No | Kutadgu Bilig | Türkiye Türkçesi |
---|---|---|
3896 | devat koldı kagaz yana ok ilig kalem aldı elgin bitidi bitig | Hükümdar kalem, kâğıt istedi; kalemi eline alıp, mektup yazdı. |
3897 | bayat atı birle sözüg başladı törütgen igidgen keçürgen tidi | Tanrı adı ile söze başladı: — Yaratan, besleyen ve göçüren odur — dedi. |
3898 | ayur miŋ sena ol ugan teŋrike ezel hükmi tegrür köni egrike | O kadir Tanrıya bin sena olsun, doğru ve eğriye ezel hükmünü o eriştirir. |
3899 | bir ol bir katıksız karıksız arıg yokug bar kılur ol kılur yok barıg | O bir tektir, temizdir; ona hiç bir şey katılmamış ve karışmamıştır; yoğu var eder ve varı da yok eder. |
3900 | bir ök bil tilin ög bütürgil köŋül tapug kıl köŋül til köni tut amul | Onu bir tek bil, ona hamd et ve gönülden inan; ibâdet kıl, imanın gıll-u-gîşten ârî olsun. |
3901 | negü kolsa kolmış tilekin bulur negüg bol tise ol tilemiş bolur | O ne irâde ederse, irâdesi yerini bulur; neye "ol" derse, o olur. |
3902 | tözü teprenürke tirilgü birür tiriglik tuşı bu ölüm ol ıdur | Bütün canlıların rızkını o verir; her kese hayatı verdiği gibi, ölüm de onun emri iledir. |
3903 | agırlık ucuzluk anıŋ hükmi ol ulugka kiçigke yime açsa yol | İzzet ve zillet, büyüğe ve küçüğe bu yollar onun hükmü ile açılır. |
3904 | tilemiş tilekin biliglisi yok yorıtur kazasın tıdıglısı yok | Onun dilediği şeyi bilen yoktur; ilâhî kazanın cereyanına kimse mâni olamaz. |
3905 | tümen miŋ selamım sevüg savçıka tegürsün bayatım köni yolçıka | Tanrı sevgili resule, o doğru yolu gösterene, yüz binlerce salât ve selâmımı eriştirsin. |
3906 | tözü işleriŋe yime ök selam tegürsün bayatım kesüksüz ulam | Tanrı onun bütün ashabına da, devamlı olarak, selâmlarımı ulaştırsın. |
3907 | iligdin öküş ögdi aytıg selam ıdur men saŋa ay ukuşı temam | Hükümdar seni çok öğerek, hatırını soruyor ve selâm gönderiyor, ey kâmil akıllı insan. |
3908 | köŋül aytu ıdtım bitidim bitig negü teg erür sen ay bilge tetig | Hatır ve gönül sormak üzere, sana mektup yazdım, ey zeki âlim, nasılsın ? |
3909 | saŋa ıdtım erdi kadaşıŋnı men tilekim ol erdi maŋa kelse sen | Sana kardeşini göndermiş ve senin bana gelmeni istemiştim. |
3910 | özüŋ taplamaduk berü kelmekirig maŋa tuşmakıŋ hem yüzüm körmekirig | Sen bana gelmeği, benimle buluşmağı ve yüzümü görmeği kabul etmemişsin. |
3911 | bitigke yanut söz bitimiş özüŋ tilin me kadaşıŋ tegürdi sözüŋ | Mektuba karşı bir cevap yazmışsın, kardeşin ağızdan söylediklerini de nakletti. |
3912 | okıdım bitigiŋ ukuldı bu söz sözümni eşitgil kaçurmagıl öz | Mektubunu okudum, sözlerin anlaşıldı; fakat benim sözümü de dinle, kendini gizleme. |
3913 | şekerde süçigrek söz ıdtım saŋa aguda açıg keldi yaŋı maŋa | Sana şekerden daha tatlı söz gönderdim; karşılığı bana zehirden daha acı olarak geldi. |
3914 | eşitgil yana bu meniŋ sözlerim köŋülke alın ay bagırsak erim | Benim bu sözlerimi de bir kere dinle; ey temiz kalpli insan, bunları iyice düşün. |
3915 | özüŋ koldı erse bu zahid atın atıŋ boldı zahid özüŋ tag katın | Sen bu zâhid adını istediğin için, adın zâhid oldu ve kendin de dağlara çekildin. |
3916 | bu çav birle atıŋ yadıldı köre beçtük belgü boldı kişiler ara | Bu şöhret ile adın yayıldı ve bütün insanlar arasında alem oldu. |
3917 | tapug kılmışıŋ barça atıŋ üçün yava kılmagıl sen öz ülgüŋ küçün | Senin ibâdet ile meşgul olman hep bu ad içindir; sen zorla kendi nasibini böyle heder etme. |
3918 | budun közi tegse tapugka kalı buzuldı bu tapguŋ yıkıldı ulı | Eğer ibâdet halkın gözü önünde yapılırsa, bu ibâdet esassız ve mânâsız olur. |
3919 | bayat tapgı barça kerek örtügün açılmasa halkka bu örtüg bu kün | Tanrıya yapılan bütün ibâdetler gizli yapılmalı ve bu örtü bugün de her kese açılmamalıdır. |
3920 | bayat kizledi kör sevügrek kulın bu kullar ara halk tanumaz tilin | Tanrı sevdiği kullarını gizlemiştir; halk bu kullar arasında onları tanıyamaz. |
3921 | öz özin me ol kul bilümez bakın yagımu bayatka bilemü yakın | Böyle bir kul da kendisi Tanrıya düşman mıdır, yoksa yakın dost mudur, bunu kendisi bilemez. |
3922 | berü kel ulus kend içinde tiril sini bilmesü halk katılgıl karıl | Buraya gel, kasaba ve şehir içinde yaşa; sen halk arasına katıl ve karış, onlar da senin kim olduğunu bilmesinler. |
3923 | halal dünya kazgan özüŋni yitür todur aç yalıŋnı hem oprak bütür | Helâl dünya malı kazan, kendine sarf et; açları doyur ve çıplakları giydir. |
3924 | halal dünya bulsa kişi edgüsi bulur iki ajun yigü kedgüsi | Helâl dünya malına sahip olan insan her iki dünyaya nail olur; onun yiyeceği ve giyeceği eksik olmaz. |
3925 | bu sözni eşit ay maŋa kelmedük negü tir arıg bilge bagı bedük | Ey bana gelmek istemeyen, bu sözü dinle; temiz bilgili ve büyük bir hulûs sahibi insan ne der. |
3926 | tuşar erse dünya kalı edgüke yarar iki ajun yigü kedgüke | Eğer dünya malı iyi insana rastlarsa, o her iki dünyada rahat ve huzur te'min eder. |
3927 | bulup dünya malın yiyü bilmese sakış tegdi ülgi agır yüdgüke | Dünya malını bulup da, onu yemesini bilmeyenin nasibi, yüklenmesi güç olan bir hesaptan ibarettir. |
3928 | bayat kullarında tusul ay bügü kişike tusulur erig er tigü | Ey hakîm, Tanrının kullarına faydalı ol; insanlara faydalı olan kimselere ancak insan denilir. |
3929 | sini men müsülman tususı üçün okır men bu yirke ay zahid küçün | Ey zâhid, ben seni Müslümanların istifâdesi için, ısrarla buraya çağırıyorum. |
3930 | berü kel tusulgıl kişike yara tusulmaz ölüg ol tirigler ara | Buraya gel, insanlara faydalı ol; faydasız kimse diriler arasında bir ölüdür. |
3931 | öz asgm tilegli kişimü bolur kişi ol bolur kör il asgın kolur | Kendi menfaatini güden insan mı olur; insan olan halk menfaatini güder. |
3932 | akılıp ol ermez üleşe nerçin akı ol yulug kılsa canın tenin | Mal dağıtmak cömerdlik değildir; asıl cömerd insan, canını, tenini feda eden insandır. |
3933 | bagırsak ol ermez özin beklese bagırsak ol ol kör kişig edlese | Kendisini koruyan kimse merhametli değildir; merhametli insan başkalarının iyi olmaları için çalışan kimsedir. |
3934 | kişi edgü tirler bu edgü kayu maŋa ayu birgil ay bilge bügü | İyi insan derler, bu iyi insan nerede; ey âlim hakîm, bana haber ver. |
3935 | kişi edgü tirler bu edgü kim ol bu edgü kişi muŋda erke em ol | iyi adam derler, iyi adam kimdir; iyi adam derdi olanlara deva olan kimsedir. |
3936 | ay köŋli süzük er ay bilgi öküş baka kör bu sözke yetürgil ukuş | Ey duru gönüllü insan, ey bilgisi çok olan, dikkat et ve bu söz üzerinde düşün. |
3937 | bu aymış sözüm çın erürmü köre çın erse hava bas berü kel tura | Bu söylediğim doğrumu, bir bak; doğru ise, nefsine hâkim ol, buraya gel ve burada yaşa. |
3938 | uzun sözlese söz irinçig bolur ukuşlug kişiler sözüg az kılur | Söz uzun olursa, bıktırır; akıllı insanlar sözü kısa keserler. |
3939 | bu söz tap kıl emdi adın sözleme ukuşka biligke tilin özneme | Bu sözü şimdi kâfi gör ve başka bir şey söyleme, akıla ve bilgiye karşı itiraz etme. |
3940 | takı ma negü erse kalmış sözüm kadaşıŋ tegürgey tutuzdı özüm | Daha başka, kalan ne gibi sözüm varsa, kardeşime emânet ettim, o sana ulaştıracaktır. |
3941 | tüketti bitig türdi badı katıg kalık tanı esti kurıttı hatıg | Mektubu tamamladı, dürdü ve iyice bağladı; havadan serin bir esinti esti ve yazıyı kuruttu. |
3942 | kötürdi bitig kör öze tamgalap sunup birdi ögdülmiş aldı ulap | Üzerini mühürleyip, mektubu eline aldı ve uzattı; Öğdülmiş aldı. |
3943 | yana aydı ilig ay ögdülmişe bitig bir yime ay tilin bilmişe | Hükümdar devam etti: — Ey Öğdülmiş, mektubu götür ve bildiklerini de ağızdan söyle — dedi — |
3944 | kalıglan yaragı ne erse takı anı kıl anı kend uluşka okı | Daha ne lazımsa, onu da yap; gayret et, onu kasabaya ve şehre getirmeğe çalış. |
3945 | tileki ne erse bu yirke kelip anı men bireyin itigin kılıp | Buraya gelince, ben ona lâzım olan her şeyi yapar ve bütün arzularını yerine getiririm. |
3946 | ilel tip turup çıktı ögdülmişe yorıp keldi evke ol edgü işe | Öğdülmiş, o iyi arkadaş — Baş üstüne ! — diyerek, kalkıp çıktı ve yürüyerek, evine geldi. |
3947 | tegip tüşti oldurdı evke kirip yidi içti tındı bir ança serip | Gelip eve girdi; oturdu; yedi, içti ve bir müddet istirahat etti. |
3948 | yüzin kizledi yirke rumi kızı ajun kırtışı boldı zengi yüzi | Rûmî kızı yüzünü yere gizledi, dünyanın yüzü zenci derisi gibi oldu. |
3949 | kalık bütrü tuttı kara kuş öŋi ajun barça toldı kara kuş yüŋi | Hava tamamiyle kara-kuş rengini aldı, bütün dünya kara-kuş tüyü ile doldu. |
3950 | töşek koldı yattı sakındı özün negü sözlegüsi kadaşı közün | Yatak istedi, yattı; kardeşi ile karşılaşınca, neler söyleyeceğini uzun uzun düşündü. |
3951 | udup bardı azrak odundı yana öçükmiş kömür teg karaŋku tüne | Bir az uykuya daldı, tekrar uyandı; gece, sönmüş kömür gibi, karanlık idi. |
3952 | usı uçtı koptı adakın örü kara tün kötürmiş etekin örü | Uykusu kaçtı, ayağa kalktı; karanlık gece eteğini yukarı kaldırdı. |
3953 | yaşık koptı yirdin kötürdi başın yanık yüz küler teg yirişti tisin | Güneş yerden kalktı, başını kaldırdı; sevgili yüzün tebessümü gibi parlak dişleri gözüktü. |
3954 | kopup yundı kıldı yana taŋ namaz yime turdı ança du’a kıldı az | Kalkıp yıkandı, sabah namazını kıldı; namazdan sonra da bir müddet oturup, duâ etti. |
3955 | atın tuttı terkin bir oglan bile turup çıktı evdin sevünçün küle | Bir uşağa çabucak atını hazırlattı ve neş'e içinde evinden çıktı. |
3956 | barıp tegdi erse kadaşka yakın yırak tüşti attın küdezdi hakın | Kardeşinin evine yaklaşınca, onun hatırını sayarak, bir az uzakta atından indi. |
3957 | yorıp bardı akru tokıdı kapug kadaşı örü turdı kodtı tapug | Yürüyerek vardı ve yavaşça kapıyı çaldı; kardeşi ibadetini bırakıp, ayağa kalktı. |
3958 | kapug açtı terkin ol utru çıkıp selam kıldı tuttı kör elgin alıp | Hemen kapıyı açtı, çıkıp selâm verdi; müsâfaha ettiler. |
3959 | yana kirdi odgurmış elgin tutup orun kıldı törde agırlap öpüp | Odgurmış onun elini tutup, içeri girdi; ona hürmetle baş-köşede yer gösterdi. |
ODGURMIŞ SU’ALİ ÖGDÜLMİŞKE | ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
3960 | ayur ay kadaşım nelük emgediŋ yana ok maŋa sen tekin kelmediŋ | Sonra dedi: —Ey kardeşim, neye zahmet ettin; bu defa da sen bana her hâlde boşuna gelmedin. |
3961 | kese sözledim söz eşittiŋ anı nelük emgetür sen küçeyü mini | Sana kat'î sözümü söyledim, sen bunu duydun; neden beni ısrarla bu işe zorluyorsun. |
3962 | negü tir eşitgil bilig birgüçi sınap edgü isiz kişig bilgüçi | Bilgi veren, tecrübe ile iyi ve kötü kimseleri ayırt eden insan ne der, dinle. |
3963 | kişike sınagı bir ek körse tap tilek bilgüke bir tilin yörse tap | İnsanı tecrübe etmek için, onu bir defa görmek kâfidir; arzusunu anlamak için, onun bir kaç sözü kâfidir. |
3964 | bakır altunug er körüp bilmese alıp azkına bir taşıg sürse tap | Eğer insan bakır ile altını görüp, tefrik edemezse, bunun için bir taş alıp, azacık sürtmek kâfidir. |
ÖGDÜLMİŞ CEVABI ODGURMIŞKA | ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI | |
3965 | yanut birdi ögdülmiş aydı kadaş martla buşmagıl sen köŋül kılma baş | Öğdülmiş cevap verdi ve: — Kardeşim, bana gücenme, gönlünü yaralama — dedi — |
3966 | tapugçı köz açsa begini körür negü aysa begler anı ok kılur | Hizmetkâr gözünü açınca, karşısında beyini görür; beyler ne emrederlerse, onu aynen yerine getirir. |
3967 | iligke bitigin tegürdüm sözüŋ tilin me negü aydı erse özüŋ | Hükümdara mektubunu verdim ve söylediklerini de kendisine olduğu gibi anlattım. |
3968 | sözüŋ ke yanut kıldı ıdtı bitig çıkardı bitig birdi elgin tetig | Bunlara cevap verdi ve mektup gönderdi. — Mektûbu çıkarıp, eli ile uzattı. |
ODGURMIŞ SU’ALİ ÖGDÜLMİŞKE | ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
3969 | bitig aldı odgurmış açtı turup okıdı bitigin sakındı körüp | Odgurmış mektubu aldı ve açtı, okudu; bakıp kendi kendisine düşündü. |
3970 | ayur ay kadaşım ne erki igiŋ mini munça yavlak ederdi begiŋ | Sonra: —Ey kardeşim, senin ne eksiğin var ki, beyin beni bu kadar ısrarla takip ediyor — dedi. |
Yûsuf Has Hâcib tarafından XI. yüzyılda yazılmış, Türk dilinin, edebiyatının ve kültür tarihinin en önemli kaynaklarından.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder