1342 Bu zeki insan kağıt-kalem istedi; Tanrı adı ile başlayarak, bir yazı yazdı.
1343 Sözüne Tanrı adı ile başladı:—Yaratan, yetiştiren ve göçüren Tanrı — dedi —
1344 Bu yüz binlerce, sayısız mahlûku o yarattı; hepsine rızık verir ve hiç birini aç bırakmaz.
1345 O her şeye ve her kese hükmünü geçirir; hiç bir desteğe ve yardımcıya muhtaç değildir.
1346 Dilerse, yaratır ve her istediği olur; yaptıkları hep onun isteği ile vücûda gelmiştir.
1347 Bu sayısız mahlûkları ölüm için yarattı; diri olan her şey ölecektir; yalnız kendisi için ölüm yoktur.
1348 Tanrı benden sevgili Peygambere, devamlı olarak, binlerce selâm eriştirsin.
1349 Diğer bütün ashabına da rabbim sonsuz selâmlarımı ulaştırsın.
1350 Ey devletli hükümdar, çok uzun yaşa; bu saltanat ile çok illere hüküm et.
1351 Adım Ay-Toldı, tavır ve hareketim dolun ay şeklinde idi; bu dolunluk eksildi, varlığım ölümle bitiyor.
1352 ölüm meleği geldi ve beni sım-sıkı bağladı; kurtulacak yerim yok, hayatın tadı kalmadı.
1353 Bana iyilik ettin ve çok ihsanda bulundun; ben ise, sana karşı vazifemi ifâ edemeden gidiyorum.
1354 Bu iyiliğin karşılığı olarak, ey zeki insan, şimdi sana vasiyetname yazıp bırakıyorum.
1355 Senin bu dünya işlerinde ben sana arkadaş idim; işlerini doğrulukla yerine getirmeğe çalıştım.
1356 işte şimdi, büyük bir bağlılıkla, sana vasiyetim olan öğütlerimi yazıp bıraktım, oku.
1357 içten bağlı olan samimî insan ne der, dinle; insanlığın başı bu samimiyettir.
1358 Samimî insanın sözünü ve öğüdünü tut; bu söz ve öğüt sana bir devlet ağı olsun.
1359 insanların hakikîsi sadakatli insandır; sadakatli insanın sözünü tut, o seni büyütür.
1360 Ey hükümdar, işte ben sana sadâkatle bağlı insanım; sözüme göre hareket et, ey merd insan.
1361 Ölüm karşıma çıktı, ben peşiman oldum; fakat bu sözlerim ve peşimanlığım bir fayda vermedi.
1362 Şimdi bana edâ edilmiş ibâdetler lâzım oldu; yapılmış kötülüklerin hepsi ancak peşimanlık getirir.
1363 Toplanmış olan altın-gümüşüm olduğu'gibi kaldı; onlardan benim hisseme ancak hesap vermek düştü.
1364 Peşimanlık içinde feryâd ediyorum, fakat peşimanlık fayda vermiyor; rabbin rahmetinden başka bir ümidim kalmadı.
1365 İşte bugün ben, elimde olmadan, ölüp gidiyorum; yarın sen de, şüphesiz, arkamdan geleceksin.
1366 Ey hükümdar, ölüm henüz yaklaşmadan, uyan; bilgini kullan, işini tanzim et.
1367 Sen halkı belâdan-zulümden koru, iyilik yap; elinle ve dilinle onu sevindir.
1368 Sağlığında her şeyi iyilikle karşıla; malın ve servetin varken, onları dağıt ve yedir.
1369 Küçüklüğünde uyanmış, keskin gözlü ve doğru sözlü insan ne der, dinle.
1370 Ölüm gelmeden, sen ölüme hazırlan; hayatta iken, Tanrının emirlerini yerine getir; ibâdette kusur etme.
1371 Ölüm gelip-çatınca, peşimanlık fayda etmez; kara toprak altında istediğin kadar feryat er.
1372 Ey hükümdar gayret et, benden sonra ömrünü boşuna harcama; ibâdetle meşgul ol.
1373 Bu dünya ve devlet seni aldatmasın, bütün işlerde dâima doğruluğu göz önünde bulundur.
1374 Halka kanunu doğru ve dürüst tatbik et ki, kıyamet gününde bahtiyar olasın.
1375 Bu dünya için kendini ateşe atma; vücûddan öcünü al, nefsin boynunu kopar.
1376 Sen bu dünyanın beyisin, ona kul olma; o seni bırakmadan, sen onu dul bırak.
1377 Fazla kibir ve gurura kapılma; bu dünyaya güven olmaz, sen ondan vaz geç.
1378 îyi insanları kendine yakın tut; kötülerden uzak dur; zararları dokunur.
1379 îşini insanların harisine tevdi etme, yemeğini nankör insanlara yedirme.
1380 İbâdette gayretli ol, günahtan sakın; sana âhirette ancak ibâdetin faydası dokunur.
1381 Ölümü unutma, ona karşı hiç bir silâh yoktur; ölüm, pusudan çıkar gibi, bir gün karşına çıkar.
1382 Ne kadar kaçarsan-kaç, ölüm nihayet seni yakalayacaktır; ne kadar kalırsan-kal, nihayet ölüm seni alıp-götürecektir.
1383 Ölüme gafil avlanma, gönlünü diri tut; ne kadar çok yaşarsan-yaşa, bir gün toprağa gireceksin.
1384 Hani, kim ölümden kaçıp kurtulmuştur; hani, kim ecelini geciktirmiş ve vaktini aşmıştır.
1385 Âlim bu zamanı ve hayatı, bir yakıştırma ile, çok güzel anlatmıştır.
1386 insan oğlu, bakarsan, bir kervana benzer, konak yerinde devamlı kalınmaz, menziller nerede?
1387 Çocuk babasının sulbünden çıktıktan sonra, ana karnı onun için, bir kaç aylık istirahat menzilidir.
1388 Anasından doğup, adı verilince yolcu olarak, zamane atına biner.
1389 Gündüzü bir adım, gecesi bir adım; bu at onu ölüme götürür ve benzini soldurur.
1390 Bu dünya—bir konak, mezarın—ikinci bir konaktır; bundan sonraki ilk konak — öteki dünyadır.
1391 O dünyada seni iki yol bekler; bu iki yoldan, acabl, hangisi sana nasip olacaktır.
1392 Yolun sağa doğru ise, işin yolundadır; eğer sola doğru ise, inleyerek, başını yerden-yere çal.
1393 Ey devletli hükümdar, dünya bir tarladır; insan bu tarlayı ekerse, hayat ekinini biçer.
1394 Yere ne ekilirse, yine o biter; ne verilirse, karşılığında aynı şey alınır.
1395 Başkasının malını alma ve kan dökme; ölüm döşeğinde insan bu iki günah yüzünden inler.
1396 Bu rüyaya benzeyen hayat, farkına varılmadan geçer; gerek bey, gerek kul, bir daha gelmemek üzere gider.
1397 Hani, geçen günlerin, rüya gibi oldu; kalan günlerinde de peşimanlıktan başka bir şey yoktur.
1398 Uyanmış ve uyandıktan sonra peşiman olmuş insan ne der, dinle.
1399 Uyanık olduğun hâlde, hayatını rüya gibi geçirdin; faydası hani bana bundan bir iz göster.
1400 Heves ve arzuların için ömrünü harcadın, hayat tükendi; elde ettiğin sâdece peşimanlıktır.
1401 Hayatta pek gafil davranma, dikkat et; hayat ölümle çok yakındır.
1402 Ey hükümdar, hasis olma, cömert ol, cömert; cömertliğin adı ebedî kalır, ölmez.
1403 Askere, orduya ve mala güvenme; ordu ve bu altın-gümüşün sana bir faydası olmayacaktır.
1404 Başkaları için kendini feda etme; kendine acı da zorla ateşe atma.
1405 Senden önceki dünya beyleri de dünyayı bırakıp gittiler; işte mezarları, yatıyorlar.
1406 Ey benim parlak güneşim, bu ölüm senin için de hazırlanmıştır; ancak vaktim bekliyor.
1407 Dünyanın eksik ve kusurlu taraflarını bilen ve üzerinde düşünmüş olan insan sana ne der, dinle.
1408 Bu dünya malı acı su gibidir; insan ne kadar içerse-içsin, kanmaz; onun dili bile ıslanmaz.
1409 Ey yiğit, bu dünya bir gölge gibidir; onun peşine düşersen, kaçar; sen kaçarsan, o sana koşar.
1410 Dikkat edersen, dünya işi bir seraptır; insan tutmak için elini uzattıkça, onu kaybeder.
1411 Ey hükümdar, gayret et, kendin iyi ol; beyi iyi olursa, halk da iyi olur.
1412 Halk koyun gibidir; bey onun çobanıdır; çoban koyunlara karşı merhametli olmalıdır.
1413 Kapıda bir çok aç kurt toplanmıştır; ey hükümdar, koyunları iyice muhafaza altına al.
1414 işinde hiddetli olma, öfkene hâkim ol; beyler hiddetli olurlarsa, mülk ve saltanat haleldar olur.
1415 İnsanlara kaba söz söyleme; kaba söz alev-alev yanan bir âteştir.
1416 Sakin, halîm-selîm ve yumuşak huylu ol ve böylelikle bütün iyiliklere elini uzat.
1417 Önünde uzun bir yol, bir sefer vardır; akıllı olan bu yol için azığını iyice hazırlar.
1418 Ey devletli hükümdar, sen saray ve köşkler yaptırma; kara toprak altında senin evin hazırdır.
1419 Yüksek, geniş ve süslü sarayların burada kalacak, sen de inleyerek, karanlık toprak evde yatacaksın.
1420 Niçin bu altın-gümüşten hazîne topluyorsun; senin hissene düşecek şey iki parça bezden ibarettir.
1421 Şâir buna benzer bir söz söylemiştir; şâirin bu sözü, bak, söze yol açar.
1422 Gafil insan-oğlu çok mal toplar; kendisine yemek nasip olacakını, bunu düşünmez bile.
1423 Zenginleşip, bütün dileklerine kavuşunca, ömrü de sona erer ve canı uçar gider, ondan uzaklaşır.
1424 Ey hükümdar, avunma ve huzura güvenme; bu avunman ve güvenmen seni gaflet uykusuna düşürür.
1425 Dünya uğrunda hayatı boşuna harcama, dünya geçicidir; sonra sana zorla zahmet çektirirler.
1426 îpek sırma ile örtülen vücûdun kara toprağa serilecektir, ey hakîm.
1427 Seni avutan zevklerinle avunan vücûdun kara toprak altında gizlenip, sırt-üstü yatacaktır.
1428 Sarsmayan, rahvan küheylan attan inip, aciz içinde, eyersiz bir ağaca bineceksin.
1429 Bunları düşün ve ölüme hazırlan; yarın bu kara yer altında peşiman olma.
1430 Her işe Tanrıdan tevfik dile; bil ki, sana ancak Tanrı yardım edebilir.
1431 iyi veya kötü, ne gelirse, ona razı ol; kazaya boyun eğ, ağzım bozma.
1432 Eğer her iki dünya beyliğini istiyorsan, en iyisi budur, sen şu beş işe yaklaşma.
1433 Harama karışma, zulüm etme, insan kanı dökme, düşmanlık besleme ve kin gütme.
1434 Şarâp içme, fesattan uzak dur, ondan kaç; bunlar dâima mülke ve saltanata halel veren şeylerdir.
1435 Eğer devamlı ve ebedî beylik istiyorsan, adaletten ayrılma ve halk üzerinden zulmü kaldır.
1436 Ey hükümdar, sen bugün halkın başında bulunuyorsun; halkı gözet, aklın başında ve uyanık ol.
1437 Hükümdarların omuzlarına ağır yük yüklenmiştir; ey iyi huylu insan, ihmalkâr olma, tedbirli davran.
1438 Vücût arzusuna tâbi olan insan nefsinin esiridir; onun esiri olma, olursan da kendini kurtarmağa bak.
1439 Geçirdiğin hayat rüzgâr ve tipi gibi geçti; kalan hayatın daha ne kadar saltanat temin eder.
1440 Kalan ömrünü artık boşuna geçirme; kendini günah ve kusurlardan temizle.
1441 Bil ki, dünya sana vefa edecek değildir; bu geçici dünyadan sana lâzım olan azığı al.
1442 Takva sahibi ne der, dinle; dünyada takva sahibi insanlar muvaffak olurlar.
1443 Bu dünya bir konaktır, sen kendini kervan say; bir kervan konakta ne kadar kalabilir.
1444 Dünya bir saraydır, bir kazanç yeridir; buradan oraya götürebileceğin ne varsa, götür.
1445 Sen buradan göç edeceksin, göç yükünü önceden gönder; ancak lüzumlu olanları al, lüzumsuzları bırak.
1446 işte ben gidiyorum, bana bak ve ibret al; burada kendin için iyi bir ad bırakmağa gayret et.
1447 Ölmek üzere bulunan, intizar hâlinde öğüt ve nasihat vererek ölen insan ne der, dinle.
1448 Ölmekte olan insan yaşayanlara nasihat eder, sen onu dinle ve gönlüne yerleştir.
1449 O der ki : — Ey diri, sen gafil olma, uyan; ben gaflet ettim, şimdi yıllarca peşimanlık içinde yatacağım.
1450 Ey hükümdar, bu saltanatın uzun sürmesini istersen, şu bir kaç işi yap, şu bir kaç şeyi de bırak.
1451 Adaletle iş gör, buna gayret et; hiç bir zaman zulüm etme; Tanrıya kulluk et ve onun kapısına yüz sür.
1452 ikincisi — gafil olma, dikkatli ol, uyanık dur; sana başkasının yüzünden, ansızın, bir suç isnat edilmesin.
1453 Heves ve öfke ânında hiç bir iş yapma; her iki hâlde de dişini sık, sabret.
1454 Bu bir kaç şeye dikkat edersen, memleket gözetilmiş olur; saltanat uzun sürer ve sana sulh ve sükûn te'min eder.
1455 Bütün iyilere hürmet göster ve onları yükselt; kötülere yüz verme, onları kapına dahi yanaştırma.
1456 Kötü teamül kurma, iyi kanun koy; ömrün iyi geçer ve saadet sana yâr olur.
1457 Ey hükümdar, meşhur âlim ne der, dinle; bu sözden sen kendine hisse çıkar.
1458 Ey kanun yapan, iyi kanun koy; kötü kanun yapan kimse, daha hayatta iken, ölmüş demektir.
1459 Ey hakîm devlet adamı, kötü teamül koyma; kötü kanunlarla dünyaya hüküm edilmez.
1460 Bir kimse kendi zamanında kötü teamül vaz'ederse, kendisinden sonra kötü bir nâm bırakmış demektir.
1461 Bir kimse iyi kanun vaz'edip bıraktı mı, adının ayakta durmasını sağlamış demektir.
1462 Ey hükümdar, dikkat et, kendini şaşırma; aslını unutma, bunu dâima hatırında tut ve düşün.
1463 Ey iktidar sahibi kötü hareketleri benimseme; kötü hareket seni her iki dünyada inletir.
1464 iktidara geldin ve halka yakın oldun; dikkat et, sonra bu ömür efsûsla geçer.
1465 Bu dünya geçicidir, sen onu şimdiden geçti bil; ölüm muhakkak gelecektir, sen onu karşına artık geldi bil.
1466 Benim hâlime bak, benden öğüt ve nasihat al; yarın peşiman olma, sen bugün henüz dirisin.
1467 İnsan ölünce, ondan bir miras kalır; ey bilgin, benim sana mirasım da işte budur.
1468 Ey hükümdar, benim en çok sevdiğim insan sendin; faydalı mirasımı sana bırakıyorum.
1469 insan için faydalı miras sözdür; miras olarak kalan sözü tutmanın yüz türlü faydası vardır.
1470 işte şimdi sözün doğrusunu yazıp, bıraktım; beni hatırla ve bu sözlerimi unutma.
1471 Ne kadar çok yaşarsan-yaşa ve ne kadar hayatta kahrsan kal, dikkat edersen, en son karşılaşacağın şey ölümdür.
1472 Şüphesiz, bir gün nihayet ölüm gelecektir ve bütün canlıların canını alacaktır.
1473 Dâvetçinin gelmesine hazırlanmak ve uzun yol yürümek için, hazırlık yapmak gerektir.
1474 Ölümden kurtulmak için bir çâre yoktur; bunu bil; ölüme hazırlan ve ancak bunun için lâzım olanları al.
1475 Alalı eren ve ölümü, ölmeden önce, anlamış olan insan ne der, dinle.
1476 Ölümün sırası nöbetle gelir; ölüme her an kendini hazır bulundur.
1477 Gümüş kuşak bağlayarak,— "îşteben!"— diyenin kuşağı, ölüm tutunca, kopar.
1478 Ey hükümdar, işte ben senin hakkını ödedim; bana gösterdiğin yakınlığın karşılığını yerine getirdim.
1479 Bütün iyilikler için Tanrı sana tevfik ihsan etsin; yiyecek ve giyecek hususunda da bu iyiliklerin sana hayrı dokunsun.
1480 Ömrünü sıhhatle geçir, çok seneler yaşa; saltanatın sevinç ve huzur içinde geçsin.
1481 Bu sözlerim sana karşı içten bir bağlılığın nişânesidir; ey güzel yüzlüm, sağ ve esen kal.
1482 Ey devletli hükümdar, işte ben gidiyorum; oğlum, bu ciğer-pârem, burada kalıyor.
1483 Onu yalvararak, Tanrıya emânet ettim; o isterse, yanar âteş içinde de olsa, onu korur.
1484 Senden dileğim şudur: ona nezâret et, kendinden uzaklaştırma; yoksa, o yabanî bir diken gibi olur.
1485 Tanrı her şeye bir sebep yaratır; iyi ve kötü, her şeyi o nasîb eder.
1486 Çocukların iyi veya kötü olmalarına anne ve babalan sebep olur.
1487 îşte onun babası olan ben bugün ölüyorum; oğlum küçük yaşta yetim ve öksüz kalıyor.
1488 Eğer bu hizmetkârın sende bir hakkı varsa, sebep ol ve onu iyi yola şevket.
1489 Gözden uzak bulundurma, ona fazilet ve bilgi öğret; bilgi ve fazilet ile memlekette mevki sahibi olsun.
1490 Tavır ve hareketi mâkul, muntazam ve iyi ahlâklı, hizmete lâyık ve meziyet sahibi olsun.
1491 Serbest ve başı-boş bırakma, sıkı tut ve kötü hareketlerine mâni ol; çocuk sıkı bir terbiye altında bulundurulursa, sonunda bahtiyar olur.
1492 Tecrübe ile anlayarak, bilerek söyleyen ve işin künhüne vâkıf olan pîr ne der, dinle.
1493 Oğula bilgiyi henüz küçük iken öğret; küçüklüğünde bilgi öğrenirse, hayatta muvaffak olur.
1494 Gerekirse, oğula-kıza acımadan dayak at; dayak oğula-kıza bilgi öğretir.
1495 Oğul-kız küçüklükte ne öğrenirse, yaşlanıp, ölünceye kadar onu unutmaz.
1496 Mektubu tamamladı, dürüp bağladı; eli ile uzatarak, oğluna verdi.
1497 Oğlum —dedi—bu mektubu sakla, kaybetme; hükümdara götür, ona mirasım budur.
1498 Mektubumu okusun, sözümü tutsun; ölüme hazırlansın ve işini ona göre tanzim etsin
1499 Uzun bir müddet sustu, sonra oğluna bakarak, dedi:—Sen bunu anla, doğruluktan ayrılma.
1500 Oğlunu kucaklayarak, tekrar bağrına bastı; öpüp ağladı, yüzü göz yaşları ile kaplandı.
1501 Ey oğlum;— dedi— işte beni görüyorsun; ben ne hâlde gidiyorum, bunu hatırından çıkarma.
1502 Sana da, şüphesiz, bu an gelecektir; gafil olma, bir gün sen de öleceksin.
1503 Ben sana gereken sözleri söyledim; sözümü unutma ve bana duâ et.
1504 Eğer gün gelir de hükümdar seni isterse, tavır ve hareketini düzelt, ona hizmet ve hürmette kusur etme.
1505 Aylak olma ve başı-boş dolaşma, kendi-kendine koşma; işinde ve sözünde dürüst ve mülayim ol.
1506 Gece geç yat, yine de^ erken kalk; yataktan erken kalkan saadetini arttırır.
1507 Tanrı buyruğuna çok itaat et; hükümdara hizmet et ve ona gönülden bağlan.
1508 Kötüye yaklaşma, ondan uzak dur; kaç; dâima iylik yap, tavır ve hareketini düzelt.
1509 Sözünü gözet, emniyet içinde yaşa; kendini gözet, esenlik ile ihtiyarla.
1510 Sustu, oğlunu kucaklayıp, ağladı; tekrar ah-vah etti ve peşimanlıklar getirdi.
1511 Ey vefasız, güvenilmez dünya, — dedi—niçin şimdi baha cefa ediyorsun.
1512 Bol nimet içinde beslenmiş olan bu vücudum ve bu güzel yüzüm kara toprağa giriyor.
1513 Anadan nasıl doğdum ise, bugün o şekilde ve aciz içinde gidiyorum.
1514 Ölmek üzere bulunan ve ölürken peşiman olarak, inleyen kuvvetli insan ne der, dinle.
1515 Karından çıkardın, tekrar karına giriyorum; şeker ile beslediğin bu vücûdu yılana veriyorum.
1516 Bana yazık oldu, gençliğime ve hayatıma yazık oldu; peşimanlıkla ve ağlayarak, mezara giriyorum.
1517 Ay-Toldı başına aklını topladı, ağlamağı bıraktı; malını, miras olarak, başkalarına dağıttı.
1518 Bütün akrabaları ile helâllaştı; canı mâvî göğe doğru yol almak istedi.
1519 Gözünü göğe dikti, elini kaldırdı; son sözü kelime-i şehâdet oldu.
1520 Nurlu can ayrıldı, günü karardı; Tanrı adı ile son nefesini verdi.
1521 Saf ve temiz ruhu yükselmek diledi; ruhu uçtu, gitti, boş bir kalıp kaldı.
1522 Rûh, hiç doğmamış gibi, kayboldu, gitti; dünyada alâmet ve nişan olarak, yalnız adı kaldı.
1523 Şimdi dürüst gönüllü ve gaflet uykusundan uyanmış insan ne der, dinle.
1524 Bu süslü evin vücûdun evidir; o heykel gibi vücûdun temiz ruhun evidir.
1525 Rûh uçup gidince, vücût boş kalır; ruhun nereye gittiğini ancak Tanrı bilir.
1526 Ey devletli, onun yeri yükseklerdedir; onun yükselmesi saadet, aşağı inmesi felâkettir.
1527 Şüphesiz, ona ikisinden biri nasip olur; o ölümsüz, uzun, ebedî bir hayat sürmeğe başlar
1528 Dikkat edersen, insan ne kadar âciz bir mahlûktur; yürürken, yere serilir ve sesi kesilir.
1529 Nereden gelir, nereye gider; nerede durur, nerede yürür.
1530 Bunu bilen varını, ne der, ne; akıllı anlarmı, hakîm buna ne der?
1531 Bu işi bilen, ancak her şeyi bilen Tanrıdır; bu işin hikmetini ve sırrını bilen, ancak hüküm eden Allahtır.
1532 Bâzan kaybolur, kendisini göstermeden dolaşır; bâzan daha göz önünde iken, silinip gider.
1533 Bu insanın kendisi çok kısa ömürlüdür; fakat emeli uzun, dili ve sözü büyüktür.
1534 İnsanın bu aczine dikkatle bakarsan, kötülerin niçin bu kadar gurur getirdiklerine hayret edersin.
1535 İki günlük bu geçici dünyayı bulunca, niçin kaya gibi, göğüs kabartırlar.
1536 Uyanmış ve ölümü anlayarak, doğru yola girmiş olan insan ne der, dinle.
1537 Ey kötü ölüm, sen ne eşi-benzeri olmayan bir şeysin ki, yüz binlerce silâhın sana karşı bir tek faydası yoktur.
1538 Her kese gelirsin, hiç kimse senden kurtulamaz, iyi ve kötü şeylerin hepsini tuzağına düşürürsün.
1539 Alimlerin saadet içinde ömür sürmeleri lâzımdı, bütün câhil küstahlar hep ölmeli idiler.
1540 iyi veya kötü, hiç biri kalmaz, hepsi de ölür; büyük veya küçük, hepsi kara toprak olur.
1541 Ölümden kurtuluş yoktur; insan ne kadar çok yaşarsa-yaşasın, ölüm gelecektir.
1542 Halkın başında bulunan, bilgi ve anlayış ile işini gören insan ne güzel söylemiştir.
1543 Ölüm olmasa idi, ne iyi olurdu; insan ölmese idi, ne güzel olurdu.
1544 Bana zevk ve saadet veren bu hayatımdır; benim esas ve temelimi bozan ölümdür.
1545 Ölüme hayret edilmez, her doğan ölür; doğan ölür ve kara toprak olur.
1546 İnsana yazık değil, insanlığa yazıktır; ferdlere yazık değil, doğruluğa yazıktır.
1547 Bu dünya acuzesinin huyu ve âdeti budur; ister beğen, ister beğenme.
1343 Sözüne Tanrı adı ile başladı:—Yaratan, yetiştiren ve göçüren Tanrı — dedi —
1344 Bu yüz binlerce, sayısız mahlûku o yarattı; hepsine rızık verir ve hiç birini aç bırakmaz.
1345 O her şeye ve her kese hükmünü geçirir; hiç bir desteğe ve yardımcıya muhtaç değildir.
1346 Dilerse, yaratır ve her istediği olur; yaptıkları hep onun isteği ile vücûda gelmiştir.
1347 Bu sayısız mahlûkları ölüm için yarattı; diri olan her şey ölecektir; yalnız kendisi için ölüm yoktur.
1348 Tanrı benden sevgili Peygambere, devamlı olarak, binlerce selâm eriştirsin.
1349 Diğer bütün ashabına da rabbim sonsuz selâmlarımı ulaştırsın.
1350 Ey devletli hükümdar, çok uzun yaşa; bu saltanat ile çok illere hüküm et.
1351 Adım Ay-Toldı, tavır ve hareketim dolun ay şeklinde idi; bu dolunluk eksildi, varlığım ölümle bitiyor.
1352 ölüm meleği geldi ve beni sım-sıkı bağladı; kurtulacak yerim yok, hayatın tadı kalmadı.
1353 Bana iyilik ettin ve çok ihsanda bulundun; ben ise, sana karşı vazifemi ifâ edemeden gidiyorum.
1354 Bu iyiliğin karşılığı olarak, ey zeki insan, şimdi sana vasiyetname yazıp bırakıyorum.
1355 Senin bu dünya işlerinde ben sana arkadaş idim; işlerini doğrulukla yerine getirmeğe çalıştım.
1356 işte şimdi, büyük bir bağlılıkla, sana vasiyetim olan öğütlerimi yazıp bıraktım, oku.
1357 içten bağlı olan samimî insan ne der, dinle; insanlığın başı bu samimiyettir.
1358 Samimî insanın sözünü ve öğüdünü tut; bu söz ve öğüt sana bir devlet ağı olsun.
1359 insanların hakikîsi sadakatli insandır; sadakatli insanın sözünü tut, o seni büyütür.
1360 Ey hükümdar, işte ben sana sadâkatle bağlı insanım; sözüme göre hareket et, ey merd insan.
1361 Ölüm karşıma çıktı, ben peşiman oldum; fakat bu sözlerim ve peşimanlığım bir fayda vermedi.
1362 Şimdi bana edâ edilmiş ibâdetler lâzım oldu; yapılmış kötülüklerin hepsi ancak peşimanlık getirir.
1363 Toplanmış olan altın-gümüşüm olduğu'gibi kaldı; onlardan benim hisseme ancak hesap vermek düştü.
1364 Peşimanlık içinde feryâd ediyorum, fakat peşimanlık fayda vermiyor; rabbin rahmetinden başka bir ümidim kalmadı.
1365 İşte bugün ben, elimde olmadan, ölüp gidiyorum; yarın sen de, şüphesiz, arkamdan geleceksin.
1366 Ey hükümdar, ölüm henüz yaklaşmadan, uyan; bilgini kullan, işini tanzim et.
1367 Sen halkı belâdan-zulümden koru, iyilik yap; elinle ve dilinle onu sevindir.
1368 Sağlığında her şeyi iyilikle karşıla; malın ve servetin varken, onları dağıt ve yedir.
1369 Küçüklüğünde uyanmış, keskin gözlü ve doğru sözlü insan ne der, dinle.
1370 Ölüm gelmeden, sen ölüme hazırlan; hayatta iken, Tanrının emirlerini yerine getir; ibâdette kusur etme.
1371 Ölüm gelip-çatınca, peşimanlık fayda etmez; kara toprak altında istediğin kadar feryat er.
1372 Ey hükümdar gayret et, benden sonra ömrünü boşuna harcama; ibâdetle meşgul ol.
1373 Bu dünya ve devlet seni aldatmasın, bütün işlerde dâima doğruluğu göz önünde bulundur.
1374 Halka kanunu doğru ve dürüst tatbik et ki, kıyamet gününde bahtiyar olasın.
1375 Bu dünya için kendini ateşe atma; vücûddan öcünü al, nefsin boynunu kopar.
1376 Sen bu dünyanın beyisin, ona kul olma; o seni bırakmadan, sen onu dul bırak.
1377 Fazla kibir ve gurura kapılma; bu dünyaya güven olmaz, sen ondan vaz geç.
1378 îyi insanları kendine yakın tut; kötülerden uzak dur; zararları dokunur.
1379 îşini insanların harisine tevdi etme, yemeğini nankör insanlara yedirme.
1380 İbâdette gayretli ol, günahtan sakın; sana âhirette ancak ibâdetin faydası dokunur.
1381 Ölümü unutma, ona karşı hiç bir silâh yoktur; ölüm, pusudan çıkar gibi, bir gün karşına çıkar.
1382 Ne kadar kaçarsan-kaç, ölüm nihayet seni yakalayacaktır; ne kadar kalırsan-kal, nihayet ölüm seni alıp-götürecektir.
1383 Ölüme gafil avlanma, gönlünü diri tut; ne kadar çok yaşarsan-yaşa, bir gün toprağa gireceksin.
1384 Hani, kim ölümden kaçıp kurtulmuştur; hani, kim ecelini geciktirmiş ve vaktini aşmıştır.
1385 Âlim bu zamanı ve hayatı, bir yakıştırma ile, çok güzel anlatmıştır.
1386 insan oğlu, bakarsan, bir kervana benzer, konak yerinde devamlı kalınmaz, menziller nerede?
1387 Çocuk babasının sulbünden çıktıktan sonra, ana karnı onun için, bir kaç aylık istirahat menzilidir.
1388 Anasından doğup, adı verilince yolcu olarak, zamane atına biner.
1389 Gündüzü bir adım, gecesi bir adım; bu at onu ölüme götürür ve benzini soldurur.
1390 Bu dünya—bir konak, mezarın—ikinci bir konaktır; bundan sonraki ilk konak — öteki dünyadır.
1391 O dünyada seni iki yol bekler; bu iki yoldan, acabl, hangisi sana nasip olacaktır.
1392 Yolun sağa doğru ise, işin yolundadır; eğer sola doğru ise, inleyerek, başını yerden-yere çal.
1393 Ey devletli hükümdar, dünya bir tarladır; insan bu tarlayı ekerse, hayat ekinini biçer.
1394 Yere ne ekilirse, yine o biter; ne verilirse, karşılığında aynı şey alınır.
1395 Başkasının malını alma ve kan dökme; ölüm döşeğinde insan bu iki günah yüzünden inler.
1396 Bu rüyaya benzeyen hayat, farkına varılmadan geçer; gerek bey, gerek kul, bir daha gelmemek üzere gider.
1397 Hani, geçen günlerin, rüya gibi oldu; kalan günlerinde de peşimanlıktan başka bir şey yoktur.
1398 Uyanmış ve uyandıktan sonra peşiman olmuş insan ne der, dinle.
1399 Uyanık olduğun hâlde, hayatını rüya gibi geçirdin; faydası hani bana bundan bir iz göster.
1400 Heves ve arzuların için ömrünü harcadın, hayat tükendi; elde ettiğin sâdece peşimanlıktır.
1401 Hayatta pek gafil davranma, dikkat et; hayat ölümle çok yakındır.
1402 Ey hükümdar, hasis olma, cömert ol, cömert; cömertliğin adı ebedî kalır, ölmez.
1403 Askere, orduya ve mala güvenme; ordu ve bu altın-gümüşün sana bir faydası olmayacaktır.
1404 Başkaları için kendini feda etme; kendine acı da zorla ateşe atma.
1405 Senden önceki dünya beyleri de dünyayı bırakıp gittiler; işte mezarları, yatıyorlar.
1406 Ey benim parlak güneşim, bu ölüm senin için de hazırlanmıştır; ancak vaktim bekliyor.
1407 Dünyanın eksik ve kusurlu taraflarını bilen ve üzerinde düşünmüş olan insan sana ne der, dinle.
1408 Bu dünya malı acı su gibidir; insan ne kadar içerse-içsin, kanmaz; onun dili bile ıslanmaz.
1409 Ey yiğit, bu dünya bir gölge gibidir; onun peşine düşersen, kaçar; sen kaçarsan, o sana koşar.
1410 Dikkat edersen, dünya işi bir seraptır; insan tutmak için elini uzattıkça, onu kaybeder.
1411 Ey hükümdar, gayret et, kendin iyi ol; beyi iyi olursa, halk da iyi olur.
1412 Halk koyun gibidir; bey onun çobanıdır; çoban koyunlara karşı merhametli olmalıdır.
1413 Kapıda bir çok aç kurt toplanmıştır; ey hükümdar, koyunları iyice muhafaza altına al.
1414 işinde hiddetli olma, öfkene hâkim ol; beyler hiddetli olurlarsa, mülk ve saltanat haleldar olur.
1415 İnsanlara kaba söz söyleme; kaba söz alev-alev yanan bir âteştir.
1416 Sakin, halîm-selîm ve yumuşak huylu ol ve böylelikle bütün iyiliklere elini uzat.
1417 Önünde uzun bir yol, bir sefer vardır; akıllı olan bu yol için azığını iyice hazırlar.
1418 Ey devletli hükümdar, sen saray ve köşkler yaptırma; kara toprak altında senin evin hazırdır.
1419 Yüksek, geniş ve süslü sarayların burada kalacak, sen de inleyerek, karanlık toprak evde yatacaksın.
1420 Niçin bu altın-gümüşten hazîne topluyorsun; senin hissene düşecek şey iki parça bezden ibarettir.
1421 Şâir buna benzer bir söz söylemiştir; şâirin bu sözü, bak, söze yol açar.
1422 Gafil insan-oğlu çok mal toplar; kendisine yemek nasip olacakını, bunu düşünmez bile.
1423 Zenginleşip, bütün dileklerine kavuşunca, ömrü de sona erer ve canı uçar gider, ondan uzaklaşır.
1424 Ey hükümdar, avunma ve huzura güvenme; bu avunman ve güvenmen seni gaflet uykusuna düşürür.
1425 Dünya uğrunda hayatı boşuna harcama, dünya geçicidir; sonra sana zorla zahmet çektirirler.
1426 îpek sırma ile örtülen vücûdun kara toprağa serilecektir, ey hakîm.
1427 Seni avutan zevklerinle avunan vücûdun kara toprak altında gizlenip, sırt-üstü yatacaktır.
1428 Sarsmayan, rahvan küheylan attan inip, aciz içinde, eyersiz bir ağaca bineceksin.
1429 Bunları düşün ve ölüme hazırlan; yarın bu kara yer altında peşiman olma.
1430 Her işe Tanrıdan tevfik dile; bil ki, sana ancak Tanrı yardım edebilir.
1431 iyi veya kötü, ne gelirse, ona razı ol; kazaya boyun eğ, ağzım bozma.
1432 Eğer her iki dünya beyliğini istiyorsan, en iyisi budur, sen şu beş işe yaklaşma.
1433 Harama karışma, zulüm etme, insan kanı dökme, düşmanlık besleme ve kin gütme.
1434 Şarâp içme, fesattan uzak dur, ondan kaç; bunlar dâima mülke ve saltanata halel veren şeylerdir.
1435 Eğer devamlı ve ebedî beylik istiyorsan, adaletten ayrılma ve halk üzerinden zulmü kaldır.
1436 Ey hükümdar, sen bugün halkın başında bulunuyorsun; halkı gözet, aklın başında ve uyanık ol.
1437 Hükümdarların omuzlarına ağır yük yüklenmiştir; ey iyi huylu insan, ihmalkâr olma, tedbirli davran.
1438 Vücût arzusuna tâbi olan insan nefsinin esiridir; onun esiri olma, olursan da kendini kurtarmağa bak.
1439 Geçirdiğin hayat rüzgâr ve tipi gibi geçti; kalan hayatın daha ne kadar saltanat temin eder.
1440 Kalan ömrünü artık boşuna geçirme; kendini günah ve kusurlardan temizle.
1441 Bil ki, dünya sana vefa edecek değildir; bu geçici dünyadan sana lâzım olan azığı al.
1442 Takva sahibi ne der, dinle; dünyada takva sahibi insanlar muvaffak olurlar.
1443 Bu dünya bir konaktır, sen kendini kervan say; bir kervan konakta ne kadar kalabilir.
1444 Dünya bir saraydır, bir kazanç yeridir; buradan oraya götürebileceğin ne varsa, götür.
1445 Sen buradan göç edeceksin, göç yükünü önceden gönder; ancak lüzumlu olanları al, lüzumsuzları bırak.
1446 işte ben gidiyorum, bana bak ve ibret al; burada kendin için iyi bir ad bırakmağa gayret et.
1447 Ölmek üzere bulunan, intizar hâlinde öğüt ve nasihat vererek ölen insan ne der, dinle.
1448 Ölmekte olan insan yaşayanlara nasihat eder, sen onu dinle ve gönlüne yerleştir.
1449 O der ki : — Ey diri, sen gafil olma, uyan; ben gaflet ettim, şimdi yıllarca peşimanlık içinde yatacağım.
1450 Ey hükümdar, bu saltanatın uzun sürmesini istersen, şu bir kaç işi yap, şu bir kaç şeyi de bırak.
1451 Adaletle iş gör, buna gayret et; hiç bir zaman zulüm etme; Tanrıya kulluk et ve onun kapısına yüz sür.
1452 ikincisi — gafil olma, dikkatli ol, uyanık dur; sana başkasının yüzünden, ansızın, bir suç isnat edilmesin.
1453 Heves ve öfke ânında hiç bir iş yapma; her iki hâlde de dişini sık, sabret.
1454 Bu bir kaç şeye dikkat edersen, memleket gözetilmiş olur; saltanat uzun sürer ve sana sulh ve sükûn te'min eder.
1455 Bütün iyilere hürmet göster ve onları yükselt; kötülere yüz verme, onları kapına dahi yanaştırma.
1456 Kötü teamül kurma, iyi kanun koy; ömrün iyi geçer ve saadet sana yâr olur.
1457 Ey hükümdar, meşhur âlim ne der, dinle; bu sözden sen kendine hisse çıkar.
1458 Ey kanun yapan, iyi kanun koy; kötü kanun yapan kimse, daha hayatta iken, ölmüş demektir.
1459 Ey hakîm devlet adamı, kötü teamül koyma; kötü kanunlarla dünyaya hüküm edilmez.
1460 Bir kimse kendi zamanında kötü teamül vaz'ederse, kendisinden sonra kötü bir nâm bırakmış demektir.
1461 Bir kimse iyi kanun vaz'edip bıraktı mı, adının ayakta durmasını sağlamış demektir.
1462 Ey hükümdar, dikkat et, kendini şaşırma; aslını unutma, bunu dâima hatırında tut ve düşün.
1463 Ey iktidar sahibi kötü hareketleri benimseme; kötü hareket seni her iki dünyada inletir.
1464 iktidara geldin ve halka yakın oldun; dikkat et, sonra bu ömür efsûsla geçer.
1465 Bu dünya geçicidir, sen onu şimdiden geçti bil; ölüm muhakkak gelecektir, sen onu karşına artık geldi bil.
1466 Benim hâlime bak, benden öğüt ve nasihat al; yarın peşiman olma, sen bugün henüz dirisin.
1467 İnsan ölünce, ondan bir miras kalır; ey bilgin, benim sana mirasım da işte budur.
1468 Ey hükümdar, benim en çok sevdiğim insan sendin; faydalı mirasımı sana bırakıyorum.
1469 insan için faydalı miras sözdür; miras olarak kalan sözü tutmanın yüz türlü faydası vardır.
1470 işte şimdi sözün doğrusunu yazıp, bıraktım; beni hatırla ve bu sözlerimi unutma.
1471 Ne kadar çok yaşarsan-yaşa ve ne kadar hayatta kahrsan kal, dikkat edersen, en son karşılaşacağın şey ölümdür.
1472 Şüphesiz, bir gün nihayet ölüm gelecektir ve bütün canlıların canını alacaktır.
1473 Dâvetçinin gelmesine hazırlanmak ve uzun yol yürümek için, hazırlık yapmak gerektir.
1474 Ölümden kurtulmak için bir çâre yoktur; bunu bil; ölüme hazırlan ve ancak bunun için lâzım olanları al.
1475 Alalı eren ve ölümü, ölmeden önce, anlamış olan insan ne der, dinle.
1476 Ölümün sırası nöbetle gelir; ölüme her an kendini hazır bulundur.
1477 Gümüş kuşak bağlayarak,— "îşteben!"— diyenin kuşağı, ölüm tutunca, kopar.
1478 Ey hükümdar, işte ben senin hakkını ödedim; bana gösterdiğin yakınlığın karşılığını yerine getirdim.
1479 Bütün iyilikler için Tanrı sana tevfik ihsan etsin; yiyecek ve giyecek hususunda da bu iyiliklerin sana hayrı dokunsun.
1480 Ömrünü sıhhatle geçir, çok seneler yaşa; saltanatın sevinç ve huzur içinde geçsin.
1481 Bu sözlerim sana karşı içten bir bağlılığın nişânesidir; ey güzel yüzlüm, sağ ve esen kal.
1482 Ey devletli hükümdar, işte ben gidiyorum; oğlum, bu ciğer-pârem, burada kalıyor.
1483 Onu yalvararak, Tanrıya emânet ettim; o isterse, yanar âteş içinde de olsa, onu korur.
1484 Senden dileğim şudur: ona nezâret et, kendinden uzaklaştırma; yoksa, o yabanî bir diken gibi olur.
1485 Tanrı her şeye bir sebep yaratır; iyi ve kötü, her şeyi o nasîb eder.
1486 Çocukların iyi veya kötü olmalarına anne ve babalan sebep olur.
1487 îşte onun babası olan ben bugün ölüyorum; oğlum küçük yaşta yetim ve öksüz kalıyor.
1488 Eğer bu hizmetkârın sende bir hakkı varsa, sebep ol ve onu iyi yola şevket.
1489 Gözden uzak bulundurma, ona fazilet ve bilgi öğret; bilgi ve fazilet ile memlekette mevki sahibi olsun.
1490 Tavır ve hareketi mâkul, muntazam ve iyi ahlâklı, hizmete lâyık ve meziyet sahibi olsun.
1491 Serbest ve başı-boş bırakma, sıkı tut ve kötü hareketlerine mâni ol; çocuk sıkı bir terbiye altında bulundurulursa, sonunda bahtiyar olur.
1492 Tecrübe ile anlayarak, bilerek söyleyen ve işin künhüne vâkıf olan pîr ne der, dinle.
1493 Oğula bilgiyi henüz küçük iken öğret; küçüklüğünde bilgi öğrenirse, hayatta muvaffak olur.
1494 Gerekirse, oğula-kıza acımadan dayak at; dayak oğula-kıza bilgi öğretir.
1495 Oğul-kız küçüklükte ne öğrenirse, yaşlanıp, ölünceye kadar onu unutmaz.
1496 Mektubu tamamladı, dürüp bağladı; eli ile uzatarak, oğluna verdi.
1497 Oğlum —dedi—bu mektubu sakla, kaybetme; hükümdara götür, ona mirasım budur.
1498 Mektubumu okusun, sözümü tutsun; ölüme hazırlansın ve işini ona göre tanzim etsin
1499 Uzun bir müddet sustu, sonra oğluna bakarak, dedi:—Sen bunu anla, doğruluktan ayrılma.
1500 Oğlunu kucaklayarak, tekrar bağrına bastı; öpüp ağladı, yüzü göz yaşları ile kaplandı.
1501 Ey oğlum;— dedi— işte beni görüyorsun; ben ne hâlde gidiyorum, bunu hatırından çıkarma.
1502 Sana da, şüphesiz, bu an gelecektir; gafil olma, bir gün sen de öleceksin.
1503 Ben sana gereken sözleri söyledim; sözümü unutma ve bana duâ et.
1504 Eğer gün gelir de hükümdar seni isterse, tavır ve hareketini düzelt, ona hizmet ve hürmette kusur etme.
1505 Aylak olma ve başı-boş dolaşma, kendi-kendine koşma; işinde ve sözünde dürüst ve mülayim ol.
1506 Gece geç yat, yine de^ erken kalk; yataktan erken kalkan saadetini arttırır.
1507 Tanrı buyruğuna çok itaat et; hükümdara hizmet et ve ona gönülden bağlan.
1508 Kötüye yaklaşma, ondan uzak dur; kaç; dâima iylik yap, tavır ve hareketini düzelt.
1509 Sözünü gözet, emniyet içinde yaşa; kendini gözet, esenlik ile ihtiyarla.
1510 Sustu, oğlunu kucaklayıp, ağladı; tekrar ah-vah etti ve peşimanlıklar getirdi.
1511 Ey vefasız, güvenilmez dünya, — dedi—niçin şimdi baha cefa ediyorsun.
1512 Bol nimet içinde beslenmiş olan bu vücudum ve bu güzel yüzüm kara toprağa giriyor.
1513 Anadan nasıl doğdum ise, bugün o şekilde ve aciz içinde gidiyorum.
1514 Ölmek üzere bulunan ve ölürken peşiman olarak, inleyen kuvvetli insan ne der, dinle.
1515 Karından çıkardın, tekrar karına giriyorum; şeker ile beslediğin bu vücûdu yılana veriyorum.
1516 Bana yazık oldu, gençliğime ve hayatıma yazık oldu; peşimanlıkla ve ağlayarak, mezara giriyorum.
1517 Ay-Toldı başına aklını topladı, ağlamağı bıraktı; malını, miras olarak, başkalarına dağıttı.
1518 Bütün akrabaları ile helâllaştı; canı mâvî göğe doğru yol almak istedi.
1519 Gözünü göğe dikti, elini kaldırdı; son sözü kelime-i şehâdet oldu.
1520 Nurlu can ayrıldı, günü karardı; Tanrı adı ile son nefesini verdi.
1521 Saf ve temiz ruhu yükselmek diledi; ruhu uçtu, gitti, boş bir kalıp kaldı.
1522 Rûh, hiç doğmamış gibi, kayboldu, gitti; dünyada alâmet ve nişan olarak, yalnız adı kaldı.
1523 Şimdi dürüst gönüllü ve gaflet uykusundan uyanmış insan ne der, dinle.
1524 Bu süslü evin vücûdun evidir; o heykel gibi vücûdun temiz ruhun evidir.
1525 Rûh uçup gidince, vücût boş kalır; ruhun nereye gittiğini ancak Tanrı bilir.
1526 Ey devletli, onun yeri yükseklerdedir; onun yükselmesi saadet, aşağı inmesi felâkettir.
1527 Şüphesiz, ona ikisinden biri nasip olur; o ölümsüz, uzun, ebedî bir hayat sürmeğe başlar
1528 Dikkat edersen, insan ne kadar âciz bir mahlûktur; yürürken, yere serilir ve sesi kesilir.
1529 Nereden gelir, nereye gider; nerede durur, nerede yürür.
1530 Bunu bilen varını, ne der, ne; akıllı anlarmı, hakîm buna ne der?
1531 Bu işi bilen, ancak her şeyi bilen Tanrıdır; bu işin hikmetini ve sırrını bilen, ancak hüküm eden Allahtır.
1532 Bâzan kaybolur, kendisini göstermeden dolaşır; bâzan daha göz önünde iken, silinip gider.
1533 Bu insanın kendisi çok kısa ömürlüdür; fakat emeli uzun, dili ve sözü büyüktür.
1534 İnsanın bu aczine dikkatle bakarsan, kötülerin niçin bu kadar gurur getirdiklerine hayret edersin.
1535 İki günlük bu geçici dünyayı bulunca, niçin kaya gibi, göğüs kabartırlar.
1536 Uyanmış ve ölümü anlayarak, doğru yola girmiş olan insan ne der, dinle.
1537 Ey kötü ölüm, sen ne eşi-benzeri olmayan bir şeysin ki, yüz binlerce silâhın sana karşı bir tek faydası yoktur.
1538 Her kese gelirsin, hiç kimse senden kurtulamaz, iyi ve kötü şeylerin hepsini tuzağına düşürürsün.
1539 Alimlerin saadet içinde ömür sürmeleri lâzımdı, bütün câhil küstahlar hep ölmeli idiler.
1540 iyi veya kötü, hiç biri kalmaz, hepsi de ölür; büyük veya küçük, hepsi kara toprak olur.
1541 Ölümden kurtuluş yoktur; insan ne kadar çok yaşarsa-yaşasın, ölüm gelecektir.
1542 Halkın başında bulunan, bilgi ve anlayış ile işini gören insan ne güzel söylemiştir.
1543 Ölüm olmasa idi, ne iyi olurdu; insan ölmese idi, ne güzel olurdu.
1544 Bana zevk ve saadet veren bu hayatımdır; benim esas ve temelimi bozan ölümdür.
1545 Ölüme hayret edilmez, her doğan ölür; doğan ölür ve kara toprak olur.
1546 İnsana yazık değil, insanlığa yazıktır; ferdlere yazık değil, doğruluğa yazıktır.
1547 Bu dünya acuzesinin huyu ve âdeti budur; ister beğen, ister beğenme.
Yorumlar
Yorum Gönder