Ana içeriğe atla

LXXXV. HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E BAŞ-SAĞLIĞI DİLEDİĞİNİ SÖYLER

6304    Hükümdar bunu haber alınca, saraydan kalkıp, Öğdülmiş'in yanına geldi; ona gönülden baş-sağlığı diledi.
6305    Hükümdar : — Ey Öğdülmiş, mâkûl ol; sen duâ ile ona yardım etmeğe çalış — dedi —
6306    Odgurmış'a Tanrı rahmet eylesin ve onun bütün günahlarını affetsin.
6307    Tanrı sana bu felâketin ecrini versin; Tanrı senden razı olsun ve cehennemden korusun.
6308    Sen yolunu kesmiş ve kapını kapamışsın; yüzünü gizlemiş, ağzını kilitlemişsin.
6309    Böyle bir hareket sana yakışmaz; akıllı insan böyle bir yolu ihtiyar etmez.
6310    Bana söyle, seni kim bu sıkıntıya düşürdü; kim sana kızdı veya kim sana kin bağladı.
6311    Kardeşinin başına gelen Tanrının hükmüdür, o kazâ-i ilâhîyi yerine getirdi; sen kendine bak ve nefsini İslah et.
6312    Neye ağlayıp, feryad ediyorsun; bu şekilde hareket etmek iyi değildir; sen böyle yapma.
6313    Doğan ölür, yükselen iner; yürüyen durur ve veren alır.
6314    Kardeşinin ölümü sana ibret olsun; sabır et, ecrine nâıl olursun, şekerin kand olur.
6315    Ölümü görünce, hayatta kalanların bundan ibret almaları lâzım idi; alan hâni.
6316    Ölenin nasihatine dikkat et, ne der:— Bana bak, beni ölüm yakaladı, gittim; şimdi seni de yakalar.
6317    Şimdi buna benzeyen şu beyti oku; okuyup, iyice gönülüne yerleştir.
6318    Senden evvel binlerce ölüp-gidenler sana nasihat verirler ve derler ki, işte bana bak, bana.
6319    Gaflet içinde yaşadım, uzun zaman oyalandım; beni ölüm yakaladı, gittim; sıra sana da gelir.
6320    Hükümdar sonra Odgurmış'ı, onun nasıl öldüğünü ve bu hususta neler bildiğini soruşturdu.

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

6321    Öğdülmiş neler gördüğünü ve ölürken vasiyet edip, bırakmış olduğu mirası hükümdara arzetti.
6322    Kalkıp, kardeşinden yadigâr kalan çanak ile değneği alıp, hükümdarın önüne koydu. —
6323    îşte kardeşimin bana bırakmış olduğu miras bunlardır—dedi —
6324    Hükümdar bunlardan birini, yadigâr olarak, kendine alsın; bu yadigâr dünyada uğur getireceği gibi, âhirette de faydalı olur.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI

6325    Hükümdar uzanıp, değneği eline aldı : — Bu yadigâr bana uğurlu olsun — dedi —
6326    Sen bu çanağı al, kardeşini özlediğin zaman, onu bununla hatırlarsın.
6327    Öğdülmiş çanağı aldı; gönülü sızladı, gözünden yaşlar boşaldı.
6328    Hükümdar : — Bak şimdi bugün âkil ve düşünen bir insan için, bu ibret kâfidir — dedi —
6329    O öyle yaşadı, hayatı sona erdi; ondan dünya ve bir de bunlar kaldı, ey temiz kalpli insan.
6330    Tavrı, hareketi temiz ve her işe akıl ile el uzatan insan ne der dinle.
6331    Bu dünya malı ne kadar çok olursa-olsun, fazla gelmez; ne kadar az olsa bile, yerine göre kâfi gelir.
6332    Bu dünyanın kusuru bin, meziyeti ise, birdir; insan bunu nasıl geçirirse, o öyle geçer.
6333    Ölümden sonra bolluğun faydası nedir; senden sonra ancak onu yiyen sevinir.
6334    Kardeşin dünya malını bırakıp kaçtı; kendi seviyesine göre, çul giydi ve arpa yedi.
6335    Ömrünü geçirdi ve bu vaziyetten dolayı ölmedi; hazır yiyicilere de mal bırakmadı.
6336    Gece-gündüz gayret etti, yükünü hafifletti; bu yolda çektiği dünya zahmetleri de geçti-gitti.
6337    O işini yoluna koydu, bugün artık kurtuldu; bizim hâlimiz acaba nasıl olacak, bu düğüm hâlâ çözülmedi.
6338    Hükümdar bir çok iyi sözle öğüt ve nasihatte bulundu; öğütler vererek, içini boşaltıp, rahatladı.
6339    Hükümdar kalkıp, tekrar saraya döndü; inip, düşünceli bir hâlde, odasına girdi.
6340    Öğdülmiş bir kaç gün yas tuttu; matem günleri geçince, nihayet bir az kendine geldi.
6341    Bu kaygı ve kederleri de unuttu, tekrar yedi, içti, sevindi ve yüzü güldü.
6342    Halkın başında bulunan ve halkın işini bilgi ile idare eden insan çok güzel söylemiş.
6343    Kaygı ve keder seni ne kadar esir ederse-etsin, ne kadar ağlatırsaağlatsın, bir gün yüzün tekrar gülecektir.
6344    Bu dünyanın çok eski bir kanunudur; kötülük veya iyilik ne kadar uzun sürerse-sürsün, bir gün geçer.
6345    Öğdülmiş de yasını geçirdi; vazifesine başlayarak, işine devam etti.
6346    Büyük bir gayret ile işe sarıldı, sabah erkenden, akşam geç vakte kadar işi ile meşgul oldu.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ

6347    Hükümdar bir gün Öğdülmiş'i çağırdı, halkın durumunu ve memleket ahvâlini sordu. —
6348    Memleket ve halkın hâli nasıl, şimdi günler ve zaman nasıl geçiyor — dedi —
6349    Sen benim gözüm ve kulağımsın; her işle senin meşgul olmanı istiyorum, bütün işleri sen hallet.
6350    Bu bir kaç gün kaygı ve keder içinde kaldığın için, sen de işle pek meşgul olamadın; acaba işler nasıl gidiyor.

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

6351    Oğdülmış cevap verdi ve: — Ey beyim, halkın hâli çok iyidir; halk durmadan sana hayır-duâ ediyor — dédi —
[Metin eksik]

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

[Metin eksik]
6352    Bir de söz, boğaz, göz ve bu şehvet âteşidir; bunlar ibâdete manî olur ve insan için bir felâkettir.
6353    Kim boğazının arzularına ram olmaz, az söyler ve yakışmayan şeylerden kendisini uzak tutarsa,
6354    Kim heves ve arzularına hâkim olur, gazaba gelip, hiddetlendiği vakit, onu yenebilirse,
6355    Akıllı ve bilgili insan odur; akıllı ve sakin tabiatlı olan kimse buna muvaffak olur.
6356    Akıllı insanların sözü öğülecek sözlerdir; o doğru ve dürüst olur ve kendisini her vakit belli eder.
6357    Onlar yakışmayanlara yaklaşmaz ve kendilerini bu gibi şeylerden uzak tutarlar; lüzumsuz şeyleri görmezler, ona göz yumarlar.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI

6358    Hükümdar:—Çok güzel söylüyorsun, bu çok samimî ve fevkalâde faydalı bir sözdür—dedi —
[Metin eksik]

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

[Metin eksik]
6359    Bu vücûd cefakâr ve küstahtır; cefacıya karşı cefâ kıl ve kendine hâkim ol.
6360    Bir kimse ne kadar vücûdu sever ve ona iyilik ederse, o da ona o kadar cefa ve kötülük eder.
6361    İnsanların seçkini çok güzel söylemiş; onun sözü cefâcı vücûda karşı bir çâre ve tedbirdir.
6362    Birine vefa gösterdi isen, ondan cefâ görmeğe hazırlan; cefakâr nefsin seni bir gün cefâya duçar edecektir.
6363    Kime iyi muamele ettinse, ondan kork; onun kötülüğü bir gün seni inletecektir.
6364    Ey hükümdar, şu üç şeyin semizi fenadır; biri köpek, bir av-kuşu, biri de vücûttur.
6365    İyice yola gelmeleri için, bunları aç bırakmak lâzımdır; bunlar ancak böylelikle yola gelir ve boyun eğerler.
6366    Yolunu sıkı bir murakabe altında bulundurmazsan, kuş avını yakalamaz; köpek tok ve semiz olursa, av peşinden koşmaz.
6367    Vücût doyar ve kanarsa, deve-aygırı gibi olur; yaptığın iyilikleri önüne katarak sürer ve götürür, onu bırakmamalıdır.
6368    Kuşun avlamazsa, bunun zararı bir ördektir; köpeğin avını bırakırsa, zararı nihayet bir kakımdır.
6369    Vücûdun deve-aygırına döner ve enseni kalınlaştırırsa, seni ateşe sürükler ve acı-acı feryad ettirir.
6370    Yiyeceği olmayan fakir de huzur içindedir; o eline geçene kanâat eder ve gönül zenginliği içinde yaşar.
6371    Sırtına bir şey geçirip, boğazını doyurunca, Tanrıya ibâdet kılar ve âhiret' işini yoluna koyar.
6372    Büyüklük, bu devlet ve bu saadet insanı, yapmakla mükellef olduğu işleri bırakıp, kibirli olmağa sürükler.
6373    Gurur kulu Tanrıdan uzaklaştırır; akıllı insan böyle bir yolu ihtiyar etmez.
6374    Fakir de ölür, zengin de; bunların ikisinin de götürecekleri şey ancak bir kefenden ibarettir ve nihayet kara toprak olurlar.
6375    Fakir ölürse, zahmetlerinden kurtulur; zengin ölürse, malını bırakır, fakat onun vebalini birlikte götürür.
6376    Gerçekten buna benzeyen bir söz vardır; bu sözden kendine bir hisse al.
6377    Ey nimet sahibi, ölüm senin mihnetindir; ey mihnet sahibi, ölüm senin nimetindir.
6376    Fakir ölürse, zahmetlerinden kurtulur; ey zengin ölüm yakalarsa, senin bir de hesap vermen vardır.

HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SÖZÜ

6379    Hükümdar devamla :— Bu dünya bir çok zehirli yılan ve çıyanlar ile doludur — dedi —
6380    Yiyecek nimeti az, zehiri çok olduğu gibi, medhedılecek şeyi az, nefret edilecek şeyi de çoktur.
6381    Bu dünyada akıllı insanın elini uzatıp, alacağı şey azdır; bilgilinin iştiha ile yiyeceği nimet de azdır.
6382    Bilgisiz için bu dünya cennettir; o huzur içinde avunur ve hiç bir şeye ihtiyaç hissetmeden yaşar.
6383    Akıllı insan için dünya dikenler ile doludur; yere basınca, ayağına batar, dikkat etmek lâzımdır.
6384    Bilgili insan için dünya zehir ile doludur; bundan dolayı o yemek yemez, güçten-kuvvetten kesilir.
6385    Zâhid bundan dolayı çoluk-çocuğunu bırakıp kaçtı; âbid onun için dünyayı bırakıp, kendini ibâdete verdi.
6386    Biz bugün buna kendimizi kaptırmış bulunuyoruz; Tanrı bu belâdan bizi korusun.

ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI

6387    Öğdülmiş cevap verdi : — Bu söz sözlerin en doğrusu ve akla en yakın olanıdır — dedi —
6388    Dikkat edersen, dünyanın, tabiati gibi, tavrı ve hareketi de doymak bilmez bir ejderhaya benzer.
6389    însanı, san ki, kendisi bizzat besler ve kendisi semirtir; sonra kendisi onun etini yer ve onu zayıflatır.
6390    Dünyanın hâline iyice dikkat eder ve onun mâhiyetini anlarsa, insan hayretler içinde kalır.
6391    Adem ve Havva yer yüzüne inip, dünya içinde insan neslini çoğalttı.
6392    Onlardan itibaren bugüne kadar dünyaya ne türlü insanlar ve ne kadar beyler beyi geldi.
6393    Kimi âlim doğdu, kimi cesur, kahraman; kimi yalçın kaya gibi, mağrur ve kabadayı.
6394    Kimi akıllı, kimi hakîm; kimi deli ve ahmak ıdı; kimi de tenbel idi.
6395    Kaç peygamber, kemâl sahibi kaç elçi geldi ve Tanrı hükmü ile bize yol gösterdi.
6396    Kimi az yaşadı, kimi çok; kimi hakimane sözleri ile yüksek makama erişti.
6397    Kimi yaratan Tanrıya karşı, düşman gibi, yayını kurup, ok attı.
6398    Şu beyti oku, dinle, ne der; iyice anla ve kendi tabiatini ona göre düzelt.
6399    İster âlim ol, ister bin yaşa, ister bütün dünyayı ele geçir ve bütün nimetlerine nail ol.
6400    Sonunda sen de öleceksin ve kara toprak olacaksın; ölüm yakalayınca götürür; sonra peşiman olursun.
6401    Bu dünyaya ne kadar iyi insanlar, âlim ve hakimler geldi; bütün arzularına rağmen, ebedî hayata nail olamadılar.
6402    Bugün bak, nasıl dünyaya hiç gelmemiş gibi olup, kara toprak altında yatarlar.
6403    Ne türlü ve ne çeşit insanlar bu dünyaya geldi; bak, kara toprak hepsini yedi ve yuttu.
6404    Süslü saray, köşk ve evlerini bırakıp, kara toprağı döşenerek, bekleyip yatarlar.
6405    Uyurlar mı, sesleri yok ve nefes almazlar; hâlleri acaba nasıldır, bunu bilen hani.
6406    Onların hepsi bugün iyiliğe muhtacdır; elleri yiyecek ve giyeceğe erişmez.
6407    Bak, peşimanlıkla inleyip yatarlar; bin iştiyak ile iyilik isterler.
6408    Tanrı bize bugün bu günü verdi; ele geçen bu fırsatı heder etmemelidir.
6409    Tanrı bize bugünden sonra her türlü iyilik için tevfik versin, ey mülkün iyi nizâmı.
6410    Öğdülmiş hükümdarı öğdü ve : — Ey hakîm hükümdar, ömrün uzun olsun — dedi —
6411    Dünya sensiz kalmasın, sensiz âlem pek boş olur; Tanrı senin neslini kesmesin.
6412    Ne gibi arzu ve dileğin var ise, Tanrı sana bunların kapılarını dâima açık tutsun.
6413    Daha ne gibi arzu ve dileğin olursa, ey cömert, Tanrı bunları da sana ihsan etsin.
6414    Sevinerek, avunarak, uzun ömür sür ve huzur içinde yaşa, ey halîm, selîm insan.
6415    Senin gibi insanlar ölür ve kemikleri toprak altında dağılmış yatarsa, çok yazık olur.
6416    Ne yapalım, Tanrı bu dünyayı böyle yaratmış ey büyük hükümdar.
6417    Senin gibi, iyilikler yapan bir hükümdar ölse bile, ölü sayılmaz.
6418    Gerek öl, gerek uzun ömürlü ol, adın artık iyilik ile dünyaya yayılmıştır.
6419    Dostların çok olsun, düşmanların perişan olsun, memleketin genişlesin.
6420    Öğdülmiş sözünü kesti, yer öptü ve kalkıp, dışarı çıktı; atına binip, evine doğru gitti.
6421    Gelince, atından inip, evine girdi; yedi, içti, bir müddet yatıp, istirahat etti.
6422    Sabah tekrar kalktı ve işine başladı; emirler verdi, işleri gözden geçirdi, kendisi de çalıştı.
6423    Sadâkat ve hulûs ile hareketlerini tanzim etti; bütün eğriler onu görerek, doğru yola girdi ve huylarını düzelttiler.
6424    Dünya düzene girdi; hayır-duâ çoğaldı; bunun bereketi ile memlekette günden-güne saadet arttı.
6425    Onlar gitti, fakat iyi adları kaldı; onların adı dâima hürmetle yâd edilecektir.
6426    Dikkat et, imdi böyle insanlar insan mı olur; onların yaptıkları işler meleklere yakışacak işlerdir.
6427    Eğer o vakit bunlar insan idi iseler, söyle bakayım, bugünkü insanlar nedir.
6428    Ey hakîm, eğer biz insan isek, onlara, şüphesiz, melek demek lâzımdır.
6429    Onların tavrı, hareketi ve sözü ile bıraktıları iyi izler hakkında söylenenleri duymak da bir saadettir.
6430    Akıllı anlar ve bilgili bilir; hiç şüphesiz, insan ölür ve bu dünya kalır.
6431    Ele geçen bu zamanı boşuna geçirmeden, ibâdet kılmalıdır; insanın bu dünyadan elde edebileceği menfaat ancak budur.
6432    Senden öncekiler ölür, sen de görürsün, bundan daha büyük nasihat ne olabilir.
6433    Bütün saray, köşk ve konakların hepsi kalır; ey büyük, insan bunlara devamlı olarak tasarruf edemez.
6434    Nice saray ve köşkleri, nice sağlam kaleleri ölüm bozdu ve kara toprağa çevirdi, bak.
6435    Nice şehir ve memleketleri, bağ ve bahçeleri bu ölüm ıssız bıraktı, ey diri.
6436    Saray, köşk ve konaklar boşalır, sana kalır; sen alır ve kendine bend ettim zannı ile, onları kullanırsın.
6437    Kalabalık bir orduya sahip olan o cihan beyi hani; ordusunu bıraktı, kendisi kara toprak oldu.
6438    Hani o memleketim az diyen haris hükümdar; bir çok memleketleri hâkimiyeti altına aldı, fakat elinde tutamadı.
6439    Hani o başkalarının memleketine göz diken kimse; şimdi bir kulaç yerde ıztırap çekip yatar.
6440    Hani o müslümanların kanını döken insan, niye toprağa girdi, onun gücü, kuvveti ne oldu.
6441    Hani o başkalarına iftira eden adam, bu müfteri nasıl toprağa kalboldu.
6442    Hani o dünya için mücâdele eden insan, dünya yerinde kaldı, o ise, ölüme karşı koyamadı.
6443    Hani o mal, mülk, ne varsa kendinin olmasını isteyen insan; o beraberinde ancak iki bez götürebildi.
6444    Hani o çok yer isteyen adam, kendisi kara toprağa döşendi ve dâva bitti.
6445    Bütün dünyanın hâli böyledir; anlayış ile bakarsan, idrâk kapılan açılır.
6446    Onun huzuru zahmet, sevinci keder, izzeti zillet ve rahatı mihnettir.
6447    Ne gelirse; yüklen, şikâyet etme; huzur olsun-zahmet olsun, ikisi de geçer.
6448    Ey felâketler karşısında sabreden insan, bilgi veren insan ne der, dinle.
6449    Ey nîmet sahibi, bundan şükür ederek istifâde et; ey mihnet sahibi, kaderine boyun eğ, tahammül et.
6450    Sabır edersen, mihnet senin için nîmet olur; nîmet için şükür edersen, bu nîmet daha da artar, bunu böyle bil.
6451    Ey âlim, bugünkü zamana dikkat et, işler tamamen değişti.
6452    Bilgili hakir oldu, bir tarafa sinip kalıyor; akıllı dilsiz oldu, ağzını açmıyor.
6453    Memlekette fena adamlar çoğaldı; halîm insanlar ayak altında kaldı, başlarını kaldıramıyorlar.
6454    Şarap ile yüzlerini yıkayan ve ibâdeti bırakanlar şimdi yiğit sayılıyor ve istediklerini yapıyorlar.
6455    Fesat ve fısk yapanlar merd sayıldı; şarap içmeyen kimseler hasis sayıldı.
6456    Namazına ve orucuna devam eden insanlar münafık sayıldı, ey memleketin başında bulunan insan.
6457    Halâl büs-bütün ortadan kalktı, haram çoğaldı; haram yiyenin gönlü kara kirle kaplandı.
6458    Halâlin ancak adı kaldı, onu gören yok; haram kapışıldı, hâlâ ona doyan yok.
6459    Hani bu harama haram diyen, haramı bırakıp, halâl yiyen insan nerede.
6460    Gerçekten dürüst ve takva sahibi denilecek kim kaldı; fakat güneşi parlayan bir kıyamet günü vardır.
6461    Kalpler haram ile çok fazla karardı; ey oğul, halâli nerede arayıp bulmalı.
6462    Buna benzer şöyle bir söz vardır, bunu iyice dinle, ey temiz kalpli insan.
6463    Gönlüm haram ile karardı ve kirlendi; ben bilgiyi yüzde bir işte dahi kullanmam.
6464    Vücût artık eğilmez, hevâ ve heves onu esir etti; ben artık ibâdetle meşgul olamıyorum; işte sırrımı açtım.
6465    Dünyanın tabiati tamamen değişti, insanların gönlü ile dilleri birbirine uymuyor.
6466    Halktan vefa gitti, cefâ çoğaldı; itimad edilecek bir kimse ararsan, bulamazsın.
6467    Halktan vefa gitti, yerini cefâ aldı; itimad edilecek, inanılacak kimse pek nâdir.
6468    Akrabalar arasından yakınlık ve kardeşlik uzaklaştı; artık candan arkadaşlık kalmadı.
6469    Küçüklerde terbiye, büyüklerde bilgi yok; kaba insanlar çoğaldı, nâzik insanlar ortadan kalktı.
6470    İnsanlar para uğrunda birbirlerine yakmlaştılar; doğruluk ve hakikat yolunda iş gören nerede.
6471    Emânetin adı var, onu yerme getiren nerede; nasihatin sözü var, onu tutan nerede.
6472    Mârufu emreden kim, münkeri nehyeden kim.
6473    Satıcılar emânet vasfını kaybettiler, ustalar artık nasihatten vazgeçtiler.
6474    Bilgili sözünü dos-doğru söyleyemez oldu; kadınlardan haya gitti, yüzlerini örtmezler.
6475    Doğruluk gitti, yerine nice eğrilik geldi; Allah için iş gören tek bir insan kalmadı.
6476    insanların hepsi para kulu oldu; gümüş kimde ise, ona boyun eğdiler.
6477    Cemâatler çok, camiler az idi; şimdi camiler çoğaldı, cemâatler azaldı.
6478    Dinle, takva sahibi insan ne der; ey iyi insan, sen bunu gönlüne yerleştir.
6479    Hani, doğruluk ile hareket eden kim var; hani Allah rızâsı için iş gören kim var.
6480    Dünyanın her tarafı baştan-başa bozuldu; buna bakıp, hayret eden bir kimse varmı.
6481    Müslümanlar karıştı, birbirlerinin etlerini yiyorlar; kâfirler ise, tam bir huzur içinde yaşıyorlar.
6482    Müslümanların malı çalındı, yağma edildi; haramı halâlden ayıran ve buna riâyet eden nerede.
6483    Fesad ve fısk o kadar sesini yükseltti ki, insan geceleri uyuyamıyor; ilim ve Kur'an sesi hiç duyulmuyor bile.
6484    Gönüller katılaştı, diller yumuşadı, doğruluğun kendisi gitti, ancak kokusu kaldı.
6485    Oğul babaya babalık eder, oğul bey ve baba ise, kul oldu.
6486    Hayat zorlaştı, endişe çoğaldı; hırs ve tamah gittikçe arttı, huzur azaldı
6487    Fakir, dul ve yetimlere şefkat gösteren yok; dünyayı başka bir kalıba koydular da hayrete düşen kimse yok.
6488    Hakîm, bilgisi geniş, dünyayı tecrübe etmiş, cömert ve eli açık olan insan çok güzel söylemiş.
6489    Dünyanın sonu geldi; nizam bozuldu; iyiler kötülere bakarak, değiştiler.
6490    Akıllı anlar, bilgili bilir; yıl, ay, gün geçtikçe dünya günden-güne bozuldu.
6491    Oğul-kız babaya hürmetini bıraktı; ihtiyar kelimesi insana bir hakaret sözü oldu.
6492    Nizâm ve kanunların hepsi değişti; ak ve kara birbirinden farksız oldu.
6493    Bunlar hep kıyamet gününün alâmetidir; alâmeti görünürse, gelecek olan gelir.
6494    Kadir Tanrı encamımızı hayretsin; bu fitne, belâ ve kötü âdetleri ortadan kaldırsın.
6495    Yıl dört yüz altmış iki idi, bu eseri yazıp, tamamladım.
6496    Aklımın erdiği sözlerin hepsini yazdım, ey okuyan ve anlayan insan, bundan hisse al.
6497    Nasıl hareket edeceğini ve hangi yola gideceğini bir parça izah ettim; sen buna göre hareket ederek, hayatına esaslı bir temel kur.
6498    Bunlardan biri din yolu, biri de dünya yoludur; bu esaslı yoldan şaşma.
6499    Eğer dünya istersen, onun yolu işte bu; eğer âhiret istersen, onun da yolu işte budur.
6500    Sen kendi kulluğunu yerine getir; Tanrı sana kuvvet verir; bunlardan hangisini istersen, onu seç, fakat üçüncü bir yol arama.
6501    Ben bu söze başlarken, kasdimin ne olduğunu sen biliyordun, ey rabbim!
6502    Ben kendime şan ve şöhret veya iyi ad dilemedim; yakın olsun uzak olsun, ben her kesin iyiliğini istedim.
6503    Bunu okuyan okudukça, beni hatırlayıp, belki bana da bir duâ eder diye düşündüm.
6504    Dileğim bu idi, ümidim de budur; okuyan bana her hâlde bir duâ edecektir.
6505    Dilim söyledi, elim de bunu yazdı, ey temiz kalpli insan, benim bu dilim ve elim fânidir.
6506    Ey zeki insan, dilden ve elden kalan nişane, işte sana yazıp bırakmış olduğum bu kitaptır.
6507    Ey bunu okuyan canlı, ben dünyayı bırakıp, toprağa düşünce, beni unutma.
6508    Ey ebedî ve ihtiyacdan vareste olan rabbım, sen büyüksün, bu muhtaç kulunun günahlarını sen bağışla.
6509    Ben yolunu kaybetmiş bir kul idim, günahım çoktur; günahlarımı affet, sen benim rabbimsın.
6510    Ben kulunum, sen rabbimsin, kulun adı kuldur; sen rabbimsin, merhametlisin, sen efendiliğini göster.
6511    Ben kulunum, sen benim rabbimsın; ey gafur, beni affet, günahlarımı bağışla.
6512    Bir de, doğudan batıya kadar, bütün müminlerin günahlarını bağışla.
6513    Ben bir küstahım, küstah insandan küstahlık gelir; sen merhametlisin; ey her şeyi bilen Tanrım, günahlarımı sen affet.
6514    Miskten ancak misk kokusu gelir; fena koku murdar şeyden çıkar.
6515    Ey ümidim, bana ümit bizzat sensin; ey ümidim, senden ümidimi kesmeyeceğim.
6516    Ben günahkâr kulunum, yaptığım cefâdır; sen benim vefalı rabbimsin, bana vefa göster.
6517    Ey Rabbim, cefadan yine cefâ gelir; vefada vefadan başka bir şey görmedim.
6518    Bütün müminleri affet; onların hürmetine bütün günahlarımı bağışla.
6519    Tanrım, iyi kılavuz olan ve doğru yolu gösteren Peygamber'e binlerce selamımı ulaştır.
6520    onun dört arkadaşına benden durmadan ve dâima binlerce selâm eriştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

A- (MENSUR MUKADDİME)

BİSMİ'LLAHİ‘R-RAHMANİ'R-RAHİM   1 hamd u sipas ü minnet ve öküş ögdi tengri ‘azze ve  2 celleka kim ulugluk idisi tükel kudretlig padişah turur  3 yirli kökü yaratgan kamug tınlıglarka ruzi birgen neni  4 kim tiledi erse kıldı yime neni tilese kılur yef’alü 'llahü ma ye-  5 şa' ve yahkümü ma yürid takı sansız selam ü dürud halk-  6 larda yigi yalavaçlarda ödrüntüsi ulug savcısı muhammed-i  7 mustafa öze bolsun takı ma anıng işleri aziz agırlıg şa-  8 haberler öze rizvanu 'llahi aleyhim ecma'in bu kitab yav-  9 lak aziz turur çin hukemalarınıng emsalleri birle bezen-  10 miş maçin ulemalarınıng eş’arları birle araste kılınmış tu-  11 rur bu kitabnı okıglı bu beyitlerni ma’lum kılıglı kitab-  12 din yakşı azizrak turur çin ü maçin alimleri ve hakim-  13 leri kamug ittifak boldılar kim meşrik vilayetinde kamug  14 türkistan illerinde bugra han tilinçe

B- (MANZUM MUKADDİME)

1 ugan bir bayat ol kamugda oza öküş hamd u ögdi angar ok sera 2 ulugluk idisi ugan zü 'l-celal yaratgan törütgen me kadir kemal 3 ay yir kök idisi halayık bile ruzinı anutmış yigil sen küle 4 sakışsız birigli kamugka ruzi yitürür kamugnı ma yimez özi  5 açın kodmaz hergiz kamug tınlıgıg yitürür içürür tözü sanlıgıg  6 neteg kim tiledi me boldı kamug kimi kim tilese kılur ol ulug  7 dürud ol ödürmiş resülka selam yine işleringe selam hem ulam  8 muhammed yalavaç halayık başı kamug barçalarka ol ol köz kaşı  9 yime bu kitab ol idi ök aziz biligligke bolgay biligdin tengiz  10 bezenmiş agırlıg biligler bile kalı kim şükür kıl kanaat tile  11 kamug barçasınga bügüler sözi tizip yinçüleyü kamug tüp tüzi  12 bu meşrik meliki maçinlar begi biliglig ukuşlug ajunda yigi  13 kamug bu kitabnı alıp özlemiş hazine içinde urup kizlemiş  14 birindin birilige miraslar kalıp adınlarka birmez özinge alıp  15 asıglıg turur bu yok ol hiç yası öküş t

XIX. AY-TOLDI HÜKÜMDARA DİLlN FAZÎLETİNİ VE SÖZÜN FAYDALARINI SÖYLER

XIX. AY TOLDI İLİGKE TİL ERDEMİN SÖZ ASIGLARIN AYUR 955 ilig bir kün ay toldını ündedi  orun birdi oldur tiyü imledi 956 bu ay toldı oldurdı akru silig  közin yirke tikti bekütti tilig İLİG SU’ALİ AY TOLDIKA 957 İlig aydı ay toldı sözle sözüng nelük şük turur sen ne boldı özüng   AY TOLDI CEVABI İLİGKE 958 bu ay toldı aydı ay beglerbegi  kulı beg yüzin körse yitrür ögi 959 ilig yarlıkamaz negü sözleyin  ayıtmazda aşnu negü ötneyin 960 biliglig sözin sen eşit özneme  ayıtmazda aşnu sözüng sözleme 961 kişig kim okısa kereklep tilep  ol ok sözlegü aşnu sözni ulap 962 ayıtmazda aşnu sözüg sözlese  köni sözledi kim ay yılkı tise 963 takı tilve munduz kişi bu bilin  ayıtmadı beglerke açsa tilin 964 kızıl til kılur kısga yaşlıg sini  esenlik tilese katıg ba anı 965 negü tir eşitgil özin kısgan er esen tirlür incin özin basgan er 966 kara baş yagısı kızıl til turur neçe baş yidi bu takı ma yiyür 967 başıngnı tilese tilingni küdez tiling tegme künde başıngnı yanur İLİG CEVABI AY TOL