2269 Öğdülmiş cevap verdi ve;— Ey hükümdar, düşmana karşı her vakit üstün ol — dedi—
2270 Anlaşmak istemeyen düşmanın uykusunu kaçırmak için, şüphesiz, beye bir ordu kumandanı lâzımdır.
2271 Bu işe çok çevik, sert, tecrübeli, tam ve pek yürekli bir adam lâzımdır,
2272 Orduya kumanda, asken idare etmek ve düşmanı kırmak çok büyük bir iştir.
2273 Bu iş için seçkin insan lâzımdır; ihmalkârlık yüzünden töhmet altında kalmaması için, o ihtiyatlı ve uyanık olmalıdır.
2274 Cömert, cesur, alçak gönüllü, sofrası açık ve soğuk kanlı olmalıdır.
2275 Etrafına en seçkin kimselerin toplanması için, ordu başında bulunan insanın çok cömert olması lâzımdır.
2276 O bütün malını askere dağıtmalı ve bir çok kimseleri dost ve silâh arkadaşı edinmelidir.
2277 Kendisine bir at, giyim ve silâh ayırması kâfidir; meşhur olup, dünyaya nâm salmak ona yeter.
2278 Çoluk-çocuk ve karım diye, mal toplamamak veya mülk ve bağbahçe edineceğim diye, gümüş yığmamalıdır.
2279 O bütün arzusunu kılıcı ile istemelidir; vurmalı, almalı, vermeli ve böylelikle şöhretini büyütmelidir.
2280 Silâh arkadaşlarını yedirıp-içirmeli ve giydirip-kuşatmalı; onlara çok at-koşum, köle ve câriye ihsan etmelidir.
2281 Böyle olursa, onun etrafına mert yiğitler toplanır ve tatlı canlarını feda ederek, cesetlerinden dağlar ve kayalar meydana getirirler.
2282 O çok cesur, zeki ve aynı zamanda da mert ve geniş yürekli olmalıdır.
2283 Harpte korkak kimselere lüzum yoktur; korkak insanlar kadınlara benzerler.
2284 Korkak kimseler orduyu bozarlar; ordu bozulursa, askerler birbirini ifsat ederler.
2285 Harpte cesur yiğitler dayanmalı, düşman at salarsa, hemen toplanmalıdır.
2286 Ölüm için, hiç şüphesiz, ecelin gelmesi lâzımdır; eceli gelmeden, hiç bir yiğit ölmez.
2287 Ölümü hatırına getirmeyerek, düşmanını vuran, yaman ve pek yürekli adam ne der, dinle.
2288 Anadan doğan hiç kimse ecelsiz ölmez; düşmanı görünce, neden korkarsın?
2289 Düşmana yalın hücum et, erkekler gibi vuruş; eceli gelmeyince, insan kat'iyen ölmez.
2290 Kumandan haysiyet sahibi olmalıdır; o şerefi için düşmana karşı koyar ve intikamını almadan, ondan yüz çevirmez.
2291 Şeref duygusu ile insan düşmanını darma - dağın eder; harpte ilk önce şerefsiz kimseler kaçar.
2292 Korkak kimse dahi haysiyetini korumak için, kahramanlık gösterir; öğülmesi için insan kendisini ölüme atar.
2293 Cesur dediğin haysiyet sahibi olur; haysiyetli insan ölürken, vuruşarak ölür.
2294 Kumandan iyi tabiatlı ve alçak gönüllü olmalıdır; o böylelikle kendisini halka sevdirir.
2295 Alçak gönüllü kimse insanların kalbini kendisine ısındırır; kötü dilli ve hiddetli kimseler insanları kendisinden uzaklaştırırlar.
2296 Ordu kumandanı mağrur olursa, şüphesiz, düşmandan dayak yer.
2297 Mağrur adam ihmalkârlık eder; ihmalkâr adam ya bozulur yahut vakitsiz ölür.
2298 Namlı ve şöhretli olması ve adının yayılması için, onun cesur, heybetli, saçı-sakalı düzgün ve mert insan olması lâzımdır.
2299 Kendisinden korkmaları için,- onun kötülere karşı heybetli görünmesi, sevmeleri için de, yumuşak huylu kimselere iyi davranması lâzımdır.
2300 Ordu kumandanı siyâset etmesini bilmeli; ordu ışı siyâsete bağlı olur.
2301 Siyâset tatbik edilirse, ordu başsız kalmaz; ordu başlı olursa, asker birbirine bağlı kalır.
2302 Hangi ordu başsız kalırsa, onu bırak; o ordu bozulur; ey hükümdar sen çok yaşa.
2303 Kötülere haşmet ve siyâset, iyilere ise, dâima hürmet lâzımdır.
2304 iyi insanlara her türlü iyilikleri ver; onları memnun etmeli ve onlara yük yükletmemelıdir.
2305 Bütün insanlar bu iyilikleri ararlar; insan iyiliğini gördüğü adama kul olur.
2306 Yumuşak huylu insan ne der, dinle; bu beyti oku ve kendini teselli et.
2307 Hür ve serbest insanların hepsi iyilik kuludur; sen iyilik yaparak, doğruluk yolunu aç.
2308 insanca hareket etmek için, sen dâima insan ol; insan insanlığın temelini böyle tesbit etmiştir.
2309 Düşmana karşı sefere çıkmak ve ordunun hareketini idare edebilmek için, kumandanın şu bir kaç vasfa sahip olması gerekir.
2310 Onun yüreği harpte arslan yüreği gibi ve dövüşürken de bileği kaplan pençesi gibi olmalıdır.
2311 O domuz gibi inatçı, kurt gibi kuvvetli, ayı gibi azılı ve yaban sığırı gibi kinci olmalıdır.
2312 Aynı zamanda, kırmızı tilki gibi, hîlekâr olmalı; deve aygırı gibi, kin ve öç gütmelidir.
2313 Kendisini saksağandan daha ihtiyatlı tutmalı; gözünü, kaya kuzgunu gibi, uzaklara çevirmelidir.
2314 Arslan gibi, hamiyeti yüksek tutmalı; baykuş gibi, geceleri uykusuz geçirmelidir.
2315 insan bu vasıflar ile harpçi olur; harpçi olur ve işinin ehli olur.
2316 Harpçi her vakit silâh taşıyan kimsedir; o düşmanı vurur ve zafer kazanır.
2317 Onun tuzu-ekmeği ve yemeği bol, atı, elbisesi ve silâhı da buna denk olmalıdır.
2318 însanın adını tuz-ekmek, yiyecek ve içecek dünyaya yayar; bu hayatın devası yiyecek ve içecektir.
2319 Ha'nın meşhur şahsiyeti ne der, dinle; ey insanların kutlusu, tuzun ekmeğin bol olsun.
2320 Adının namlı ve şöhretli olmasını dilersen, başkalarına tuz-ekmek yedir; yaşamak dilersen, yine aynı şeyi yap.
2321 İnsanlık yapan, itimat kazanan ve cömert olan insana, tuz-ekmek hakkı diye, askerler bunun hakkını öderler.
2322 Büyüklük dilersen, yiyecek ve içecek dağıt; uzun ömür istersen, o da bununla bulunur.
2323 işinde muvaffak olması ve gidişinin düzenlenmesi için, kumandanda şu bir kaç vasıf bulunmalıdır.
2324 Söyledikleri doğru olmalı ve sözüne emniyet edilmelidir; büyükler yalancı olursa, halkın itimâdı kalmaz.
2325 İkincisi—cömert olmalı ve ihsanlarda bulunmalıdır; bir şeyler almağı âdet edinen hiç bir kimse hasisin etrafında toplanmaz.
2326 Üçüncüsü—cesur ve göğsü pek olmalıdır; korkan kimse düşmanı görünce, hastalanarak, yatağa düşer.
2327 Dördüncüsü—hîle ve kurnazlık yollarını bilmelidir; çâresini bulan kimseye arslan bile baş eğer.
2328 Orduları yarıp-delmek için, sebatlı bulunmalı, askeri coşturmak için de kesin kararlı olmalıdır.
2329 Ordu kumandanı bu faziletlere sâhıp olursa, düşmanını vurur ve onun şöhretini yere serer.
2330 Böyle bir kumandan askerin başına geçerse, düşmana karşı her vakit muvaffak olur.
2331 Ordu kumandanı düşmanla karşılaşınca, gece-gündüz uyanık bulunmalı ve uykuyu bırakmalıdır.
2332 Çok adama lüzum yoktur, fakat asker seçme olmalı; asker seçme olduğu gibi, onun silâhı da tam olmalıdır.
2333 Kalabalık asker ve ordu başsız olur; bu başsız asker ve ordu cesaretsiz olur.
2334 Tecrübeli harp adamı kıyas etmiş ve on iki binlik ordunun büyük bir kuvvet olduğunu söylemiştir.
2335 Ordular mağlûp etmiş olan kahraman adam: — Benim için dört bin asker tam bir ordudur — demiştir.
2336 Kalabalık ordu yayılınca, içinden karışır; nizâma sokulamaz, kötü bir durum hâsıl olur.
2337 Şöhretli, cesur ve kahraman yiğit: —Orduda seçme ve ıyı silâhlı yiğitler lâzımdır— demiştir.
2338 Adı dünyaya yayılmış meşhur harp adamı ne der, dinle; bu sözü dinle ve ona göre hareket et.
2339 Çok asker isteme, seçme asker iste; askerin seçkm ve tam techizatlı olmasını iste.
2340 Az sayıda ve muntazam bir ordu. çoğa nisbetle, daha iyidir; çok kimseler çok askerle bozguna uğradılar.
2341 Ordu kumandanı düşmana karşı harekete geçerken, düşmana karşı koyacak esas kuvvetleri etrafında bulundurmalıdır.
2342 Öncü ve keşif kollarını seçip ayırmalı; ihtiyatlı olmalı, göz ve kulağını uzaklara çevirmelidir.
2343 Keşif kolu gidip, düşmanın kalabalık öncü kuvvetleri ile karşılaşınca, eğer düşmana saldırmak icap ederse, geri dönüp hücum etmelidir.
2344 Askerî tanzim ve tertip ile muhafız alayını teşkil etmeli ve hiç kimse geride kalmamalı veya öne geçmemelidir.
2345 Konak yerlerini ve muhafız alayını düzenlemesini iyice bilmeli; askerden nöbetçiler tâyin etmeli ve bunlar da çok uyanık durmalıdır.
2346 Alemdar harekâtı iyice takip etmeli, düşmana hücum edecek askerlerden kimse hâriç kalmamalıdır.
2347 Karargâh kurarken, çok dikkat etmeli ve mahfuz bir yer seçmeli; askeri toplu bir hâlde bulundurarak, uzaklaşmasına mâni olmalıdır.
2348 Kumandan ihmalkâr olmamalı ve çok uyanık bulunmalıdır; o ihmalkâr olursa, düşmanın baskınından zarar görür.
2349 Öncü kuvveti ile düşmanın yakınlarına sokulmalı; otuna ve suyuna iyice dikkat ederek, karargâh kurmalıdır.
2350 Askerini çok ıyı gözetmeli ve dil yakalatmamalıdır; askerinin az veya çok olduğundan düşman haberdar olmamalıdır.
2351 Daha önce dil yakalamağa gayret etmeli ve bu dilden düşmanın durumunu öğrenmeğe çalışmalıdır.
2352 Sonra işini, alınan malûmata göre, tanzim etmelidir; ya düşmanın boynu kesilir yahut başı ezilir.
2353 Böyle hareket etmek ıhtıyatlılık ve uyanıklık olur; harpte kim ihtiyatlı davranırsa, o muvaffak olur.
2354 Uyanık beyin askeri, bak, ejderha kumandasında arslana binmiş, kılıç kamçılı orduya benzer.
2355 Düşmanı vurmak için, şu iki silâh kullanılmalıdır; bu iki silâh düşmana ölüm getirir.
2356 Her şeyden önce düşmana karşı hîle ve hud'aya baş vurulmalıdır; bu hîle ağına düştüğü için, utancından düşman yüzünü kızartsın.
2357 İkincisi — ihtiyatlılık ve uyanıklıktır; harpte kim ihtiyatlı davranırsa, o galip gelir.
2358 Harpte kim ihtiyatlı ve uyanık bulunursa, hiç şüphesiz, düşmanı o felâkete uğratır.
2359 Eğer düşmanın askeri çok ve seninki daha az ise, savaşa acele etme ve ona göre tedbir al.
2360 Anlaşmak imkânı varsa, onunla anlaş; yok ise, zırhını giy, düşmana sıkı-sıkı yapış ve güreş.
2361 Gayret et, düşmanı rahat bırakma, mümkün ise, gece baskını yap; gece karanlığı içinde kuvvetinin az veya çok olduğunun kim farkına varacak.
2362 Eğer sen galebe çalmak için imkân bulamazsan, elçi göndererek, sulh yapmağa çalış.
2363 Sözle oyala, sulh ol, kendini koru ve savaşa acele etme; işte bu kadar.
2364 Böyle olmazsa ve düşman anlaşmak istemeyip, savaşmakta ısrar ederse,
2365 İşi uzatma, askeri topla ve savaş; askere mal dağıt, onların kahramanlık duygularını okşa ve her vâsıtaya baş vur.
2366 Savaşı uzatırsan, düşmanın aklı başına gelir; iş uzadıkça, kuvvetinin derecesini anlar.
2367 Düşmanlarını mağlûp etmiş, görmüş-geçirmiş, tecrübeli yiğit ne der, dinle.
2368 Görünmeyen düşmanın şöhreti uzaktan büyük görünür; meydana çıkınca, onunla karşılaşanlar nazarında bu şöhret küçülür.
2369 Düşmana yalın hücum et, ağırlığın düşmanın eline geçmesin; işi uzatırsan, mağlûp oldun demektir; ayağını çevik tut.
2370 Askerin bir kısmını pusuya yatır, yaya okçuları harekete geçirerek, kendin önden koş.
2371 Düşmanın karşısına yaşlı-başlı yiğitler koy; askeri onlar götürsünler.
2372 Harpte saç-sakal ağartmış insanlar daha iyi savaşırlar; bunlar harpçidirler ve bu işi çok iyi bilirler.
2373 Genç ve toy yiğitler çok ateşli olurlar; fakat bir yüz çevirdiler mi, bu ateşten eser kalmaz.
2374 Öne ve arkaya emin kimseleri koy; bir kısmını da sağa ve sola yerleştir.
2375 Askerler yaklaşıp, erler birbirleri ile harbe tutuşunca, her kes kendi karşısındaki ile harp etmeli ve nâra atmalıdır.
2376 İlk önce uzaktan oklar ile vuruşmalı; yaklaşınca ve yüz-yüze gelince de, süngü ile hücum etmelidir.
2377 Saflar karışınca, kılıç ve balta ile vuruş; dişle, tırnakla saldır, yakasından tut, yapış.
2378 Dayan, düşmana hiç bir suretle arka verme; düşmanı vur veya vuruşarak, orada öl.
2379 Dinle, düşmanın içine giren cesur asker ne der; dayan, dayanan asker düşmanını ezer.
2380 Gelin kızların sevinçli anları zifaf geceleridir; cesur ve kahraman erkeğin iftihar edeceği zamanlar da harp günleridir.
2381 Mağrur kahraman seyirterek, sür'atle ordusunu sürer; şahinin kuşlara saldırması gibi, hücum eder ve kanlar döker.
2382 Kahraman yiğit düşmanı görünce, tozu dumana katar; her yere o atılır, başkalarına sıra gelmez.
2383 Kahraman yiğit asker görünce, arslan kesilir; seyirtir, ya öldürür veya vuruşarak ölür.
2384 Kahraman yiğitin, düşmanı görünce yüzü güler; düşmanla kapışınca, kızıl kana boyanır.
2385 At, koşum ve zırhlar kıp-kırmızı olur; kırmızı ateş gibi yanan yanaklar mos-mor kesilir.
2386 Düşman at salar ve senin üzerine yürürse, dayan, arka verme; kendiliğinden dağılır.
2387 Düşman harekete geçerse, sen de ona göre hareket et; durma, hazır durumda onun her hareketini karşıla.
2388 Eğer düşman karşı duramayıp, senden kaçarsa, onu takip et ve esir almağa çalış; böyle yapmazsan,
2389 Düşmanı mağlûp eden kahraman yiğitlerin safı karışınca, düşman dönüp, tekrar hücum eder ve galip gelir.
2390 Düşman kaçarsa, onu ölçülü takip et, pek uzaklara gitme; eğer düşman geri dönerse, sonra kaçamazsın.
2391 Düşman ümitsizliğe düşerse, ölümü göze alır; ölümü göze alan kimse, çok şiddetle karşı koyar.
2392 Ey oğul, böyle durumlarda kendini iyi koru; kendini koru yahut her şeyi göze al.
2393 insan ihmalkâr olursa, yürürken ölür; ihmalkâr olmazsa, dileğine erer.
2394 Bana tecrübeli insan böyle dedi; tecrübeli insanların sözü sözlerin başıdır.
2395 Düşman kaçarsa, ölçülü takip et; arkasından pek ileri gitme, çok ileri giden doyuncaya kadar kamçı yer.
2396 Su ateşi söndürünce, ateş nasıl tekrar alevlenmezse, düşman da dağılınca, bir daha toplanamaz.
2397 Ümitsizliğe düşen insanlar ölümü ararlar; ölümü isteyen kimse evvelâ öldürür, sonra ölür.
2398 Bir kimse bir yararlık gösterirse, ona derhal mükâfatını vermeli ve bununla onun yüzünü güldürmelidır.-
2399 Kim bir esir yakalarsa, onu öğmeli ve ihsanda bulunmalı ki, o da bu ihsan ile öğünsün.
2400 Kötü insan öğmekle çok iyi olur; iyiyi öğersen, bu ondan hiç geri kalır mı?
2401 Askeri öğersen, eli ile arslan tutar; atı okşarsan, koşar ve uçan kuşa yetişir.
2402 Yaralanan varsa, sen bakıp, tedavi ettir; esir olan varsa, kurtar, geri al.
2403 Eğer ölen olursa, hürmetle kaldır; çoluk-çocuğu varsa, onlara haklarını ver.
2404 Askerler bunu görünce, sevinirler; savaş günlerinde de sevgili canlarını feda ederler.
2405 Tatlı söz ve güler yüz ile onlara mal vermelidir; bu üç şey insan için ıyı bir an'ane olur.
2406 Serbest ve hür insanlar ona kul olur; bu kul, onu memnun etmek için, canını feda eder.
2407 Ey hakim, buna benzer bir söz vardır; iyice dikkat edersen, bunun doğru olduğunu tasdik edersin.
2408 Onlara güler yüz göster, tatlı söz söyle, mal ve mülk dağıt; serbest ve hür insanlar bu üç şeyin etrafına toplanır.
2409 Sen kulu altın ve gümüş ile alma; bu üç şeyi feda et, o her keşi sana getirir.
2410 Ordu kumandanı böyle olmalıdır; böyle bir adam orduya baş olursa, çok iyi olur.
1411 Sen altınını, çümüşünü ve malını dağıt; sen ne kadar som altın verirsen, onlar da o kadar canlarından fedakârlık ederler.
1412 Hizmetkârlar bu üç şey için ona kul olurlar; beyler buna göre hareket etmeli, bu her şeyin temelidir.
2413 Bey böyle bir ordu kumandanı bulursa, işim emniyetle sona erdirir.
2414 Ordu kumandanı, böyle olursa, bütün işi yoluna girer ve kendisi takdire mazhar olur.
2415 Ehliyetli bir vezir istersen, öyle oJmaJı; ehliyetli bir kumandan dilersen, böyle olmalıdır.
2416 Böyle bir adama beyler inanabilirler; bey onun vâsıtası ile arzu ettiği şeyi bulur.
2417 Öğdülmiş tekrar dedi : — Ey devletli hükümdar, şu iki vazife büyük vazifelerdir; büyüklüğün atıdır.
2418 Biri vezirlik, ikincisi ordu kumandanlığıdır; bunlardan biri kılıç tutar, biri kalem.
2419 Memleketin nizâmını ve dizginini bu ikisi ellerinde tutar; bu ikisi el-ele verirse, onu kim koparır.
2420 Bunların pek seçkin insanlar olması lâzımdır; eğer beye karşı baş kaldırırlarsa, başlan gider.
2421 Faydalı da olurlarsa, memlekete çok faydalı olurlar; eğer baş kaldırırlarsa, memleket bunların çok zararını çeker.
2422 Bey iyi ve insanların seçkini olduğu gibi, bu iki hizmetkârı da halk arasında ileri gelen kimseler olmalıdır.
2423 Bunlardan memlekete fayda gelir ve bundan dolayı bey de huzura kavuşur.
2424 Memleketi idare eden, hakîm insan ne der, dinle; hakimlerin sözünü bulunca, nefis bir yemek gibi yemelidir.
2425 Memleketi alan onu kılıç ile almıştır, memleketi tutan onu kalem ile tutmuştur.
2426 Bir memleketi kılıç ile derhâl ele geçirmek mümkündür; fakat kalem olmayınca, insan onu elinde tutamaz.
2427 Her hangi bir memleket kılıç ve kuvvetle alınabilir; fakat bu hâkimiyet şiddet ve intikam ile uzun yıllar devam ettirilemez.
2428 Hangi şehir ve eyâlet kalem ile idare edilirse, orada her kes kendi arzu ve nasibini bulur.
2429 Ey hükümdar, benim bildiklerim bunlardır; sorulduğu için, işte arzettim.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
2430 Hükümdar : — Bunu açıkça anladım; daha bir sözüm var, onu da söyle, ey şöhretli insan — dedi —
2431 Şimdi bana, iyice düşünerek söyle; ulu hâcib nasıl bir insan olmalı ki,
2432 O diğer hâciblere baş olsun ve sadâkatle beye canını feda etsin.
2433 Gerek beyin kendisi, gerek memleketi ona güvensin; halk da onlara duâ etsin.
2434 Hükümdar: — Bu sözüme de cevap ver; bunu da izah ederek, beni sevindir— dedi.
2270 Anlaşmak istemeyen düşmanın uykusunu kaçırmak için, şüphesiz, beye bir ordu kumandanı lâzımdır.
2271 Bu işe çok çevik, sert, tecrübeli, tam ve pek yürekli bir adam lâzımdır,
2272 Orduya kumanda, asken idare etmek ve düşmanı kırmak çok büyük bir iştir.
2273 Bu iş için seçkin insan lâzımdır; ihmalkârlık yüzünden töhmet altında kalmaması için, o ihtiyatlı ve uyanık olmalıdır.
2274 Cömert, cesur, alçak gönüllü, sofrası açık ve soğuk kanlı olmalıdır.
2275 Etrafına en seçkin kimselerin toplanması için, ordu başında bulunan insanın çok cömert olması lâzımdır.
2276 O bütün malını askere dağıtmalı ve bir çok kimseleri dost ve silâh arkadaşı edinmelidir.
2277 Kendisine bir at, giyim ve silâh ayırması kâfidir; meşhur olup, dünyaya nâm salmak ona yeter.
2278 Çoluk-çocuk ve karım diye, mal toplamamak veya mülk ve bağbahçe edineceğim diye, gümüş yığmamalıdır.
2279 O bütün arzusunu kılıcı ile istemelidir; vurmalı, almalı, vermeli ve böylelikle şöhretini büyütmelidir.
2280 Silâh arkadaşlarını yedirıp-içirmeli ve giydirip-kuşatmalı; onlara çok at-koşum, köle ve câriye ihsan etmelidir.
2281 Böyle olursa, onun etrafına mert yiğitler toplanır ve tatlı canlarını feda ederek, cesetlerinden dağlar ve kayalar meydana getirirler.
2282 O çok cesur, zeki ve aynı zamanda da mert ve geniş yürekli olmalıdır.
2283 Harpte korkak kimselere lüzum yoktur; korkak insanlar kadınlara benzerler.
2284 Korkak kimseler orduyu bozarlar; ordu bozulursa, askerler birbirini ifsat ederler.
2285 Harpte cesur yiğitler dayanmalı, düşman at salarsa, hemen toplanmalıdır.
2286 Ölüm için, hiç şüphesiz, ecelin gelmesi lâzımdır; eceli gelmeden, hiç bir yiğit ölmez.
2287 Ölümü hatırına getirmeyerek, düşmanını vuran, yaman ve pek yürekli adam ne der, dinle.
2288 Anadan doğan hiç kimse ecelsiz ölmez; düşmanı görünce, neden korkarsın?
2289 Düşmana yalın hücum et, erkekler gibi vuruş; eceli gelmeyince, insan kat'iyen ölmez.
2290 Kumandan haysiyet sahibi olmalıdır; o şerefi için düşmana karşı koyar ve intikamını almadan, ondan yüz çevirmez.
2291 Şeref duygusu ile insan düşmanını darma - dağın eder; harpte ilk önce şerefsiz kimseler kaçar.
2292 Korkak kimse dahi haysiyetini korumak için, kahramanlık gösterir; öğülmesi için insan kendisini ölüme atar.
2293 Cesur dediğin haysiyet sahibi olur; haysiyetli insan ölürken, vuruşarak ölür.
2294 Kumandan iyi tabiatlı ve alçak gönüllü olmalıdır; o böylelikle kendisini halka sevdirir.
2295 Alçak gönüllü kimse insanların kalbini kendisine ısındırır; kötü dilli ve hiddetli kimseler insanları kendisinden uzaklaştırırlar.
2296 Ordu kumandanı mağrur olursa, şüphesiz, düşmandan dayak yer.
2297 Mağrur adam ihmalkârlık eder; ihmalkâr adam ya bozulur yahut vakitsiz ölür.
2298 Namlı ve şöhretli olması ve adının yayılması için, onun cesur, heybetli, saçı-sakalı düzgün ve mert insan olması lâzımdır.
2299 Kendisinden korkmaları için,- onun kötülere karşı heybetli görünmesi, sevmeleri için de, yumuşak huylu kimselere iyi davranması lâzımdır.
2300 Ordu kumandanı siyâset etmesini bilmeli; ordu ışı siyâsete bağlı olur.
2301 Siyâset tatbik edilirse, ordu başsız kalmaz; ordu başlı olursa, asker birbirine bağlı kalır.
2302 Hangi ordu başsız kalırsa, onu bırak; o ordu bozulur; ey hükümdar sen çok yaşa.
2303 Kötülere haşmet ve siyâset, iyilere ise, dâima hürmet lâzımdır.
2304 iyi insanlara her türlü iyilikleri ver; onları memnun etmeli ve onlara yük yükletmemelıdir.
2305 Bütün insanlar bu iyilikleri ararlar; insan iyiliğini gördüğü adama kul olur.
2306 Yumuşak huylu insan ne der, dinle; bu beyti oku ve kendini teselli et.
2307 Hür ve serbest insanların hepsi iyilik kuludur; sen iyilik yaparak, doğruluk yolunu aç.
2308 insanca hareket etmek için, sen dâima insan ol; insan insanlığın temelini böyle tesbit etmiştir.
2309 Düşmana karşı sefere çıkmak ve ordunun hareketini idare edebilmek için, kumandanın şu bir kaç vasfa sahip olması gerekir.
2310 Onun yüreği harpte arslan yüreği gibi ve dövüşürken de bileği kaplan pençesi gibi olmalıdır.
2311 O domuz gibi inatçı, kurt gibi kuvvetli, ayı gibi azılı ve yaban sığırı gibi kinci olmalıdır.
2312 Aynı zamanda, kırmızı tilki gibi, hîlekâr olmalı; deve aygırı gibi, kin ve öç gütmelidir.
2313 Kendisini saksağandan daha ihtiyatlı tutmalı; gözünü, kaya kuzgunu gibi, uzaklara çevirmelidir.
2314 Arslan gibi, hamiyeti yüksek tutmalı; baykuş gibi, geceleri uykusuz geçirmelidir.
2315 insan bu vasıflar ile harpçi olur; harpçi olur ve işinin ehli olur.
2316 Harpçi her vakit silâh taşıyan kimsedir; o düşmanı vurur ve zafer kazanır.
2317 Onun tuzu-ekmeği ve yemeği bol, atı, elbisesi ve silâhı da buna denk olmalıdır.
2318 însanın adını tuz-ekmek, yiyecek ve içecek dünyaya yayar; bu hayatın devası yiyecek ve içecektir.
2319 Ha'nın meşhur şahsiyeti ne der, dinle; ey insanların kutlusu, tuzun ekmeğin bol olsun.
2320 Adının namlı ve şöhretli olmasını dilersen, başkalarına tuz-ekmek yedir; yaşamak dilersen, yine aynı şeyi yap.
2321 İnsanlık yapan, itimat kazanan ve cömert olan insana, tuz-ekmek hakkı diye, askerler bunun hakkını öderler.
2322 Büyüklük dilersen, yiyecek ve içecek dağıt; uzun ömür istersen, o da bununla bulunur.
2323 işinde muvaffak olması ve gidişinin düzenlenmesi için, kumandanda şu bir kaç vasıf bulunmalıdır.
2324 Söyledikleri doğru olmalı ve sözüne emniyet edilmelidir; büyükler yalancı olursa, halkın itimâdı kalmaz.
2325 İkincisi—cömert olmalı ve ihsanlarda bulunmalıdır; bir şeyler almağı âdet edinen hiç bir kimse hasisin etrafında toplanmaz.
2326 Üçüncüsü—cesur ve göğsü pek olmalıdır; korkan kimse düşmanı görünce, hastalanarak, yatağa düşer.
2327 Dördüncüsü—hîle ve kurnazlık yollarını bilmelidir; çâresini bulan kimseye arslan bile baş eğer.
2328 Orduları yarıp-delmek için, sebatlı bulunmalı, askeri coşturmak için de kesin kararlı olmalıdır.
2329 Ordu kumandanı bu faziletlere sâhıp olursa, düşmanını vurur ve onun şöhretini yere serer.
2330 Böyle bir kumandan askerin başına geçerse, düşmana karşı her vakit muvaffak olur.
2331 Ordu kumandanı düşmanla karşılaşınca, gece-gündüz uyanık bulunmalı ve uykuyu bırakmalıdır.
2332 Çok adama lüzum yoktur, fakat asker seçme olmalı; asker seçme olduğu gibi, onun silâhı da tam olmalıdır.
2333 Kalabalık asker ve ordu başsız olur; bu başsız asker ve ordu cesaretsiz olur.
2334 Tecrübeli harp adamı kıyas etmiş ve on iki binlik ordunun büyük bir kuvvet olduğunu söylemiştir.
2335 Ordular mağlûp etmiş olan kahraman adam: — Benim için dört bin asker tam bir ordudur — demiştir.
2336 Kalabalık ordu yayılınca, içinden karışır; nizâma sokulamaz, kötü bir durum hâsıl olur.
2337 Şöhretli, cesur ve kahraman yiğit: —Orduda seçme ve ıyı silâhlı yiğitler lâzımdır— demiştir.
2338 Adı dünyaya yayılmış meşhur harp adamı ne der, dinle; bu sözü dinle ve ona göre hareket et.
2339 Çok asker isteme, seçme asker iste; askerin seçkm ve tam techizatlı olmasını iste.
2340 Az sayıda ve muntazam bir ordu. çoğa nisbetle, daha iyidir; çok kimseler çok askerle bozguna uğradılar.
2341 Ordu kumandanı düşmana karşı harekete geçerken, düşmana karşı koyacak esas kuvvetleri etrafında bulundurmalıdır.
2342 Öncü ve keşif kollarını seçip ayırmalı; ihtiyatlı olmalı, göz ve kulağını uzaklara çevirmelidir.
2343 Keşif kolu gidip, düşmanın kalabalık öncü kuvvetleri ile karşılaşınca, eğer düşmana saldırmak icap ederse, geri dönüp hücum etmelidir.
2344 Askerî tanzim ve tertip ile muhafız alayını teşkil etmeli ve hiç kimse geride kalmamalı veya öne geçmemelidir.
2345 Konak yerlerini ve muhafız alayını düzenlemesini iyice bilmeli; askerden nöbetçiler tâyin etmeli ve bunlar da çok uyanık durmalıdır.
2346 Alemdar harekâtı iyice takip etmeli, düşmana hücum edecek askerlerden kimse hâriç kalmamalıdır.
2347 Karargâh kurarken, çok dikkat etmeli ve mahfuz bir yer seçmeli; askeri toplu bir hâlde bulundurarak, uzaklaşmasına mâni olmalıdır.
2348 Kumandan ihmalkâr olmamalı ve çok uyanık bulunmalıdır; o ihmalkâr olursa, düşmanın baskınından zarar görür.
2349 Öncü kuvveti ile düşmanın yakınlarına sokulmalı; otuna ve suyuna iyice dikkat ederek, karargâh kurmalıdır.
2350 Askerini çok ıyı gözetmeli ve dil yakalatmamalıdır; askerinin az veya çok olduğundan düşman haberdar olmamalıdır.
2351 Daha önce dil yakalamağa gayret etmeli ve bu dilden düşmanın durumunu öğrenmeğe çalışmalıdır.
2352 Sonra işini, alınan malûmata göre, tanzim etmelidir; ya düşmanın boynu kesilir yahut başı ezilir.
2353 Böyle hareket etmek ıhtıyatlılık ve uyanıklık olur; harpte kim ihtiyatlı davranırsa, o muvaffak olur.
2354 Uyanık beyin askeri, bak, ejderha kumandasında arslana binmiş, kılıç kamçılı orduya benzer.
2355 Düşmanı vurmak için, şu iki silâh kullanılmalıdır; bu iki silâh düşmana ölüm getirir.
2356 Her şeyden önce düşmana karşı hîle ve hud'aya baş vurulmalıdır; bu hîle ağına düştüğü için, utancından düşman yüzünü kızartsın.
2357 İkincisi — ihtiyatlılık ve uyanıklıktır; harpte kim ihtiyatlı davranırsa, o galip gelir.
2358 Harpte kim ihtiyatlı ve uyanık bulunursa, hiç şüphesiz, düşmanı o felâkete uğratır.
2359 Eğer düşmanın askeri çok ve seninki daha az ise, savaşa acele etme ve ona göre tedbir al.
2360 Anlaşmak imkânı varsa, onunla anlaş; yok ise, zırhını giy, düşmana sıkı-sıkı yapış ve güreş.
2361 Gayret et, düşmanı rahat bırakma, mümkün ise, gece baskını yap; gece karanlığı içinde kuvvetinin az veya çok olduğunun kim farkına varacak.
2362 Eğer sen galebe çalmak için imkân bulamazsan, elçi göndererek, sulh yapmağa çalış.
2363 Sözle oyala, sulh ol, kendini koru ve savaşa acele etme; işte bu kadar.
2364 Böyle olmazsa ve düşman anlaşmak istemeyip, savaşmakta ısrar ederse,
2365 İşi uzatma, askeri topla ve savaş; askere mal dağıt, onların kahramanlık duygularını okşa ve her vâsıtaya baş vur.
2366 Savaşı uzatırsan, düşmanın aklı başına gelir; iş uzadıkça, kuvvetinin derecesini anlar.
2367 Düşmanlarını mağlûp etmiş, görmüş-geçirmiş, tecrübeli yiğit ne der, dinle.
2368 Görünmeyen düşmanın şöhreti uzaktan büyük görünür; meydana çıkınca, onunla karşılaşanlar nazarında bu şöhret küçülür.
2369 Düşmana yalın hücum et, ağırlığın düşmanın eline geçmesin; işi uzatırsan, mağlûp oldun demektir; ayağını çevik tut.
2370 Askerin bir kısmını pusuya yatır, yaya okçuları harekete geçirerek, kendin önden koş.
2371 Düşmanın karşısına yaşlı-başlı yiğitler koy; askeri onlar götürsünler.
2372 Harpte saç-sakal ağartmış insanlar daha iyi savaşırlar; bunlar harpçidirler ve bu işi çok iyi bilirler.
2373 Genç ve toy yiğitler çok ateşli olurlar; fakat bir yüz çevirdiler mi, bu ateşten eser kalmaz.
2374 Öne ve arkaya emin kimseleri koy; bir kısmını da sağa ve sola yerleştir.
2375 Askerler yaklaşıp, erler birbirleri ile harbe tutuşunca, her kes kendi karşısındaki ile harp etmeli ve nâra atmalıdır.
2376 İlk önce uzaktan oklar ile vuruşmalı; yaklaşınca ve yüz-yüze gelince de, süngü ile hücum etmelidir.
2377 Saflar karışınca, kılıç ve balta ile vuruş; dişle, tırnakla saldır, yakasından tut, yapış.
2378 Dayan, düşmana hiç bir suretle arka verme; düşmanı vur veya vuruşarak, orada öl.
2379 Dinle, düşmanın içine giren cesur asker ne der; dayan, dayanan asker düşmanını ezer.
2380 Gelin kızların sevinçli anları zifaf geceleridir; cesur ve kahraman erkeğin iftihar edeceği zamanlar da harp günleridir.
2381 Mağrur kahraman seyirterek, sür'atle ordusunu sürer; şahinin kuşlara saldırması gibi, hücum eder ve kanlar döker.
2382 Kahraman yiğit düşmanı görünce, tozu dumana katar; her yere o atılır, başkalarına sıra gelmez.
2383 Kahraman yiğit asker görünce, arslan kesilir; seyirtir, ya öldürür veya vuruşarak ölür.
2384 Kahraman yiğitin, düşmanı görünce yüzü güler; düşmanla kapışınca, kızıl kana boyanır.
2385 At, koşum ve zırhlar kıp-kırmızı olur; kırmızı ateş gibi yanan yanaklar mos-mor kesilir.
2386 Düşman at salar ve senin üzerine yürürse, dayan, arka verme; kendiliğinden dağılır.
2387 Düşman harekete geçerse, sen de ona göre hareket et; durma, hazır durumda onun her hareketini karşıla.
2388 Eğer düşman karşı duramayıp, senden kaçarsa, onu takip et ve esir almağa çalış; böyle yapmazsan,
2389 Düşmanı mağlûp eden kahraman yiğitlerin safı karışınca, düşman dönüp, tekrar hücum eder ve galip gelir.
2390 Düşman kaçarsa, onu ölçülü takip et, pek uzaklara gitme; eğer düşman geri dönerse, sonra kaçamazsın.
2391 Düşman ümitsizliğe düşerse, ölümü göze alır; ölümü göze alan kimse, çok şiddetle karşı koyar.
2392 Ey oğul, böyle durumlarda kendini iyi koru; kendini koru yahut her şeyi göze al.
2393 insan ihmalkâr olursa, yürürken ölür; ihmalkâr olmazsa, dileğine erer.
2394 Bana tecrübeli insan böyle dedi; tecrübeli insanların sözü sözlerin başıdır.
2395 Düşman kaçarsa, ölçülü takip et; arkasından pek ileri gitme, çok ileri giden doyuncaya kadar kamçı yer.
2396 Su ateşi söndürünce, ateş nasıl tekrar alevlenmezse, düşman da dağılınca, bir daha toplanamaz.
2397 Ümitsizliğe düşen insanlar ölümü ararlar; ölümü isteyen kimse evvelâ öldürür, sonra ölür.
2398 Bir kimse bir yararlık gösterirse, ona derhal mükâfatını vermeli ve bununla onun yüzünü güldürmelidır.-
2399 Kim bir esir yakalarsa, onu öğmeli ve ihsanda bulunmalı ki, o da bu ihsan ile öğünsün.
2400 Kötü insan öğmekle çok iyi olur; iyiyi öğersen, bu ondan hiç geri kalır mı?
2401 Askeri öğersen, eli ile arslan tutar; atı okşarsan, koşar ve uçan kuşa yetişir.
2402 Yaralanan varsa, sen bakıp, tedavi ettir; esir olan varsa, kurtar, geri al.
2403 Eğer ölen olursa, hürmetle kaldır; çoluk-çocuğu varsa, onlara haklarını ver.
2404 Askerler bunu görünce, sevinirler; savaş günlerinde de sevgili canlarını feda ederler.
2405 Tatlı söz ve güler yüz ile onlara mal vermelidir; bu üç şey insan için ıyı bir an'ane olur.
2406 Serbest ve hür insanlar ona kul olur; bu kul, onu memnun etmek için, canını feda eder.
2407 Ey hakim, buna benzer bir söz vardır; iyice dikkat edersen, bunun doğru olduğunu tasdik edersin.
2408 Onlara güler yüz göster, tatlı söz söyle, mal ve mülk dağıt; serbest ve hür insanlar bu üç şeyin etrafına toplanır.
2409 Sen kulu altın ve gümüş ile alma; bu üç şeyi feda et, o her keşi sana getirir.
2410 Ordu kumandanı böyle olmalıdır; böyle bir adam orduya baş olursa, çok iyi olur.
1411 Sen altınını, çümüşünü ve malını dağıt; sen ne kadar som altın verirsen, onlar da o kadar canlarından fedakârlık ederler.
1412 Hizmetkârlar bu üç şey için ona kul olurlar; beyler buna göre hareket etmeli, bu her şeyin temelidir.
2413 Bey böyle bir ordu kumandanı bulursa, işim emniyetle sona erdirir.
2414 Ordu kumandanı, böyle olursa, bütün işi yoluna girer ve kendisi takdire mazhar olur.
2415 Ehliyetli bir vezir istersen, öyle oJmaJı; ehliyetli bir kumandan dilersen, böyle olmalıdır.
2416 Böyle bir adama beyler inanabilirler; bey onun vâsıtası ile arzu ettiği şeyi bulur.
2417 Öğdülmiş tekrar dedi : — Ey devletli hükümdar, şu iki vazife büyük vazifelerdir; büyüklüğün atıdır.
2418 Biri vezirlik, ikincisi ordu kumandanlığıdır; bunlardan biri kılıç tutar, biri kalem.
2419 Memleketin nizâmını ve dizginini bu ikisi ellerinde tutar; bu ikisi el-ele verirse, onu kim koparır.
2420 Bunların pek seçkin insanlar olması lâzımdır; eğer beye karşı baş kaldırırlarsa, başlan gider.
2421 Faydalı da olurlarsa, memlekete çok faydalı olurlar; eğer baş kaldırırlarsa, memleket bunların çok zararını çeker.
2422 Bey iyi ve insanların seçkini olduğu gibi, bu iki hizmetkârı da halk arasında ileri gelen kimseler olmalıdır.
2423 Bunlardan memlekete fayda gelir ve bundan dolayı bey de huzura kavuşur.
2424 Memleketi idare eden, hakîm insan ne der, dinle; hakimlerin sözünü bulunca, nefis bir yemek gibi yemelidir.
2425 Memleketi alan onu kılıç ile almıştır, memleketi tutan onu kalem ile tutmuştur.
2426 Bir memleketi kılıç ile derhâl ele geçirmek mümkündür; fakat kalem olmayınca, insan onu elinde tutamaz.
2427 Her hangi bir memleket kılıç ve kuvvetle alınabilir; fakat bu hâkimiyet şiddet ve intikam ile uzun yıllar devam ettirilemez.
2428 Hangi şehir ve eyâlet kalem ile idare edilirse, orada her kes kendi arzu ve nasibini bulur.
2429 Ey hükümdar, benim bildiklerim bunlardır; sorulduğu için, işte arzettim.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
2430 Hükümdar : — Bunu açıkça anladım; daha bir sözüm var, onu da söyle, ey şöhretli insan — dedi —
2431 Şimdi bana, iyice düşünerek söyle; ulu hâcib nasıl bir insan olmalı ki,
2432 O diğer hâciblere baş olsun ve sadâkatle beye canını feda etsin.
2433 Gerek beyin kendisi, gerek memleketi ona güvensin; halk da onlara duâ etsin.
2434 Hükümdar: — Bu sözüme de cevap ver; bunu da izah ederek, beni sevindir— dedi.
Yorumlar
Yorum Gönder