5132 Odgurmış cevap verdi ve: — Ey hükümdar, Tanrı her işte sana tevfikini refik etsin — dedi —
5133 Bu kof ve boş dünya çok eski bir âlemdir; o nice beyleri ihtiyarlattı, kendisi ihtiyarlamaz.
5134 Senin gibi bir çok beyleri sevdi ve nihayet onlardan yüz çevirdi; şimdi senin için hazırlandı, fakat seni de çabuk bırakacaktır.
5135 Sen ona inanıp, gönül bağlama; o sana hakikî bir vefa gösterecek değildir, ondan vaz geç.
5136 imdi benim öğüt ve nasihatime ne lüzum var, ey diri; sana feleğin verdiği ibret yeter.
5137 Senden önce dünyaya hâkim olanlar hani, nereye gittiler; o kudret ve ihtişamları nerede.
5138 Onlar nereye gittiler, ibretle bak, düşün; senin için de oraya gidilecek gün yakındır.
5139 Bu beylik sırası şimdi sendedir, fakat uzun kalacak değildir; işini ona göre tut.
5140 Onlar için ne faydalı oldu ise, bugün sen de onu yap; yarın bunun zevkini tadarsın.
5141 Ölürken, onlar neye peşiman oldular ise, sen ondan uzak dur ve ancak iyilik düşün.
5142 Bilgili hakîm çok iyi söylemiş; bilgilinin sözü inci ve yakut gibidir.
5143 Ölüyü gören hiç kimse diri kalmaz; ölüme hazırlan, haşîn olma.
5144 Ey ölümü bilip de gafil davranan, hayat geçer, ondan nasibini al.
5145 Gafletle yürüyen ey arzuların esiri, ölüm sana baskın yapmasın; o muhakkak bir gün seni almağa gelecektir.
5146 Geçmiş günlerine bugün dikkatle bak, hepsi bir rüya oldu; aklını kullan ve iyi düşün.
5147 Eğer sen kentlin iyilik yaptın ise, bundan sen kendine ebedî bir ecir kazandın.
5148 Eğer ömrünü boşuna geçirdin ise, gece-gündüz durup-dinlenmeden, peşimanlıkla inle.
5149 Arzu etmekle devamlı bir hayat temin edilemez; gençlik kuvveti de bir daha geri dönecek değildir.
5150 Bari bu bulduğun zamanı boşuna geçirme; ölüme hazırlan, ibâdete istical et.
5151 Ey hükümdar, bak, memlekette senden önce idareyi elinde tutan bey senin baban idi.
5152 Hazinesi, maiyeti ve askeri vardı; bunlara dayanarak, her isteğini buldu ve böylece bir müddet yaşadı.
5153 Sonunda ölüm onu yakaladı ve götürdü; onun büyük şöhreti bir fayda etmedi.
5154 Baban öldü, gitti ve bu ölümü ile sana öğüt verdi; baba nasihatini tutarsan, o sana bal-şeker olur.
5155 îmdi buna benzeyen şu sözü dinle; tutarsan, faydalı olur ve senin görür gözün olur.
5156 Baban öldüğü zaman sana şöyle söylemiş olur:— Ey oğul, bak ve uyan.
5157 Ölüm beni yakaladı, gidiyorum; şimdi sıra senindir; gayret et, kendinden sonra iyi ad bırak.
5158 Ana-babanın ölümü çocuklar için tam bir nasihattir; bunu anlayıp, benimse.
5159 Ananı, babanı ölüm bırakmadı; vakti gelince, senimi bırakır.
5160 Onlara acımayan ve cefa eden bu dünya, tabiatini değiştirip, sanamı vefa gösterecek.
5161 Hayatı aziz bil ve ancak lüzumlu işlerde kullan; insanlara ihsanlarda bulun ve kendine sevap kazan.
5162 Geçici günler içinden ancak lüzumlu olan şeyleri .al; zaman seni de geçirecektir, buna göre hazırlığını yap.
5163 Sen bu kadar halkın yükünü yüklenmiş bulunuyorsun; uyanık ol, gafil bulunma ve düşünerek hareket et.
5164 Bir sürü aç kurt senin etrafına toplanmıştır; ey kahraman hükümdar, koyunları iyi muhafaza et.
5165 Memlekette bir kimse bir gece aç kalırsa, onu Tanrı sana soracaktır; gözünü aç.
5166 Ey hükümdar, bugün sen bir meş'ale gibi yanıyorsun, fakat bunun ışığı başkaları içindir; ey temiz kalpli insan.
5167 Yaşın ileriler ve hayat da sonuna yaklaşırsa, bu adamların sana ne gibi faydaları dokunabilir.
5168 İnsanlar için kendini ateşe atma, göz göre-göre zorla kendini yakma.
5169 Ölüm gelip, kapıyı çalarsa, ululuk, büyüklük ve bütün bu beyliğin hepsi burada kalır.
5170 Doğru ol ve doğruluk üzere hüküm et; beylik ancak böylelikle uzun müddet payidar olabilir.
5171 Büyük bilgin ne iyi bilgi vermiş, bu söze göre hareket et ve bu yoldan yürü.
5172 Bu beyliğin temelini sağlamlaştırmak istersen, hüküm ederken, dâimi doğruluk yolunu tutmalısın.
5173 Öteki dünyayı elde etmek istersen, yine bu doğruluk yolunda devam etmelisin; bunda şüphe yoktur.
5174 Ey "ben beyim!" diyen, gurur getirme; dünya ve saadet vefasızdır, ondan vaz geç.
5175 Bu dünya saadetine pek güvenme; onun tabiati dönektir, ona inanılmaz.
5176 Ey hükümdar, bu köşk, bu saray, bu taht senin için, dikkat et, ancak bar durak yeridir.
5177 Senden evvelkiler oraya uğrayıp, geçtiler; menzilde yerleşmediler ve öncekileri takip ederek, göçtüler.
5178 Bu saray ve taht şimdi sana ulaştı; göçünü kendinden önce gönder.
5179 Bugün bu saray ve köşkü burada yapma; bu geçen yıl, ay ve gün seni beraber sürükleyecektir.
5180 Senin yatacağın yer, şüphesiz, mezardır; onu iyilikler ile süsle, ey nâmdar.
5181 Bugün bu sarayı "benim" diye bilirsin; iyice düşünürsen, gerçekte o böyle değildir.
5182 Dinle, bu saray sana ne der; dikkat edersen, çok doğru söyler, ey kahraman.
5183 Bunu sen "benimdir, benim!" diye söylersin; niçin böyle dersin, bu nasıl senin olur.
5184 Senden sonrakiler sana "çık!" der; onlar da oraya girmeğe hazırlanıp, "benimdir, benim!" diye beklerler.
5185 Ey dünya beyi, bu dünya bir zindandır; zindan içinde endişeden başka bir şey bulunmaz.
5186 Zindanda sen fazla sevinç bekleme; sevinme ve avunma yeri ancak cennettir.
5187 Geçici rahatı huzur olarak kabul etme, geçecek sevince de sevinç deme.
5188 Saadet böyledir, duramaz, kaçar; topladığın malları o hep saçar.
5189 Ancak orasını ebedî hayat yeri telâkki et; bu dünya malını bırak, yüzünü oraya doğru çevir.
5190 Bu huzur, arzu ve dilekleri bırak, ebediyeti ara; ebedî huzuru isteyen bunun zahmetine katlanmalıdır.
5191 Düşün, Tanrı fazlı ile sana ne kadar iyilik etmiştir, buna dikkat et.
5192 Kalabalık halk üzerine seni hâkim kıldı; dilek ve arzularını verdi ve fermanlarını yürüttü.
5193 Senin gibi olan Tanrı kullarını sana muhtaç etti; işte bunların hepsini görüyorsun.
5194 Ey hükümdar, bugün buna şükür etmeli; Tanrının yarattıklarına karşı iyi ol ve temiz kalple muamele et.
5195 Tanrı seni doğruluk için bu mevkie getirdi; haydi doğru ol ve doğruluk ile yaşa.
5196 Her işi akıl ile işle, nefsin esiri olma, gönlünü diri tut.
5197 Bütün halka karşı merhametli ol; büyüğe-küçüğe doğruluk ile hüküm et.
5198 Halkın tavır ve hareketi değişir ve bozulursa, onu dâima göz önünde bulundurup, fesada sapmalarına meydan verme.
5199 Ey hükümdar, dinle, bilgisi deryalar gibi engin olan insan ne der; bilgi ile hareket et, yüzün güler.
5200 Bugün her kesin iyi olmasını istersen, kendin iyi ol, ey memleketin büyüğü.
5201 Bütün bulanıklıkları durultmak istersen, kendi ruhunu tasfiye et; halk, ister-istemez, durulur.
5202 Bu beyler baştır; baş nereye giderse, onu takip eden bütün insanlar da ona uyarlar.
5203 Halk bozulursa, onu beyler düzene koyar; eğer beyler bozulursa, onları kim düzeltir.
5204 Sen kendi hareketini doğrult, tavrını düzelt; halkın hareketi kendiliğinden düzene girer.
5205 Sen kendine yakışır şeyler yapmak istersen, yakışmayan şeylere yaklaşma; işte bu kadar.
5206 Küstahlara uyma, fesattan uzak kal; bu iki işi insanı karaya bulaştırır.
5207 Kat'î olarak söylüyorum ki, uygunsuz ve kötü şeylerle karşılaşmak istemiyorsan, yakışık almayan şeyleri yapma.
5208 Rahata dalıp oyalanma, içki içme; bu ikisi öyle bir denizdir ki insana geçit vermez.
5209 Tavrın doğru ve hareketin temiz olsun; yoldaşın akıl ve müşavirin bilgi olsun.
5210 Gönül ve dili doğru, fazileti ise, yüksek tut; gaflete dalma ve yolunu şaşırma.
5211 Alçak gönüllü ol, gururlanma; "hizmetkârlarım ve askerim çok!" diye kibirlenme.
5212 Nice cesur, mağrur ve kibirli insanları ölüm yere gömdü ve üzerlerini toprak ile örttü.
5213 Bilgili büyük insan da iyi söylemiş; bilgili sözünü tutan her yerde iyilikle karşılaşır.
5214 Hazinem çok! diye, bu mala güvenme; ,.hizmetkârım ve askerim çok!" diye gururlanma.
5225 Kuvvetine güvenerek, kibirlenen kimse bir sineğe bile çâre bulamadı.
5216 Bir işle meşgul olurken, hiddetlenme, öfkene mâni ol; eğer gazaba gelirsen, dilsiz imiş gibi hareket et.
5217 Din işinden başka işlerde acele etme; insan acele işin faydasını görmez.
5218 ihsanda bulunurken, acele et ve çabuk ver; cezalandırmak ve dayak atmak hususunda teenni ile hareket et.
5219 Harekette aceleci ve sözde zevzek olma, sabırlı ol; sabırlı insana halîm derler.
5220 Cömert ol, halka mal dağıt ve yedir; beyler hasis olursa, adları kötüye çıkar.
5221 Beyler haşîn söz söylememeli ve kendilerine hâkim olmalıdır; haşîn söz insanların gönlünü çabuk soğutur.
5222 Her kese tatlı söz söyle, yüzünü açık ve alnını parlak tut.
5223 Sen halkın seçkinisin, hareketin de seçkin olsun; düşüncen ve sözün de dürüst ve doğru olsun.
5224 Ey halkın göz diktiği insan, avam halk iyi olursa, onun iyiliği ancak kendisinedir.
5225 Eğer bu beyler iyi hareket ederlerse, bütün memleket bin türlü sevinç ile dolar.
5226 Beyler kötü hareket ederlerse, kötüler kuvvetlenir iyi an'aneleri bozarlar.
5227 Kötü olma ve adını kötüye çıkarma; kötüleri zapt ve rapt altında bulundur, onlara müsamaha göstesme.
5228 Kötülük zehirdir, o zehri yeme; zehir yiyenin hayatı mahvolur.
5229 Akıllı kimseleri kendine yakın tut; bilgilinin sözüne göre hareket et ve onun hakkını gözet.
5230 Bütün dürüst, doğru ve iyilikle şöhret kazanmış kimseleri kendine yakın tut ve işi onlara ver.
5231 Bu aldatıcı dünyanın hareketi vefasız ve dönektir; gafil olma; dikkat et, yolu çok kaygandır.
5232 O bezenip süslenerek, gönülü alır; gönül verince de senden yüz çevirir, gider.
5233 Ölümü unutma, uzun emeller besleme, ölümün baskınına uğrama, ey devletli hükümdar.
5234 Ey hükümdar, bu gaflet uykusuna dalma; ey temiz kalpli insan, bu beylik seni sarhoş etmesin.
5235 Bugünkü huzura aldanma, dikkatli ol ve iyice düşün, yarınki huzuru ara.
5236 Onun sevinci çok ve huzuru uzun sürer; hüzûr olunca, böyle olmalıdır.
5237 Huzur ve iyilik istersen, yürü, iyi ol; bol nîmet içinde ebedî hayat sür.
5238 Bilgi elde eden ve bilgi ile memlekette hürmet kazanmış olan insan ne der, dinle.
5239 Tanrı izzet verirse, bunun sonu yoktur; bol rahmet içinde rahat yaşarsın.
5240 Eğer ondan kaçarsan, zillet hazırdır; zilletin azabına kim tahammül edebilir.
5241 Ey hükümdar, sen bugün bir hekimsin; halkın ise, sana muhtaç olmanın hastasıdır.
5242 Bâzısı darlığa düşmüştür ve bedbahttır; bir kısmı da fakirlik iztırâbı içindedir.
5243 Bâzısı aç, bâzısı da çıplaktır; bâzısı ise, endişe içinde kıvranır.
5244 Bütün bunların devası sendedir; sen onların hekimi ol, ilâç ver ve tedavi et.
5245 Eğer sen bunlara, ilâç vererek, tedavi etmezsen, halk için bir hayat felâketi olursun.
5246 Tanrı bunu yarın sana sorar; orada kendini kurtaracak cevabı hazırla.
5247 Hayat çabuk geçer, bu beylik kalır; sana lâzım olan iyi adındır.
5248 Ey hükümdar, bu dünya tarladır; bu el buraya ne ekerse, orada onu biçer.
5249 Yürü, iyilik yap, iyilik ek; bundan sen ebedî iyilik bulursun.
5250 Memleket idare eden hakîm bey ve bu idare işinde yol gösteren bey ne der, dinle.
5251 Ey halkın büyüğü olan hükümdar, kendine fidye olarak, tevazuu ve tatlı dili kullan.
5252 Ey memleketin başı, ey iktidar sahibi, sen her işte önce bilgiyi tatbik et.
5253 Her türlü işi bilgi ile işle; her güzel iş bilgi ile meydana gelir.
5254 Bu âlem kalacak değil, nasıl olsa gidecektir; sen kaybolup gitmeyecek bir iyilik yap.
5255 Dünya kalır, doğan nihayet ölür; insandan kalan ancak iyi veya kötü addır.
5256 Kötüye katılma, kötü seni yakar; adın iyi olursa, senden iyi iz kalır.
5257 Ey hükümdar gayret et, uyanık dur, uyanık; gafil olan kimseye başkalarının zararı dokunur.
5258 Beyliğin kökü ihtiyatlı olmak ve uyanık durmaktır; bir dünya daha istersen, onu da bunlarla bulursun,
5259 Gafil olma; gafil olursan, bu beylik gider; gafil insan her iki dünyada bedbaht olur.
5260 Kendine düşman edinme ve kan dökme; can çıkarken, bu iki günahtan dolayı inler.
5261 Harama el uzatma, kendini iyice gözet; haram yiyenin yeri cehennemin dibidir.
5262 Bütün insanlara karşı merhametli ol; başkalarının zararını isteme, yolunu şaşırma.
5263 Şarâp içme, fesada katılma; onlardan uzaklaş; bu ikisi köşk, saray ve kaleleri yıkar.
5264 Her doğan ölmek için doğar; ölen kimse adı ile bir iz bırakır.
5265 Bu bir tutam hayat tükenir, sona erer; insanın, ister iyi, ister kötü olsun, ancak adı kalır.
5266 Bu dünya seni avutarak oyalar; gafil olma, gaflet seni uyutmasın.
5267 İnsanı uyutan bu gaflettir; uyuyan insan işini-gücünü Wakir.
5268 însan bu gaflete hiç düşmese idi, o melek olur ve yalnız ibâdet ederdi.
5269 Bilgili insan bu sözü çok iyi söylemiş; ey gönülü açık, şimdi bunu anlamağa çalış.
5270 Sevinç ile neş'e hep gaflet eseridir; bu gaflet ile insan kendisini öyle mahveder ki.
5271 Gafil olma, gaflet uykusu seni uyutmasın; ey rabbim, beni bu gaflet uykusundan koru.
5272 Memleketinde gözünü ve kulağını keskin tut; merhametini her kese ulaştır.
5273 Sonunda Tanrı sana bunu soracaktır; her günahkâr Tanrının suâl ağına düşer.
5274 Dikkat et, takva sahibi insan ne der; takva sahibinin sözünü tutanların işi yoluna girer.
5275 Ey isyan vadilerinde başı-boş dolaşan insan, Tanrı bunu senden soracaktır, cevabını hazırla.
5276 Ey kendi arzusuna göre hareket eden günahkâr ve mâyûp insan, birgün Tanrı bunun hesabını senden soracaktır.
5277 Ey yiyip-içmekle hayatını boşuna geçiren, hesaba hazırlan, çıkar yol ara.
5278 Tanrı her şeyi soracaktır; kaçıp-kurtulacak yerin var mı, hani.
5279 Ey hükümdar, kılıç ve sapa sendedir; bu kamçılar, bu cezalar kötüler içindir.
5280 Kötüler kötülüklerini bırakmadıkları nisbette, sen de cezalarını eksik etme, elinde sopan hazır bulunsun.
5281 Kötüler, dayak atıldığı hâlde, yola gelmezlerse, kendini mümkün mertebe onlardan korumağa çalış.
5282 Hükümdar kötü olursa, dünyayı bozar; ona mâni olan çıkmazsa, yolunu şaşırır.
5283 Sen iyiye kıymet ver, ona her türlü iyiliği yap; ey nâmdar, böylece bütün halk iyi olur.
5284 Oyunla oyalanma, kendini koru; rahata güvenme, günün az kalmıştır.
5285 Sen her vakit doğrulukla hüküm et; beylik kanun ile ayakta durur.
5286 insan gücü yettiği kadar gayret göstermeli, ihmâl ettikleri için de her vakit Allahtan affını istiğfar etmelidir.
5287 Dinle, halkın başında bulunan ve kanun ile memlekete şöhretini yayan insan ne der.
5266 Ey bey, gücün yettiği kadar kanunu tatbik et ve halkın hakkını vermeğe çalış.
5269 Eğer kusur edersen, Tanrıdan affını dile ve her gün tekrar-tekrar tövbe et.
5290 Çok altın-gümüş toplayıp, hazine yapma; ne bulursan, ver, çok dağıt.
5291 Ölüm yakalarsa, bu mal geride kalacak ve evlâtlar onu kötü yollarda sarfedeceklerdir.
5292 Malın; kendinden önce, henüz hayatta iken, göndermeğe gayret et; o baş belâsından kurtul, yerine sevap kazan.
5293 Halkın beyi, halkın büyüğü ve insanların iyisi çok yerinde söylemiştir.
5294 Ey hazine toplayan dünya beyi, yürü, kendinden sonra hazine bırakma.
5295 Huzuru başkası sürüp, derdi sana kısmet olmasın, ey asîl ihtiyar.
5296 Ey zengin ve halkın seçkini, bu serveti dağıt, bol-bol sevap al.
5297 Vefasız dünyaya gönül bağlama, ona uyma, sonunda o sana cefâ edecektir.
5298 Ey halkın ileri geleni olan bey, bu beyliği önceden bırak ve kendine bir yer hazırla.
5299 Ey aç gözlü ve tamahkâr insan, henüz ölüm yakalamadan, neyin varsa, hepsini ver.
5300 Nihayet ölüm yakalayınca, bu malın faydası yoktur; malın geri kalacak ve artık onun zevkini süremeyeceksin.
5301 Ey hükümdar, az ye, çok ibâdet kıl; bütün faziletleri bil, fakat sözü az söyle.
5302 Fakir, dul ve yetimleri kolla; bunları korumak, kanunu gerçekten tatbik etmek demektir.
5303 Dedi-koducu kimseyi kendine yakın tutma; müfteriyi kendinden uzaklaştır, ondan sakın.
5304 insanların zararlısı böyle kimselerdir; zararlı kimseleri sen her vakit kendine düşman bil.
5305 Aç gözlü kimseye memlekette mevki verme; onun memleket nizâmını bozacağından hiç şüphe etme.
5306 Gayret et, kendini cehennemden uzaklaştır; her vakit iyilik yap, Tanrı seni korur.
5307 Bugünkü gününden yarınki günün ve gecen daha iyi olsun.
5308 Bilgili ve yumuşak huylu insan çok iyi söylemiş ve yapacağın işi yazı ile tesbit etmiştir.
5309 Bugün için yarın bir hesap günü vardır; yarını düşünerek, doğru hareket et.
5310 Gafil olma, uyanık dur, uyuma, uyan; uyuyan gözü uyanık tut, bu uykuyu bırak.
5311 Din dalı ile dünya dalı birbirine karşıdır; ikisi birbirine yaklaşmaz, bunların yolu birbirini keser.
5312 Dinin dünya ile birleştirilmesi güçtür; bu ikisi bir araya gelmez, bunu bilmek kâfidir.
5313 Biri yaklaşırsa, diğeri kaçar; ikisini birlikte tutmak isteyen kimse yolunu şaşırır.
5314 Dünyayı fırtına ve yağmur bil; gelir, gürler, fakat çabuk sükûn bulur.
5315 Saadet gelir, kapıda bir kalabalık toplanır; ona gönül bağlarsan, hepsini başkasına verir.
5316 Zenginleştim derken, bir gün fakir oluverirsin; "itibardayım" derken, toprak seni zelîl ediverir.
5317 Dünya tokluğu hep açlıktan ibarettir; onun huzuru, sevinci hep zahmettir.
5318 Ey hükümdar, bu nefsine kuvvetle karşı koy; onun arzusunu yerine getirip, ona zevk sürdürme.
5319 En kötü düşmanın budur; sen ona iyilik yaparsan, o sana kötülük eder.
5320 Vefalı olursan, karşılığında sana cefâ eder; ona cefâ edersen, vefakârlık gösterir.
5321 Bu nefsine değer verme, canın aziz olur; bilgi bey olup, akıl hanlık eder.
5322 Bu dünya bir düşmandır, nefsin ise, başka bir düşmandır; bu iki düşmanın her yerde tuzağı hâzırdır.
5323 Saadete güvenme, alçak gönüllü ol; hayata pek inanma-, ondan elini çek.
5324 Büy-üklük ve ululuk, bunlar geçicidir; bu saadet ateşi bir gün söner.
5325 Aslı büyük olan ne der, dinle; sana acıyan insanın sözünü tutarsan, çok fayda görürsün.
5326 Sen beylik ile mağrur olma, fazla kibir getirme; kendini koru.
5327 Bu hakir dünyayı sür, at; Tanrı orada sana her türlü iyi nimet ihsan eder.
5328 Ey hükümdar, şu üç işe çok seçkin kimseleri ara ve bu işleri onlara ver.
5329 Bunlardan biri— kadıdır; halka faydalı olabilmesi için, onun çok temiz ve takva sahibi olması lâzımdır.
5330 İkincisi — hükümdara vekâlet edecek olan kimsedir; halkın huzur bulması ve saadetle yaşaması için, bunun dürüst ve güvenilir bir kimse olması şarttır.
5331 Üçüncüsü—vezirdir; bunun çok seçkin bir kimse olması lâzımdır; halka ne gelirse, ondan gelir.
5332 Bu üç işe bakan kimseler doğru olursa, halk huzura kavuşur, günü aydın olur.
5333 Memleketin düzene girer ve halk zenginleşir ve neticede bunlar sana hayır-duâ ederler.
5334 Bu üç yerde işe yaramayan insanlar bulunursa, bütün halkın işi kötü olur.
5335 Şimdi aklıma buna benzer bir söz geldi; ey güzel yüzlüm, sen bunu dinle
5336 Bir beye yol gösteren vezirdir; halka, muhafızlara ve hizmetkârlara nizam veren odur.
5337 Eğer vezir yuları ters tarafa çekerse, her şey ters olur; bu benim kanâatimdir.
5338 Dünyayı kurulu bir sofra bil; insanlar hayat müddetince burada bulunan nimetlerden ne kadarını yiyebilirler-.
5339 Bizden önce gelen ve şimdi ölüp-giden nesiller ondan yedi, doydu ve kalktılar.
5340 Büyük bir kalabalık mahşeri bekleyerek yatıyor ve bizi çağırıyor, biz de onları takip edeceğiz.
5341 Diğer bir nesil de ana karnındakilerdir; bizden sonra bu sofradan yiyecekler onlardır.
5342 Bu nesil bizim kalkmamızı bekliyor; ötekiler ise, bizim gelmemizi bekliyorlar, ey yavrum.
5343 Bu sofradan yemek yemek bugün bize nasîp oldu; acaba bize daha ne kadar yiyecek ve giyecek verecek.
5344 Ölüp-yatanlar oraya çağırılıyorlar; karındakiler ise, bu sofradan "kalk" diye bizi zorluyorlar.
5345 Biri iter, biri çağırır; bu ikisi arasında kim huzura kavuşabilir.
5346 Ey hükümdar, gafil olma, uzun emellere kapılma; ey asîl tabiatli, burada uzun kalınacak değildir.
5347 Harama el uzatma, kendini gözet; ey hükümdar, iyi bil ki, haram gönülü karartır.
5348 Ey şöhretli insan, takva sahibi olmak istersen, halâl ye, nasibini halâlden al.
5349 Takva sahiplerinin başı, gerçekten halâl arayan ve halâl yiyen insan ne der, dinle.
5350 Halâl yiyen kimse Tanrıya karşı günâh işlemez; halâl ye, yarın için azığın da halâl olsun.
5351 Kimin boğazı ve üstü-başı temiz olursa; onun üzerinden bütün günahlar gider.
5352 Temizlik istersen, boğazından geçen halâl lokma olsun; böyle yapan insanın elde edeceği nimetler, nehirler gibi, bol ve devamlı olur.
5353 Kendi menfaatini arama, halkın menfaatini düşün; senin menfaatin halkın menfaati içindedir.
5354 Her türlü işe aklı eren Uluğ-Kent beyi ne der, dinle.
5355 Bey halk için bir saadettir, halk mes'ûd olmalıdır; halkın mes'ûd olması için, karnının doyması lâzımdır.
5356 Beyler dibi inci dolu bir denizdir, denize yakın duran zenginleşmelidir.
5357 Bu beyler, içinde altın ve gümüş mâdenleri bulunan bir dağdır; gümüş mâdenlerine kazma vuran insan çok zengin olur.
5358 Bey insanlara faydalı ve cömert olmalı, dünya halkına ondan tokluk gelmelidir.
5359 Ey hakîm hükümdar, güneş gibi parla; halk senin sayende bol yiyecek ve içeceğe kavuşsun.
5360 Tanrı senin boynuna emânet yüklemiştir; bu emâneti gözet, onu sana soracaktır.
5361 Ey hükümdar, sen kendine bir bakıver; sen üzerinde ne kadar şey toplamışsın.
5362 Denizdeki gevher senin için tükenmez; dibindeki incinin arkası kesilmez.
5363 Sen kara toprak altındaki altm-gümüşü toplar ve hazineler vücûda getirirsin.
5364 Bu dağlar altından çıkan cevherleri kaza-kaza sana yetiştiremezler, ey temiz ruhlu insan.
5365 Kara toprak üzerinde biten hububatı sen toplayıp, ambarlarını doldurursun.
5366 Uçan, yürüyen ve suda yüzen mahlûkların hiç biri senin elinden kurtulamaz, ey çetin huylu insan.
5367 Kervanların diyâr-diyâr gezerek, dünyayı dolaşır; sen ipekli ve sırmalı kumaşlar ile sincap ve samur kürkleri toplarsın.
5368 Kasab, tûzî ve rûmî kumaşları gibi, dünyanın nadide şeyleri sana gelir; fakat hazinen ve ambarların yine dolmaz.
5369 Arap küheylanı, binek ve diğer cins atlar ile ahırların dolmuştur; fakat bu aç gözlülük doymak bilmez.
5370 Binlerce seçme dişi deve, ovada kalabalık at sürüleri ve ahırda katırlar toplanmıştır.
5371 Ova ve dağlık yerlerde dolaşan koyun sürüleri, kul, câriye ve hizmetkârların dolu; ey sakin tabiatli insan.
5372 Bir de şimaldeki dağlarda sürülerle dolaşan yaban sığırı veya ovada dolaşan inek ve öküz sürüleri.
5373 Kayalara tırmanan bu dağ keçileri ve geyikler; ey yiğit pehlivan, hiç bin senin elinden kurtulamaz.
5374 Erkek ve dişi dağ keçileri, ak geyik veya sarp kaya geyikleri, bunlar senin için tükenmez bir yiyecek, ey iyi tabiatli.
5375 İster yaban eşeği veya tagı, ister boz geyik olsun, eypehlivan, bunları, yakalayıp, hep sana getirirler.
5376 Kurt, tilki, arslan, ayı veya-domuz hiç biri senin elinden kurtulamaz, hepsini de avlar öldürürsün.
5377 Her cins kuğular, turna ve su kuşları yahut toy kuşu veya yügdik, todlıç ve kazlar;
5378 Havada uçan karakuş sürüleri. . ., ey boz kurt, canlarını senin elinden kurtaramazlar.
5379 Senin av kuşların uçanı uçurmaz; senin kaplanın, köpeğin yürüyeni yürütmez.
5380 Babalı babasız olur, yetim kalır; analı anasız olur, öksüz kalır.
5381 Bütün bunların hepsi senin için bıtmez-tükenmez; fakat sen tükenirsin, ey kudretli yiğit.
5382 Hep bu boğazına yiyecek ve sırtına giyecek bulmak için, bütün dünyayı topladın; fakat bir gün ölüp, bunları arkada bırakacaksın.
5383 Bu dünya malını toplamanın nihayet faydası nedir; bak, ecel can toplar ve senin kökünü kazır.
5384 Dikkat edersen, bütün bunlar aç-gözlülüktür; tamahkârlıkla acıkan kimseler ne vakit doyarlar.
5385 Gözü tok insan ne der, dinle; zenginliğin başı tok gözlü olmaktır.
5386 Gözü aç olan bütün dünyayı elde etse bile, ona zengin denilmez, denilemez.
5387 Fakir derler, fakir olan kimdir; fakir, istediği kadar zengin olsun, aç gözlü olan kimsedir.
5388 Aç gözlü kimseye zenginliğin bir faydası yoktur; ey gönülü tok olan, aç gözlüye acı.
5389 Aç gözlüye bütün bu dünya malı az gelir; olana kanâat eden kimsenin ömrü saadet içinde geçer.
5390 Gözü aç insan; kara toprağın tozu gözüne doluncaya kadar, mala doymaz.
5391 Ey hükümdar, benim bildiğim bu kadardır; düşündüklerimi ve inandıklarımı sana söyledim.
5392 İşte ben söyledim, sen dinledin; iyice bakarsan, gönülün ve gözün açılır.
5393 Sözümü tutarsan, yarın faydası dokunur; eğer tutmazsan, vebal altında kalırsın.
5394 Akıllı insan ne der, dinle; eğer dinlersen, bu senin için bir nasihattir.
5395 Nasihat insana fayda getirir; nasihati lokma-lokma ver, isterse, yesin.
5396 Eğer bu lokmaları yemeyi bilmezse, karışma; bırak, kor yesin.
HÜKÜMDARIN ODGURMIŞ'A CEVABI
5397 Hükümdar bu sözleri dinledi, ağladı ve : — Ey insanların iyisi ve seçkini — dedi —
5398 Ey gönülü uyanık ve huzur içinde bulunan insan, bu beylik şimdi bana bir felâket oldu.
5399 Ben artık iyice anladım ve gözüm açıldı; ben kendimi ateşe atmışım.
5400 Ey ulu, ben doğruluktan ayrılmışım; sen şimdi o yolu bana gösterdin.
5401 Ey Odgurmış, şimdi bana duâ et; Tanrı iyilik yolunda bana tevfikini refik etsin.
ODGURMIŞ'IN HÜKÜMDARA CEVABI
5402 Odgurmış cevap verdi : — Ey hükümdar, Tanrı senden istediğin tevfikı esirgemesin — dedi —
5403 Gayret et, akıl ile heva ve hevesi zapt ve rapt altına al; kendisini heva ve hevese kaptıran kimsenin hayatı heder olur.
5404 Seni bitiren bu nefsânî zevklerdir, senin için vaz geçilmesi zor olan işte bu nefsânî arzulardır.
5405 Bu dünya çok eski ihtiyar bir dünyadır; bu haşîn dünya bir çok beyleri görüp-geçirdi.
5406 Senin gibi yiğit bir çok beyleri ihtiyarlattı; seni de uzun müddet yaşatmaz.
5407 Onlar gitti ve bu taht sana kaldı; vaktini boş geçirme, hazırlık gör.
5408 Ey hükümdar, uyan, ölümü unutma; şüphe etme, o çok kısa bir zamanda sana da gelecektir.
5409 Ey hükümdar, dikkatli ol, kendini unutma; eğer kendini unutursan, aslını hatırla.
5410 Eğer bir kimse bu iki şeyi unutursa, o doğruluk yolundan uzaklaşır.
5411 Dinle, kendini bilen, heva ve hevesini aklına esir eden insan ne der.
5412 Ölümü unutma, asıl yerin mezarındır; "kendini unutma" sözünü her ân hatırla.
5413 Sen meniden türemişsin, "ben!" deme; sen "ben!" dersen, bak, işte değerin.
5414 Bu görünmez ölüm pusudadır; karşıma çıkmak isterse, hiç bir zaman izimi kayıp etmez.
5415 insan için başka hiç bir eziyet olmasa bile, bu acı ölüme bakmak kâfidir.
5416 Ölümden sonra kara toprak altında çürüyüp-dağılmak da yeter bir ibrettir.
5417 Bundan başka, ölüm sana yol açınca görülecek daha nice işler vardır.
5418 Akıllı insan bu hâli görürken, nasıl rahat uyur ve nasıl yiyip-içebilir.
5419 Dinle, bilgi veren ve bilgi ile dünyanın hakikî değerini anlayan insan ne der.
5420 Himmeti büyük ve gönülü yüksek tut; bu dünyayı bırak, ondan vaz geç.
5421 Bu dünya, içi engerek yılanı dolu, bir zindandır; onu bırak, aydın ve hakikî dünyaya ulaşmağa çahş.
5422 Bu duru canın kalıbı olan vücûd bu kara toprak tıkacıdır; ey gönlünde hazineler taşıyan insan, kara toprak bunlar ile dolar.
5423 Bu dünya bir zindan, karanlık bir kuyudur; burası dâima belâ, mihnet ve felâketler ile doludur.
5424 Zindanda bulundığun müddetçe ne huzur istersin, aklına ve kalbine gelen ne gibi şeyi arzu edebilirsin.
5425 Bu bir avuç kara topraktan vaz geç, büyük ve ebedî diyarı iste; bu seraba neden aklanıyorsun.
5426 Bu toz, toprak ve dumanın fevkına yüksel, duru ve ebedî diyarı iste, gözünü aç.
5427 Sen ne kadar çok yaşarsan-yaşa, ölüm nihayet bir gün gelip, seni yakalar, ey günüm.
5428 Dünya malı ne kadar artarsa, onun derdi zevkinden daha fazla olur, ey yiğit oğul.
5429 insan binlerce sene yaşayıp, arzu ettiği şeylere kavuşsa bile, yine dileği bitmez.
5430 Temiz kalpli ve bu zemâne oku ile gönülü yaralanmış olan kimse ne der, dinle.
5431 insan bin yıl yaşasa bile; arzu ve ihtiyaçlarının hepsini tamamlayamaz.
5432 Arzu eden kimse her çeşit dilekte bulunur; arzusunun tükenmesi ile ancak onun dilekleri sona erer.
5433 Sözün faydası çok söylemekte veya söylenenleri hayretler içinde çok dinlemekte değildir.
5434 Sözün faydası işittiğin sözü işe tatbik etmekte ve böylece kendini doğru yola yöneltmektedir.
5435 Çok söz söyledim, sen hepsini dinledin; bu sözlerime göre hareket et ve bunların faydasını gör.
5436 Dilim kendisini tutamadı ve çok konuştu; sözüm azalmadı, fakat itibârı azaldı.
5437 Ey hükümdar, Tanrı sana tevfik versin de çok iyilikler yap.
5438 Tanrı sana dileğini versin ve seni korusun; ey hükümdar, sen beni duada unutma.
5439 Sözünü kesti, ayağa kalktı; hükümdar: —Bir az daha otur— diyerek ,onu alakoydu.
5440 Her türlü yiyecek ve içecek çıkardı : — Ey aziz insan, azıcık bunlardan tat — dedi.
5441 Odgurmış elini uzatıp, bir lokma aldı; bir az yedi ve içti.
5442 Yemekten elini çekti ve fazla yemedi; Tanrıya şükür etti, onun ismini zıkreyledi.
5443 Odgurmış ayağa kalktı ve selâm verdi; hükümdar da ayağa kalkıp, ona mukabelede bulundu.
5444 Odgurmış odadan çıktı, hükümdar da onu teşyi için, arkasından geldi.
5445 O hükümdar ile vedâlaştı, müsâfaha ettiler; hükümdar mahzun bir hâlde kaldı.
5446 Odgurmış oradan ayrılıp, dağlara doğru gitti; kardeşi elini öptü ve bir müddet beraber yürüdüler.
5447 Odgurmış kardeşini geri çevirdi; Öğdülmiş onunla vedâlaşarak, ayrıldı.
5448 Öğdülmiş evine gelip girdi; içinde bir boşluk hâsıl oldu; keder ve kaygıdan gözüne uyku girmedi.
5449 Doğudan güneş başını yukarı kaldırdı; dünyanın her tarafı kuğu rengine büründü.
5450 Güneş çıktı, göğüsünü yükseltti; dünyanın her tarafı saçılan kâfur ile doldu.
5451 Dünya, melek yüzü gibi, parladı; gök yüzü kâfur saçılmış gibi oldu.
5452 Yatağından çabucak kalktı ve âbdest alarak, ihlâs ile namazını edâ etti.
5453 Giyindi ve evinden çıkıp, atına binerek, saraya gitti.
5454 Atından inip, saraya girdi; içeriye doğru yürüdü; hükümdarın daveti üzerine, huzura girdi.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
5455 Hükümdar önce Odgurmış'ı, onun ne kadar kaldığını ve ne zaman gittiğini sordu.
5456 Sonra: —Ey Öğdülmış'im, yemek bana artık zehir oluyor —dedi—
5457 Bugünden sonra nasıl yaşarım; omuzlarım çöktü, artık bir daha kalkamaz.
5458 İmdi bu beyliğe ve insanların yükünü taşımağa ne lüzum var; bu endişe ve kaygı kalbimi parçaladı.
5459 Halkı idare eden veya beyliğin bütün işlerini gören bir bey hizmetkârsız yapamaz.
5460 Hizmetkâr olunca da, şüphesiz, mal ve servet lâzımdır; mal olmazsa, başkasının hizmetine kimse girmez.
5461 Ordunun başında bulunan ve hayatını feda ederek, beyin emirlerini yerine getiren insan ne der, dinle.
5462 Hazine ve ordu beylerin kuvvetini teşkil eder; bu ikisi ile insan kendi öcünü alır.
5463 Bu ikisi ile bey büyüklük bulur; bu ikisi bir araya gelirse, beylik tacı azamet kazanır.
5464 Asker toplamak için, çok masrafa lüzum vardır; mal toplamak için de bile bile cebir kullanmak gerekir.
5465 Benim ancak bir sırtım ve bir tek boğazım var; niçin bu kadar insanın vebalını yükleneyim.
5466 Ne kadar fakir olsa bile, insan aç kalmaz; bu ölüm her yaşayandan bir gün öcünü alır.
5133 Bu kof ve boş dünya çok eski bir âlemdir; o nice beyleri ihtiyarlattı, kendisi ihtiyarlamaz.
5134 Senin gibi bir çok beyleri sevdi ve nihayet onlardan yüz çevirdi; şimdi senin için hazırlandı, fakat seni de çabuk bırakacaktır.
5135 Sen ona inanıp, gönül bağlama; o sana hakikî bir vefa gösterecek değildir, ondan vaz geç.
5136 imdi benim öğüt ve nasihatime ne lüzum var, ey diri; sana feleğin verdiği ibret yeter.
5137 Senden önce dünyaya hâkim olanlar hani, nereye gittiler; o kudret ve ihtişamları nerede.
5138 Onlar nereye gittiler, ibretle bak, düşün; senin için de oraya gidilecek gün yakındır.
5139 Bu beylik sırası şimdi sendedir, fakat uzun kalacak değildir; işini ona göre tut.
5140 Onlar için ne faydalı oldu ise, bugün sen de onu yap; yarın bunun zevkini tadarsın.
5141 Ölürken, onlar neye peşiman oldular ise, sen ondan uzak dur ve ancak iyilik düşün.
5142 Bilgili hakîm çok iyi söylemiş; bilgilinin sözü inci ve yakut gibidir.
5143 Ölüyü gören hiç kimse diri kalmaz; ölüme hazırlan, haşîn olma.
5144 Ey ölümü bilip de gafil davranan, hayat geçer, ondan nasibini al.
5145 Gafletle yürüyen ey arzuların esiri, ölüm sana baskın yapmasın; o muhakkak bir gün seni almağa gelecektir.
5146 Geçmiş günlerine bugün dikkatle bak, hepsi bir rüya oldu; aklını kullan ve iyi düşün.
5147 Eğer sen kentlin iyilik yaptın ise, bundan sen kendine ebedî bir ecir kazandın.
5148 Eğer ömrünü boşuna geçirdin ise, gece-gündüz durup-dinlenmeden, peşimanlıkla inle.
5149 Arzu etmekle devamlı bir hayat temin edilemez; gençlik kuvveti de bir daha geri dönecek değildir.
5150 Bari bu bulduğun zamanı boşuna geçirme; ölüme hazırlan, ibâdete istical et.
5151 Ey hükümdar, bak, memlekette senden önce idareyi elinde tutan bey senin baban idi.
5152 Hazinesi, maiyeti ve askeri vardı; bunlara dayanarak, her isteğini buldu ve böylece bir müddet yaşadı.
5153 Sonunda ölüm onu yakaladı ve götürdü; onun büyük şöhreti bir fayda etmedi.
5154 Baban öldü, gitti ve bu ölümü ile sana öğüt verdi; baba nasihatini tutarsan, o sana bal-şeker olur.
5155 îmdi buna benzeyen şu sözü dinle; tutarsan, faydalı olur ve senin görür gözün olur.
5156 Baban öldüğü zaman sana şöyle söylemiş olur:— Ey oğul, bak ve uyan.
5157 Ölüm beni yakaladı, gidiyorum; şimdi sıra senindir; gayret et, kendinden sonra iyi ad bırak.
5158 Ana-babanın ölümü çocuklar için tam bir nasihattir; bunu anlayıp, benimse.
5159 Ananı, babanı ölüm bırakmadı; vakti gelince, senimi bırakır.
5160 Onlara acımayan ve cefa eden bu dünya, tabiatini değiştirip, sanamı vefa gösterecek.
5161 Hayatı aziz bil ve ancak lüzumlu işlerde kullan; insanlara ihsanlarda bulun ve kendine sevap kazan.
5162 Geçici günler içinden ancak lüzumlu olan şeyleri .al; zaman seni de geçirecektir, buna göre hazırlığını yap.
5163 Sen bu kadar halkın yükünü yüklenmiş bulunuyorsun; uyanık ol, gafil bulunma ve düşünerek hareket et.
5164 Bir sürü aç kurt senin etrafına toplanmıştır; ey kahraman hükümdar, koyunları iyi muhafaza et.
5165 Memlekette bir kimse bir gece aç kalırsa, onu Tanrı sana soracaktır; gözünü aç.
5166 Ey hükümdar, bugün sen bir meş'ale gibi yanıyorsun, fakat bunun ışığı başkaları içindir; ey temiz kalpli insan.
5167 Yaşın ileriler ve hayat da sonuna yaklaşırsa, bu adamların sana ne gibi faydaları dokunabilir.
5168 İnsanlar için kendini ateşe atma, göz göre-göre zorla kendini yakma.
5169 Ölüm gelip, kapıyı çalarsa, ululuk, büyüklük ve bütün bu beyliğin hepsi burada kalır.
5170 Doğru ol ve doğruluk üzere hüküm et; beylik ancak böylelikle uzun müddet payidar olabilir.
5171 Büyük bilgin ne iyi bilgi vermiş, bu söze göre hareket et ve bu yoldan yürü.
5172 Bu beyliğin temelini sağlamlaştırmak istersen, hüküm ederken, dâimi doğruluk yolunu tutmalısın.
5173 Öteki dünyayı elde etmek istersen, yine bu doğruluk yolunda devam etmelisin; bunda şüphe yoktur.
5174 Ey "ben beyim!" diyen, gurur getirme; dünya ve saadet vefasızdır, ondan vaz geç.
5175 Bu dünya saadetine pek güvenme; onun tabiati dönektir, ona inanılmaz.
5176 Ey hükümdar, bu köşk, bu saray, bu taht senin için, dikkat et, ancak bar durak yeridir.
5177 Senden evvelkiler oraya uğrayıp, geçtiler; menzilde yerleşmediler ve öncekileri takip ederek, göçtüler.
5178 Bu saray ve taht şimdi sana ulaştı; göçünü kendinden önce gönder.
5179 Bugün bu saray ve köşkü burada yapma; bu geçen yıl, ay ve gün seni beraber sürükleyecektir.
5180 Senin yatacağın yer, şüphesiz, mezardır; onu iyilikler ile süsle, ey nâmdar.
5181 Bugün bu sarayı "benim" diye bilirsin; iyice düşünürsen, gerçekte o böyle değildir.
5182 Dinle, bu saray sana ne der; dikkat edersen, çok doğru söyler, ey kahraman.
5183 Bunu sen "benimdir, benim!" diye söylersin; niçin böyle dersin, bu nasıl senin olur.
5184 Senden sonrakiler sana "çık!" der; onlar da oraya girmeğe hazırlanıp, "benimdir, benim!" diye beklerler.
5185 Ey dünya beyi, bu dünya bir zindandır; zindan içinde endişeden başka bir şey bulunmaz.
5186 Zindanda sen fazla sevinç bekleme; sevinme ve avunma yeri ancak cennettir.
5187 Geçici rahatı huzur olarak kabul etme, geçecek sevince de sevinç deme.
5188 Saadet böyledir, duramaz, kaçar; topladığın malları o hep saçar.
5189 Ancak orasını ebedî hayat yeri telâkki et; bu dünya malını bırak, yüzünü oraya doğru çevir.
5190 Bu huzur, arzu ve dilekleri bırak, ebediyeti ara; ebedî huzuru isteyen bunun zahmetine katlanmalıdır.
5191 Düşün, Tanrı fazlı ile sana ne kadar iyilik etmiştir, buna dikkat et.
5192 Kalabalık halk üzerine seni hâkim kıldı; dilek ve arzularını verdi ve fermanlarını yürüttü.
5193 Senin gibi olan Tanrı kullarını sana muhtaç etti; işte bunların hepsini görüyorsun.
5194 Ey hükümdar, bugün buna şükür etmeli; Tanrının yarattıklarına karşı iyi ol ve temiz kalple muamele et.
5195 Tanrı seni doğruluk için bu mevkie getirdi; haydi doğru ol ve doğruluk ile yaşa.
5196 Her işi akıl ile işle, nefsin esiri olma, gönlünü diri tut.
5197 Bütün halka karşı merhametli ol; büyüğe-küçüğe doğruluk ile hüküm et.
5198 Halkın tavır ve hareketi değişir ve bozulursa, onu dâima göz önünde bulundurup, fesada sapmalarına meydan verme.
5199 Ey hükümdar, dinle, bilgisi deryalar gibi engin olan insan ne der; bilgi ile hareket et, yüzün güler.
5200 Bugün her kesin iyi olmasını istersen, kendin iyi ol, ey memleketin büyüğü.
5201 Bütün bulanıklıkları durultmak istersen, kendi ruhunu tasfiye et; halk, ister-istemez, durulur.
5202 Bu beyler baştır; baş nereye giderse, onu takip eden bütün insanlar da ona uyarlar.
5203 Halk bozulursa, onu beyler düzene koyar; eğer beyler bozulursa, onları kim düzeltir.
5204 Sen kendi hareketini doğrult, tavrını düzelt; halkın hareketi kendiliğinden düzene girer.
5205 Sen kendine yakışır şeyler yapmak istersen, yakışmayan şeylere yaklaşma; işte bu kadar.
5206 Küstahlara uyma, fesattan uzak kal; bu iki işi insanı karaya bulaştırır.
5207 Kat'î olarak söylüyorum ki, uygunsuz ve kötü şeylerle karşılaşmak istemiyorsan, yakışık almayan şeyleri yapma.
5208 Rahata dalıp oyalanma, içki içme; bu ikisi öyle bir denizdir ki insana geçit vermez.
5209 Tavrın doğru ve hareketin temiz olsun; yoldaşın akıl ve müşavirin bilgi olsun.
5210 Gönül ve dili doğru, fazileti ise, yüksek tut; gaflete dalma ve yolunu şaşırma.
5211 Alçak gönüllü ol, gururlanma; "hizmetkârlarım ve askerim çok!" diye kibirlenme.
5212 Nice cesur, mağrur ve kibirli insanları ölüm yere gömdü ve üzerlerini toprak ile örttü.
5213 Bilgili büyük insan da iyi söylemiş; bilgili sözünü tutan her yerde iyilikle karşılaşır.
5214 Hazinem çok! diye, bu mala güvenme; ,.hizmetkârım ve askerim çok!" diye gururlanma.
5225 Kuvvetine güvenerek, kibirlenen kimse bir sineğe bile çâre bulamadı.
5216 Bir işle meşgul olurken, hiddetlenme, öfkene mâni ol; eğer gazaba gelirsen, dilsiz imiş gibi hareket et.
5217 Din işinden başka işlerde acele etme; insan acele işin faydasını görmez.
5218 ihsanda bulunurken, acele et ve çabuk ver; cezalandırmak ve dayak atmak hususunda teenni ile hareket et.
5219 Harekette aceleci ve sözde zevzek olma, sabırlı ol; sabırlı insana halîm derler.
5220 Cömert ol, halka mal dağıt ve yedir; beyler hasis olursa, adları kötüye çıkar.
5221 Beyler haşîn söz söylememeli ve kendilerine hâkim olmalıdır; haşîn söz insanların gönlünü çabuk soğutur.
5222 Her kese tatlı söz söyle, yüzünü açık ve alnını parlak tut.
5223 Sen halkın seçkinisin, hareketin de seçkin olsun; düşüncen ve sözün de dürüst ve doğru olsun.
5224 Ey halkın göz diktiği insan, avam halk iyi olursa, onun iyiliği ancak kendisinedir.
5225 Eğer bu beyler iyi hareket ederlerse, bütün memleket bin türlü sevinç ile dolar.
5226 Beyler kötü hareket ederlerse, kötüler kuvvetlenir iyi an'aneleri bozarlar.
5227 Kötü olma ve adını kötüye çıkarma; kötüleri zapt ve rapt altında bulundur, onlara müsamaha göstesme.
5228 Kötülük zehirdir, o zehri yeme; zehir yiyenin hayatı mahvolur.
5229 Akıllı kimseleri kendine yakın tut; bilgilinin sözüne göre hareket et ve onun hakkını gözet.
5230 Bütün dürüst, doğru ve iyilikle şöhret kazanmış kimseleri kendine yakın tut ve işi onlara ver.
5231 Bu aldatıcı dünyanın hareketi vefasız ve dönektir; gafil olma; dikkat et, yolu çok kaygandır.
5232 O bezenip süslenerek, gönülü alır; gönül verince de senden yüz çevirir, gider.
5233 Ölümü unutma, uzun emeller besleme, ölümün baskınına uğrama, ey devletli hükümdar.
5234 Ey hükümdar, bu gaflet uykusuna dalma; ey temiz kalpli insan, bu beylik seni sarhoş etmesin.
5235 Bugünkü huzura aldanma, dikkatli ol ve iyice düşün, yarınki huzuru ara.
5236 Onun sevinci çok ve huzuru uzun sürer; hüzûr olunca, böyle olmalıdır.
5237 Huzur ve iyilik istersen, yürü, iyi ol; bol nîmet içinde ebedî hayat sür.
5238 Bilgi elde eden ve bilgi ile memlekette hürmet kazanmış olan insan ne der, dinle.
5239 Tanrı izzet verirse, bunun sonu yoktur; bol rahmet içinde rahat yaşarsın.
5240 Eğer ondan kaçarsan, zillet hazırdır; zilletin azabına kim tahammül edebilir.
5241 Ey hükümdar, sen bugün bir hekimsin; halkın ise, sana muhtaç olmanın hastasıdır.
5242 Bâzısı darlığa düşmüştür ve bedbahttır; bir kısmı da fakirlik iztırâbı içindedir.
5243 Bâzısı aç, bâzısı da çıplaktır; bâzısı ise, endişe içinde kıvranır.
5244 Bütün bunların devası sendedir; sen onların hekimi ol, ilâç ver ve tedavi et.
5245 Eğer sen bunlara, ilâç vererek, tedavi etmezsen, halk için bir hayat felâketi olursun.
5246 Tanrı bunu yarın sana sorar; orada kendini kurtaracak cevabı hazırla.
5247 Hayat çabuk geçer, bu beylik kalır; sana lâzım olan iyi adındır.
5248 Ey hükümdar, bu dünya tarladır; bu el buraya ne ekerse, orada onu biçer.
5249 Yürü, iyilik yap, iyilik ek; bundan sen ebedî iyilik bulursun.
5250 Memleket idare eden hakîm bey ve bu idare işinde yol gösteren bey ne der, dinle.
5251 Ey halkın büyüğü olan hükümdar, kendine fidye olarak, tevazuu ve tatlı dili kullan.
5252 Ey memleketin başı, ey iktidar sahibi, sen her işte önce bilgiyi tatbik et.
5253 Her türlü işi bilgi ile işle; her güzel iş bilgi ile meydana gelir.
5254 Bu âlem kalacak değil, nasıl olsa gidecektir; sen kaybolup gitmeyecek bir iyilik yap.
5255 Dünya kalır, doğan nihayet ölür; insandan kalan ancak iyi veya kötü addır.
5256 Kötüye katılma, kötü seni yakar; adın iyi olursa, senden iyi iz kalır.
5257 Ey hükümdar gayret et, uyanık dur, uyanık; gafil olan kimseye başkalarının zararı dokunur.
5258 Beyliğin kökü ihtiyatlı olmak ve uyanık durmaktır; bir dünya daha istersen, onu da bunlarla bulursun,
5259 Gafil olma; gafil olursan, bu beylik gider; gafil insan her iki dünyada bedbaht olur.
5260 Kendine düşman edinme ve kan dökme; can çıkarken, bu iki günahtan dolayı inler.
5261 Harama el uzatma, kendini iyice gözet; haram yiyenin yeri cehennemin dibidir.
5262 Bütün insanlara karşı merhametli ol; başkalarının zararını isteme, yolunu şaşırma.
5263 Şarâp içme, fesada katılma; onlardan uzaklaş; bu ikisi köşk, saray ve kaleleri yıkar.
5264 Her doğan ölmek için doğar; ölen kimse adı ile bir iz bırakır.
5265 Bu bir tutam hayat tükenir, sona erer; insanın, ister iyi, ister kötü olsun, ancak adı kalır.
5266 Bu dünya seni avutarak oyalar; gafil olma, gaflet seni uyutmasın.
5267 İnsanı uyutan bu gaflettir; uyuyan insan işini-gücünü Wakir.
5268 însan bu gaflete hiç düşmese idi, o melek olur ve yalnız ibâdet ederdi.
5269 Bilgili insan bu sözü çok iyi söylemiş; ey gönülü açık, şimdi bunu anlamağa çalış.
5270 Sevinç ile neş'e hep gaflet eseridir; bu gaflet ile insan kendisini öyle mahveder ki.
5271 Gafil olma, gaflet uykusu seni uyutmasın; ey rabbim, beni bu gaflet uykusundan koru.
5272 Memleketinde gözünü ve kulağını keskin tut; merhametini her kese ulaştır.
5273 Sonunda Tanrı sana bunu soracaktır; her günahkâr Tanrının suâl ağına düşer.
5274 Dikkat et, takva sahibi insan ne der; takva sahibinin sözünü tutanların işi yoluna girer.
5275 Ey isyan vadilerinde başı-boş dolaşan insan, Tanrı bunu senden soracaktır, cevabını hazırla.
5276 Ey kendi arzusuna göre hareket eden günahkâr ve mâyûp insan, birgün Tanrı bunun hesabını senden soracaktır.
5277 Ey yiyip-içmekle hayatını boşuna geçiren, hesaba hazırlan, çıkar yol ara.
5278 Tanrı her şeyi soracaktır; kaçıp-kurtulacak yerin var mı, hani.
5279 Ey hükümdar, kılıç ve sapa sendedir; bu kamçılar, bu cezalar kötüler içindir.
5280 Kötüler kötülüklerini bırakmadıkları nisbette, sen de cezalarını eksik etme, elinde sopan hazır bulunsun.
5281 Kötüler, dayak atıldığı hâlde, yola gelmezlerse, kendini mümkün mertebe onlardan korumağa çalış.
5282 Hükümdar kötü olursa, dünyayı bozar; ona mâni olan çıkmazsa, yolunu şaşırır.
5283 Sen iyiye kıymet ver, ona her türlü iyiliği yap; ey nâmdar, böylece bütün halk iyi olur.
5284 Oyunla oyalanma, kendini koru; rahata güvenme, günün az kalmıştır.
5285 Sen her vakit doğrulukla hüküm et; beylik kanun ile ayakta durur.
5286 insan gücü yettiği kadar gayret göstermeli, ihmâl ettikleri için de her vakit Allahtan affını istiğfar etmelidir.
5287 Dinle, halkın başında bulunan ve kanun ile memlekete şöhretini yayan insan ne der.
5266 Ey bey, gücün yettiği kadar kanunu tatbik et ve halkın hakkını vermeğe çalış.
5269 Eğer kusur edersen, Tanrıdan affını dile ve her gün tekrar-tekrar tövbe et.
5290 Çok altın-gümüş toplayıp, hazine yapma; ne bulursan, ver, çok dağıt.
5291 Ölüm yakalarsa, bu mal geride kalacak ve evlâtlar onu kötü yollarda sarfedeceklerdir.
5292 Malın; kendinden önce, henüz hayatta iken, göndermeğe gayret et; o baş belâsından kurtul, yerine sevap kazan.
5293 Halkın beyi, halkın büyüğü ve insanların iyisi çok yerinde söylemiştir.
5294 Ey hazine toplayan dünya beyi, yürü, kendinden sonra hazine bırakma.
5295 Huzuru başkası sürüp, derdi sana kısmet olmasın, ey asîl ihtiyar.
5296 Ey zengin ve halkın seçkini, bu serveti dağıt, bol-bol sevap al.
5297 Vefasız dünyaya gönül bağlama, ona uyma, sonunda o sana cefâ edecektir.
5298 Ey halkın ileri geleni olan bey, bu beyliği önceden bırak ve kendine bir yer hazırla.
5299 Ey aç gözlü ve tamahkâr insan, henüz ölüm yakalamadan, neyin varsa, hepsini ver.
5300 Nihayet ölüm yakalayınca, bu malın faydası yoktur; malın geri kalacak ve artık onun zevkini süremeyeceksin.
5301 Ey hükümdar, az ye, çok ibâdet kıl; bütün faziletleri bil, fakat sözü az söyle.
5302 Fakir, dul ve yetimleri kolla; bunları korumak, kanunu gerçekten tatbik etmek demektir.
5303 Dedi-koducu kimseyi kendine yakın tutma; müfteriyi kendinden uzaklaştır, ondan sakın.
5304 insanların zararlısı böyle kimselerdir; zararlı kimseleri sen her vakit kendine düşman bil.
5305 Aç gözlü kimseye memlekette mevki verme; onun memleket nizâmını bozacağından hiç şüphe etme.
5306 Gayret et, kendini cehennemden uzaklaştır; her vakit iyilik yap, Tanrı seni korur.
5307 Bugünkü gününden yarınki günün ve gecen daha iyi olsun.
5308 Bilgili ve yumuşak huylu insan çok iyi söylemiş ve yapacağın işi yazı ile tesbit etmiştir.
5309 Bugün için yarın bir hesap günü vardır; yarını düşünerek, doğru hareket et.
5310 Gafil olma, uyanık dur, uyuma, uyan; uyuyan gözü uyanık tut, bu uykuyu bırak.
5311 Din dalı ile dünya dalı birbirine karşıdır; ikisi birbirine yaklaşmaz, bunların yolu birbirini keser.
5312 Dinin dünya ile birleştirilmesi güçtür; bu ikisi bir araya gelmez, bunu bilmek kâfidir.
5313 Biri yaklaşırsa, diğeri kaçar; ikisini birlikte tutmak isteyen kimse yolunu şaşırır.
5314 Dünyayı fırtına ve yağmur bil; gelir, gürler, fakat çabuk sükûn bulur.
5315 Saadet gelir, kapıda bir kalabalık toplanır; ona gönül bağlarsan, hepsini başkasına verir.
5316 Zenginleştim derken, bir gün fakir oluverirsin; "itibardayım" derken, toprak seni zelîl ediverir.
5317 Dünya tokluğu hep açlıktan ibarettir; onun huzuru, sevinci hep zahmettir.
5318 Ey hükümdar, bu nefsine kuvvetle karşı koy; onun arzusunu yerine getirip, ona zevk sürdürme.
5319 En kötü düşmanın budur; sen ona iyilik yaparsan, o sana kötülük eder.
5320 Vefalı olursan, karşılığında sana cefâ eder; ona cefâ edersen, vefakârlık gösterir.
5321 Bu nefsine değer verme, canın aziz olur; bilgi bey olup, akıl hanlık eder.
5322 Bu dünya bir düşmandır, nefsin ise, başka bir düşmandır; bu iki düşmanın her yerde tuzağı hâzırdır.
5323 Saadete güvenme, alçak gönüllü ol; hayata pek inanma-, ondan elini çek.
5324 Büy-üklük ve ululuk, bunlar geçicidir; bu saadet ateşi bir gün söner.
5325 Aslı büyük olan ne der, dinle; sana acıyan insanın sözünü tutarsan, çok fayda görürsün.
5326 Sen beylik ile mağrur olma, fazla kibir getirme; kendini koru.
5327 Bu hakir dünyayı sür, at; Tanrı orada sana her türlü iyi nimet ihsan eder.
5328 Ey hükümdar, şu üç işe çok seçkin kimseleri ara ve bu işleri onlara ver.
5329 Bunlardan biri— kadıdır; halka faydalı olabilmesi için, onun çok temiz ve takva sahibi olması lâzımdır.
5330 İkincisi — hükümdara vekâlet edecek olan kimsedir; halkın huzur bulması ve saadetle yaşaması için, bunun dürüst ve güvenilir bir kimse olması şarttır.
5331 Üçüncüsü—vezirdir; bunun çok seçkin bir kimse olması lâzımdır; halka ne gelirse, ondan gelir.
5332 Bu üç işe bakan kimseler doğru olursa, halk huzura kavuşur, günü aydın olur.
5333 Memleketin düzene girer ve halk zenginleşir ve neticede bunlar sana hayır-duâ ederler.
5334 Bu üç yerde işe yaramayan insanlar bulunursa, bütün halkın işi kötü olur.
5335 Şimdi aklıma buna benzer bir söz geldi; ey güzel yüzlüm, sen bunu dinle
5336 Bir beye yol gösteren vezirdir; halka, muhafızlara ve hizmetkârlara nizam veren odur.
5337 Eğer vezir yuları ters tarafa çekerse, her şey ters olur; bu benim kanâatimdir.
5338 Dünyayı kurulu bir sofra bil; insanlar hayat müddetince burada bulunan nimetlerden ne kadarını yiyebilirler-.
5339 Bizden önce gelen ve şimdi ölüp-giden nesiller ondan yedi, doydu ve kalktılar.
5340 Büyük bir kalabalık mahşeri bekleyerek yatıyor ve bizi çağırıyor, biz de onları takip edeceğiz.
5341 Diğer bir nesil de ana karnındakilerdir; bizden sonra bu sofradan yiyecekler onlardır.
5342 Bu nesil bizim kalkmamızı bekliyor; ötekiler ise, bizim gelmemizi bekliyorlar, ey yavrum.
5343 Bu sofradan yemek yemek bugün bize nasîp oldu; acaba bize daha ne kadar yiyecek ve giyecek verecek.
5344 Ölüp-yatanlar oraya çağırılıyorlar; karındakiler ise, bu sofradan "kalk" diye bizi zorluyorlar.
5345 Biri iter, biri çağırır; bu ikisi arasında kim huzura kavuşabilir.
5346 Ey hükümdar, gafil olma, uzun emellere kapılma; ey asîl tabiatli, burada uzun kalınacak değildir.
5347 Harama el uzatma, kendini gözet; ey hükümdar, iyi bil ki, haram gönülü karartır.
5348 Ey şöhretli insan, takva sahibi olmak istersen, halâl ye, nasibini halâlden al.
5349 Takva sahiplerinin başı, gerçekten halâl arayan ve halâl yiyen insan ne der, dinle.
5350 Halâl yiyen kimse Tanrıya karşı günâh işlemez; halâl ye, yarın için azığın da halâl olsun.
5351 Kimin boğazı ve üstü-başı temiz olursa; onun üzerinden bütün günahlar gider.
5352 Temizlik istersen, boğazından geçen halâl lokma olsun; böyle yapan insanın elde edeceği nimetler, nehirler gibi, bol ve devamlı olur.
5353 Kendi menfaatini arama, halkın menfaatini düşün; senin menfaatin halkın menfaati içindedir.
5354 Her türlü işe aklı eren Uluğ-Kent beyi ne der, dinle.
5355 Bey halk için bir saadettir, halk mes'ûd olmalıdır; halkın mes'ûd olması için, karnının doyması lâzımdır.
5356 Beyler dibi inci dolu bir denizdir, denize yakın duran zenginleşmelidir.
5357 Bu beyler, içinde altın ve gümüş mâdenleri bulunan bir dağdır; gümüş mâdenlerine kazma vuran insan çok zengin olur.
5358 Bey insanlara faydalı ve cömert olmalı, dünya halkına ondan tokluk gelmelidir.
5359 Ey hakîm hükümdar, güneş gibi parla; halk senin sayende bol yiyecek ve içeceğe kavuşsun.
5360 Tanrı senin boynuna emânet yüklemiştir; bu emâneti gözet, onu sana soracaktır.
5361 Ey hükümdar, sen kendine bir bakıver; sen üzerinde ne kadar şey toplamışsın.
5362 Denizdeki gevher senin için tükenmez; dibindeki incinin arkası kesilmez.
5363 Sen kara toprak altındaki altm-gümüşü toplar ve hazineler vücûda getirirsin.
5364 Bu dağlar altından çıkan cevherleri kaza-kaza sana yetiştiremezler, ey temiz ruhlu insan.
5365 Kara toprak üzerinde biten hububatı sen toplayıp, ambarlarını doldurursun.
5366 Uçan, yürüyen ve suda yüzen mahlûkların hiç biri senin elinden kurtulamaz, ey çetin huylu insan.
5367 Kervanların diyâr-diyâr gezerek, dünyayı dolaşır; sen ipekli ve sırmalı kumaşlar ile sincap ve samur kürkleri toplarsın.
5368 Kasab, tûzî ve rûmî kumaşları gibi, dünyanın nadide şeyleri sana gelir; fakat hazinen ve ambarların yine dolmaz.
5369 Arap küheylanı, binek ve diğer cins atlar ile ahırların dolmuştur; fakat bu aç gözlülük doymak bilmez.
5370 Binlerce seçme dişi deve, ovada kalabalık at sürüleri ve ahırda katırlar toplanmıştır.
5371 Ova ve dağlık yerlerde dolaşan koyun sürüleri, kul, câriye ve hizmetkârların dolu; ey sakin tabiatli insan.
5372 Bir de şimaldeki dağlarda sürülerle dolaşan yaban sığırı veya ovada dolaşan inek ve öküz sürüleri.
5373 Kayalara tırmanan bu dağ keçileri ve geyikler; ey yiğit pehlivan, hiç bin senin elinden kurtulamaz.
5374 Erkek ve dişi dağ keçileri, ak geyik veya sarp kaya geyikleri, bunlar senin için tükenmez bir yiyecek, ey iyi tabiatli.
5375 İster yaban eşeği veya tagı, ister boz geyik olsun, eypehlivan, bunları, yakalayıp, hep sana getirirler.
5376 Kurt, tilki, arslan, ayı veya-domuz hiç biri senin elinden kurtulamaz, hepsini de avlar öldürürsün.
5377 Her cins kuğular, turna ve su kuşları yahut toy kuşu veya yügdik, todlıç ve kazlar;
5378 Havada uçan karakuş sürüleri. . ., ey boz kurt, canlarını senin elinden kurtaramazlar.
5379 Senin av kuşların uçanı uçurmaz; senin kaplanın, köpeğin yürüyeni yürütmez.
5380 Babalı babasız olur, yetim kalır; analı anasız olur, öksüz kalır.
5381 Bütün bunların hepsi senin için bıtmez-tükenmez; fakat sen tükenirsin, ey kudretli yiğit.
5382 Hep bu boğazına yiyecek ve sırtına giyecek bulmak için, bütün dünyayı topladın; fakat bir gün ölüp, bunları arkada bırakacaksın.
5383 Bu dünya malını toplamanın nihayet faydası nedir; bak, ecel can toplar ve senin kökünü kazır.
5384 Dikkat edersen, bütün bunlar aç-gözlülüktür; tamahkârlıkla acıkan kimseler ne vakit doyarlar.
5385 Gözü tok insan ne der, dinle; zenginliğin başı tok gözlü olmaktır.
5386 Gözü aç olan bütün dünyayı elde etse bile, ona zengin denilmez, denilemez.
5387 Fakir derler, fakir olan kimdir; fakir, istediği kadar zengin olsun, aç gözlü olan kimsedir.
5388 Aç gözlü kimseye zenginliğin bir faydası yoktur; ey gönülü tok olan, aç gözlüye acı.
5389 Aç gözlüye bütün bu dünya malı az gelir; olana kanâat eden kimsenin ömrü saadet içinde geçer.
5390 Gözü aç insan; kara toprağın tozu gözüne doluncaya kadar, mala doymaz.
5391 Ey hükümdar, benim bildiğim bu kadardır; düşündüklerimi ve inandıklarımı sana söyledim.
5392 İşte ben söyledim, sen dinledin; iyice bakarsan, gönülün ve gözün açılır.
5393 Sözümü tutarsan, yarın faydası dokunur; eğer tutmazsan, vebal altında kalırsın.
5394 Akıllı insan ne der, dinle; eğer dinlersen, bu senin için bir nasihattir.
5395 Nasihat insana fayda getirir; nasihati lokma-lokma ver, isterse, yesin.
5396 Eğer bu lokmaları yemeyi bilmezse, karışma; bırak, kor yesin.
HÜKÜMDARIN ODGURMIŞ'A CEVABI
5397 Hükümdar bu sözleri dinledi, ağladı ve : — Ey insanların iyisi ve seçkini — dedi —
5398 Ey gönülü uyanık ve huzur içinde bulunan insan, bu beylik şimdi bana bir felâket oldu.
5399 Ben artık iyice anladım ve gözüm açıldı; ben kendimi ateşe atmışım.
5400 Ey ulu, ben doğruluktan ayrılmışım; sen şimdi o yolu bana gösterdin.
5401 Ey Odgurmış, şimdi bana duâ et; Tanrı iyilik yolunda bana tevfikini refik etsin.
ODGURMIŞ'IN HÜKÜMDARA CEVABI
5402 Odgurmış cevap verdi : — Ey hükümdar, Tanrı senden istediğin tevfikı esirgemesin — dedi —
5403 Gayret et, akıl ile heva ve hevesi zapt ve rapt altına al; kendisini heva ve hevese kaptıran kimsenin hayatı heder olur.
5404 Seni bitiren bu nefsânî zevklerdir, senin için vaz geçilmesi zor olan işte bu nefsânî arzulardır.
5405 Bu dünya çok eski ihtiyar bir dünyadır; bu haşîn dünya bir çok beyleri görüp-geçirdi.
5406 Senin gibi yiğit bir çok beyleri ihtiyarlattı; seni de uzun müddet yaşatmaz.
5407 Onlar gitti ve bu taht sana kaldı; vaktini boş geçirme, hazırlık gör.
5408 Ey hükümdar, uyan, ölümü unutma; şüphe etme, o çok kısa bir zamanda sana da gelecektir.
5409 Ey hükümdar, dikkatli ol, kendini unutma; eğer kendini unutursan, aslını hatırla.
5410 Eğer bir kimse bu iki şeyi unutursa, o doğruluk yolundan uzaklaşır.
5411 Dinle, kendini bilen, heva ve hevesini aklına esir eden insan ne der.
5412 Ölümü unutma, asıl yerin mezarındır; "kendini unutma" sözünü her ân hatırla.
5413 Sen meniden türemişsin, "ben!" deme; sen "ben!" dersen, bak, işte değerin.
5414 Bu görünmez ölüm pusudadır; karşıma çıkmak isterse, hiç bir zaman izimi kayıp etmez.
5415 insan için başka hiç bir eziyet olmasa bile, bu acı ölüme bakmak kâfidir.
5416 Ölümden sonra kara toprak altında çürüyüp-dağılmak da yeter bir ibrettir.
5417 Bundan başka, ölüm sana yol açınca görülecek daha nice işler vardır.
5418 Akıllı insan bu hâli görürken, nasıl rahat uyur ve nasıl yiyip-içebilir.
5419 Dinle, bilgi veren ve bilgi ile dünyanın hakikî değerini anlayan insan ne der.
5420 Himmeti büyük ve gönülü yüksek tut; bu dünyayı bırak, ondan vaz geç.
5421 Bu dünya, içi engerek yılanı dolu, bir zindandır; onu bırak, aydın ve hakikî dünyaya ulaşmağa çahş.
5422 Bu duru canın kalıbı olan vücûd bu kara toprak tıkacıdır; ey gönlünde hazineler taşıyan insan, kara toprak bunlar ile dolar.
5423 Bu dünya bir zindan, karanlık bir kuyudur; burası dâima belâ, mihnet ve felâketler ile doludur.
5424 Zindanda bulundığun müddetçe ne huzur istersin, aklına ve kalbine gelen ne gibi şeyi arzu edebilirsin.
5425 Bu bir avuç kara topraktan vaz geç, büyük ve ebedî diyarı iste; bu seraba neden aklanıyorsun.
5426 Bu toz, toprak ve dumanın fevkına yüksel, duru ve ebedî diyarı iste, gözünü aç.
5427 Sen ne kadar çok yaşarsan-yaşa, ölüm nihayet bir gün gelip, seni yakalar, ey günüm.
5428 Dünya malı ne kadar artarsa, onun derdi zevkinden daha fazla olur, ey yiğit oğul.
5429 insan binlerce sene yaşayıp, arzu ettiği şeylere kavuşsa bile, yine dileği bitmez.
5430 Temiz kalpli ve bu zemâne oku ile gönülü yaralanmış olan kimse ne der, dinle.
5431 insan bin yıl yaşasa bile; arzu ve ihtiyaçlarının hepsini tamamlayamaz.
5432 Arzu eden kimse her çeşit dilekte bulunur; arzusunun tükenmesi ile ancak onun dilekleri sona erer.
5433 Sözün faydası çok söylemekte veya söylenenleri hayretler içinde çok dinlemekte değildir.
5434 Sözün faydası işittiğin sözü işe tatbik etmekte ve böylece kendini doğru yola yöneltmektedir.
5435 Çok söz söyledim, sen hepsini dinledin; bu sözlerime göre hareket et ve bunların faydasını gör.
5436 Dilim kendisini tutamadı ve çok konuştu; sözüm azalmadı, fakat itibârı azaldı.
5437 Ey hükümdar, Tanrı sana tevfik versin de çok iyilikler yap.
5438 Tanrı sana dileğini versin ve seni korusun; ey hükümdar, sen beni duada unutma.
5439 Sözünü kesti, ayağa kalktı; hükümdar: —Bir az daha otur— diyerek ,onu alakoydu.
5440 Her türlü yiyecek ve içecek çıkardı : — Ey aziz insan, azıcık bunlardan tat — dedi.
5441 Odgurmış elini uzatıp, bir lokma aldı; bir az yedi ve içti.
5442 Yemekten elini çekti ve fazla yemedi; Tanrıya şükür etti, onun ismini zıkreyledi.
5443 Odgurmış ayağa kalktı ve selâm verdi; hükümdar da ayağa kalkıp, ona mukabelede bulundu.
5444 Odgurmış odadan çıktı, hükümdar da onu teşyi için, arkasından geldi.
5445 O hükümdar ile vedâlaştı, müsâfaha ettiler; hükümdar mahzun bir hâlde kaldı.
5446 Odgurmış oradan ayrılıp, dağlara doğru gitti; kardeşi elini öptü ve bir müddet beraber yürüdüler.
5447 Odgurmış kardeşini geri çevirdi; Öğdülmiş onunla vedâlaşarak, ayrıldı.
5448 Öğdülmiş evine gelip girdi; içinde bir boşluk hâsıl oldu; keder ve kaygıdan gözüne uyku girmedi.
5449 Doğudan güneş başını yukarı kaldırdı; dünyanın her tarafı kuğu rengine büründü.
5450 Güneş çıktı, göğüsünü yükseltti; dünyanın her tarafı saçılan kâfur ile doldu.
5451 Dünya, melek yüzü gibi, parladı; gök yüzü kâfur saçılmış gibi oldu.
5452 Yatağından çabucak kalktı ve âbdest alarak, ihlâs ile namazını edâ etti.
5453 Giyindi ve evinden çıkıp, atına binerek, saraya gitti.
5454 Atından inip, saraya girdi; içeriye doğru yürüdü; hükümdarın daveti üzerine, huzura girdi.
HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ
5455 Hükümdar önce Odgurmış'ı, onun ne kadar kaldığını ve ne zaman gittiğini sordu.
5456 Sonra: —Ey Öğdülmış'im, yemek bana artık zehir oluyor —dedi—
5457 Bugünden sonra nasıl yaşarım; omuzlarım çöktü, artık bir daha kalkamaz.
5458 İmdi bu beyliğe ve insanların yükünü taşımağa ne lüzum var; bu endişe ve kaygı kalbimi parçaladı.
5459 Halkı idare eden veya beyliğin bütün işlerini gören bir bey hizmetkârsız yapamaz.
5460 Hizmetkâr olunca da, şüphesiz, mal ve servet lâzımdır; mal olmazsa, başkasının hizmetine kimse girmez.
5461 Ordunun başında bulunan ve hayatını feda ederek, beyin emirlerini yerine getiren insan ne der, dinle.
5462 Hazine ve ordu beylerin kuvvetini teşkil eder; bu ikisi ile insan kendi öcünü alır.
5463 Bu ikisi ile bey büyüklük bulur; bu ikisi bir araya gelirse, beylik tacı azamet kazanır.
5464 Asker toplamak için, çok masrafa lüzum vardır; mal toplamak için de bile bile cebir kullanmak gerekir.
5465 Benim ancak bir sırtım ve bir tek boğazım var; niçin bu kadar insanın vebalını yükleneyim.
5466 Ne kadar fakir olsa bile, insan aç kalmaz; bu ölüm her yaşayandan bir gün öcünü alır.
Yorumlar
Yorum Gönder