Ana içeriğe atla

LXXXI. ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E NASÎHAT ETTİĞİNİ SÖYLER

6087    Sözüm şudur : Ey kardeş, gâfil olma, hayatı ve ömrü fenalıkla boşuna geçirme.
6088    Dürüst ol, doğruluk yolundan ayrılma; bil ki, insanı dilek ve arzularına bu yol ulaştırır.
6089    Her mahlûka karşı merhametli ol, gönülün ile dilini bir ederek, Tanrıya ihlâsla ibâdet kıl.
6090    Dünya düşüncesini kısa tut, ibâdeti uzun; acele ederken, sakin ve hiddetlenirken de, halîm ol.
6091    Ölümü unutma, bunun hazırlığını gör; kendini unutma, aslını ve menşeini bil.
6092    Dünyaya tamah ederek, ruhunu karartma; dünya kalır, fakat sen peşimanlık ile inleyerek gidersin.
6093    Tanrı hükmüne razı ol; ne gelirse, ona tahammül et; sırası geldikçe, halka faydalı ol.
6094    Doğru söyle, sözün dürüst ve tam olsun; sözü yalan kimseler küstah olur.
6095    Güler yüzlü, tatlı sözlü ol ve iyi hareket et; böylece devir döner ve sana saadet geliverir.
6096    Cömert ve alçak gönüllü ol, tuz-ekmek yedir; başkalarının aybını görme, ört ve yok farzet.
6097    Arzularına hâkim ol; öfkelenirsen, kendini tut; nefsin eğri yola saparsa, ona mâni ol.
6098    Kendi menfaatini düşünme, halkın menfaatini düşün; halka yük yükleme, yükü kendin taşı.
6099    Malını, mülkünü, neyin varsa, günahlarının kefareti olarak dağıt; halkı sevindir, ey derin bilgili insan.
6100    İnsanların seçkini insanları kurtarır; onların sevinci uğrunda kendi sevgili canını feclâ eder.
6101    Yüksek, seçkin, bilgili, akıllı ve çok iyi düşünen insan pek güzel söylemiştir.
6102    insanların seçkini faydalı olan insandır; halk nazarında muteber kimse, merhametli olan insandır.
6103    insanlık adını taşıyabilmek için, iki şey lâzımdır; biri merhametli olmak, biri de cömert olup, mal dağıtmaktır.
6104    Bak, akıl bundan daha güzel söyler; aklın yolunu tutmanın faydası çoktur.
6105    Cömert derler, cömert kimdir; cömert canını feda ederek, insanın hakkını veren insandır.
6106    Gümüş dağıtmak cömertlik değildir; cömert halk için canını feda eder.
6107    Cömert insan halka malını akıtırsa, halk da koşarak, onun etrafında toplanır.
6108    Dünyada şân ve şöhret iki şey ile kaimdir; biri mal, mülk sahibi, biri şerefli olmaktır.
6109    Bu iki şeyi bulup, insan tam bin yıl yaşasa bile, sonunda ölüm gelince, durum değişir.
6110    Halk vazifesini yaparsa, beyler büyür, yükselir; üzengi varsa, insan yuları kuvvetli tutar.
6111    Dünyanın, devletin ve halkın ahvâli budur; bunlar bulunmaz; bulununca da bey artık ihtiyarlamış olur.
6112    Sen göçeceksin, senin adın geçecektir; son gününde seni göçüren ölüm gelecektir.
6113    Göçecek olan kimse köşk ve saray yapmaz; gezgin kimse yolda aylar ve yıllarca kalmaz.
6114    Ey kardeş, kendini bu yolu geçmiş bil; bu dünyada fazla sevinip gülme.
6115    Bu dünya kalmaz geçicidir; insan ölecektir, bunun günü belli olmaz.
6116    Ölümün pençesi hazırlanmıştır; gaflet içinde yürürken, onun çengeli insana saplanır.
6117    Bu dünya bir yemektir; bu yemeği yiyenin adını sen söyle, ona benim cesaretim yok.
6118    Heva ve arzu peşinde koşma, nefsine mâni ol; başkalarını çekiştirme, dilini tut.
6119    Gönülü uyanık insan ne der, dinle; bu söze göre hareket edersen, sana zarar gelmez.
6120    Heva ve arzu peşinde koşmak çok zevklidir; fakat bu zevk için yarın ağır bir şekilde hesap sorulacaktır.
6121    Tatlıya karşı tatsız, lezzetliye karşı acı, çıkışa karşı iniş ve yüksekliğe karşı da derinlik vardır.
6122    Bu dünya tam bir kıza benzer; ey yumuşak huylu insan, o seni aldatmasın.
6123    O senin gibi bir çok insanları yele verdi; hükümdar gibi bir çok beyleri gördü-geçirdi.
6124    Bugün size baktı ve el uzattı, gâfıl olma, ey temiz yürekli insan.
6125    Sana ne verdi ise, yine alacaktır; sende neler topladı ise, onları yine dağıtacaktır.
6126    Ne kadar gülerse-gülsün, bir gün yine ağlatır; ne kadar düzeltirse düzeltsin, bir gün bozar, dağıtır.
6127    Onun tabıati cefâcı ve küstahtır; aydınlığı az, tozu ve dumanı daha çoktur.
6128    Süslenir, insana kendini gösterir; gönül verirsen, senin elini-ayağını bağlar.
6129    Şeker ile besler, sonunda zehir verir; eyhakîm, dönek saadet böyledir.
6130    Takva sahibi insan ne der, dinle; ey saadete eren kimse, bunu iyice düşün.
6131    Geriye bırakacağın bu dünyaya gönül verme, sakın; ey sakin tabiatlı insan, o cefa edicidir.
6132    Bak, yüksek, seçkin, bilgili ve çok akıllı insan ne kadar güzel söylemiş.
6133    Dönek saadete kendini kaptırıp, yolunu şaşırma; saadete inanılmaz, bakarsın, değişiverir.
6134    Dünya ve saadet günleri bir gölgedir; gölge dâima aynı yerde ve aynı şekilde kalmaz.
6135    Dinine kıymet ver, bu dünyaya değer verme; ey bilgisi deniz gibi olan insan, sana dinin kıymet kazandırır.
6136    Rahata erdim diye, avunma ve sevinme, kendini tut; Tanrıya zikret ve ibâdetle meşgul ol.
6137    Ey kardeş, saadet seni sarhoş etmesin; ayılınca, hiç şüphe yok, gözün yaşla dolar.
6138    Akıllı, anlayışlı ve sözünü tecrübeye dayanarak söyleyen bey ne der, dinle.
6139    Saadet gelip, kimi sarhoş ederse, onun kara toprak altında inlemekten kalbi parçalanır.
6140    Kim büyüklükten sarhoş olup, kendini kaybederse, sonunda kara toprak altında bunun cezasını çeker.
6141    Gençlik, zenginlik veya bu saadet sarhoşluğu, ey kudretli insan, şarap sarhoşluğundan beterdir.
6142    Eğer içki içen şaraptan sarhoş olursa, uyuyunca bu sarhoşluk geçer ve kalkınca ayılmış olur.
6143    Saadetin sarhoş ettiği kimse ise, bir daha ayılamaz; ölüm yakalayıncaya kadar uyur, uyanmaz.
6144    Adın kul oldu, sen beyler işi ile uğraşma; ey iyi insan, kendi kulluğun ile meşgul ol.
6145    Hayat çok uzun sürecek değildir; büyüklük şöhreti pek uzaklara gidecek değildir.
6146    Binlerce yıl yaşasa bile, insan nihayet bir gün ölecektir; vücudda birleşmiş olan azalar birbirlerinden ayrılacaktır.
6147    Şimdi buna benzer şu sözü dinle, onu benimse ve küçümseme.
6148    Bütün arzularına ve dünya nimetlerine nail olsan, âb-ı hayatı bulup, ondan içsen,
6149    Elini uzatarak, gökteki yıldızları tutsan ve başın göğe değse bile, sonunda sen yine yerdesin.
6150    Ey kardeş, sana doğrusunu söyleyeyim; ey gönüldeş, senden niçin gizleyeyim.
6151    Bu dünya malını, türlü nimetini, güzel yüzlülerin nâz ve işvelerini insan nasıl sevmez.
6152    Rahat, arzu ve bu nimetlerin hepsini terk edince, dönek dünya bana bu kapıyı kapadı.
6153    Bu dünya insanı Tanrıdan uzaklaştırır; iyi işlere mâni olur ve yapılmasına meydan vermez.
6154    Bundan korktuğu için, arif dünyayı bırakıp, zahmeti tercih ederek, dünyayı dolaşır-durur.
6155    Biri dağda koşar, evi mağaradır; onun yediği ot kökü, içtiği yağmur suyudur.
6156    Biri Tanrıya karşı bu korku ve endişe ile, bitkin bir hâlde, çöllerde koşar.
6157    Biri çullara bürünmüş, biri gözünden yaş dökerek, diyâr-diyâr dolaşır.
6158    Biri yemek yemez, kendini zayıflatır; biri gece yatmaz, ayakta durur.
6159    Uyanmış insanlar böyle yaşarlar; gafillerin gafili biz ise, uykuya dalmışız.
6160    Ey kardeş, sen şimdi kendini koru; dünya senin oldu, sen baş oldun.
6161    Heva ve arzularına hâkim ol, akıl ile nefsin boynunu kır; insanlık nişanı ve akıllılık alâmeti budur.
6162    Bu ikisi ile insan zorla kendini mahveder; kim bunların esiri olursa, onu iztıraba sürükler.
6163    işte ben bugün ayrılıp gidiyorum; senin de yolun budur; iyilik yap da beni öyle takip et.
6164    Kötülere katılma, her vakit iyi hareket et; kötü insan için, her iki dünya felâketler ile doludur.
6165    Gönülü olgunlaşmış, ölmeden önce âhiret işini yoluna koymuş olan insan ne der, dinle.
6166    Ey deve aygırı gibi, cesaretle kötülüğe koşan insan, kötülük etme, kötülüğü zehir besler.
6167    Ey insanlara geniş bir salâhiyetle hüküm eden kimse, ölüm yetişmek üzeredir, çabuk bir çâresine bak.
6168    Ey ben diyen insan, şu beni, beni bırak; ölüme hazırlan, o seni, seni diyor.
6169    Ey aç gözlü, tamahkâr, bu dünyanın kulu olan insan, ölüm seni tutmak için tamah ediyor.
6170    Odgurmış devam etti : — Ey kardeşim, keder içinde gidiyorum; bugün bilhassa şu iki şey için üzülüyorum.
6171    Biri Tanrıya ibâdet edemeyeceğim, ikincisi de dilim Tanrıyı zikredemeyecektir.
6172    Bugün veya yarın bu göz kapanınca, ben de sizin duanıza muhtaç olacağım.
6173    Ey kardeş, duada beni unutma; benden sonra sen geleceksin, yanaş.
6174    Benim hâlimi işte görüyorsun, bu sana ibret olsun; buna göre bir çâre ve tedbir al.
6175    Ölüm geldi, götürüyor, ben keder içinde gidiyorum; benden sonra sana gelecektir, sen hazırlıklı bulun.
6176    Bugün ben üzüntü içinde ayrılıp gidiyorum; bir daha ne zaman kavuşacağımızı ancak Tanrı bilir.
6177    Ölen ve ölürken inleyerek, başını yere vuran insan ne der, dinle.
6178    Ölüyorum, peşimanlıktan iki gözüm iki çeşme oldu; bu ölüm tatlıları tatsızlaştırıyor.
6179    Ölümden sonra insanı ıkı yol bekler; acaba bu ikisinden hangisi benim yolum olacaktır.
6180    Odgurmış devamla : — Ey merhametli kardeşim, benim kaygımla sen gönlünü yaralama— dedi —
6181    Benden sonra feryad etme ve gönlünü üzme; mümkün mertebe kendine hâkim olmağa çalış ve bana duâ et.
6182    Fazla ağlama, buna mâni olmağa gayret et; bu Tanrının emridir, işte bu kadar.
6183    Haydi, şimdi dön, tekrar evine git; bu keder ve kaygı ile canını sıkma.
6184    Sana lüzumlu olan her sözü söyledim; ey temiz kalpli insan, sözümü unutma.
6185    Hükümdara benden selâm söyle; ey kemâl sahibi insan, bu artık son selâmımdır.

ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI

6186    Öğdülmiş bir az durup-düşündükten sonra, cevap verdi: —Ben seni böyle bırakıp, nasıl giderim — dedi —
6187    Sen tek başına bu ağır hasta hâlinde ne yaparsın, ey asîl insan.

ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI

6188    Odgurmış tekrar: — Oğlum, şimdi git; sen benim için hiç üzülme — dedi —
6189    Rabbimin zikri beni teselliye kâfidir; Tanrı beni bırakmaz; o benim işimi yoluna koyar.
6190    Tanrı kime lütuf etmiş ve onu aziz eylemiş ise, artık onun her işi iyi gider.
6191    Doğru sözlü ve her işi önceden gören keskin görüşlü insan çok güzel söylemiş :
6192    Tanrı kime inayet ve yardım ederse, dünya onun olur ve o saadete kavuşur.
6193    Kim Tanrının fazlına tamamen mazhar olursa, o .her iki dünya saadetine nail olur.
6194    Ey cesur oğul, Tanrı onu terk ettikten sonra, ister köpek olsun, ister boz-kurt, hepsi birdir.
6195    Odgurmış:—Kardeşim, haydi git, sağ ol, gözünden yaş dökme — dedi — ve sözünü kesti.
6196    Öğdülmiş kalkıp, Odgurmış'ı kucakladı ve öpüp ağlayarak, göz yaşı döktü.
6197    Üzüntü ile oradan kalkıp çıktı; atına binip, evine doğru yola koyuldu.
6198    Gelip evine girdi; yüzü kederli, neş'esız ve gönülü hüzün ile dolmuş idi.
6199    însan oğlu, dikkat edersen, ne kadar zayıf bir mahlûktur; sevinci az ve her şey onun için bir kaygı kaynağıdır.
6200    Bütün dileklerine kavuşursa, sevinç onu neş'elendirir; kaygı gelirse, keder onu ağlatır.
6201    Sevdiklerini bulunca, onlara sevinerek ve gülerek bakar; ayrıldığı zaman yine kederi ile baş-başa kalır.
6202    Bir bakarsın, visal onu sevinçle oyalar; bir bakarsın, firak onu sonsuz bir kederle ağlatır.
6203    Dünyada firaktan daha güç ne var; firakın kaygıları denizden daha derindir.
6204    Sağ iken, ayrılsalar bile, insanlar yine kavuşurlar; isteyip arayarak, tekrar birbiri ile buluşurlar.
6205    Hepsinden güç olan ayrılış bu ölümdür; ölüme çâre yok, ona silâhla karşı konulmaz.
6206    Her şeyin firakı yakın veya uzak olabilir; ölümün firakı uzak bir firaktır.
6207    Şimdi buna benzeyen şu beyti oku; okursan, mânasını da iyice anlarsın :
6208    Her şeyden ağır olan firak ölümdür; şu gören göz firak yüzünden yaş döker.
6209    Sağ iken, firaka karşı bir visal ümidi vardır; ölen ise, şüphesiz, visalden uzaktır.
6210    Öğdülmiş bir az teselli bularak, yedi içti ve kalkıp, namazını kıldı.
6211    Güneş yere indi ve yüzünü gizledi; gök yüzü karşısından yükselerek, onun izini takip etti.
6212    Döşek istedi, yattı, uykusu gelmedi; keder ve kaygı içinde gözünü yummadı.
6213    Kalkıp, kapıya çıktı, göz yaşı döktü; dünyanın rengi habeş derisine benzemişti.
6214    Tekrar odasına dönüp, yatağına girdi; kederine hâkim olarak, bir az teselli buldu.
6215    Rûmî kızı yüzünü yere gizledi; dünyanın rengi zenci yüzüne döndü.
6216    Uykusu gelmedi, kalktı, tekrar baktı; Ülker yıldızı aşağıya inmiş ve gece sonuna yaklaşmıştı.
6217    Gözlerini göğe dikerek, uzun müddet seyre daldı; karanlık gece olduğu gibi devam etti ve bir türlü aydınlanmak bilmedi.
6218    Bir az yattı, uyudu; tekrar uyanıp, kalktı; başını kaldırıp, mavi göğe baktı.
6219    Doğudan Kara-Kuş yıldızı çıktı, yükseldi; düşman meş'alelerini yakmış gibi, ateş parladı.
6220    Yedi-Kardeşler başını yukarı kaldırdı; Yıldırık yıldızı Aygır burcuna doğru eğildi.
6221    Erentir'in başı yere yakın bir noktaya kadar indi; güneş başını kaldırdı ve parlak yüzünü açtı.
6222    Öğdülmiş tekrar kalktı, âbdest aldı, temizlendi, tarandı; namaz kıldı, evradını okudu.
6223    Dünya altın rengine büründü, gök yüzü alev gibi kızardı.
6224    Elbiselerini giyip, derhâl atına bindi ve evinden çıkıp, tekrar saraya geldi.
6225    inip, yürüyerek, doğruca saraya girdi; hükümdar çağırınca, kendisini toparladı, huzura çıktı.
6226    Hükümdar Öğdülmiş'e dikkatle baktı ve bu iyi insanın gönlünü kederli gördü.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ

6227    Hükümdar sordu : — Bu hâlin nedir, ey sakin huylu insan, ben seni düşünceli buluyorum.
6228    Gönlüne bugün nasıl bir derd yüklendi; alnındaki düğümde bunun alâmetini görüyorum.
6229    Kırmızı yüzün neden bugün solmuş? dünya başka ne endişeler çıkardı ?
6230    Henüz saadet senden yüz çevirmedi; bu dönek dünya ve saadet henüz sana tebessüm ediyor.
6231    Felek henüz senin muradınca devrediyor; ey kahraman, ay, güneş, zaman arzu ettiğin gibi doğuyor.
6232    Ben sana karşı henüz kaşımı çatmış değilim; senden çok memnunum, sana hep iltifat ediyorum.
6233    seni bu kaygı ve kedere düşürdü; bu hâlin nedir; cevâbını öğrenmek isterim.
6234    Ey oğul, böyle bir zamanda bu nasıl bir derddir; bana söyle, ey sakin tab-atli insan, ben de bileyim.
6235    Sen zahmet çekerken veya endişe içinde iken, ben nasıl sevinç duyabilirim.

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

6236    Öğdülmiş cevap verdi; söze başlayarak, kardeşinin hastalığını ve durumunun nasıl olduğunu,
6237    Kendisinin oraya gittiğini ve onu nasıl bulduğunu, onun nasıl öğüt ve nasihatte bulunduğunu birer-birer anlattı.

HÜKÜMDARIN ÖGDİLMİŞ'E SUÂLİ

6238    Hükümdar çok müteessir oldu, ağlamağa başladı ve:—O iyi insana çok yazık — dedi —
6239    Tanrı onun canını bağışlasın, onun etine ve kanına bir halel getirmesin.
6240    Devamla : — Onun hâli nasıldır; onu bırakıp gelmeğe gönlün nasıl razı oldu — dedi —
6241    Ona kim hizmet eder, hastalığına kim bakar; o hasta-hasta yalnız başına nasıl orada kalır.
6242    Niçin orada bir müddet kalmadın; onu kime emânet ettin de, bu hâlde bıraktın, geldin.

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

6243    Ögdilmiş cevap verdi : — Ey deniz gibi derin bilgili insan, bu sözleri ona ben de söyledim — dedi -—
6244    Bana itiraz etti, sözümü dinlemedi; sözüne karşı koymağı denedim, fakat gücüm yetmedi.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI

6245    Hükümdar : — Onu Tanrı korusun; o isterse, şifa ihsan ederek, onu ayağa kaldırır — dedi —
6246    O gönlünü, fikrini Tanrıya bağlamıştır; ey oğul, bir olan Tanrı onu elbette boş bırakmayacaktır.
6247    Hangi kul her keşten yüz çevirip, yaratan rabbine sığınırsa,
6248    Bir olan Tanrı onu, şüphesiz, korur, onun arzularını yerine getirir ve o da iyi nâm kazanır.
6249    Şimdi buna benzeyen şu sözü dinle; bu senin gönlünde bulunsun, her işinde onu hatırla :
6250    Her şeyi terk et, Tanrıya sığın; gönül ve dilini temiz tut; hareketini düzelt.
6252    Bütün arzularını Tanrı verecektir; şeytana karşı iyice mücâdele et; Tanrıya karşı da ihlâsını bozma.
6252    Hükümdar devamla:—Ey Öğdülmiş, fazla keder ve endişe edip, üzülme — dedi —
6253    O iyilerin başında gelen iyi bir insan idi; ölünce de Tanrı onun işini kolaylaştıracaktır.
6254    Ey hakîm, bu iş yarın bize de gelecektir; acaba hayatımız nasıl geçecek ve bunda bizler ne kazanacağız.
6255    Yazık, biz gençliğimizi boşuna geçirdik; yazık, vücûdumuz, kalbimiz ve fikrimiz hep kötüden de kötüdür.
6256    Hayat bugün rüya gibi oldu; o nasıl geçti ise, mükâfatı da öyle olacaktır.
6257    Bu kalan ömrü artık heder etmemeli, heva ve arzulara gönül vermemelidir.
6258    Nasıl olsa sonunda bu vücud ölecektir ve ölümden sonra da bin peşimanlık vardır.
6259    Bugünden itibaren sen dışarıda halka şefkat göster ve onun derdleri ile meşgul ol.
6260    Beni ve kendini böylece kurtarmağa çalış, bunun karşılığında Tanrı bize iyi yol gösterecektir.
6261    Sakin tabiatlı olan ve Tanrı kullarına karşı merhametle hareket eden insan ne der, dinle.
6262    Kim iyilik ederse.Tanrı bunun karşılığında ona da iyilik verir; ey iyi insan, sen müsterih ol.
6263    Kim kötülük ederse, kendisine eder; o kütülüğün karşılığı da kötü olur.
6264    Kötülük istersen, git, kötülük yap; fakat şunu da bil ki, bu kötülüğün karşılığı seni bir gün inletecektir.

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

6265    Öğdülmiş cevap verdi: — Hükümdar bu şekilde öğüt ve nasihatleri ile beni desteklemekte devam ettiği müddetçe,
6266    Halka tatbik edilen kanunlar dâima iyi olur; Tanrı da bu beyliği her vakit ayakta tutar — dedi —
6267    Hükümdar çok yaşasın, saadeti ve kudreti dâim olsun; benim canım, tenim ve bütün varlığım ona feda olsun.
6268    Ölümlü insan için, iyi addan başka, hiç bir şeyin değeri yoktur; kudretli Tanrım iyi ad ile ömür sürdürsün.
6269    Bu ölüm seni yakalamak üzere hazırlanmış bulunmaktadır; kendini gaflet uykusuna bırakma.
6270    Bilgili insan çok güzel söylemiş; takva sahibi olan insan bu yoldan yürür.
6272    Görünmez ecel pusuda bekler, ümit peşinde koşan gafil insanları ansızın yakalayıverir.
6272    Ezelden yazılmış olan ecel erişince, iyi veya kötü, her kes kara toprak olur.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI

6273    Hükümdar: —Bugünden itibaren Tanrı bana tevfik versin de ben bu yolda hukümü yürüteyim — dedi.
6274    Hükümdar durdu ve sözünü kesti; Öğdülmiş kalkıp, huzurdan çıktı.
6275    Öğdülmiş yine bir kaç gün sabır etti; keder ve endişesini içine akıttı.
6276    Kardeşi için üzüntü içinde idi; gittikçe sarardı, kederden adetâ eridi.
6277    Fakat fazla tahammül edemedi; tekrar gidip, kardeşini görmek istedi.
6278    Kalkıp saraya gitti, hükümdarın daveti üzerine, huzura çıktı.

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA SUÂLİ

6279    Hükümdara mâruzâtta bulundu ve : — Ben bugün kardeşimi yoklamak üzere, onu ziyaret etmek istiyorum—dedi —
6280    Acaba ne hâldedir, onu bir göreyim; hayatta olup-olmadığını bir öğreneyim.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI

6281    Hükümdar: — Gidersen, çok iyi edersin; kardeşlik ve yakınlık karşılıklı ziyaretler ile yerine getirilir — dedi —
6282    Git, benim tarafımdan da hatırını sor; hastalığına bak, nasıldır; kendisini teselli et.
6283    Öğdülmiş "baş üstüne" diyerek, oradan kalkıp çıktı; evine gelip, bir az dinlendi.
6284    Bir az yedi, içti; tekrar atına binip, mahzûn-mahzûn, kardeşinin bulunduğu yere doğru yola çıktı.
6285    Yaklaşınca, atından inip, yayan yürüdü; kapıya gelip, seslendi ve girmek için izin istedi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

A- (MENSUR MUKADDİME)

BİSMİ'LLAHİ‘R-RAHMANİ'R-RAHİM   1 hamd u sipas ü minnet ve öküş ögdi tengri ‘azze ve  2 celleka kim ulugluk idisi tükel kudretlig padişah turur  3 yirli kökü yaratgan kamug tınlıglarka ruzi birgen neni  4 kim tiledi erse kıldı yime neni tilese kılur yef’alü 'llahü ma ye-  5 şa' ve yahkümü ma yürid takı sansız selam ü dürud halk-  6 larda yigi yalavaçlarda ödrüntüsi ulug savcısı muhammed-i  7 mustafa öze bolsun takı ma anıng işleri aziz agırlıg şa-  8 haberler öze rizvanu 'llahi aleyhim ecma'in bu kitab yav-  9 lak aziz turur çin hukemalarınıng emsalleri birle bezen-  10 miş maçin ulemalarınıng eş’arları birle araste kılınmış tu-  11 rur bu kitabnı okıglı bu beyitlerni ma’lum kılıglı kitab-  12 din yakşı azizrak turur çin ü maçin alimleri ve hakim-  13 leri kamug ittifak boldılar kim meşrik vilayetinde kamug  14 türkistan illerinde bugra han tilinçe

B- (MANZUM MUKADDİME)

1 ugan bir bayat ol kamugda oza öküş hamd u ögdi angar ok sera 2 ulugluk idisi ugan zü 'l-celal yaratgan törütgen me kadir kemal 3 ay yir kök idisi halayık bile ruzinı anutmış yigil sen küle 4 sakışsız birigli kamugka ruzi yitürür kamugnı ma yimez özi  5 açın kodmaz hergiz kamug tınlıgıg yitürür içürür tözü sanlıgıg  6 neteg kim tiledi me boldı kamug kimi kim tilese kılur ol ulug  7 dürud ol ödürmiş resülka selam yine işleringe selam hem ulam  8 muhammed yalavaç halayık başı kamug barçalarka ol ol köz kaşı  9 yime bu kitab ol idi ök aziz biligligke bolgay biligdin tengiz  10 bezenmiş agırlıg biligler bile kalı kim şükür kıl kanaat tile  11 kamug barçasınga bügüler sözi tizip yinçüleyü kamug tüp tüzi  12 bu meşrik meliki maçinlar begi biliglig ukuşlug ajunda yigi  13 kamug bu kitabnı alıp özlemiş hazine içinde urup kizlemiş  14 birindin birilige miraslar kalıp adınlarka birmez özinge alıp  15 asıglıg turur bu yok ol hiç yası öküş t

XIX. AY-TOLDI HÜKÜMDARA DİLlN FAZÎLETİNİ VE SÖZÜN FAYDALARINI SÖYLER

XIX. AY TOLDI İLİGKE TİL ERDEMİN SÖZ ASIGLARIN AYUR 955 ilig bir kün ay toldını ündedi  orun birdi oldur tiyü imledi 956 bu ay toldı oldurdı akru silig  közin yirke tikti bekütti tilig İLİG SU’ALİ AY TOLDIKA 957 İlig aydı ay toldı sözle sözüng nelük şük turur sen ne boldı özüng   AY TOLDI CEVABI İLİGKE 958 bu ay toldı aydı ay beglerbegi  kulı beg yüzin körse yitrür ögi 959 ilig yarlıkamaz negü sözleyin  ayıtmazda aşnu negü ötneyin 960 biliglig sözin sen eşit özneme  ayıtmazda aşnu sözüng sözleme 961 kişig kim okısa kereklep tilep  ol ok sözlegü aşnu sözni ulap 962 ayıtmazda aşnu sözüg sözlese  köni sözledi kim ay yılkı tise 963 takı tilve munduz kişi bu bilin  ayıtmadı beglerke açsa tilin 964 kızıl til kılur kısga yaşlıg sini  esenlik tilese katıg ba anı 965 negü tir eşitgil özin kısgan er esen tirlür incin özin basgan er 966 kara baş yagısı kızıl til turur neçe baş yidi bu takı ma yiyür 967 başıngnı tilese tilingni küdez tiling tegme künde başıngnı yanur İLİG CEVABI AY TOL