların ileri geleni.
2769 Hazinedar uyanık olursa, işler bozulmaz; malı hesaplı tutar ve kendisini de yakmaz.
2770 Akıllı olan insan hiç bir şeyi unutmaz; işini hesaplı ve düşünerek görür ve hiç bir vakit yanılmaz.
2771 Akılsız adam, dikkat edersen, unutkan olur; akılsız hazinedar kendi işini bozar.
2772 Her türlü hesabı yapmak için, zekâ lâzımdır; zekâ olmayınca, insan hesap işlerini karıştırır.
2773 Onun usta bir muhasebeci olması ve her çeşit kaydı bilmesi lâzımdır; hesabın iyice tutulması için, dikkatle kayda geçmesi gerektir.
2774 Muhasebeci gelir ve giderleri yazı ile tesbit etmeli; her türlü muamele kayda geçirilmelidir.
2775 Yıl, ay ve günü yazılırsa, tarihi belli olur ve sayılar açık ve vazıh olarak bilinir.
2776 Hesapta emniyet, şüphesiz, kaydetmekle temin edilir; hesap muntazam kaydedilirse, işler aksamaz.
2777 Candan bağlı insan ne der, dinle; hizmetkâr işinin hesabını sağlam tutmalıdır.
2778 Kayda geçmeyen işleri insan gönlünde iyice tatamaz; gönüle inanma, yaz, ey oğul.
2779 Söz yazılırsa, kalır; ihmâl edilirse, gider; ihmalci hizmetkâr hesap verirken, çok zahmet çeker.
2780 Hazinedar bütün bu çeşit kayıt usûllerini bilmeli ve böylece işini emniyetle tanzim etmelidir.
2781 Hangi hizmetkâr hesapta ihmalkâr davranırsa, hesap verirken inler ve başını yerden-yere vurur.
2782 Hazinedarın kara-cümlesi çok iyi olmalı; aklını ve gönlünü hesap tutmağa iyice alıştırmalıdır.
2783 Kara-cümleden sonra, hendese hesabını ele alması lâzımdır.
2784 Dikkat edersen, hendese ince hesaptır; bununla yer ve gök hesapları yapılabilir.
2785 Alim hakîm insan ne der, dinle; bilgili insanın sözü yemek gibi yenilmelidir.
2786 Hendese hesabı çok derin bir hesaptır; bu hesap hakimlerin bile başını döndürür.
2787 O yedi kat göğü bir tane gibi yarar; ova ve tepeleri ise, saçma tanesi gibi, birbirinden ayırır.
2788 Bilgili, akıllı, tavır ve hareketi doğru olmalıdır; akıllı insanların işi dâima iyi olur.
2789 Bilgili insanlar doğru ve dürüst olurlar; doğru insanın her yerde güneşi parlar.
2790 Akıl olmazsa, insan kendisim tutamaz; bilgi olmazsa, insan işini yapamaz.
2791 Hazinedarın işi saray içinde olur; hükümdarın yakınında çalışan kimseler kendilerine çok dikkat etmelidirler.
2792 Ateşin alevi ve dumanı dokunmaması için, onun gönülü ve dili doğru, hareketi ve tabiatı uygun olmalıdır.
2793 Gözünü iyi gözetmeli ve dilini muhafaza etmeli; aklı ile arzu ve heveslerine gem vurmalıdır.
2794 Gözün gördüğü şeyi gönül arzular; gönül arzu edince, ona kim karşı koyabilir.
2795 Gönül yedi endam üzerine beydir; bey yol gösterince, halk tereddütsüz onu takip eder.
2796 Bilgili çok yerinde bir söz söylemiştir; ey yiğit, gönülü ve gözü gözet.
2797 Vücût, yedi endam, gönüle uyar; insan gönülü ile ağır yük yüklenir.
2798 Gönülsüz insan yalnız bir şekil ve kalıptan ibarettir; gönülsüz insan âlim adını kaybeder.
2799 Hazine ve servetin israf edilmemesi için, hazinedar eli sıkı ve ihtiyatlı olmalıdır; cömertliğe lüzum yoktur.
2800 Cömertlik çok iyi bir şeydir, onu elden bırakmamalı; fakat el kesesinden cömertlik olmaz.
2801 O tüccar olmalı ve her türlü ticâretten anlamalıdır; insan ticâretten anlamazsa, kâr edemez.
2802 Bütün eşya ve malları bilen, her şeyin pahalısını ucuzunu tanıyan bir insan olmalıdır.
2803 Her şeyin değerini bilmeli, alış-verişte malca zararlı çıkmamalıdır.
2804 Alış-verişte muamelesi mülayim olmalı; büyüğüe, küçüğe karşı tatlı dil kullanmalıdır.
2805 Ödünç aldığı şeyleri zamanında öderse, ona da istediği malı derhâl verirler.
2806 Ticârette mülayim, tavır ve hareketi doğru olursa, lâzım olduğu vakit onun için mal eksik olmaz.
2807 Eğer beyler askere ihsanda bulunurlarsa, o bunu, yüzünü ekşitmeden, verine getirmelidir.
2808 Hizmetkâr ihsana mâni olursa, askerin gönülü kırılır; askerin gönülü kınhrsa, beyin adı lekelenir.
2809 Cömertlerin başı ne der, dinle; ey cimri insan, bunu hatırında tut.
2810 Sevilen kimseyi gözden düşürmek ve onu sevimsiz yapmak istenilirse, va'd edilen şeye mâni olmak ve vermemek kâfidir.
2811 Verilmeyecek şeyi va'd etmemeli; bir kerre de va'd edıldımı, ona mânı olmamalıdır.
2812 Beyler sözlerinde durmazlarsa, itimâdı kaybederler, itimat kaybolunca, mal da gider.
2813 Hazinedar çok uyanık ve dikkatli olmalıdır; savsaklamağa lüzum yoktur; hizmetkâr savsaklayıcı olursa, işler sürüncemede kalır.
2814 İdlerin yanındaki bütün bu hizmetkârlar, ihtiyaçlarından dolayı girmiş ve kapılanmışlardır.
2815 Hizmetkâr darlıkta kalır ve muhtaç duruma düşerse, onun sıkıntısını duyan bey ihsan fermanını göndermelidir.
2816 Hazinedar işi uzatır ve ihsan edileni vermezse, muhtaç duruma düşen hizmetkâr sonra ondan yüz çevirir.
2817 insan muhtaç olduğu şeyi zamanında bulursa, bu çöp olsa dahi, ona fil kadar gözükür.
2818 Bu ak saçlı sana ne der, dinle; ey kahraman, muhtaç olanın ihtiyâcını karşılamağa çalış.
2819 isteyen istediğini zamanında bulursa, buna karşılık icâbında canını feda eder.
2820 Lâzım olduğu zaman bir çöp fil kadar olur; her şey bunun gibidir.
2821 işte hükümdar böyle akıllı, bilgili, haya sahibi ve yumuşak huylu bir insan bulursa,
2822 Hazine ve serveti ona tevdi edebilir; ona itimat eder ve onun hakkını gözetirse, yerinde olur.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
2823 Hükümdar: — Anladım, beni aydınlattın—dedi—daha bir sözüm var, onu da söyleyiver.
2824 Aşçı-başı kaplan ve sofrayı idare eder; bu aşçı-başı nasıl olmalıdır ki,
2825 Bey, şüphe etmeden, onun elinden yemeğini yesin; ona itimat etsin ve hayatı tehlikeye düşmesin.
2826 Ey hakîm, şüpheli insanın elinde bulunursa, bu yemek-içmek işi çok güç bir mesele hâlini alır.
2827 Şimdi bana bunu da söyleyiver; ey merd kahraman, bunu da bileyim ve anlayayım.
2744 Beyin gönülüne şüphe girmemesi ve onu hizmette tutması için, hazinedarın çok doğru, itimat edilir, iyi ve dürüst bir insan olması lâzımdır.
2745 Dünyayı dolaşan ve böylece servet sahibi olan tüccar-başı ne der, dinle,
2746 Bu can sevilecek bir şeydir, ondan daha çok sevilecek şey, altın ve gümüştür; o candan çok daha kıymetlidir.
2747 Perişan olan gönülleri bu gümüş huzura kavuşturur; eğilmeyen başları bu gümüş eğer.
2748 insan gümüşü görür ve ona gönül bağlamazsa, ona hakikî bir melek demek daha doğru olur.
2749 Altın görünce, pek yürekli insanlar bile yumuşar; kaba sözlü insanların da sözü nâzikleşir.
2750 Servetin günden-güne ve saadet içinde artmakta devam etmesi için, hazinedarın gözü tok olmalı, tavır ve hareketi de güven telkin etmelidir.
2751 Çok mal görerek, gözü doymuş olmalı ve kalbinde Allah korkusu bulunmalıdır.
2752 Helâl ve haramı iyice ayırt etmeli; yarayan ve yaramayanı iyice seçebilmelidir.
2753 Gözü tok kimseler senin servetini kendi menfaatları için kullanmazlar; doğru ve dürüst insanlar kendilerini lekelemezler.
2754 Küçüklüğünde altın ve gümüş görmüş olan kimse kendisini pek fazla mal hırsına kaptırmaz.
2755 Eğer kendisinde üstelik Allah korkusu da varsa, bu kimse, şüphesiz, doğruluk yolunu tutar.
2756 Doğruluk bir sermâyedir ve bütün iyilikler bu sermâyenin kârıdır; bu kâr ile insan ebedî tadı bulmuştur.
2757 insan doğru olursa, günü iyi olur; günü iyi olursa, ebedî saadete kavuşur.
2758 Samimî insan ne der, dinle; ey dünyanın temeli, bu söze göre hareket et.
2759 Düşüncen ve sözlerin doğru, hareketin güvenilir olsun, saadet ve bütün bu dünya nimetleri sana gelir.
2760 Doğru olursan, günün kutlu olur; sevinç ve saadet içinde, selâmetle ömür sür.
2761 Hazinedar gönülden bağlı, uyanık, ihtiyatlı ve zeki olmalıdır; insan zekâ ile her işinde muvaffak olur.
2762 O akıllı ve tedbirli olduğu gibi, haya sahibi de olmalıdır; hayâsız adamdan uzak dur, ondan vaz geç.
2763 İnsanı yakışıksız işlerden alıkoyan hayadır; kötü tabiatlı insanları düzelten de yine hayadır.
2764 O içki içmemeli ve nefsine hâkim olmalıdır; nefsine hâkim olan insan saadeti bulur.
2765 içki içerse, mal ile cömertliğe kalkışır; malı etrafına dağıtır, fakat karşılığını alamaz.
2766 Bu iş için eli sıkı bir hazinedar daha iyidir; hazinenin malı hasisçe gözetilmelidir.
2767 Sâdık hizmetkâr sâdık olur; sâdık hizmetkâr beyini zengin eder.
2768 içten bağlı kimse insanların seçkinidir; içten bağlı olan kimseyi sıkı tut, ey insanların ileri geleni.
2769 Hazinedar uyanık olursa, işler bozulmaz; malı hesaplı tutar ve kendisini de yakmaz.
2770 Akıllı olan insan hiç bir şeyi unutmaz; işini hesaplı ve düşünerek görür ve hiç bir vakit yanılmaz.
2771 Akılsız adam, dikkat edersen, unutkan olur; akılsız hazinedar kendi işini bozar.
2772 Her türlü hesabı yapmak için, zekâ lâzımdır; zekâ olmayınca, insan hesap işlerini karıştırır.
2773 Onun usta bir muhasebeci olması ve her çeşit kaydı bilmesi lâzımdır; hesabın iyice tutulması için, dikkatle kayda geçmesi gerektir.
2774 Muhasebeci gelir ve giderleri yazı ile tesbit etmeli; her türlü muamele kayda geçirilmelidir.
2775 Yıl, ay ve günü yazılırsa, tarihi belli olur ve sayılar açık ve vazıh olarak bilinir.
2776 Hesapta emniyet, şüphesiz, kaydetmekle temin edilir; hesap muntazam kaydedilirse, işler aksamaz.
2777 Candan bağlı insan ne der, dinle; hizmetkâr işinin hesabını sağlam tutmalıdır.
2778 Kayda geçmeyen işleri insan gönlünde iyice tatamaz; gönüle inanma, yaz, ey oğul.
2779 Söz yazılırsa, kalır; ihmâl edilirse, gider; ihmalci hizmetkâr hesap verirken, çok zahmet çeker.
2780 Hazinedar bütün bu çeşit kayıt usûllerini bilmeli ve böylece işini emniyetle tanzim etmelidir.
2781 Hangi hizmetkâr hesapta ihmalkâr davranırsa, hesap verirken inler ve başını yerden-yere vurur.
2782 Hazinedarın kara-cümlesi çok iyi olmalı; aklını ve gönlünü hesap tutmağa iyice alıştırmalıdır.
2783 Kara-cümleden sonra, hendese hesabını ele alması lâzımdır.
2784 Dikkat edersen, hendese ince hesaptır; bununla yer ve gök hesapları yapılabilir.
2785 Alim hakîm insan ne der, dinle; bilgili insanın sözü yemek gibi yenilmelidir.
2786 Hendese hesabı çok derin bir hesaptır; bu hesap hakimlerin bile başını döndürür.
2787 O yedi kat göğü bir tane gibi yarar; ova ve tepeleri ise, saçma tanesi gibi, birbirinden ayırır.
2788 Bilgili, akıllı, tavır ve hareketi doğru olmalıdır; akıllı insanların işi dâima iyi olur.
2789 Bilgili insanlar doğru ve dürüst olurlar; doğru insanın her yerde güneşi parlar.
2790 Akıl olmazsa, insan kendisim tutamaz; bilgi olmazsa, insan işini yapamaz.
2791 Hazinedarın işi saray içinde olur; hükümdarın yakınında çalışan kimseler kendilerine çok dikkat etmelidirler.
2792 Ateşin alevi ve dumanı dokunmaması için, onun gönülü ve dili doğru, hareketi ve tabiatı uygun olmalıdır.
2793 Gözünü iyi gözetmeli ve dilini muhafaza etmeli; aklı ile arzu ve heveslerine gem vurmalıdır.
2794 Gözün gördüğü şeyi gönül arzular; gönül arzu edince, ona kim karşı koyabilir.
2795 Gönül yedi endam üzerine beydir; bey yol gösterince, halk tereddütsüz onu takip eder.
2796 Bilgili çok yerinde bir söz söylemiştir; ey yiğit, gönülü ve gözü gözet.
2797 Vücût, yedi endam, gönüle uyar; insan gönülü ile ağır yük yüklenir.
2798 Gönülsüz insan yalnız bir şekil ve kalıptan ibarettir; gönülsüz insan âlim adını kaybeder.
2799 Hazine ve servetin israf edilmemesi için, hazinedar eli sıkı ve ihtiyatlı olmalıdır; cömertliğe lüzum yoktur.
2800 Cömertlik çok iyi bir şeydir, onu elden bırakmamalı; fakat el kesesinden cömertlik olmaz.
2801 O tüccar olmalı ve her türlü ticâretten anlamalıdır; insan ticâretten anlamazsa, kâr edemez.
2802 Bütün eşya ve malları bilen, her şeyin pahalısını ucuzunu tanıyan bir insan olmalıdır.
2803 Her şeyin değerini bilmeli, alış-verişte malca zararlı çıkmamalıdır.
2804 Alış-verişte muamelesi mülayim olmalı; büyüğüe, küçüğe karşı tatlı dil kullanmalıdır.
2805 Ödünç aldığı şeyleri zamanında öderse, ona da istediği malı derhâl verirler.
2806 Ticârette mülayim, tavır ve hareketi doğru olursa, lâzım olduğu vakit onun için mal eksik olmaz.
2807 Eğer beyler askere ihsanda bulunurlarsa, o bunu, yüzünü ekşitmeden, verine getirmelidir.
2808 Hizmetkâr ihsana mâni olursa, askerin gönülü kırılır; askerin gönülü kınhrsa, beyin adı lekelenir.
2809 Cömertlerin başı ne der, dinle; ey cimri insan, bunu hatırında tut.
2810 Sevilen kimseyi gözden düşürmek ve onu sevimsiz yapmak istenilirse, va'd edilen şeye mâni olmak ve vermemek kâfidir.
2811 Verilmeyecek şeyi va'd etmemeli; bir kerre de va'd edıldımı, ona mânı olmamalıdır.
2812 Beyler sözlerinde durmazlarsa, itimâdı kaybederler, itimat kaybolunca, mal da gider.
2813 Hazinedar çok uyanık ve dikkatli olmalıdır; savsaklamağa lüzum yoktur; hizmetkâr savsaklayıcı olursa, işler sürüncemede kalır.
2814 İdlerin yanındaki bütün bu hizmetkârlar, ihtiyaçlarından dolayı girmiş ve kapılanmışlardır.
2815 Hizmetkâr darlıkta kalır ve muhtaç duruma düşerse, onun sıkıntısını duyan bey ihsan fermanını göndermelidir.
2816 Hazinedar işi uzatır ve ihsan edileni vermezse, muhtaç duruma düşen hizmetkâr sonra ondan yüz çevirir.
2817 insan muhtaç olduğu şeyi zamanında bulursa, bu çöp olsa dahi, ona fil kadar gözükür.
2818 Bu ak saçlı sana ne der, dinle; ey kahraman, muhtaç olanın ihtiyâcını karşılamağa çalış.
2819 isteyen istediğini zamanında bulursa, buna karşılık icâbında canını feda eder.
2820 Lâzım olduğu zaman bir çöp fil kadar olur; her şey bunun gibidir.
2821 işte hükümdar böyle akıllı, bilgili, haya sahibi ve yumuşak huylu bir insan bulursa,
2822 Hazine ve serveti ona tevdi edebilir; ona itimat eder ve onun hakkını gözetirse, yerinde olur.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
2823 Hükümdar: — Anladım, beni aydınlattın—dedi—daha bir sözüm var, onu da söyleyiver.
2824 Aşçı-başı kaplan ve sofrayı idare eder; bu aşçı-başı nasıl olmalıdır ki,
2825 Bey, şüphe etmeden, onun elinden yemeğini yesin; ona itimat etsin ve hayatı tehlikeye düşmesin.
2826 Ey hakîm, şüpheli insanın elinde bulunursa, bu yemek-içmek işi çok güç bir mesele hâlini alır.
2827 Şimdi bana bunu da söyleyiver; ey merd kahraman, bunu da bileyim ve anlayayım.
Yorumlar
Yorum Gönder