63 Şarktan bahar rüzgârı eserek geldi; dünyayı süslemek için, cennet yolunu açtı.
64 Kâfur gitti, kara toprak misk ile doldu; dünya kendisini süsleyerek, bezenmek istiyor.
65 Bahar rüzgârı eziyetli kışı sürüp, götürdü; parlak yaz tekrar saadet yayını kurdu.
66 Güneş balık-kuyruğundan (hût), kuzu-burnuna (hamel) kadar olan yerine tekrar döndü.
67 Kurumuş ağaçlar yeşiller giyindi; tabiat mor, al, yeşil ve kızıl renkler ile süslendi.
68 Kara yer yüzüne yeşil ipek bağladı; hıtay kervanı da bunun üstüne çın kumaşı yaydı.
69 Düzlükler, dağlar, sahralar ve ovalar bunu yayıp, döşendiler; vadiler ve yamaçlar al ve yeşil giyerek, süslendiler.
70 Binlerce çiçekler gülerek açıldılar; dünya misk ve kâfur kokusu ile doldu.
71 Karanfil kokulu bahar rüzgârı esti; dünyanın her tarafı misk ve anber kokusu ile doldu.
72 Kaz, ördek, kuğu ve kıl-kuyruk fezayı doldurdu; bağırışarak, bir yukarı-bir aşağı, kaynaşıyorlar.
73 Bak, biri kalkıyor, biri konuyor; biri yüzüyor, biri su içiyor.
74 Kökiş ve turnalar gökte yüksek sesle bağırışıyor; dizilmiş deve katarı gibi, uçup, kanat çalıyorlar.
75 Keklik, sesine bir ahenk vererek, eşine sesleniyor; sanki güzel bir kız gönül verdiğini çağırıyor.
76 Keklik yüksek sesle öttü, sanki gülmekten katılıyor; ağzı kan gibi kızıl, kaşı sim-siyah.
77 Kara çumguk mızrak gibi gagası ile ötüyor; sesi, nazlı bir kızın sesi gibi, cana yakındır.
78 Çiçek bahçesinde bülbül binlerce sesle ötüyor, sanki gece-gündüz Mezamir okuyor.
79 Karacalar, dişi-erkek, çiçekler üzerinde oynuyor; geyikler, dişi-erkek, sıçrayıp oynıyarak koşuşuyorlar.
80 Gök kaşını çattı, gözünden yaş serpiliyor; çiçek yüzünü açtı, bak, gülmekten katılıyor.
81 Bu esnada dünya kendi-kendine baktı; sevinip övünerek, hazinesini gözden geçirdi.
82 Gözü bana ilişince, söze başladı ve şöyle dedi : — Sen bu hakanın yüzünü görmedin mi?
83 Uyuyor idi isen şimdi kalk, gözünü aç; işitmedin ise, şimdi benim sözümü dinle.
84 Ben binlerce yıldan beri dul idim, benzim solmuştu; şimdi bu dul libasını çıkarıp, beyaz kakımdan gelinlikler giydim.
85 Süslendim, çünkü ulu hakan eşim oldu; dileğim budur: o isterse, canım feda olsun.
86 Gök gürledi, nevbet davulunu vurdu; şimşek çaktı, hakanın tuğunu çekti.
87 Biri kınından çıkınca, ona memleketler sunar; biri nâm ve şöhretini dünyaya yayar.
88 Büyük Tavgaç Buğra Han dünyaya hâkim oldu; adı kutlu olsun, Tanrı onu her iki cihanda aziz etsin.
89 Ey dinin izzeti, ey devletin yarıcısı, ey milletin tacı, ey şeriatin hadimi.
90 Tanrı bütün dileklerini verdi; bundan sonra da Tanrı dâima sana arka ve destek olsun.
91 Ey dünyanın süsü, ey ululuğun ziyneti, ey saltanatın nuru, ey dönek huylu saadetin bağını elinde tutan,
92 Devran sana memleket ve taht verdi; Tanrı bu taht ile bahtını dâim etsin.
93 Hakan tahta oturunca, dünya âsâyiş buldu; bundan dolayı dünya ona şâhâne hediyeler gönderdi.
94 Esirden gelen semâ kuşları, kimi rây-i hindî, kimi kayseri;
95 Ötüşleri ile yarış ederek, adını anıp, sevinç ve huzur içinde onu öğerler.
96 Yerde bin bir çiçek, bin bir manzara, düzlük, dağ, sahra, vadi yeşil ve mavi renkler ile örtülmüş.
97 Kimi kokusu ile kulluk eder; kimi güzelliği ile harîmine girer.
98 Kimi elini uzatır; buhurdan sunar; kimi misk saçar ve dünya güzel kokular ile dolar.
99 Kimi doğudan binlerce armağan sunmaktadır; kimi batıdan hizmetine koşmaktadır.
100 Saadet hizmet için gelmiş, kapıda durur; kapıda duran kulluk için durur.
101 Dünya kulluk için böyle hazırlandı; düşman boyun eğdi, ortadan kayboldu.
102 Hakanın nâmı, sânı dünyaya yayıldı; onu göremeyen gözlerin uykusu kaçtı.
103 Dünya asayişe kavuştu ve nizam kuruldu; o adını kanunla yükseltti.
104 Kim cömert yüzü görmek isterse, gelsin, hakanın yüzünü görsün.
105 Kim mes'ûd, kimseyi incitmeyen ve vefakâr birini görmek dilerse, onun yüzünü görsün; onun her işi vefadır.
106 Zarar görmeden, kendine hep fayda sağlamak dilersen, beri gel, hizmet et, gönül ver, ısın.
107 Asîl, alçak gönüllü, şefkatli ve yumuşak huylu bir kimse görmek istersen, gel, onu gör ve gönül rahatına kavuş.
108 Ey iyi tabiatli ve asîl nesepli hakan, dünya senden mahrum kalmasın.
109 Ey devletli hükümdar, Tanrı sana saadet verdi; adını bin kere zikrederek, ona şükür lâzımdır.
110 Çok eski bir ata-sözü vardır : babanın yeri ve adı oğula kalır.
111 Babanın yeri, adı ile birlikte, sana kaldı; bunlara daha başka binlercesi eklensin.
112 Binlerce el, hediye olarak, ona çok nadide şeyler sundu; işte sen de bu Kutadgu bilig'i hediye et.
113 Onların hediyesi gelir, geçer; bu benim hediyem ise, ebedî kalır.
114 Dünya malı ne kadar toplanırsa-toplansın, tükenir, bir gün biter; söz kaleme alınırsa, kalır, dünyayı dolaşır.
115 Bu hakan adı kitaba geçti; ey devletli hükümdar, bu ad ebedî kaldı.
116 Ey rabbim, sen onun devletini arttır; bütün dileklerini yerine getir, her işinde arka ol, destek ol.
117 Onun sevdiğini esen tut, düşmanını ortadan kaldır; sevincini dâim kıl, kederini yok et.
118 Yağmur yağmakta devam etsin, çiçekler açılsın; kurumuş ağaçlardan perçemler sarksın.
119 Felek hep dönmekte devam etsin; düşmanın başı hep aşağı eğik olsun.
120 Kara toprak kızıl bakır oluncaya kadar, âteşten yeşil çiçek çıkıncaya kadar;
121 Devletli hükümdar bin saadet içinde yaşasın; çekemeyenlerin gözleri âteşte yansın.
122 Daha başka ne gibi dileği var ise, Tanrı ona dâima arka ve destek olsun.
123 Sevinç, huzur ve güvenç içinde memlekete hâkim olsun, Lokman kadar uzun ömürlü olsun.
64 Kâfur gitti, kara toprak misk ile doldu; dünya kendisini süsleyerek, bezenmek istiyor.
65 Bahar rüzgârı eziyetli kışı sürüp, götürdü; parlak yaz tekrar saadet yayını kurdu.
66 Güneş balık-kuyruğundan (hût), kuzu-burnuna (hamel) kadar olan yerine tekrar döndü.
67 Kurumuş ağaçlar yeşiller giyindi; tabiat mor, al, yeşil ve kızıl renkler ile süslendi.
68 Kara yer yüzüne yeşil ipek bağladı; hıtay kervanı da bunun üstüne çın kumaşı yaydı.
69 Düzlükler, dağlar, sahralar ve ovalar bunu yayıp, döşendiler; vadiler ve yamaçlar al ve yeşil giyerek, süslendiler.
70 Binlerce çiçekler gülerek açıldılar; dünya misk ve kâfur kokusu ile doldu.
71 Karanfil kokulu bahar rüzgârı esti; dünyanın her tarafı misk ve anber kokusu ile doldu.
72 Kaz, ördek, kuğu ve kıl-kuyruk fezayı doldurdu; bağırışarak, bir yukarı-bir aşağı, kaynaşıyorlar.
73 Bak, biri kalkıyor, biri konuyor; biri yüzüyor, biri su içiyor.
74 Kökiş ve turnalar gökte yüksek sesle bağırışıyor; dizilmiş deve katarı gibi, uçup, kanat çalıyorlar.
75 Keklik, sesine bir ahenk vererek, eşine sesleniyor; sanki güzel bir kız gönül verdiğini çağırıyor.
76 Keklik yüksek sesle öttü, sanki gülmekten katılıyor; ağzı kan gibi kızıl, kaşı sim-siyah.
77 Kara çumguk mızrak gibi gagası ile ötüyor; sesi, nazlı bir kızın sesi gibi, cana yakındır.
78 Çiçek bahçesinde bülbül binlerce sesle ötüyor, sanki gece-gündüz Mezamir okuyor.
79 Karacalar, dişi-erkek, çiçekler üzerinde oynuyor; geyikler, dişi-erkek, sıçrayıp oynıyarak koşuşuyorlar.
80 Gök kaşını çattı, gözünden yaş serpiliyor; çiçek yüzünü açtı, bak, gülmekten katılıyor.
81 Bu esnada dünya kendi-kendine baktı; sevinip övünerek, hazinesini gözden geçirdi.
82 Gözü bana ilişince, söze başladı ve şöyle dedi : — Sen bu hakanın yüzünü görmedin mi?
83 Uyuyor idi isen şimdi kalk, gözünü aç; işitmedin ise, şimdi benim sözümü dinle.
84 Ben binlerce yıldan beri dul idim, benzim solmuştu; şimdi bu dul libasını çıkarıp, beyaz kakımdan gelinlikler giydim.
85 Süslendim, çünkü ulu hakan eşim oldu; dileğim budur: o isterse, canım feda olsun.
86 Gök gürledi, nevbet davulunu vurdu; şimşek çaktı, hakanın tuğunu çekti.
87 Biri kınından çıkınca, ona memleketler sunar; biri nâm ve şöhretini dünyaya yayar.
88 Büyük Tavgaç Buğra Han dünyaya hâkim oldu; adı kutlu olsun, Tanrı onu her iki cihanda aziz etsin.
89 Ey dinin izzeti, ey devletin yarıcısı, ey milletin tacı, ey şeriatin hadimi.
90 Tanrı bütün dileklerini verdi; bundan sonra da Tanrı dâima sana arka ve destek olsun.
91 Ey dünyanın süsü, ey ululuğun ziyneti, ey saltanatın nuru, ey dönek huylu saadetin bağını elinde tutan,
92 Devran sana memleket ve taht verdi; Tanrı bu taht ile bahtını dâim etsin.
93 Hakan tahta oturunca, dünya âsâyiş buldu; bundan dolayı dünya ona şâhâne hediyeler gönderdi.
94 Esirden gelen semâ kuşları, kimi rây-i hindî, kimi kayseri;
95 Ötüşleri ile yarış ederek, adını anıp, sevinç ve huzur içinde onu öğerler.
96 Yerde bin bir çiçek, bin bir manzara, düzlük, dağ, sahra, vadi yeşil ve mavi renkler ile örtülmüş.
97 Kimi kokusu ile kulluk eder; kimi güzelliği ile harîmine girer.
98 Kimi elini uzatır; buhurdan sunar; kimi misk saçar ve dünya güzel kokular ile dolar.
99 Kimi doğudan binlerce armağan sunmaktadır; kimi batıdan hizmetine koşmaktadır.
100 Saadet hizmet için gelmiş, kapıda durur; kapıda duran kulluk için durur.
101 Dünya kulluk için böyle hazırlandı; düşman boyun eğdi, ortadan kayboldu.
102 Hakanın nâmı, sânı dünyaya yayıldı; onu göremeyen gözlerin uykusu kaçtı.
103 Dünya asayişe kavuştu ve nizam kuruldu; o adını kanunla yükseltti.
104 Kim cömert yüzü görmek isterse, gelsin, hakanın yüzünü görsün.
105 Kim mes'ûd, kimseyi incitmeyen ve vefakâr birini görmek dilerse, onun yüzünü görsün; onun her işi vefadır.
106 Zarar görmeden, kendine hep fayda sağlamak dilersen, beri gel, hizmet et, gönül ver, ısın.
107 Asîl, alçak gönüllü, şefkatli ve yumuşak huylu bir kimse görmek istersen, gel, onu gör ve gönül rahatına kavuş.
108 Ey iyi tabiatli ve asîl nesepli hakan, dünya senden mahrum kalmasın.
109 Ey devletli hükümdar, Tanrı sana saadet verdi; adını bin kere zikrederek, ona şükür lâzımdır.
110 Çok eski bir ata-sözü vardır : babanın yeri ve adı oğula kalır.
111 Babanın yeri, adı ile birlikte, sana kaldı; bunlara daha başka binlercesi eklensin.
112 Binlerce el, hediye olarak, ona çok nadide şeyler sundu; işte sen de bu Kutadgu bilig'i hediye et.
113 Onların hediyesi gelir, geçer; bu benim hediyem ise, ebedî kalır.
114 Dünya malı ne kadar toplanırsa-toplansın, tükenir, bir gün biter; söz kaleme alınırsa, kalır, dünyayı dolaşır.
115 Bu hakan adı kitaba geçti; ey devletli hükümdar, bu ad ebedî kaldı.
116 Ey rabbim, sen onun devletini arttır; bütün dileklerini yerine getir, her işinde arka ol, destek ol.
117 Onun sevdiğini esen tut, düşmanını ortadan kaldır; sevincini dâim kıl, kederini yok et.
118 Yağmur yağmakta devam etsin, çiçekler açılsın; kurumuş ağaçlardan perçemler sarksın.
119 Felek hep dönmekte devam etsin; düşmanın başı hep aşağı eğik olsun.
120 Kara toprak kızıl bakır oluncaya kadar, âteşten yeşil çiçek çıkıncaya kadar;
121 Devletli hükümdar bin saadet içinde yaşasın; çekemeyenlerin gözleri âteşte yansın.
122 Daha başka ne gibi dileği var ise, Tanrı ona dâima arka ve destek olsun.
123 Sevinç, huzur ve güvenç içinde memlekete hâkim olsun, Lokman kadar uzun ömürlü olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder