I. GENÇLİĞİNE ACIYARAK, İHTİYARLIĞINI SÖYLER
6521 Gençliğimi, geçen bulut gibi, geçirdim; ömrümü fırtına sür'ati ile tükettim.
6522 Yazık gençliğime, gençliğime yazık; ben seni tutmasını bilmedim, çok çabuk elden kaçırdım.
6523 Ey gençlik, sen bana şimdi tekrar gel; ben seni el üstünde tutayım; bak, senin için ipekliler ve sırmalar döşettim.
6524 Yazık bu gençliğe, hanı, nereye gitti; ne kadar arayıp, arattımsa da bulamadım.
6525 Sordum, gençlik kadar hayata zevk veren ve tatlı canı mes'ûd eden iyi bir şey yokmuş.
6526 Ben şimdi gençlik zevkini ve yiğitlik huzurunu kaybettim, elimde tutarken, kaçırıverdım.
6527 Eğer doğru bir hayat yaşamış olsa idim, ihtiyarlığın da zararı yoktu; fakat ne yazık ki, onu boş yere sarfettim.
6528 Ey gençlik, esef ederek sana kızıyorum; bütün güzelliğimi sen uzaklaştırdın, ben uzaklaştım.
6529 Benzim kırmızı, tam bir erguvan gibi idi; bugün yüzüme safran tohumu ektim.
6530 Misk gibi kara başıma kâfur örttüm; dolun ay gibi dolgun yüzü nereye götürdüm.
6531 Rengârenk çiçekler ile dolu, parlak bahar gibi idim; hazânamı uğrattım, hepsini kuruttum.
6532 Kayın gibi vücûdum ok gibi düz ve dik idi; şimdi yay gibi eğri oldu, eğdim, eğildim.
6533 Yazık, hayan boş yere israf ettim; peşimanlıkla gözden kanlı yaşlar akıttım.
6534 Çocukluğu geçırdı-m, gençliği kaybettim; günümü kararttım, kendimi çökerttim.
6535 Yerken, içerken, öküz gibi yedim, içtim; hevâ ve heves peşinde koşarken, tozu dumana kattım.
6536 Nice kuş ve geyik avı ile avundum, sevindim; uçan kuş gibi, cins atları ağımdan kaçırdım.
6537 Kardeş ve arkadaşlar için sevgili can gibi idim; düşmanımı ise, haşarı tay gibi sıçrattım.
6538 Ben imdi nice insanlara kızdım, söğdüm; günahsız ve yoksullara el kaldırdım, dil uzattım.
6539 Düşmanına galip gelen insan gibi, öylesine göğüs kabarttım; mağrur insan gibi, kabadayı olup, kaya gibi karşılarına dikildim.
6540 İçip yatmış olan adam gibi, uyuyup uyanınca, yoldan çıkmış olduğumun farkına vardım, Tanrıdan utandım.
6541 İnsanlara hizmet ettim, Tanrı ibâdeti kaldı; dünya etrafında koşarak, yolumu azıttım.
6542 Ben nice dilek ve arzu arkasından koştum; kudurmuş kurt gibi, dünyayı inlettim.
6543 Ben insanları tutup, zorla paralarını aldım; kimine çıkıştım, kimini yerdim, kiminin de canını yaktım.
6544 Rabbim bana: — Nasıl böyle yaptın?—diye sorarsa, ne mârzeretim var; çok utanılacak hâle düştüm.
6545 Hangi deli bundan daha ters hareket edebilir; geçici olan günler ile avunarak, hayatı boşuna harcadım.
6546 Huzur geçti, zahmet de geçecek idi; gün ve aylar boşuna heder oldu, peşimanlığa düştüm.
6547 Farzedelim ki, ben kisrâ veya kayser oldum ya Şeddâd ve Âd gibi, bir de cennet yaptırdım.
6548 iskender gibi, bütün dünyayı elimde tuttum, tam Nûh'un yaşını yaşadım ve yaşattım.
6549 Yıldırım kılıçlı Haydar veya Rüstem gibi, dünyada meşhur oldum.
6550 Isa gibi, ben göğe çıktım veya Nûşirevan gibi, memleketi adaletle idare ettim.
6551 Yahut hazînem, Karun'unki gibi, doldu-taştı veya Eshâb-i Res gibi, demirden kale yaptırdım.
6552 Fakat bunların faydası ne, sonu toprağa dönüş oldu; dünya geride kaldı, beraberimde ancak iki bez götürdüm.
6553 Çıplak gelmiş idim, toprağa yine çıplak gireceğim; neden kendimi dünyaya bu kadar bağladım.
6554 Bu fâni dünya, tipi gibi, esti-savurdu ve geçti; gaflette bu fâni dünyanın baskısı altında kaldım.
6555 Hayatta ne gibi bir iyilik yaptım; hayatta iken ektiğim tarla nerede.
6556 Ne ektim ise, sonunda onu biçtim; ne biçtim ise, ondan zevk aldım.
6557 Gençliğimi elden çıkardım, ihtiyarlığa geldim; sadede gelelim, sözü niye dağıttım.
6558 Uzun geceleri yatıp-uyumakla geçirme, Tanrıya ibâdet kıl; uyanık ol, durmadan ağla; günahlarımın yükü altına girdim.
6559 Yılan, haşerat ve böceklerin yemi olan bu vücûdu ben neden nîmet içinde besleyerek, yetiştirdim.
6560 Ey uyuklayan vücût, uyan, ağla durma; Tanrıya ibâdet kıl; yoksa, ben mahvoldum.
6561 ihtiyarlık yakaladı, gençlik uzaklaştı, hayatın tadı kalmadı; artık gidilecek doğru yolu buldum.
6562 Çok eski olan bu dünya bir çok halkları aldatmıştır; ben hangisindenim, neden bu kadar onu kendime sevdirdim.
6563 Ey rabbım, beni uyandır; sen rabbimsın, beni kovma, ben gönlümü temizledim.
6564 Günahlarımı bağışlayan sen bir rabbimsin, sen beni affet; günahlarımın sayısını ben bile unuttum.
II. ZEMÂNENİN BOZUKLUĞUNU VE DOSTLARIN CEFÂSINI SÖYLER
6565 Kalkayım, gideyim, dünyayı gezeyim; dünyada acaba vefalı kimse varmı, arayayım.
6566 insan nâdir oldu, onu nerede aramalı; aramakla bulunacaksa, bir arayıp bakayım.
6567 Ben bütün arzularımı buldum, fakat bir insan bulamadım; eğer bu arzum da yerine gelirse, onun yüzüne bir bakayım.
6568 Vefa kıtlaştı, dünya cefa ile doldu; vefa acaba kimde vardır, ben ondan bir az isteyeyim.
6569 Eğer bir vefalı, cömert insan bulursam, onu sırtımda taşıyayım, gözüme süreyim.
6570 Eğer ben bir vefalı insan bulamazsam, yabani hayvanlar ile birlikte ömür süreyim.
6571 Yiyeceğim ot kökü olsun, yağmur suyu bana yeter; kumdan döşek yapıp, geceleyeyim, çuldan elbise giyeyim.
6572 Veya vahşi olup, çöllerde koşayım; insanlardan uzaklaşarak, dünyadan silinip gideyim.
6573 Daha da olmazsa, bütün dünyayı bırakarak, nehir gibi akayım, kasırga gibi göklere yükseleyim.
6574 Ey rabbim, sıkıntı içindeyim, vefasızlara rastladım; vefalı acaba kimdir, ona sevgili canımı feda edeyim.
6575 İnsanın ismi kaldı, insanlık kayboldu; bu insanlık nereye gitti, ben de arkasından gideyim.
6576 Aradım, dünyada candan bağlı bir insan yoktur; vefasız kimselere nasıl gönül bağlayayım.
6577 Kimi, gözüm gibi, kendime yakın tutturma, o, şeytan gibi, düşman çıktı; ben şeytanı ne yapayım.
6578 Kimi sevdim ise, onu sevgili canım gibi tuttum; fakat ondan da cefâ geldi; artık kimi seveyim.
6579 İnsanın gönlünü anlamak için, onun dili ve sözü bana şâhid idi; şimdi gönül ve dil alaca oldu; kime itimat edeyim.
6580 Bugün burada kendime eş diyeyim, kime inanayım veya kimi dost edineyim.
6581 Kime gönül vermeli, derdi kime açmalı; ben şimdi gamlıyım, bir az içimi dökeyim.
6582 Dost ve ahbaplarımda ben sadâkat bulamadım; kardeşim bana yabancı gibi duruyor, ona gönlümü nasıl açayım.
6583 Eğer inanç ve güvenlik and ile ise, bu andı tutan kim ki, ona erkek diyeyim.
6584 Tuz, ekmek hakkını gözeten varmı; ben onu altın, gümüş ve gevhere garkedeyim.
6585 Konu-komşu, sevinç ve keder arkadaşı nerede; ben ona her şeyimi vereyim, evimi bile ona terkedeyim.
6586 Arkadaş ve dost diye itimat edilecek kim var; ben onu bey yapıp, kendim ona kul olayım.
6587 Ben insan bulamadım, derdliyim ve yalnızım, kederden eriyorum; ben de bir sevineyim, güleyim.
6588 Halk neden bozuldu, niçin iyi âdetleri bıraktı; hangi zamana rastladım, nereye gideyim.
6589 Yahut ben deli ve budala olup, aklımımı kaybettim; neden böyle sözler söyledim; anlat, anlayayım.
6590 Veya sevda çoğalarak, beynimemi te'sir etti veya gözümemi öyle görünüyor; ben bir ilâç içeyim.
6591 Bu çeşit insanlar yalnız banamı rastladılar yahut ben kendimmi ters bir kimseyim; bu huyumdan vazgeçeyim.
6592 Esef ederim, ben fenayım; fakat dünyada vefa adı bırakan insanlar nerede, onları medhedeyim.
6593 Onların koydukları iyi âdet, kanun ve an'aneleri bugün göreyim de, ben de sevineyim.
6594 Eğer böyle değilse, iyi âdet, kanun ve an'aneleri vaz'etsinler; halîm insanlar baş-köşeye geçsin, küstahları kovayım.
6595 Bütün iyiler gitti, kanunu ve iyi an'aneleri beraber götürdüler; burada insan artığı kaldı, iyileri nasıl bulayım.
6596 Bu insan kılığında dolaşanların hepsi adam ise, evvelkiler melek mi idiler; ne bileyim.
6597 Onlar gitti, ben bunlar ile kaldım; nasıl hareket edeyim ve onlar ile nasıl bağdaşayım.
6598 Ne kadar söylesem de söz tükenmez; şimdilik bu kadar yerer; diyeceğin varmı, ben gideyim.
6599 Ben kendim için burada daha iyi bir şey bulamadım; memleket ve şehirleri bırakayım, insanlardan uzaklaşayım.
6600 Adımı bilmesinler, beni görmesinler ve arayıp da bulmasınlar; sözümü keseyim.
6601 Onlar akrep gibi sokarlar, sinek gibi kanımı emerler, köpek gibi havlarlar; hangisine yetişeyim.
6602 Ben artık usandım, küstahlar arasına düştüm; gece-gündüz peşimanlık içinde bütün bu yükü nasıl taşıyayım.
6603 Dünyanın bütün çevir ve cefâsı bana gelmesin, küstah ve kaba insanlardan uzak olayım.
6604 Ey rabbim, sevgili Peygamberimizin dıdannı bana nasıp et; bir de onun dört arkadaşının yüzlerini göreyim.
III. KİTAP SÂHlBl YUSUF, BÜYÜK HÂS HÂCİB, KENDİ KENDİNE NASÎHAT EDER
6605 Bilgi bil ve yerin baş-köşe olsun; bilgi insan için sağlam bir kalkandır.
6606 Bilgisiz yürek ve dil neye yarar; bilgi ile, su gibi, her kese faydalı ol.
6607 Ne kadar bilsen de yine ara; bak, bilen dileğine sorarak erişir.
6608 Bilirim dersen, sen henüz bilgiden uzaksın; bilenler arasında sen bilgisizlerden sayılırsın.
6609 Bilgi bir denizdir, onun ucu-bucağı yoktur; serçe emse emse bundan ağzına ne kadar su alabilir.
6610 Bu bilgin ile senin başın döner; kendisini bilmeyen kendini kendinden uzaklaştır.
6611 Sen ya bilgi bil, insan ol ve kendini yükselt yahut hayvan adını al ve insanlardan uzaklaş.
6612 Bilgilinin yüzü gülmez, onun yüzü her vakit düşünceli ve çatıktır; bilgisiz dâima sevinç içinde katıla-katıla güler.
6613 Bilgili insan bu kaygı içinde nasıl kahkaha atar; ey bilgisiz, sen dağ keçisi gibi, debelen, dolaş.
6614 Bilgilinin ayaklan kösteklendi, kalkıp koşamaz; bilgisiz, bak, arzularının peşinde durmadan koşar.
6615 Ey âlim, senin ayağında köstek var; bilgisiz ise, yürür; bilgisiz bir kösteklenirse, sen onun kösteğini sıkılaştır.
6616 işte ben bilgi isteyerek, ona el uzattım; sözü söze katarak, dizip, sıraladım.
6617 Bu türkçe sözü yabanî geyik gibi gördüm; onu yavaşça tuttum, aldatarak, kendime yaklaştırdım.
6618 Okşadım, ısındırdım, çabucak bana gönül verdi; yine de ara-sıra ürküyor, korkuyor.
6619 Ele geçirdiğim gibi, sözü takip ettim; onun miski güzel kokular saçmağa başladı.
6620 Sözü doğrîı söyledim, o sert ve acı oldu; doğru söze tahammül eden akıllı insandır.
6621 Okuyana fazla ağır gelmesin, ben uzun-uzadıya izah ederek, özrümün bağışlanmasını istedim.
6622 Doğru sözden başkasına söz deme; doğru ile eğri arasındaki fark beyaz ile siyah arasındaki fark gibidir.
6623 Hayatımda bu sözleri söylediğim zaman, sene dört yüz altmış iki idi.
6624 Bu sözleri tam on sekiz ayda söyledim; sözleri toplayıp, derleyerek, seçtim ve ayırdım.
6625 Çeşitli çiçekler yaygısı gibi, kokusu miske benzer; ben bunu düzene koyup, tamamladım ve her kesin istifâdesine arzettim.
6626 Ne kadar söylense bile, sözü kim tüketir, o pınarlar arasından durmadan akar, gider.
6627 Ey Yusuf, gerekli ve doğru sözü söyle; gereksiz sözü gizle, onun zararı dokunur.
6628 Sözü çok söyledin, dikkat et, tazeliğini kaybetmesin; çok sözden insan usanır ve bıkar.
6629 Bu dünya itimâda şayan değildir; vefasız ve dönek huyludur; ey akıllı insan, ondan uzak dur, uzaklaş.
6630 Sen şimdi bu dünyaya kuvvetle yapıştın; onunla alâkanı kesmeğe, gönlünü ondan çevirmeğe gayret et.
6631 Bu dünyaya güvenme; sen çok daha emin olan Tanrıya sığın ve ona yalvar.
6632 Bu vefasız dünya bir çok insanlardan yüz çevirdi; ne kadar insanlar doğru yoldan şaştılar, buna iyice dikkat et.
6633 Şimdi de senin için hazırlandı; süslenip, yüzüne güler; ona çok fazla bağlanma; gaflet içinde o kadar çok sevinip, gülme.
6634 Dünyaya nail olan nice cihan beylerini ölüm yakaladı ve onlar gözleri ile etrafından duâ dilenerek gittiler.
6635 Gençlik boşuna heder oldu, hayatıma yazık oldu; bu hayat tükenir, ıztırap çek, nadim ol.
6636 Binlerce sene yaşasan bile, sonunda nihayet öleceksin; dünyayı ne kadar toplasan da, bir gün bırakıp gideceksin
6637 Ey Tanrı, sana sığındım, sen kendin koru; bu gaflet uykusundan beni uyandır.
6638 Ben utanmaz bir kulunum, günâhım çoktur; sen rahimsin, şefkat senden gelir.
6639 Sana karşı günaha girdim, senden kaçtım; bugün yalvararak, tekrar sana sığınıyorum.
6640 Ey muhtaç vücût, neye inandın; göz göre-göre kime dayandın.
6641 Şimdi yolunu düzelt, doğru hareket et, her iki dünyada da baş köşeye geç.
6642 Bu dünyanın her tarafı zevkle doludur; onu bırak, öteki dünyaya bak.
6643 Dilini tut, boğazına hâkim ol, çok uyuma, gözünü yum, kulağını tıka ve böylece huzur içinde yaşa.
6644 Ey rabbim, bütün müminleri affet; bol rahmetini onlardan esirgeme.
6645 Peygamberimize ve onun dört arkadaşına da binlerce selâm ulaştır.
6521 Gençliğimi, geçen bulut gibi, geçirdim; ömrümü fırtına sür'ati ile tükettim.
6522 Yazık gençliğime, gençliğime yazık; ben seni tutmasını bilmedim, çok çabuk elden kaçırdım.
6523 Ey gençlik, sen bana şimdi tekrar gel; ben seni el üstünde tutayım; bak, senin için ipekliler ve sırmalar döşettim.
6524 Yazık bu gençliğe, hanı, nereye gitti; ne kadar arayıp, arattımsa da bulamadım.
6525 Sordum, gençlik kadar hayata zevk veren ve tatlı canı mes'ûd eden iyi bir şey yokmuş.
6526 Ben şimdi gençlik zevkini ve yiğitlik huzurunu kaybettim, elimde tutarken, kaçırıverdım.
6527 Eğer doğru bir hayat yaşamış olsa idim, ihtiyarlığın da zararı yoktu; fakat ne yazık ki, onu boş yere sarfettim.
6528 Ey gençlik, esef ederek sana kızıyorum; bütün güzelliğimi sen uzaklaştırdın, ben uzaklaştım.
6529 Benzim kırmızı, tam bir erguvan gibi idi; bugün yüzüme safran tohumu ektim.
6530 Misk gibi kara başıma kâfur örttüm; dolun ay gibi dolgun yüzü nereye götürdüm.
6531 Rengârenk çiçekler ile dolu, parlak bahar gibi idim; hazânamı uğrattım, hepsini kuruttum.
6532 Kayın gibi vücûdum ok gibi düz ve dik idi; şimdi yay gibi eğri oldu, eğdim, eğildim.
6533 Yazık, hayan boş yere israf ettim; peşimanlıkla gözden kanlı yaşlar akıttım.
6534 Çocukluğu geçırdı-m, gençliği kaybettim; günümü kararttım, kendimi çökerttim.
6535 Yerken, içerken, öküz gibi yedim, içtim; hevâ ve heves peşinde koşarken, tozu dumana kattım.
6536 Nice kuş ve geyik avı ile avundum, sevindim; uçan kuş gibi, cins atları ağımdan kaçırdım.
6537 Kardeş ve arkadaşlar için sevgili can gibi idim; düşmanımı ise, haşarı tay gibi sıçrattım.
6538 Ben imdi nice insanlara kızdım, söğdüm; günahsız ve yoksullara el kaldırdım, dil uzattım.
6539 Düşmanına galip gelen insan gibi, öylesine göğüs kabarttım; mağrur insan gibi, kabadayı olup, kaya gibi karşılarına dikildim.
6540 İçip yatmış olan adam gibi, uyuyup uyanınca, yoldan çıkmış olduğumun farkına vardım, Tanrıdan utandım.
6541 İnsanlara hizmet ettim, Tanrı ibâdeti kaldı; dünya etrafında koşarak, yolumu azıttım.
6542 Ben nice dilek ve arzu arkasından koştum; kudurmuş kurt gibi, dünyayı inlettim.
6543 Ben insanları tutup, zorla paralarını aldım; kimine çıkıştım, kimini yerdim, kiminin de canını yaktım.
6544 Rabbim bana: — Nasıl böyle yaptın?—diye sorarsa, ne mârzeretim var; çok utanılacak hâle düştüm.
6545 Hangi deli bundan daha ters hareket edebilir; geçici olan günler ile avunarak, hayatı boşuna harcadım.
6546 Huzur geçti, zahmet de geçecek idi; gün ve aylar boşuna heder oldu, peşimanlığa düştüm.
6547 Farzedelim ki, ben kisrâ veya kayser oldum ya Şeddâd ve Âd gibi, bir de cennet yaptırdım.
6548 iskender gibi, bütün dünyayı elimde tuttum, tam Nûh'un yaşını yaşadım ve yaşattım.
6549 Yıldırım kılıçlı Haydar veya Rüstem gibi, dünyada meşhur oldum.
6550 Isa gibi, ben göğe çıktım veya Nûşirevan gibi, memleketi adaletle idare ettim.
6551 Yahut hazînem, Karun'unki gibi, doldu-taştı veya Eshâb-i Res gibi, demirden kale yaptırdım.
6552 Fakat bunların faydası ne, sonu toprağa dönüş oldu; dünya geride kaldı, beraberimde ancak iki bez götürdüm.
6553 Çıplak gelmiş idim, toprağa yine çıplak gireceğim; neden kendimi dünyaya bu kadar bağladım.
6554 Bu fâni dünya, tipi gibi, esti-savurdu ve geçti; gaflette bu fâni dünyanın baskısı altında kaldım.
6555 Hayatta ne gibi bir iyilik yaptım; hayatta iken ektiğim tarla nerede.
6556 Ne ektim ise, sonunda onu biçtim; ne biçtim ise, ondan zevk aldım.
6557 Gençliğimi elden çıkardım, ihtiyarlığa geldim; sadede gelelim, sözü niye dağıttım.
6558 Uzun geceleri yatıp-uyumakla geçirme, Tanrıya ibâdet kıl; uyanık ol, durmadan ağla; günahlarımın yükü altına girdim.
6559 Yılan, haşerat ve böceklerin yemi olan bu vücûdu ben neden nîmet içinde besleyerek, yetiştirdim.
6560 Ey uyuklayan vücût, uyan, ağla durma; Tanrıya ibâdet kıl; yoksa, ben mahvoldum.
6561 ihtiyarlık yakaladı, gençlik uzaklaştı, hayatın tadı kalmadı; artık gidilecek doğru yolu buldum.
6562 Çok eski olan bu dünya bir çok halkları aldatmıştır; ben hangisindenim, neden bu kadar onu kendime sevdirdim.
6563 Ey rabbım, beni uyandır; sen rabbimsın, beni kovma, ben gönlümü temizledim.
6564 Günahlarımı bağışlayan sen bir rabbimsin, sen beni affet; günahlarımın sayısını ben bile unuttum.
II. ZEMÂNENİN BOZUKLUĞUNU VE DOSTLARIN CEFÂSINI SÖYLER
6565 Kalkayım, gideyim, dünyayı gezeyim; dünyada acaba vefalı kimse varmı, arayayım.
6566 insan nâdir oldu, onu nerede aramalı; aramakla bulunacaksa, bir arayıp bakayım.
6567 Ben bütün arzularımı buldum, fakat bir insan bulamadım; eğer bu arzum da yerine gelirse, onun yüzüne bir bakayım.
6568 Vefa kıtlaştı, dünya cefa ile doldu; vefa acaba kimde vardır, ben ondan bir az isteyeyim.
6569 Eğer bir vefalı, cömert insan bulursam, onu sırtımda taşıyayım, gözüme süreyim.
6570 Eğer ben bir vefalı insan bulamazsam, yabani hayvanlar ile birlikte ömür süreyim.
6571 Yiyeceğim ot kökü olsun, yağmur suyu bana yeter; kumdan döşek yapıp, geceleyeyim, çuldan elbise giyeyim.
6572 Veya vahşi olup, çöllerde koşayım; insanlardan uzaklaşarak, dünyadan silinip gideyim.
6573 Daha da olmazsa, bütün dünyayı bırakarak, nehir gibi akayım, kasırga gibi göklere yükseleyim.
6574 Ey rabbim, sıkıntı içindeyim, vefasızlara rastladım; vefalı acaba kimdir, ona sevgili canımı feda edeyim.
6575 İnsanın ismi kaldı, insanlık kayboldu; bu insanlık nereye gitti, ben de arkasından gideyim.
6576 Aradım, dünyada candan bağlı bir insan yoktur; vefasız kimselere nasıl gönül bağlayayım.
6577 Kimi, gözüm gibi, kendime yakın tutturma, o, şeytan gibi, düşman çıktı; ben şeytanı ne yapayım.
6578 Kimi sevdim ise, onu sevgili canım gibi tuttum; fakat ondan da cefâ geldi; artık kimi seveyim.
6579 İnsanın gönlünü anlamak için, onun dili ve sözü bana şâhid idi; şimdi gönül ve dil alaca oldu; kime itimat edeyim.
6580 Bugün burada kendime eş diyeyim, kime inanayım veya kimi dost edineyim.
6581 Kime gönül vermeli, derdi kime açmalı; ben şimdi gamlıyım, bir az içimi dökeyim.
6582 Dost ve ahbaplarımda ben sadâkat bulamadım; kardeşim bana yabancı gibi duruyor, ona gönlümü nasıl açayım.
6583 Eğer inanç ve güvenlik and ile ise, bu andı tutan kim ki, ona erkek diyeyim.
6584 Tuz, ekmek hakkını gözeten varmı; ben onu altın, gümüş ve gevhere garkedeyim.
6585 Konu-komşu, sevinç ve keder arkadaşı nerede; ben ona her şeyimi vereyim, evimi bile ona terkedeyim.
6586 Arkadaş ve dost diye itimat edilecek kim var; ben onu bey yapıp, kendim ona kul olayım.
6587 Ben insan bulamadım, derdliyim ve yalnızım, kederden eriyorum; ben de bir sevineyim, güleyim.
6588 Halk neden bozuldu, niçin iyi âdetleri bıraktı; hangi zamana rastladım, nereye gideyim.
6589 Yahut ben deli ve budala olup, aklımımı kaybettim; neden böyle sözler söyledim; anlat, anlayayım.
6590 Veya sevda çoğalarak, beynimemi te'sir etti veya gözümemi öyle görünüyor; ben bir ilâç içeyim.
6591 Bu çeşit insanlar yalnız banamı rastladılar yahut ben kendimmi ters bir kimseyim; bu huyumdan vazgeçeyim.
6592 Esef ederim, ben fenayım; fakat dünyada vefa adı bırakan insanlar nerede, onları medhedeyim.
6593 Onların koydukları iyi âdet, kanun ve an'aneleri bugün göreyim de, ben de sevineyim.
6594 Eğer böyle değilse, iyi âdet, kanun ve an'aneleri vaz'etsinler; halîm insanlar baş-köşeye geçsin, küstahları kovayım.
6595 Bütün iyiler gitti, kanunu ve iyi an'aneleri beraber götürdüler; burada insan artığı kaldı, iyileri nasıl bulayım.
6596 Bu insan kılığında dolaşanların hepsi adam ise, evvelkiler melek mi idiler; ne bileyim.
6597 Onlar gitti, ben bunlar ile kaldım; nasıl hareket edeyim ve onlar ile nasıl bağdaşayım.
6598 Ne kadar söylesem de söz tükenmez; şimdilik bu kadar yerer; diyeceğin varmı, ben gideyim.
6599 Ben kendim için burada daha iyi bir şey bulamadım; memleket ve şehirleri bırakayım, insanlardan uzaklaşayım.
6600 Adımı bilmesinler, beni görmesinler ve arayıp da bulmasınlar; sözümü keseyim.
6601 Onlar akrep gibi sokarlar, sinek gibi kanımı emerler, köpek gibi havlarlar; hangisine yetişeyim.
6602 Ben artık usandım, küstahlar arasına düştüm; gece-gündüz peşimanlık içinde bütün bu yükü nasıl taşıyayım.
6603 Dünyanın bütün çevir ve cefâsı bana gelmesin, küstah ve kaba insanlardan uzak olayım.
6604 Ey rabbim, sevgili Peygamberimizin dıdannı bana nasıp et; bir de onun dört arkadaşının yüzlerini göreyim.
III. KİTAP SÂHlBl YUSUF, BÜYÜK HÂS HÂCİB, KENDİ KENDİNE NASÎHAT EDER
6605 Bilgi bil ve yerin baş-köşe olsun; bilgi insan için sağlam bir kalkandır.
6606 Bilgisiz yürek ve dil neye yarar; bilgi ile, su gibi, her kese faydalı ol.
6607 Ne kadar bilsen de yine ara; bak, bilen dileğine sorarak erişir.
6608 Bilirim dersen, sen henüz bilgiden uzaksın; bilenler arasında sen bilgisizlerden sayılırsın.
6609 Bilgi bir denizdir, onun ucu-bucağı yoktur; serçe emse emse bundan ağzına ne kadar su alabilir.
6610 Bu bilgin ile senin başın döner; kendisini bilmeyen kendini kendinden uzaklaştır.
6611 Sen ya bilgi bil, insan ol ve kendini yükselt yahut hayvan adını al ve insanlardan uzaklaş.
6612 Bilgilinin yüzü gülmez, onun yüzü her vakit düşünceli ve çatıktır; bilgisiz dâima sevinç içinde katıla-katıla güler.
6613 Bilgili insan bu kaygı içinde nasıl kahkaha atar; ey bilgisiz, sen dağ keçisi gibi, debelen, dolaş.
6614 Bilgilinin ayaklan kösteklendi, kalkıp koşamaz; bilgisiz, bak, arzularının peşinde durmadan koşar.
6615 Ey âlim, senin ayağında köstek var; bilgisiz ise, yürür; bilgisiz bir kösteklenirse, sen onun kösteğini sıkılaştır.
6616 işte ben bilgi isteyerek, ona el uzattım; sözü söze katarak, dizip, sıraladım.
6617 Bu türkçe sözü yabanî geyik gibi gördüm; onu yavaşça tuttum, aldatarak, kendime yaklaştırdım.
6618 Okşadım, ısındırdım, çabucak bana gönül verdi; yine de ara-sıra ürküyor, korkuyor.
6619 Ele geçirdiğim gibi, sözü takip ettim; onun miski güzel kokular saçmağa başladı.
6620 Sözü doğrîı söyledim, o sert ve acı oldu; doğru söze tahammül eden akıllı insandır.
6621 Okuyana fazla ağır gelmesin, ben uzun-uzadıya izah ederek, özrümün bağışlanmasını istedim.
6622 Doğru sözden başkasına söz deme; doğru ile eğri arasındaki fark beyaz ile siyah arasındaki fark gibidir.
6623 Hayatımda bu sözleri söylediğim zaman, sene dört yüz altmış iki idi.
6624 Bu sözleri tam on sekiz ayda söyledim; sözleri toplayıp, derleyerek, seçtim ve ayırdım.
6625 Çeşitli çiçekler yaygısı gibi, kokusu miske benzer; ben bunu düzene koyup, tamamladım ve her kesin istifâdesine arzettim.
6626 Ne kadar söylense bile, sözü kim tüketir, o pınarlar arasından durmadan akar, gider.
6627 Ey Yusuf, gerekli ve doğru sözü söyle; gereksiz sözü gizle, onun zararı dokunur.
6628 Sözü çok söyledin, dikkat et, tazeliğini kaybetmesin; çok sözden insan usanır ve bıkar.
6629 Bu dünya itimâda şayan değildir; vefasız ve dönek huyludur; ey akıllı insan, ondan uzak dur, uzaklaş.
6630 Sen şimdi bu dünyaya kuvvetle yapıştın; onunla alâkanı kesmeğe, gönlünü ondan çevirmeğe gayret et.
6631 Bu dünyaya güvenme; sen çok daha emin olan Tanrıya sığın ve ona yalvar.
6632 Bu vefasız dünya bir çok insanlardan yüz çevirdi; ne kadar insanlar doğru yoldan şaştılar, buna iyice dikkat et.
6633 Şimdi de senin için hazırlandı; süslenip, yüzüne güler; ona çok fazla bağlanma; gaflet içinde o kadar çok sevinip, gülme.
6634 Dünyaya nail olan nice cihan beylerini ölüm yakaladı ve onlar gözleri ile etrafından duâ dilenerek gittiler.
6635 Gençlik boşuna heder oldu, hayatıma yazık oldu; bu hayat tükenir, ıztırap çek, nadim ol.
6636 Binlerce sene yaşasan bile, sonunda nihayet öleceksin; dünyayı ne kadar toplasan da, bir gün bırakıp gideceksin
6637 Ey Tanrı, sana sığındım, sen kendin koru; bu gaflet uykusundan beni uyandır.
6638 Ben utanmaz bir kulunum, günâhım çoktur; sen rahimsin, şefkat senden gelir.
6639 Sana karşı günaha girdim, senden kaçtım; bugün yalvararak, tekrar sana sığınıyorum.
6640 Ey muhtaç vücût, neye inandın; göz göre-göre kime dayandın.
6641 Şimdi yolunu düzelt, doğru hareket et, her iki dünyada da baş köşeye geç.
6642 Bu dünyanın her tarafı zevkle doludur; onu bırak, öteki dünyaya bak.
6643 Dilini tut, boğazına hâkim ol, çok uyuma, gözünü yum, kulağını tıka ve böylece huzur içinde yaşa.
6644 Ey rabbim, bütün müminleri affet; bol rahmetini onlardan esirgeme.
6645 Peygamberimize ve onun dört arkadaşına da binlerce selâm ulaştır.
Yorumlar
Yorum Gönder